10 Ekim 2023’te dünya genelinde 74 merkezde başlatılan “Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm” Hamlesi birinci yılını geride bıraktı. Hamle, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin, ortaya koyduğu alternatif sistem ve yeni yaşam anlayışının daha da yaygınlaşmasına vesile oldu. Hamleye katılanlardan biri de Marija Makedonia. Makedonya’nın Üsküp şehrinden olan Marija, Dunja Sosyal Merkezi aktivisti.
Dunja Sosyal Merkezi, Kuzey Makedonya’da var olan tek özerk sosyal merkez. Kendilerini “tüm resmi ve gayri resmi gruplara, inisiyatiflere, hareketlere, bireylere açık, özerk bir dayanışma alanı” olarak tanımlayan Merkez kuruluş ilkesini “Yeni bir toplum mümkün. Sadece kendisi için değil herkese, doğaya, hayvanlara karşı farkındalığa sahip olan, sorumlulukla davranan, dayanışma içinde çalışacağı bir toplum” şeklinde ifade ediyor. Marija Makedonia, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Savunmalar’la bir toplumsal devrimi yeniden şekillendirdiğinin altını çiziyor. Öcalan’ı “çağın önde gelen devrimcisi, iradesi direnme ilhamı veriyor” şeklinde tanımlayan Marija’ya Öcalan’a özgürlük hamlesi, kadın özgürlükçü paradigma, dünya kadın konfederalizmi hakkındaki görüşlerini sorduk.
Geçtiğimiz yıl dünya çapında başlatılan özgürlük hamlesine katılanlardan birisiniz. Katılım gerekçenizi nasıl açıklarsınız, Öcalan’ı nasıl tanımlarsınız?
Bence insanların gerçekten anlaması gereken şey; ‘Öcalan’a Özgürlük’ diye haykırdığımızda, dünyanın her yerinde adaletsiz ve düpedüz vahşi bir sistem tarafından esir tutulan tüm siyasi mahkumlar için haykırıyoruz.
Onların boyun eğmeyen iradeleri bize direnme ilhamı veriyor. Ulusal kurtuluş mücadelesinden bir toplumsal devrime giden yolu yeniden şekillendiren, ihtiyaç duyulan paradigma değişikliğini gerçekleştiren; Öcalan’ın İmralı’da cezaevinde yazdığı Savunmalar oldu. Öcalan, kendisinden önce gelenlerden öğrenerek, onları okudukça ve anladıkça dönüşerek, kendisinden sonra gelecek olanlara ilham veren; devrimci adanmışlığın ve fedakarlığın vücut bulmuş hali. O, çağımızın önde gelen devrimcisidir.
Kendisinden 3,5 yıldır haber alınamıyor… Türk devletinin bu düşmanca uygulaması evrensel ölçekte nasıl gündeme getirilebilir, tecrit nasıl kırılabilir?
Bu tam tecrit, korkak bir sistemin çaresizce iktidarını korumaya çalıştığının işaretidir. Bu durum, Just Stop Oil aktivistlerine (İngiltere’de ekokırıma karşı eylem yapan bir grup) verilen 5 yıllık hapis cezalarının ve İngiltere, AB ve ABD’nin başını çektiği küresel güçlerin terörizmin yasal tanımını giderek genişletmesinin de gösterdiği üzere, hükümetin protesto hakkı üzerindeki kontrolünün güçlendiği bir döneme denk gelmekte. Öcalan’ın kaçırılması, PKK’nin bir ‘terör örgütü’ olduğu söylemiyle meşrulaştırılmakta. Bence diğer ülkelerdeki devrimci, toplumsal hareketlere yönelik baskılarla da benzerliklerini ortaya koyarak bu kirli yaftalamaya karşı çıkmak ve adını ‘temize çıkarmak’ acil gündeme alınması gereken bir konu. Tecrit ancak uluslararası dayanışma ile aşılabilir ve bu ne kadar vurgulansa azdır.
Dünya çapında bir kampanya düzenlemek önemli bir adımdı ancak bu, nihai sonuca, O’nun fiziki özgürlüğe ulaşmasında yeterli mi? Devamında ne yapılmalı?
Avrupa’nın unutulmuş köşesi Makedonya’ya kadar ulaştığına göre gerçekten dünya çapında olan bu etkili organize edilmiş kampanyanız için sizi tebrik etmeliyim. Daha fazla dikkat çekmek ve Öcalan’ın özgürlüğünü daha geniş bir bağlama oturtmak için kampanya, Ermeni, Süryani vb. diğer ezilen halklarla ortak bir mücadele içinde devam etmelidir. Türkiye’de, faşist ve soykırımcı bir devlet olarak Erdoğan rejimine son vermek uluslararası alanda da bir domino taşı etkisi yaratabilir. Ve nihayetinde NATO’nun parçalanmasında bir gedik ve ABD hegemonyasından kolektif bir kurtuluşa giden yolu açabilir.
