Özgürlük ruhu ilham oldu

- Havin GÜNEŞER
263 views
1998 yazında, Rêber Apo Kürt sorununa siyasi ve barışçıl bir çözüm bulunması için çabalarını yoğunlaştırdı. Tek taraflı ateşkes ilan etti ve hareketin barışçıl bir çözüme hazır olduğunun altını çizdi. Türkiye ise bu adıma durumu tırmandırarak karşılık verdi. ABD’nin de desteğiyle Suriye’yi işgal etmekle tehdit etti. Rêber Apo siyasi bir çözüm için uluslararası destek oluşturmak amacıyla Avrupa’ya gitmeye karar verdi. Ancak hiçbir Avrupa devleti herhangi bir siyasi görüşmeyi kolaylaştırmaya ya da Rêber Apo’ya siyasi sığınma sağlamayı düşünmeye bile yanaşmadı.

NATO ülkeleri ve hatta Yeltsin’in Rusyası bile tek bir cephede birleşerek, barışa ve siyasi çözüme karşı durdu. Yasadışı bir şekilde Türkiye’ye teslim edilebileceği Kenya’ya götürüldü. ABD’nin rolü ise su götürmez bir gerçekti. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın özel ulusal güvenlik danışmanı olan Antony Blinken, 2002 yılında bir Türk kanalında Rêber Apo’yu Türkiye’ye teslim edenin ABD olduğunu açıklıyordu. Blinken, komplodan 25 yıl sonra bugün tüm bunları mümkün kılan kişilerden biri olarak kariyerinin ‘zirvesinde.’ Rêber Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi, kaçırılmanın uluslararası bir komplonun parçası olduğunu, amacın da ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu’ya askeri müdahale politikasının önündeki önemli bir engeli kaldırmak olduğunu açıkça ifade etmişti. 25 yıl sonra bugünkü gelişmelere bakıldığında komplonun içeriği ve hangi sonuçlara yol açtığı daha iyi anlaşılıyor.

Kaçırılmanın ardından yaşananlar

ABD, askeri olarak ve diğer müdahale biçimleriyle Ortadoğu’yu kendi ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirme yolunda ilerlemeye devam ediyor. Ortadoğu siyasi düzeninden geriye kalanlar paramparça oldu. Belki de müdahaleciliğin mimarlarından biri olan ve rolü Clinton yönetimine kadar uzanan Antony Blinken’in şimdi bu müdahalelerin bazı feci sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalması kaderin bir cilvesinden başka bir şey değildir. 1998’de tehdit olarak dillendirilen Türkiye’nin Suriye’yi işgali bugün gerçekleşmiş bulunuyor. Öcalan’ın uluslararası hukuk ihlal edilerek kaçırılmasının, Türkiye’ye bir iyilik değil, yeni bir müdahale aşamasının başlangıcı olduğu daha da netleşti. Türkiye hiçbir çözmediği gibi, içte ve dışta saldırgan ve soykırımcı faşist bir diktatörlüğe dönüştü.  Rêber Apo’nun kaçırılmasından kısa bir süre sonra dünya sözde ‘Teröre Karşı Savaş’ ile karşı karşıya kaldı. Zaten kriz içindeki toplumları daha da bölen ve halkları birbirine düşüren bu savaş küresel olmakla birlikte inkar edilemez bir şekilde Ortadoğu merkezliydi. Onun da odağında Kürdistan… İddia edildiğinin aksine Ortadoğu’da savaş ve şiddet derinleşti; halklar, kadınlar, farklı inanç ve kesimlerden topluluklar devletçi, dinci ve milliyetçi terörün kurbanı oldu. Bu durum İslam Devleti’nin soykırıma varan saldırılarıyla doruğa ulaştı. IŞİD büyük ölçüde bu müdahaleci politikaların bir ürünüydü. Dolayısıyla bu komplo sadece Rêber Apo’ya ve Kürtlere değil, tüm bölgeye ve halklarına yönelikti. Rêber Apo ise bu durumun tehlikelerine karşı defalarca uyarıda bulundu. Ulusal ve dini bölünmelerin üstesinden gelmek ve laik ya da dini milliyetçilik yerine demokrasiye dayalı yeni bir Ortadoğu yaratmak için öneriler ve projeler sundu. Çabalarını “uluslararası komployu bozma” projesi olarak adlandırdı.

