Yeni yollar bulan gençler var

- Newaya Jin
62 views
3 Kasım 2023’te “Gençler Tarih Yazıyor” ağı tarafından Paris’te gerçekleştirilen ve üç gün süren Dünya Gençlik Konferansı’na katılan yüzlerce delege, “başka bir yaşam mümkün” perspektifiyle önemli tartışmalar yürüttü. “Kapitalizmin yıkıcı saldırılarına karşı gençliğin devrimci rolünü masaya yatıran delegeler, antikapitalist ve antipatriyarkal mücadelenin mümkün olduğu sonucunda uzlaştı.

Konferansa Kolombiya’dan katılan Juli Casiani ve Almanya’dan katılan Perulu Karina Mertens ile gençliğin bugününü ve geleceğini konuştuk. Almanya’daki enternasyonalist yapı ve gençlik komünleri içerisinde yer alan Karina Mertens, genç kuşağın değişime ve gelişime açık olduğunu, buna gücü ve enerjisinin de olduğunu belirtiyor. “Genç kadınlığın” deneyimledikleri yeni bir durum olduğunu aktarıyor: “Genç kadınlar arasındaki dostluk dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Verecek o kadar çok sevgimiz var ki. Bence bu sevgi, enerji ve değişim ruhuna sahip olmak kimliğimizin ayrılmaz bir parçası. Genç kadınlar herkesten daha çok sistem içerisinde zorlanıyor. Ama bunu değiştirecek gücümüz var.”  

Gençleri başlıca düşman görüyorlar

Genç aktivist Karina Mertens, kapitalizmin genç kuşak profiline dair sorumuzu çarpıcı belirlemeler ile yanıtlıyor: “Sistem dinamik bir yapımız olduğunun farkında. Değişim için enerjimizin olduğunu, sınırları aşabileceğimizi biliyorlar. Kapitalist ve ataerkil sistem bundan dolayı biz gençleri başlıca düşman olarak görüyor. Kafamıza silah dayayarak bizi başkalaştıramazlar. Daha yumuşak yöntemlerle yöneliyorlar. Uyuşturucu ve fuhuşun yanı sıra liberalizm ve bireycilik gençlere karşı kullanılan temel silahlar olmakta. Politik bilince sahip olmayan birçok genç elbette tüm bunlardan etkileniyor. Bu uygulamaları, değişim yaratmak isteyen gençliği engellemek, sorgulama ve arayışlarını sistem içinde tutmak için yapıyorlar. Sistem gençlere ve kadınlara, ‘her şey olabilirsiniz, güçlü kadınlar olabilirsiniz’ diyor. Bundan kasıt; eğitimli olmak, kariyer sahibi olmak, bir şirket CEO’su olmaktır. Bunlar ‘özgürleşme’ adına yapılan şeyler. İşin özünde hapsedilmek isteniyoruz. Tüm bunlar sistemin tuzakları ve sus payı. Böylelikle yürüdüğümüz yol istikametinden saptırılmak isteniyor. Bu kalıba giren kadınlar öz kimliğini kaybediyor, ataerkil normları benimsemiş ve erkeğe benzeşmiş oluyor. Ve bu profiller tüm kadınlara, genç kadınlara model olarak sunuluyor. Buna karşı genç kadınlar olarak gücümüzü birleştirmeli, örgütlülüğümüzü büyütmeliyiz.”

Kürt genç kadınlarından ilham alıyorum

Karina Mertens son olarak Kürt gençlik mücadelesine dair gözlem ve görüşlerini “Kürt gençlerinden çok ilham alıyorum” sözleriyle paylaşıyor: “Onlar, özellikle de Kürt genç kadınları, güçlü bir iradeye ve mücadele isteğine sahipler.  Onların bir parçası olduğum ve onlardan bir şeyler öğrendiğim için çok mutluyum. Köken olarak yarı Peruluyum. Sistemin halkıma ve Kürtlere dayattığı politikalar çok benzer. Şimdiye kadar Kürtlerle yürüdüğüm yol, beraber yarattığımız şeyler çok güzel. Ve bu yolda ilerlemek istiyorum. Emperyalist ve ataerkil sisteme karşı bu savaşı birlikte vermeliyiz.” 