Öcalan’ın tezleri, paradigması bugün çeşitli dillere de çevrilerek evrensel düzeyde takip ediliyor. En çok hangi tespiti, tezleri dikkatinizi ve ilginizi çekti?
Öcalan’ın kitaplarını okuduğumda daha ilk sayfada hayranlık duydum. Beni en çok etkileyen şey, fikirlerini ortaya koyuşundaki sadelik oldu. İfadenin basitliği, düşüncenin büyük berraklığı anlamına gelir; her devrimcinin özlemini çektiği vizyonu gösterir. Benim için ilk ufuk açıcı tez, toplum ve sistem arasındaki ayrımdı. Sistem, toplumu kasıtlı olarak parçalara ayırır ve onu daha iyi sömürebilmek için tüm örgütleme işlevlerini üstlenir. O halde devrimcinin görevi, eğitim ve müzakere yoluyla toplumun kendi kendini örgütlemesine ve dayanışmayı inşa etmesine yardımcı olmaktır.
Toplumdaki ilk kırılma cinsiyetler arasında yaşanmıştır. Öcalan sayesinde öğrendiğim en önemli ikinci keşif bu oldu. Nüfusun yarısını köleleştirmek kabul edilebilir olduğunda, kölelik norm haline geldi. Erkekler güç biriktirmek için tüm yaşamı sömürgeleştirmeye başladılar. Marksizm-Leninizm bunu ekonomik ilişkiler merceğinden analiz ederken, Öcalan yeniden inşa edilmesi gerekenin kadın ve erkek arasındaki ilişkiler olduğunu öne sürüyor. Bu, sömürünün kâr arayışı yerine egemenlik zihniyetiyle motive edildiğini görmeme yardımcı oldu ki, bunun kapitalist sürekli büyüme mitini yıkmanın ilk adımı olduğuna inanıyorum. Bu bir sınıf mücadelesi değil, güç mücadelesidir ve denge ancak kadınların özgürleşmesi ve cinsiyetlerin uzlaşması yoluyla yeniden kurulabilir.
Sıradaki sorumuza bir nevi cevap verdiniz aslında ama yine sormak istiyoruz; demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendi çözüm perspektifinize yakın görüyor musunuz? Makedonyalı kadınların sorunlarına ve çözümlerine hitap ediyor mu?
Bana göre bu paradigma, uygarlığın doğuşundan beri hayalini kurduğumuz özgür, eşitlikçi ve bolluk içinde bir toplumun tasvirine, ‘Cennet Bahçesi’ne giden yolu açıyor. Daha derine indiğimizde, kadınların özgür olduğu demokratik ve ekolojik bir toplumda imkansız ya da ulaşılamaz hiçbir şey olmadığını görüyoruz. Aslında kulağa ütopya gibi geliyor ancak bence gerçekte giderek daha fazla hayat bulacaktır. O halde pratikte bu fikir etrafında birleşmek neden bu kadar zor?
Çünkü politikacıların, uluslararası tekellerin ve medyanın karmaşık mekanizması tarafından sürekli olarak sömürülüyor, beynimiz yıkanıyor ve dikkatimiz gerçek meselelerden uzaklaştırılıyor. Bu bizi özgünlüğümüzden koparıyor; işte bu yüzden paradigmanın odaklandığı konuya; gerçek benliğimize ya da Kürtlerin deyimiyle Xwebûn’a geri dönmek en devrimci eylemdir.
Paradigmanın en güzel yanı bence evrenselliği.
Tüm kötülüklerin temel nedenine, iktidar olgusuna dikkat çekiyor. Kapitalist modernite, güçlenmenin ancak başkalarını geride bırakmak pahasına mümkün olduğunu iddia eder ve sürekli rekabeti teşvik eder. Her düzeyde ortaklaşmayı hedefleyerek, işbirliği yaparak kendi içimizde ve toplumlarımızda bu tutumu değiştirmek, çoğu toplumsal hastalığın çözümüdür. Makedonyalı kadınların sorunları, her yerdeki tüm ‘medeni’ kadınların sorunlarıyla aslında aynı; izolasyon, örgütsüzlük, her türlü istismar ve şiddet…
Kadın özgürlüğüne dayanan bu paradigma, bu ortak noktayı bulmamıza ve hepimiz özgürleşene kadar ona tutunmamıza yardımcı olur inancındayım.
Coğrafyalar farklı olsa da benzerliklerimiz, ortak noktalarımız var. Kürt Kadın Hareketi’nin dünya kadın konfederalizmi gibi bir önerisi var. Daha fazla ortaklaşma için bu formülü nasıl görüyorsunuz?
