Özgür Gündem gazetesinin 18 Mart 2016 tarihli sayısında yayınlanan bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Bu dönemin egemen bakış açısını yansıtmak kadar, egemen güçlerin temel korkusunu da özetliyordu.
Habere göre, Romanya’nın resmi haber ajansı Agerpres’in evsahipliÄŸini yaptığı bir toplantıya Türkiye’nin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı (AA) katılım saÄŸlamış. Bu toplantıya AA Türkiye Dış Haberler Editörü Ogün Duru katılmış. Duru’nun toplantıda yaptığı ‘deÄŸerlendirme’ oldukça önemli ve irdelenmesi gereken boyutlar taşıyor.
Küçük bir ErdoÄŸan performansı sergileyen Ogün Duru, dünya basın organlarına ‘seslenerek’ (?!), ‘Kürt kadınlarının görüntülerini vermeyin’ demiÅŸ. Bu zat’a göre Rojava’da kendi devletinin ve AKP faÅŸizminin desteklediÄŸi DAİŞ vahÅŸetine karşı direnen kadınları haber yapmak, Kürt halkının özgürlük müadelesiyle dayanışma içinde olanların yaÅŸamlarının anlatılması ‘medya manipülasyonu’ymuÅŸ. Ama dikkat çeken nokta Kürt kadınlarını silahtan daha fazla tehlikeli bulması.
Kadının düşüncesi, üretimi, emeÄŸi, gücü, fiziÄŸi, kısacası varlığı bu sistem için tehlikeli olmaya devam ediyor. Bu iyi bir ÅŸey. Kadın ve insan kırımı üzerinden kendini yaÅŸatanlar bu kadar rahatsız olduklarına göre, haydi sevgili kadınlar daha çok çalışmaya, mücadele etmeye…
İster din adına, ister devlet adına, ister gelenek adına olsun, kadına dönük saldırı, katletme, aÅŸağılama uygulamaları hep zirvede tutulmaya çalışılıyor. ErdoÄŸan diktatörlüğü bunun en somut pratiÄŸini sergilemeye devam ediyor. AA temsilcisinin ‘Kürt kadınları çok tehlikeli’ demesi ‘eyvah kölelerimiz ellerimizden gidiyor, özgürleÅŸen kadınlar çok tehlikeli’ anlamına gelmektedir. Türk devletinin başında bulunan faÅŸist ErdoÄŸan’ın temsil ettiÄŸi zihniyet, temel saldırılarını Kürt halkının özgürlük duruÅŸu ve direniÅŸi içinde temelde kadının özgürlük duruÅŸuna karşı yapıyor. Kapitalist sistemin ‘Önce kadını vurun’ politikasını uyguluyor.
***
Türk diktatörü ErdoÄŸan’ın rol modeli olarak sunduÄŸu Emine ErdoÄŸan’ın yaptığı kimi deÄŸerlendirmeler kadına yönelik vuruÅŸların yansıması oldu. ÖrneÄŸin tarihte ve günümüzde sayısız kadının çocuk yaÅŸta erkeÄŸe peÅŸkeÅŸ çekmenin adı olan ‘harem’i ‘kadının eÄŸitildiÄŸi bir okul olarak görmesi ve bunu allayıp pullayıp sunması buna örnektir. Emine ErdoÄŸan, toplumu ‘harem’ haline getirme, her kadını da potansiyel ‘cariye yapma’ politikalarını dile getirmiÅŸtir aslında. Harem sadece bir dönem yaÅŸanmış ve bitmiÅŸ deÄŸildir. Bir erkek kültürü olarak topluma yayılmıştır. ‘Çok karılılık’, çok çocukluluk toplumda erkeÄŸe verilen sahte iktidar madalyası gibidir. İktidardaki egemen güçlerin erkeÄŸi gücünü haremdeki kadın ve çocuk köleleriyle ‘ispatlamaya’ çalışırken, en altta sömürülen toplum erkeÄŸi de sahte iktidarcılığını çok kadın alarak ya da çocukla ispatlamaya çalışır. Efendilerini taklit eden erkeÄŸe verilen en büyük korku da buna dayalıdır: ‘Sahte iktidarını, haremini kaybetme korkusu…’ Halbuki bu erkek sistem ve efendi karşısında çok kötü kaybetmiÅŸtir.
***
Geçen ay Hannover’de akrabası tarafından Êzidî Kürt kızı Åžilan katledildi. Bu olayın DAİŞ zihniyetinden hiçbir farkı yoktur. Ülkesini, toprağını kaybetmiÅŸ bir toplum erkeÄŸinin, kısaca yenilgili erkeÄŸin ‘erkeklik gösterisi, sahte zaferi…’ Bu zihniyet sahibinin, güçlenen kadını tehlikeli bulduÄŸu açık. Aynı AA muhabiri gibi, ya da ErdoÄŸan gibi, ya da DAİŞ gibi…
Kürt halkı baÅŸta olmak üzere Türkiye ve OrtadoÄŸu halklarının kanı üzerinden saraylarını inÅŸa eden Osmanlı’nın torunları olduklarını kanıtlamak isteyen ErdoÄŸanları ve sonuç olarak da kadın kırımcılarını en çok destekleyenler de kadının güçlenmesini, mücadele etmesini ve özgürlüğü yaratmasını tehlikeli bulmaktadırlar.
Asıl tehlike köle kadın olmak, egemen erkek olmaktır. Bu kimlikler temelinde sömürgeci sisteme bağlı kalmaktır. Bu köleci ikilik, efendilerin kadınlar, halklar ve tüm ezilenler üzerinde hesap yapmasına neden oluyor. İktidar sistemi kendini sürdürüyor. Bunlar aşıldıkça kadınlar ve halklar kendilerine karşı değil, sisteme karşı tehlike olmayı ifade edecekler ve etmektedirler.
Kürt kadınlarının Kürdistan’da 30 yıla yakın bir zamandır ortaya çıkardıkları duruÅŸu tehlÅŸkeli görenlere karşı, örgütlü, bilinçli ve direniÅŸli duruÅŸ daha da büyüyor. Egemen sistemin araçları bunu görmek ve göstermek istemese de, Kürt kadınları dünya kadınlarına akan nehir yataklarını yaratıyorlar. Åžengal’den, Cizre’den, Rojava’dan Latin Amerika’ya, Asya’ya, Afrika’ya doÄŸru, kadın nehirleri daha da güçlenerek akmaya devam ediyor.