Ağaçlara siper olan kadınlar

- Füsun ERDOĞAN
177 views
Chipko hareketi, Hindistan’da orman katliamını engellemek için mücadele eden kadınların isyanından doğdu. Hindu dilinde sarılmak, kucaklamak anlamına gelen “chipko”, eylemci kadınların kesilmek üzere işaretlenmiş ağaç gövdelerine kollarıyla sarılıp hareket etmeyi reddeden yöntemlerini ifade ediyordu. Chipko hareketi, köylülerin başlıca geçim kaynağı olan ormanı metalaştırma politikalarına karşı 1970’lerde gelişti; birkaç yıl içinde tüm Hindistan’a yayıldı ve ormancılık alanında reformların yapılmasını sağladı.

Hint hikayelerinden ilham aldılar

Kimi kaynaklarda, Chipko hareketine özgü bu güzel ve etkili eylem biçimini bulan kadınlara eski bir Hint efsanesinin ilham verdiği anlatılmaktadır. Hikâyeye göre Mihrace’nin baltalı adamları, yeni kalenin inşaatında kullanmak üzere köylülerin ağaçlarını kesmeye gelmişler; Amrita Devi adlı kız çocuğu, köylülerle birlikte ağaçlara sarılarak onlara engel olmuştu. Kimi kaynaklarda ise, 1730 yılında yaşanan ve ağaçları kurtarmak için 363 kişinin hayatını feda ettiği chipko tipi bir hareketten söz edilmektedir. Hikâyelerin, Himalaya dağının eteklerinde yaşayan kadınların belleğinde asırlardır yer etmesinin somut nedenleri vardı kuşkusuz. Doğanın korunması, bu bölgede yaşayan halk için yaşamsal önemdeydi. Gıda, yakacak ve hayvan yemi gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan orman, su kaynaklarını da içeriyordu. Dahası Himalayaların dik yamaçlarında, yağmurun emilmesi ve sellerin önlenmesi için de ormana ihtiyaç vardı. Ne var ki Hindistan hükümeti, döviz kazanmak amacıyla daha fazla kereste ihraç etmek istiyordu. 1960’lı yıllardan itibaren tüccarlara verilen izinlerle ağaç kesimleri hızlandı. Ormanların parsel parsel yok edilmesi, toprak kayması, sel ve heyelan gibi “doğal” afetlere yol açtı. Bu yaygın çölleşmeden en çok etkilenenler ise kadınlar oldu. Yakacak, yem ve içme suyu ihtiyaçlarını ormandan getirmek için daha uzağa yürümek zorunda kaldılar. Afetler ekinlerine zarar verdi; evini barkını yitirenler oldu. Derken köylüler ve kadınlar, geçim kaynaklarını tehdit eden politikalara karşı küçük gruplar halinde örgütlenmeye başladılar. Ekim 1971’de ve 1972’nin sonlarında çeşitli yürüyüş ve protestolar düzenlendi.

1973’te isyan fitili ateşlendi

Ancak onları asıl harekete geçiren olay, 24 Nisan 1973’te Mandal köyünde gerçekleşti. Devletten aldıkları ihaleyle tenis raketleri yapan bir firma için ağaç kesmeye gelenler, davul sesleri ve sloganlar eşliğinde köyden kovalandı. Hükümetin, Alaknanda nehrine bakan Reni köyü yakınlarında 2500 ağaç için yeni bir açık artırma yapacağını duyurması bardağı taşıran son damla oldu. Mitingler ve toplantılar neticesinde Reni’de direniş kararı alındı. İhaleyi alan firma ve hükümet yetkilileri bu kararı bildiklerinden, direnişçilerin gücünü bölmek üzere bir hile düşündüler. 26 Mart 1974’te, ağaçların kesileceği gün, köyde yaşayan erkekler kendilerine tazminat ödeneceği bahanesiyle uzaklaştırılmıştı. Elli yaşlarında yalnız yaşayan bir kadın olan Gaura Devi, kesim ekibini görür görmez köydeki 27 kadını toplayıp ormana koştu. Kadınlar bedenlerini ağaçlara siper ettiler. Silahlı adamlar bağırmaya ve taciz etmeye başladıklarında düşmemek için ağaçlara sarıldılar. Tehditler gözlerini korkutmadı ve bütün bir geceyi ormanda nöbet tutarak geçirdiler. Bu arada haber yayıldı ve ertesi gün diğer köylerden takviye geldi.  Dört gün süren direniş zaferle sonuçlandı.

Talancılara karşı ilk zafer

Cesareti kırılan işçiler ayrıldı, yüklenici firma geri çekildi. Doğaya ve insanlara zarar veren ormansızlaştırma politikasına karşı Chipko hareketi, Hindistan’ın Uttarakhand ve Uttar Pradesh eyaletlerinde böyle doğdu ve yayıldı. Kadınların bel kemiğini oluşturduğu hareket çeşme başlarında, köy yollarında ve pazarlarda yürütülen tartışmalarla can buldu. Ekolojik farkındalığı yükseltti ve sivil toplumu harekete geçirdi. Dünyadaki çevre ve orman koruma hareketlerine esin verdi. Bugün ekofeminist mücadalenin bir parçası olarak da anılıyor.

Bedenini ağaçlara siper et

Hindistan’da böyle bir geçmişi olan Chipko hareketinin benzerlerine coğrafyamızda da tanıklık ediyoruz. 27 Mayıs 2013 günü, Gezi Parkı direnişinin çıkış noktası parkın ve ağaçların korunması olmuştu. İnsanlar ağaçlara sarılarak, bedenlerini buldozerlerin önüne koyarak direndi. İnsanların nefes alacağı yeşil alanların, ağaçların korunmasını savunanlar, günler süren gaz saldırısı karşısında hem tanımadıkları başka insanlara, hem de sokak hayvanlarına sarıldılar, kol kanat gerdiler. Tam o günlerde bianet çalışanları, Hindistan köylülerinin 1730 yılında gerçekleştirdikleri ağaçlara sarılarak ağaçları koruma eyleminden esinlenerek ağaçlara sarıl kampanyası başlattı.

Akbelen’den Cudî’ye doğayı savun

Doğa düşmanı faşist Saray rejiminin önünü açtığı doğa katliamlarında ağaçlara sarılarak kesilmesini önleme eylemi yaygınlaştı. En son Akbelen Ormanı’nın yok edilmesine karşı direnen köylüler ve doğa savunucuları, bedenlerini ağaçlara siper ederek kesilmesini önlemeye çalıştı. Ancak kar hırsıyla gözü dönmüş Limak Holding’in Akbelen Ormanı’nda kömür maden sahasını genişletmek için ağaç kesilmesini koruyan iktidarın kolluk kuvvetleri, gazıyla, copuyla, tomasıyla direnişçilere saldırarak ağaçları kesti. Doğanın yok edilmesine karşı Akbelen’den Cudî’ye mücadele sürüyor.