Mücadelemiz tüm dünya için

Kolombiya Siyahi Topluluklar Hareketi Üyesi Juli Casiani ise değerlendirmesine, 1970’li yıllara dayanan yerli halkların topraklarını geri kazanma mücadelesini hatırlatarak başlıyor:  “Mücadelemize, siyah topluluklar ile yerli topluluklardan başlayarak sosyal, siyasal haklar elde etmeye başladık. Verdiğimiz mücadele sadece Kolombiya için değil, Latin Amerika, tüm dünya için verilen bir mücadeledir. Mücadelemiz, çok uzun yıllardır toplum olarak, kadınlar olarak yaşadığımız her türlü baskıya karşı antiemperyalist, antipatriyarkal içerikli bir mücadeledir.” 

Ortak hedef, her türlü baskıya direnmektir

“Hepimiz aynı dünyanın parçalarıyız, hepimiz biriz ve sınırlarımızın olmadığını biliyoruz” tespitini yapan Juli Casiani devamla şu yorumu yaptı: “Farklı kimliklere sahip olsak da ortak bir hedefimiz var: Bu ortak hedef, yaşadığımız her türlü baskının üstesinden gelmek, ona karşı direnmektir. Sömürgeci tarihten önce daha iyi yaşam biçimlerine sahip olduğumuzu biliyoruz. Nasıl ve kimlerle yaşamak istediğimizi kendimiz tercih edebiliyorduk. Ancak sömürgecilikten sonra bunu kaybettik. Nasıl yaşamak istediğimize dair karar hakkımızı yeniden ellerimize alabiliriz.”

Kadında temsil edilen değerlere saldırı

Doğayı, kadını, toplumları kırıma uğratan sömürgeciliğe karşı mücadelede kendini siyahi bir öncü olarak gördüğünü belirten Juli Casiani, bu kimliğinin kadın özgürlük arayışından ayrı tutulamayacağına vurgu yapıyor: “Bu, aynı zamanda kadın bedenlerinin özgürleşmesi için bir çağrı. Bunu elbette sırf biyolojik bir mesele olarak tanımlamıyorum. Bunu dişil olanı anlamanın bir yolu olarak görüyorum. Toprak ve hava bile dişildir. Toprak meyve verir, hava ise her zaman üretkendir. Tıpkı kadınların yaşam değerlerini, dünyayı yeniden ve yeniden yaratması gibi. Ataerkil sistem -özellikle de savaş hallerinde-, kadın bedenini aynı zamanda bir ulusu, bir toplumu, bir coğrafyayı yok etmek için kullanmakta. Kadınlar öğretendi, toplumu birleştiren ve bir araya getirendi. Dolayısıyla kadınları yok ettiklerinde, toplumların iletişim kurma ve örgütlenme kapasitelerini yok ediyorlar. Bu yüzden saldırıyorlar. Sadece belirli bir bedene saldırmıyorlar, bir role, yaşam biçimine saldırıyorlar, kadını temsil eden değerlere, toplumsallığa, komünaliteye saldırmış oluyorlar.” 

Yeni sömürgeciliğin araçları

 Juli Casiani yeni sömürgecilik biçimlerine de dikkat çekerek konuyla ilgili önemli tespitler yapıyor:  “Kimi bilimsel araştırmalar, dünyamızın yaşadığı ekolojik sorunlardan dolayı ‘son nesiller’ olduğumuzu söylüyor. Ekolojik tahribat, yaşanılan pek çok bozulmanın bir parçası sadece.  Örneğin faşizm; birçok ülkede aşırı milliyetçilik ile sömürgeciliği güncelliyor. Savaş, göç, medya, kültür, ekonomik politikalar gibi araçlarla yeni sömürgeleştirme türü dayatılıyor. Şunu unutmamalıyız; bu sistem, insanların kendi kaderlerini tayin etme haklarına karşı halkın gücünü yok etmenin bir yolunu her zaman arar. Bu durum sadece Abya Yala’da (Latin Amerika) değil, Avrupa, Asya, Afrika gibi kıtalarda da yaşanmakta. Afrika bu noktada çok uzun zamandır acı çeken bir kıta olarak özel bir yerde durmakta.” Kapitalist sistem nezdinde birikim ve gücün insanlardan daha değerli olduğunu hatırlatan Juli Casiani, tespitini şu ifadeler ile güçlendiriyor: “Bu sistem insanların hayatta kalıp kalmamasını umursamıyor. Sadece birikime ve emek kapasitesine ihtiyacı var: Temel hedefleri, insanların emek kapasitesini ve aynı zamanda toprakların, savaşın kaynaklarını arttırmak. Eskiden bunu zor yoluyla, köleleştirerek yapıyorlardı. Şimdi ise bunu gönüllülüğe dayandırmak istiyorlar. ‘Demokrasi’, ‘Barış’ yalanıyla yapmaya, yutturmaya çalışıyorlar. “

