Bazılarının ‘güzellik’ anlayışı ödümü koparıyor. Dehşete düşüyorum. Rüyama gelmesin diye dua ediyorum. Patlak dudaklar, ucu yukarıya dönük burunlar, gömleğe sığmayan göğüsler, bir balkon gibi dışa çıkık kalçalar ve bir bilek inceliğinde bel…
Çağımızın kadına yakıştırdığı bu ‘güzellik’ ölçüsünün kaynağı ve beğeni anlayışı nereden geliyor bilemiyorum ama bir pandemi gibi yayılan kendini beğenmeme ve anne vergisi bedene saygısızlık hallerinin yol açtığı deforme suratlar dudak uçuklatıyor. Vahşet ile dehşet arası bu ‘güzellik’ anlayışına ne kadar kadın kurban gitmiş bilemiyoruz. Çünkü bunun çetelesi de yok. Fakat estetik ameliyat dolayısıyla ölen kadın haberleri ara sıra ajanslara düşüyor. Genelde gece yarısı düşen bu haberler, görüp de okumayacağınız ‘önemsiz’ sıralara düşüyor. “Eee tabii estetik ameliyat sonrası enfeksiyon nedeniyle ölen kadından da erkek mi sorumlu? Ne münasebet!” diyebilirsiniz. Çok münasebet var ama sırası gelince…
Vahşet ile dehşet arası
Laf aramızda bu tip ‘estetik’ ameliyat geçiren kadınları gördüğümde bedensel saldırıya uğramış hissediyorum. Ana rahmine çekilir gibi içe büzülürken yakalıyorum kendimi. Sizde de böyle bir duygu oluşuyor mu? Eğer yaşıyorsanız demek ki siz de doğadaki uyumsuzluğun, biçim ile özdeki dengesizliğin hoşnutsuzluğunu yaşıyorsunuz. Yani çağın ‘pandemik güzelliğine’ reaksiyon gösteriyorsunuz. Bu da sizde vahşet ile dehşet arası bir duygu uyandırıyor. Biz buna ‘pandemik güzelliğin’ biçimsiz ve uyumsuz ölçülerine tutulma hali diyoruz. Hipnoz olmak gibi kilitlenip, donup kalıyorsunuz. Sakın korkmayın; bu son derece normal bir reaksiyon. Tabi karşınızdaki, “Ne bakıyorsun, hiç güzel görmedin mi?” diye sorabilir. Bunu anlamının en iyi yolu “güzel” ifadesine karşılık aramaktır.
Güzel nedir?
Evet, güzel nedir? Sözlük; “Gösterişi ve özentisi olmayan” diye yanıtlamış. Oysa bu devirde gösterişsiz kişiyi, bırakın dönüp bakmayı insandan saymıyorlar. Düşünün kadın katilleri mahkemelerde takım elbise giyerek “efendi kişi” imajıyla cezalardan yırtıyor. Yani giyimine ‘özen’ gösterdi mi bitti!
Peki güzelliği ne üzerinden ele alacağız? “Biçimdeki uyum ve ölçülerdeki dengeyle hoşa giderek hayranlık uyandırmak” mı? Bu bir tanım olabilir mi?
Bugün kültürün, toplum bilimin, coğrafyanın bir parçası olarak incelenen güzellik anlayışı, özellikle kadınlar şahsında çok çeşitlilik içeriyor. Ülkeden ülkeye değişen güzellik standartları ölçüleri oldukça garip ve karışık. Mesela Etiyopya’da yaşayan Mursi kabilesinden kadınlar dudaklarını ve kulaklarını delerek, özel, büyük diskler yerleştiriyorlar. Bir kadın ne kadar büyük bir disk takarsa ve kulaklarını omzuna doğru ne kadar gererse o kadar güzel kabul ediliyor. Myanmar’da yaşayan Kayan halkından kadınların güzelliğini boyunlarına taktıkları pirinç halkaları belirliyor.
Tacikistan’da güzelliğin ve masumiyetin temel ölçüsü birleşik kaşlı doğmak. Afrika’daki Bodi ve Surma kabilelerindeki kadınlar güzelliği yüze kazınan yaralarda görüyor. O da bir nevi estetik sayılabilir bence. Japonya’da çarpık dişler samimiyetin ve doğallığın simgesi olarak görülüyor. Moritanyalı kadınlarda 60 kiloya ulaşmayan bir kadın güzellik standartlarına uymadığından evlenemiyor bile. Ne kadar çok kilo o kadar güzellik, az kilo az güzellik… ABD’de büyük kalçalar güzellik ölçüsü. İran’da küçük burunlu kadınlar makul kabul ediliyor.
Sürekli bir memnuniyetsizlik hali
Kültürle de bağlantılı böylesine çeşitlilik varken şimdi tüm kadınlar tek tipleştirmeye çalışılarak küçük burun, büyük göğüs, geniş kalça, ince bele yöneliyor. O güzelim gözleri görünmeyecek kadar uzun kirpikler takıyorlar. En popüleri gerdirme. Bir kez gerdiren devamını getiriyor. Bir yer gerilince diğeri sarkık görünüyor diye bu kez başka bir noktaya yöneliyor. Yani sürekli bir memnuniyetsizlik, kendiyle barışık olamama hali sürüp gidiyor. Şimdi genel olarak toparlayacak olursak bu ‘güzellik’ standartları kime ait? Bir kadının suratını bıçakla kazmasından, neredeyse tüm vücut detaylarını değiştirerek ‘bambaşka’ biri olmaya sürekli kadını özendiren bu ölçüler kimin? Matematiksel yüz hatlarının uyumunu güzellik diye kim belirliyor? Hele şöyle bir düşünün gerçekten biz mi belirledik bu ölçüleri? Bundan kim kazançlı çıkıyor peki? Günün karı kime kalıyor, büyüyen pazarı kim çeviriyor? Kadınlar mı yön veriyor, yönetiyor bu dünyayı? Hadi oradan, bu iddiaya penguenler ayaklarıyla, pandalar poposuyla güler. Orangutanlar çığlıklarla sinelerini döver hasedinden… Wıışş, boynunuz devrile. Bir de, “Güzelliğin on par etmez, bu bendeki aşk olmazsa!” derler. Hema etmesin. Bütün ‘pandemik güzellikler’ size gelsin. Silikonda boğulun inşallah!
Şurada güzellik ve çirkinlik üzerine iki laf edecektik, biçimsiz ve şekilsiz ölçüleriniz yüzünden yoldan saptık. Bir türlü form kazanamadık. Neyse bir başka bir zamana kalsın o da. Hadi bacılar kalın sağlıcakla, hepinizi öpüyorum iç güzelliğiniz daim olsun…