“Sosyal mesafe” ve 2020

- KAKTÜS
314 views
Geçenlerde kızlarla oturup 2020 yılına bir bakış atalım dedik. Kimsenin ağzından iyi söz çıkmadı. Hem niye çıksın ki? Laf aramızda rezil bir yıldı.

Ya insani özelliklerimiz değişti. Selamlaşmak için elimizi değil, dirseğimizi, yumruğumuzu kullanmaya başladık. Kimi omuz bile atar oldu. Tekmeleyenler bile çıktı. Gerçi ayak vuruşmasını bir sınıf, elit olma, kendini bir başka görme, birazcık aydın olma algısıyla yapanlar da az değil. Garip işte ayak vuruşması bir sınıf belirtisi gibi. Adeta birbirine tekme atmak elitlikle eş değer. Şahsen bana tekme atana kesinlikle ben bir lotik atarım. Kimse denemesin yani. Sınıfımdan gayet memnunum. Yani insanlık sınıfında kalıp, zor da olsa eski usül selamlaşmayı tercih ediyorum.

Yanlış anlaşılmasın, birbirinize sıkı sıkıya sarılıp, virüslerinizi birbirinize aktarın demiyorum. Ama ruhsal mesafeye yol açacak davranışlardan da kaçının diyorum. Birbirinize AIDS’liymiş gibi davranmayın. Kalpleri, gönülleri kıracağınıza o “sosyal mesafeyi koruyun” diyen zihniyetin kafasını kırın. Neden? Çünkü “sosyal” olmak insani bir özelliktir. Onu terk ettiğiniz gün insani özelliklerinizi bir kenara koyduğunuz gündür. Sonrası, her hayvan gibi yaşamaktır. Ki nitekim durum bundan ibaret. Korkuyla yaşıyoruz, kıtlık hissiyatıyla hareket ediyoruz. Yarınımız yokmuş gibi yiyoruz. Ve birbirimize öcü gibi yaklaşıyoruz. Biri hapşırmaya görsün, göz bebeklerimiz büyüyor, kalp ritmimiz artıyor, yavaşça uzaklaşma yolunu arıyoruz. Çünkü kalbe bir kez şüphe girdi. Vesveseli ruh hali oluştu. Hele ikinci hapşırık geldi mi, şüphe netlik kazanıyor; “Aha dinime bu Corona!” Siz o anki bakışları görün, o bakışlardaki nefreti, tiksintiyi çizecek bir Frida Kahlo var mı bilemiyorum? Ama biri benim o bakışlara olan bakışımı, kaşlarımın tek hattaki bitişikliğini ve düşüncemin gözlerime dolan enerjisini çizseydi ne iyi olurdu. Asıl o zaman yıldırım çarpması nedir anlayacaklardı. İnanın hiçbir paratoner o bakışlarıma karşı duramazdı. Yani demem o ki öyle salya-sümük sevişmiyoruz ama sosyal bir varlık olmaktan doğan haklarımızı da kenara koyacak değiliz. Hastalanma ihtimali üzerinden bazı insanlık dışı davranışlara itilmeye zorlanmak, ona katlanmak ve itaat etmek zorunda değiliz. Çok açık söylüyorum, “sosyal mesafe” kavramına karşıyım. Aha şuraya yazıyorum, bu kavramın öteki yüzü ucubeliktir!

Asosyalliğin dibi

O ne öyle bacılar, artık kimseyi tanıyamıyorum. Herkeste bir maske var. Karşımdakinin yüzüne bakıyorum, bakıyorum çıkartamıyorum. Kimsin diye sual etmeye utanıyorum. “Falan kes beni tanımadı” deyip afişe edecekler diye ödüm kopuyor. Geçenlerde böyle birine rastladım. Göz göze geldik. O baktı ben baktım. Uzun bakışma yüzünden şimdi nerede karşılaşsak selamlaşıyoruz. Bu bir Covid-19 hatırası… Tanıdım mı, yok. Maskenin gözü çıksın, böyle giderse adımız çıkacak.