Büyük kopuşun kökenleri ve yeni paradigma

RêberApo, ileriyi gören bir devrimci ve siyasetçi olarak komplo öncesinde de yapılmak istenenleri görmüş ve önüne geçmek istemişti. Komplo ardından da uluslararası komplonun amaçlarını boşa çıkarmak üzere yoğunlaşmalarını derinleştirdi.  Londra’da Marx’a, İsviçre’de Lenin’e, hatta Paris’te Humeyni gibi birine verilen çalışma alanı neden kendisine sunulmamıştı? Neden Kürtlere karşı savaş bitirilmek istenmedi?  Uluslararası komplo, öncesi ve ardından yaşanan tüm gelişmeler O’nu Avrupa modernitesini ve 20. yüzyılın devrimci düşüncesinin Batılı temellerini, Avrupa merkezci düşünceyi radikal bir şekilde sorgulamaya yöneltti. Kürt halkının durumunu temelden -temelden diyorum çünkü yerel, bölgesel ve küresel olmak üzere pek çok tahakküm katmanı söz konusu- çözmek ve diğer devrimlerin kaderini paylaşmamak için, devlet, iktidar ve şiddete dar odaklanmanın birçok özgürlük hareketini sürüklediği çıkmazı aşmak için kendi deneyimlerinden de yola çıkarak, sınıf ve devlet esasına dayanan ataerkil uygarlığın (Sümerlerden bu yana) krizini çözümledi.  21. yüzyılda devrimci değişim için sadece kopuş ve retle sınırlı kalmadı; aynı zamanda mevcut sosyal bilimler gibi temel düşünce yapılarını da aşan yeni bir sosyal bilim çerçevesi formüle etmeyi başardı.

Kadın özgürlüğü ve ahlaki politik toplum

Bu sorgulama şüphesiz yeni değildi, daha önce de genel olarak sosyalizm ve Kürt özgürlük mücadelesi içindeki tıkanıklıkları çözümlüyordu. Bu çabanın bir parçası olarak, 1999’da kaçırılmasını takip eden on yıl boyunca yoğun bir şekilde okudu, yazdı ve çözümledi. Bu, 13’ü İmralı ada hapishanesinde yazdığı savunmaları olmak üzere toplamda 60’tan fazla kitaptan oluşan devasa bir çalışmaya yol açtı. Büyük kopuşun kökenlerini güçlendirdi. Büyük bir cesaret, entelektüel emek ve mücadele ile üçüncü doğum olarak adlandırdığı çıkışını gerçekleştirdi.  Ekoloji, kadın özgürlüğü ve demokratik konfederalizme dayanan, sınıf ve devlet temelli ataerkil uygarlığın mevcut alternatifi olan demokratik uygarlık kavramını formüle etti ve görünür kıldı. Temel analiz olarak “ahlaki politik toplumu” ortaya koydu. Bu, kadın özgürlüğü ile birlikte Rêber Apo’nun düşüncesindeki en merkezi kavramlardan biridir. Rêber Apo sürekli olarak bu komploya karşı çalışmakta, her yıl 9 Ekim ve 15 Şubat’ta dünyanın dört bir yanındaki Kürt halkı ve dostları bize komplonun bu kısmının başarısız olduğunu göstermektedir. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi bölgedeki halkları ve Kürt halkını 21. yüzyılın kendi kaderini tayin etme modeli olan Demokratik Konfederalizm ve Demokratik Modernite etrafında bir araya getirme çabasına öncülük etmektedirler. Lozan’ın 100. yılında bundan daha muhteşem bir cevap düşünülemezdi.