Dijital ağlar gençlerin dikkatini dağıtıyor

Kolombiyalı genç aktivist, dijital medyanın kapitalist sistem tarafından dikkatleri dağıtmak için kullanıldığını belirterek, gençleri bu mecranın kötü etkilerine karşı uyarıyor:  “Gençler zaman ve enerjilerini dijital ağlarda harcıyor, kendilerini bilinçlendirmeye zaman ayırmıyorlar. Kendilerini örgütlemiyor, eğitmiyor ve antikapitalist mücadelenin ve dolayısıyla değişimin parçası kılmıyorlar.” 

Yeni yollar bulan gençler var

Yeni sömürü türlerine karşı mücadele biçimlerini de değerlendiren Juli Casiani, Rojava’da inşa edilen demokratik ve kadın özgürlükçü özerk sistemi örnek veriyor: “Rojava’da kadınların örgütlenme biçimleri, değer olgusunun, toplumdaki potansiyelin, gücün ve bir şeyleri farklı kılmanın örneği olarak önümüzde duruyor. Burada kadın sorunu veya sistem inşası bütünsel bir perspektifle ele alınmakta. Kürt toplumundan öğrendiklerimizi, Amerika’daki, Latin Amerika’daki, Hispanik Amerika’daki siyah toplulukların ve yerli toplulukların bilgileriyle birleştirerek geliştirmek istiyoruz. Günümüzde sistem içerisinde hiç kimse mutlu ve memnun hissetmiyor. Çünkü bu sistem her şeye saldırıyor. İnancı, kültürü, siyasi yapıları, düşünceyi kontrol etmek istiyor. Yeni iktidar yapıları ile toplumun güçlenmesi, kadınların güçlenmesi, ülkeler arası dayanışma yenilgiye uğratılmak isteniyor. Gençlik, sistemin bu saldırılarına karşı her zaman mücadelenin ve başarının anahtarı olmuştur. 1960’larda Che Guevara figürü vardı, Fidel Castro figürü vardı. Şimdi de Öcalan var. Ve O’nun izinde yürüyen, örgütlenen, düşünen, bir şeyleri hatırlayan ama aynı zamanda dünyayı yeniden inşa etmek ve şekillendirmek için yeni yollar bulan gençler var. Bu, kapitalizme karşı mücadelenin esasını oluşturmakta.”

Antikapitalist olmak ne demek?

Gençliğin toplumsal devrimlere öncülük rolüne de değinerek söyleşimizi noktalıyor Juli Casiani:   “Bence şimdi yapılması gereken, farklı hareketleri nasıl birleştireceğimize yanıtlar bulmaktır. Toplumlarımızı maruz kaldığı baskıdan kurtaracak ortak mücadeleyi nasıl bedenleştireceğimizdir. Bu noktada Kürt toplumunu, Rojava toplumunu yürüttükleri devrim çalışmalarından dolayı takdir ediyorum. Bu çaba, bize ileriye dönük bir yol gösteriyor. Özgürleşmek için birlikte nasıl çalışabiliriz? Kapitalizme, sermayeye ve cinsiyetçiliğe karşı nasıl ortak bir mücadele verebiliriz? Evet, cinsiyetçiliğe karşı mücadele mümkün; antipatriyarkal, antiemperyalist-kapitalist mücadele mümkün. İşte yol budur. Antikapitalist olmak ne demek, antikapitalist bireyin yaşam anlayışı nedir? Bunları sorgulamak, alternatif yolları bulmak zorundayız. Ne için savaştığımız kadar, sonrasında neyi inşa etmek istediğimiz de önemli. Kürt Özgürlük Hareketi bunun nasıl yapılacağına dair bir yol gösteriyor.”