Bundan bir kaç ay önce yine bu gazetenin sayfalarında geride bıraktığımız yılın biz kadınlar açısından ve uluslararası düzlemde pek de şahane olmadığını yazmış ve Polonya’dan sonra Amerika Birleşik Devletlerin’de de kadınların üreme haklarını kaybetmek üzere işaretlerin olduğunu söylemiştim. Bunun sebebi Texas Eyaleti’nde kadınlara kürtajı neredeyse imkansız hale getiren bir yasanın yürülüğe girmesiydi.
Nitekim çok geçmeden geçen ay içinde beklenen oldu. Ve federal mahkeme yargıçlarından biri kadınların üreme haklarını ülkenin tamamında garantiye alan yasaya karşı, bundan böyle her eyaletin kürtaj konusunda kendi kararlarını alıp uygulaması gerektiğine dair taslak bir yasa kaleme aldı.
Amerikalı kadınlar pek umutlu değil
ABD’de zaten halihazırda kimi eyaletlerde son derece baskıcı kürtaj yasakları bulunuyor. Ancak şimdi olacak olan bundan böyle hem buralarda hem de diğer eyaletlerde bu tür yasakların meşruiyet kazanması ve kürtaj mücadelesinin en az 50 yıl önceki haline geri gitmesi. Her ne kadar Başkan Biden, bu olanların trajik bir hata olduğunu söylese ve Amerikalı kadınlar hemen her yerde protesto gösterileri yapsa da ve Amerikan sistemine göre bu taslağın yasallaşıp yasallaşmayacağı geçeceği farklı meclislerin alacağı karara bağlı olsa da, Amerikalı kadınların çok da umutlu olmadığını fark etmemek imkansız. Nihayetinde sağcıların Trump zamanı bir çok kilit pozisyona yerleştiği, sağın kendini kadınların kontrolü üzerinden şekillendirdiği ve meclislerdeki muhaliflerin gittikçe daha fazla fikirsiz, plansız, projesiz kaldığı ABD’de, Polonya’da kürtaj konusunda ya da Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi konusunda gördüğümüz akibetten başka bir çıkış yolu yaratılacağına dair inancın ve umudun zayıf olduğunu söylemek gerekir.
Üreme hakkının gaspı
Kadınların üreme hakkının garantiye alınması özellikle batı ülkelerinde aslında yüzyılı aşkındır hatta belki daha da fazladır kadınların mücadelesinin en önemli alanlarından biri. Çünkü üreme hakkının gaspı merkezi erkek otoritesinin ve devlet denen oluşumun kökünde yatıyor ve bir çok boyutu var. Kadınların üreme ile ilgili bilgilerini değersiz kılarak tıp kurumlarının bu konuda tekel kurması, siyah ve yerli kadınların zorla kısırlaştırılması ve beyaz kadınların ise doğuma zorlanması, bu boyutlardan bir kaçı. Kadının beden bilgisinin değersizleştirilmesi birçok kadın odaklı toplumsallığı çökertirken, siyah ve yerli kadınların kısırlaştırılması “tehlikeli” nüfusun kontrolünü sağlıyor. Beyaz kadınlar ise doğurmaya mecbur bırakılarak hem zamanları, hem bedenleri iktidar alanına sokulup, “gelecekteki” vatandaşları yetiştirme göreviyle donatılıyorlar. Kadınlar ise “benim bedenim, benim kimliğim, benim emeğim” diyerek, bu deyişi sloganlaştırarak hem tekil hem çoğul biçimlerde kendilerini özgürleştirmeye çabalıyorlar.
Beklenen iki tehlike
Peki kadınların yıllardır zorlukla, bir yandan hapse girerek, ölerek, gizli ağlar kurarak, bir yandansa sokaklarda tüm tehditlere rağmen sürdürdükleri bu mücadelenin şimdi yeniden saldırı altında olması neyin habercisi? Bana göre bu iki şeyin habercisi. Birincisi 20. Yüzyılın sonları 21. Yüzyılın başlarında dağılmış gibi gözüken merkezi devletin hakları gasp ederek ve kadın bedeni üzerindeki tekelini pekiştirerek tekrar güçlenmesi. İkincisi ise devletlerin nüfus politikalarında savaş zamanına uygun şekilde hareket etmeye başlaması.
Pragmatik endeks
Amerikalı kadınların şu anda sıkça gündeme getirdiği gibi bu hamlenin bu kadar kolayca yapılmasının en önemli üç sebebi var. Birincisi sağa karşı muhalefetin -çok da fazla sorun çıkartmamak, merkezi kaybetmemek vs. gibi sebeplerle-, sağın yaratmaya çalıştığı dünya ile uzlaşma eğilimi, kadın hareketlerinin devlete karşı bir sokak hareketi olma geleneğinden kopması ve tüm halkların kendilerini örgütlemek yerine gittikçe daha fazla seçimleri alma veya kaybetme ajandasına kitlenmesi. Bu yolda herşeyin mübah görülmesi.
Kürtaj mücadelesi tüm kadınların hayatta kalma mücadelesidir
Şimdi ne olacak? Kadınlar özgürlüklerinin belli bir kaç eyalete sıkıştırılacağından, bu eyaletlere gitme kaynakları olmayan kadınların türlü baskıyla karşılacaklarını düşünüyorlar. Batı ve doğunun ultra kapitalizmi ultra liberalizmle taçlandırdıkları bir dünya ile geleneklerin baskısındaki orta ve güneyin karşı karşıya geldiği bir Amerika. Tanıdık değil mi? Hep aynı şeyi söyleyerek belki de okuyucuyu da sıkıyorum. Ama bana kalırsa Amerika’daki kürtaj mücadelesi tüm kadınların hayatta kalma mücadelesidir. Savaşa karşı, devlete karşı kendini örgütlemek zorunda olan enternasyonel bir kadın mücadelesinin ihtiyacını göstermekte ve bize ayrılan bir kaç yerle yetinmeyeceğimizin, her yerin özgürleşmediği sürece tüm özgür gibi gözüken yerlerin tehlike altında olduğunun göstergesidir.