Şimdi canlar, “sosyal mesafe”, “sosyal ağ”, “sosyal medya” gibi kavramların bildiğimiz türden bir sosyaliteyle kesinlikle alakası yok. “Sosyal ağ”, “sosyal medya” denilen şey masaüstü-dizüstü bilgisayar, tablet bilgisayar, “akıllı” telefon ve mobil cihazlar üzeri, hiçbir şekilde bir canlıya temas etmeden, duyumsamadan, soğuk bir metal aracılığıyla dış dünyadan kopuk dijital bir iletişimdir. Tamamiyle düşüncenin manipüle edilerek, hayaller dünyasına sürüklenmesi ve yazışılan kişiyle, konuşulan şeylerle yan yana, dokunuyor, duyumsuyor gibi hislerin oluşturulmasına “sosyalleşme” deniliyor. Oysa geçeklikle hiçbir bağı yok. Evdekilerle, anne-babayla hiçbir iletişimi olmayanların tanımadığı, kişiliği, kimliği hakkında hiçbir fikre sahip olmadığı kişi ya da kurumlarla bilgisayar, “akıllı” telefon üzeri 7/24 ilişki ve iletişim halinde olmasının neresi “sosyalleşmedir”? Asosyalliğin dibine vurmuş, sosyallikten bahsediyor. Birileri de çıkmış zaten kıt olan insan arası ilişkide “sosyal mesafeyi koruyun” diyor. Geçireceğim ağzının üstüne iki tane, dijital platforma yapışacak. Wıııış, Ya Star!.. Sosyalleşmeyi zorunlu kılan ve sarılarak tedavi edilebilir Corona’ya denk gelesiniz inşallah! Ve iyileşmek için sarılacak insan bulamayıp, “Sosyal Corona” hastalığından muzdarip olasınız emi!

Kapitalizm ile arana “sosyal mesafe” koy

Cidden çatlayacağım. “Sosyal mesafe” nedir bacım yaaa? Eğer bir sosyal mesafe olacaksa, bunun şehirle, her türlü dijital platformla, fabrikasyon ürünleriyle, devlet ve devlete bağlı her türlü kurumla olması gerekmez mi? Hastalığın kaynağı devlet. Devlet tüm toplumla salya-sümük, coplu-sopalı, tanklı-tüfekli temasta olsun, hiçbir “sosyal mesafe” kuralına uymasın, ama sana da uymayı zorunlu kılsın. Tek kal, tek ye, tek iç. tek yaşa. Cehennemin dibine kadar “sosyal mesafe” koy, yalnızlık ateşiyle cebellen dur. Bak buradan söylüyorum. Kapitalizmin her türlü aygıtıyla arana “sosyal mesafe” koy, kesinlikle Covid-19 olmazsın, benden sana ömür boyu garanti.

Düşünsenize, metroya biniyorsun, kimin eli bilmem nesi nereye dokunmuş bilmiyorsun. Demire dokunmayayım diyorsun, elbiseni sürtüyorsun. Elin değmesin diye elbisenin kollunu kullanıyorsun. Kimsenin tükürüğüne maruz kalmayayım diye maske takıyorsun. Bindiğin taşıttan indiğin an bir rüzgar esiyor, herkesin tükürüğü yüzünde. Virüslü bir havaya maruz kalıyorsun. Saçın-başın bilmiyorum ne oluyor. Tüm bunları düşününce içini bir ürperti kaplıyor, korkudan ölüyorsun. Sahi bu yıl sırf bu yüzden psikolojik olarak kaç kez öldünüz? Ama Corona bir kez öldürüyor!?!

Şimdi kimine “sosyal mesafe”, kimine yok. Neden? Fabrikada çalışmak serbest, alış-veriş yapmak serbest, yani para harcamak serbest. Tutuklanmak, işkence görmek, ölümlerden ölüm beğenmek serbest de, insan-insan ilişkisi ve teması yasak? Hafta içi dışarıya, hafta sonu içeriye mahkum edilmenin nesi korunaklı? Star aşkına, Coronalı düşüncelerinizde boğulup, fikirsiz kalasınız! Sosyal kimliksiz yaşayıp, sanal alemin kötülüklerine gelesiniz, psikolojiniz bozula, “sanal psikolojik tedavi” göresiniz inşallah! Evet, 2020 yılını bu dileklerle kapatıyorum. 2021’den çok umutluyum. Mücadele azmim ve kararlılığım her zamankinden daha fazla. Siz de mi öyle? Buyurun, oturun, ayakta kalmayın.

Mücadele herkesin doğuştan gelen hakkıdır. Hakkını yedirme!…