Dünya kadın konfederalizmini inşa etme sürecini tanımlamak için “ortaklaşma” terimini kullanmanız çok hoşuma gitti. Bu bana iki şeyi düşündürüyor: Birincisi, paradigma daha az ütopik olacak şekilde gizeminden arındırılmalı. İkincisi, daha fazla paylaşılmalı ve hepimiz için ortak olanla her zaman temas halinde kalmak için düzenli olarak güncellenmelidir.
Dünya kadın konfederalizmini inşa etmek için hayatımızdaki kadınlarla daha güçlü ilişkiler kurmalıyız ki birlikte örgütlenebilelim. Bunun salt siyasi tartışmalar yoluyla gerçekleşmesi gerekmiyor. Sadece parkta, bizi gerçekten dinleyen arkadaşlarımızla yapacağımız bir yürüyüş bile tüm bakış açımızı değiştirebilir.
İnsanlar, örgütlenmenin ön koşulu olan bağlantı kurmayı arzular. Sistemin, kendimizle olan ilişkimiz de dahil olmak üzere tüm ilişkilerimizde bir aracı gibi davranarak bizi gerçek dostluktan, özgür sevgiden ve amaç duygusundan mahrum bıraktığını fark etmemiz gerekiyor. Gerçek bağ, siyaseti ve örgütlenmeyi doğal ve sezgisel olarak, bir ideoloji yerine hayatın bir gerçeği olarak görmemize yardımcı olur; benim için demokratik konfederalizmin özü budur.
Çözüm iradesini engellemek istiyorlar
Bask’lı siyasetçi ve Avrupa Özgür İttifakı-EFA Başkanı Lorena López de Lacalle de hamleye katılan isimlerden. Newaya Jin’e konuşan Lorena López de Lacalle, siyasi nitelikteki uzun süreli çatışmaların ancak diyalog ve müzakere yoluyla çözülebileceğinin altını çizerek, “Demokrasinin gerçek anlamı, bu çatışmaların siyasi yöntemlerle, diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesidir” dedi. Katalan, Bask ve Kürt halkını örnek gösteren Lorena sözlerini şöyle sürdürdü: “Halkların var olma, kendi kaderlerini tayin hakkını savunmak gerek. Burada asıl önemli olan ve ihtiyaç duyulan şey; siyasi iradeyi ortaya koyabilmek; barışa ve birlikte yaşamaya doğru adım atmaktır. Ki, Kürt halkında gördüğümüz tutum bu şekilde.”
Konfederalizm en doğru model
Tam da bu noktada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünden yana olduklarını vurgulayan Lorena şunları söyledi: “Çok net diyebiliriz ki, Abdullah Öcalan derhal serbest bırakılmalıdır. Uzun süreli tecrit, uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı bir durumdur. Burada aslında yapmak istedikleri, çözüm iradesini engellemek, Öcalan’ın ideolojisine inanan, O’nun düşüncelerini destekleyerek Kürt sorununun barışçıl çözümünden yana olan herkesin umut, inanç ve iradesini zayıflatmak istiyorlar.” Lorena López de Lacalle, “katılımcı demokrasi, kadın özgürlükçü ve ekolojik karakteriyle demokratik konfederalizmin barışçıl çözüm, farklı siyasi organizasyonların, halkların birlikte yaşama ve çalışması için en doğru model olduğunu” da sözlerine ekledi. “Daha iyisini hak ediyoruz; demokratik konfederalizm sistemiyle ortak çalışmayı güçlendirebiliriz” diyen Lacallle, kadınların rolüne de atıfta bulundu. Kürt kadınlarının mücadelesinden ilham aldıklarını vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı: “EFA’da açıkçası Kürt kadınlarının mücadelesini hayranlık duyuyoruz. Cinsiyet eşitliğini garanti altına almada örnek bir model. Kürdistan’daki toplumsal ve politik eylemlerden ilham alıyoruz. Enternasyonalist dayanışmayı güçlendirdiğine de inanıyoruz. EFA Kadın Forumumuzun bir sloganını burada tekrarlamak istiyoruz; gelecek kadınların olacak ya da gelecek olmayacak. Jin, Jiyan, Azadî!”
EFA nedir?
EFA-Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa genelinde 41 farklı partinin temsilinden oluşan bir çatı örgütü. EFA kendisini ‘vatansız’ ulusların, azınlıkların, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını savunan bir organizasyon olarak tanımlıyor. Örgütün kurumsal hesabında “Kendi kaderini tayin hakkı, halkların Avrupası, barış ve dilsel adalet, sürdürülebilir bir gezegen, daha fazla cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet için çalışıyoruz. Bunu, tüm halklar için dayanışma içinde yapıyoruz” ifadesi yer alıyor.