Cizîra Botan’da çocuk olmanın süresi kısadır, erken büyür orada çocuklar. Bir savaş bölgesidir ne de olsa… Her bir mahallesinde, sokağında, hatta her evinde bir direniş öyküsü vardır. Çocukların oyun alanları bile askeri kuşatma altındadır. Akrep tipi zırhlı askeri araçların girmediği sokak yoktur. Bu yüzden tüm çocuklar polisin, devletin hangi gerçeğe tekabül ettiğini erken yaşta öğrenirler. Devlet, polis düşmandır; yakar, yıkar, yaş ve cinsiyetine bakmadan öldürür. Ölüm ve yaşam arasında seyreden o ince çizgide, dayanılmaz zorluklar içerisinde yaş alır çocuklar.
Korkusuz, her türlü zorluk karşısında sınanmış bir bilgelik vardır gözlerinde ve de cesaret. Davranışları olgunlaşır, büyür, fiziki olarak değişirler belki ama duyguları, yürekleri kaç yaşına gelirse gelsinler hep çocuk saflığında ve masumca kalır. Vejîn de böyleydi. Cizreli çocukların bu gerçeğiyle 2013 yılında tanıştım. Türk devletinin polisi, askeri ve her türlü özel gücüyle sokak aralarında kovalamaca oynayan çocuklar öğretti bana direnmeyi. Vejîn de o zamanlar daha 13 yaşında bir çocuktu.
Kürdistan’da çocuk olmak
Bizim coğrafyamızda düşman özel ve kutsal bildiğimiz, saydığımız her şeye, her ana ve herkese zalimce dokunur. Öldürmese bile yaralar… Kaç kez yaralandığımızı sayamıyorum artık, ama hala ölmediysek hayatla, kendimiz olmakla ve özgürlükle olan bağlarımızdan. Ona olan inancımızdan, direncimizden… 2013 yılının Temmuz ayı, Ramazan bayramının ilk günü. Cizre’nin Nur mahallesindeyim. Yanımda bir arkadaşımla tanıdığım bazı ailelere bayram ziyareti için dışarı çıktım. Kürdistan’daki sömürgecilik gerçeği ilk kez Cizre’de bu denli yakıcı bir şekilde etkiliyordu beni. ‘Size bayramlarda da huzur ve mutlu olmak yok’ dercesine 4-5 akrep tipi zırhlı polis aracı keyfi bir şekilde sokak aralarına biber gazı atmaya başladı. Şeker toplamaya çıkan çocuklara ve tüm Cizrelilere hediyeleri buydu; zehir kusmak! Bir bayram gününde bu muameleyi gören bir çocuk çocuk kalabilir mi? Devleti, polisi, askeri sevebilir mi? Asla! 35 günlük Muhammed Tahir Yaramuş’u, 10 yaşındaki Cemile Çağırga’yı veya Selman Ağar’ı ve daha nice çocuğu kim unutabilir? Katledilen o çocukların görüntülerini kim belleğinden silebilir?
‘Heval’ olma hayaliyle uyur çocuklar
Her çocuğun büyümeye dair bir hayali vardır. En çok neye ihtiyaç duyarsa ve en çok ne övülürse büyüyünce o olmak ister. Kürdistan’da hayaller de umut ve beklentiler de gerçeklerle iç içedir. Hiçbir çocuk masalı tatmin edici ve inandırıcı gelmez çocuklara. Cizreli, Botanlı çocuklar da bu yüzden büyüyünce ne olmak istersin sorusuna çoğunlukla “Heval, gerilla olmak isterim” diye cevap verirler. Zalimin zulmünden kendisini ve ailesini ancak gerilla ya da ‘heval’ olarak koruyabileceğini düşünür; bu hakikat onun hayali olur, bu hayale sarılarak uyur.
Bir adım ötesindeki hayale koştu
Vejîn de işte o çocuklardandı. 16 yaşındayken evi yıkıldı, Cizre’den göç etmek zorunda kaldı. Öz yönetim direnişlerinde abluka altına alınan Cizre’den Nusaybin’e geçtikten sonra aklında tek bir şey vardı; gerillaya ulaşmak, gerilla olmak! Yaşadıkları, gördükleri karşısında intikam duygusuyla tutuşuyordu Vejîn. Sınırın hemen öte tarafında bir özgürlük vahası gibi duran Rojava onu da cezbetmişti. Hayallerine bir adım daha yakınlaşmıştı. Sınırı geçti ve Rojava’da Kürdistani renklerle dalgalanan bayrağın altında yaşamayı, nefes alıp vermeyi seçti… Yurtseverlik bilinci yüksek olan bir ailede yetişti. Bu yüzden ülkesiyle, kültürüyle, kimliğiyle olan bağları güçlüydü. Kadın Özgürlük çizgisi ve Önder Apo gerçeğine inancı, bağlılığı sarsılmazdı. Gerçekten de daha 16’sında bile onda bir yetişkinin olgunluğunu görebilirdiniz.
Duru bir güzellik
Yaşıtları gibi değildi Vejîn… Kürdistan’daki savaş gerçekliği içerisinde mayalanmış dupduru güzellikteki yüzünde, gözlerinin derinliğinde hep bir hüzün görürdünüz. Size bakıp hafif bir tebessümle konuştuğunda gözleri size görünenin ötesinde çok daha derin anlamlar taşırdı. Adeta sessiz bir çığlık gibiydi gözlerinden okuduklarınız… Haykırmak istediği her şeyi bir bilge edasında taşırdı sessizce. Adı gibi yeniden üreten, çoğaltan ve anlam katandı. Cizîra Botan’ın asi yürekli, isyankar çocuğu Vejîn Jiyan 7 Ağustos 2023 tarihinde Rojava’da şehitler kervanına katıldı. Henüz 23’ündeydi… Ömrünün en güzel zamanlarındaydı. Şahadetinden hemen sonra 20 genç kadın özgürlük saflarına katılma kararı aldı. Erkendi gidişi, onu seven herkes için zordu. Birçok kimsenin yapamadığına cesaret etmek, inançla, ısrarla büyük bir özveri ile inandıkları uğruna savaşmak onu genç yaşta komutanlaştırmıştı. Gözlerinin derinliğindeki hüzne rağmen yaşam coşkusunu bir an bile yitirmeden yaşadı. Maharetliydi; her konuda çabuk kavrayan, pratiğe geçiren bir tarzın sahibi oldu. Kendisi ile birlikte etrafındakileri de sürükleyen bir tempoya sahipti.
Özgürlük halayında başı çekmek
Govende durmayı çok severdi. Sürekli Botan yöresinin müzikleri ile halaya durur, etrafındakileri de çekerdi bu halaya. Onda mücadele her zaman halay tadında coşkuluydu. Sürekli araştırıp okur, kendisini bilinçlendirdikçe bunu yaşamına da, kişiliğine de yansıtırdı. Genç ömrüne sığdırdıkları ile büyük izler bıraktı. Kahkahası, güzel sohbetleri, anılarıyla Vejîn Jiyan, özgürlük mücadelesinde halayın başını çekenlerden olacak hep…