Hukuksuzluk adası, sistemin gerçek yüzü

Bu fikirler ve yeni kavramlar sayesinde Kürt Özgürlük Hareketi ile dost ve müttefikleri yeniden kurban olmayı reddetmekte; Rêber Apo, sadece en etkili Kürt siyasetçi olarak değil, aynı zamanda bölgedeki tüm ezilen halklar ve kadınlar için bir umut sembolü olarak etkisini sürdürmektedir.  Üç yıla yakın bir zamandan beri kendisinden haber alamıyoruz. Durumu hakkında tam bir sessizlik hakim. İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) İmralı Adası’nı sık sık ziyaret edip tavsiyelerde bulunsa da, Türk devletiyle sürdürdüğü sözde diyaloğu, İmralı’daki ihlallere meşru kılıf sağlamaktadır. Konsey’in veya Avrupa’nın geri kalanı da sürekli olarak CPT’nin bu durumla nasıl başa çıktığına atıfta bulunarak kendi sorumluluklarını yerine getirmiş olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Bu da aslında komplonun gerçekten de uluslararası boyutunu tekrar ve tekrar ortaya koymaktadır. İmralı cezaevi Avrupa Konseyi’nin sorumululuğu ve gözetimi altında dünya sisteminin hukuksuzluk adasıdır, gerçek yüzüdür. Uluslararası Af Örgütü gibi İnsan Hakları kurumları da suç ortağıdır.

Sisteme meydan okuyan bir filozof

Ortaçağ masallarını andırır şekilde, bir adada tutularak maruz kaldığı bu ağır tecrit işkencesi Rêber Apo’nun oluşturabileceği herhangi bir fiziksel tehlikenin sonucu değildir. Bu, tekelci dünya sisteminin sadece tek bir devlete değil, tüm sistemin entelektüel temellerine meydan okuyan bir filozofa ve öndere düşmanlığıdır.  Eylül 2020 yılında kaybettiğimiz büyük düşünürlerden antropolog David Graeber, Öcalan’ın hakikat arayışını anlattığı bir metinde bu boyuta şöyle vurgu yapıyordu: “Son elli yılda felsefi ve sosyal bilimsel fikirleri alıp bunları milyonlarca insana birbirlerine farklı davranma konusunda ilham verecek şekilde benimseten başka bir teorisyen bulmak zor.” (Özgür Yaşamı İnşa Etmek: Öcalan ile Diyaloglar, 2019) Herşeye rağmen komplo ile amaçlanan gerçekleşmemiş, komplocular başarılı olamamıştır. Ortadoğu halkları karşı karşıya getirilememiştir. Rêber Apo büyük düşünür David Graeber’in yorumladığı gibi milyonlara ilham vermeye devam etmektedir. Rêber Apo’nunki gibi özgür bir ruh hapishane duvarlarıyla sınırlandırılamadı ve sınırlandırılamaz. Bugün bu fikirler Ortadoğu’da, Amerika’daki yerli hareketlerden tutalım dünyanın dört bir yanından enternasyonalistler üzerinde giderek daha fazla etki yaratıyor. 25 yılın ardından Rêber Apo her zamankinden daha etkili, barışın sesi ve halkının meşru sözcüsü olarak tanınıyor. Bu durum en çok kaynağını Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda demokratik bir öz yönetimin kurulmasına yol açan Rojava Devrimi’nden ve ana sloganını doğrudan Rêber Apo’nun yazılarından formülleştiren devrimci Kürt Kadın Hareketi’nden alan İran ve Rojhilat’daki ‘Jin, Jiyan, Azadî’ serhildanında görülmektedir. Kuzey Kürdistan’da ise Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin yardımıyla ağır bir şekilde baskı altında tutulmasına karşın müthiş bir direniş ve mücadele vardır. Bugün faşizm Türkiye’de, Ortadoğu’da ve hatta dünyada başarılı olamadıysa, bu fikirleri benimseyen ve bunları hayata geçirmek için kendini feda eden özgürlük gerillasının ve halklarının yürüttüğü direniş ve mücadelesi sayesindedir.

Hamle ile tarihi bir dönemeçteyiz

Öte yandan, O’nun özgürlüğü için verilen mücadeleyi henüz başarılı bir sonuca ulaştıramadığımız gerçekliği önümüzde durmaktadır. Bundan da öteye uluslararası komplonun 25. yıldönümünde, İmralı soykırım sistemi daha ağır bir biçimde ve tüm Türkiye ve Ortadoğu’ya yayılarak sürdürülmeye çalışılmaktadır. Fakat bu zulme karşı mücadele de tüm gücüyle devam etmektedir. Victor Hugo’nun da dediği gibi, “Zamanı gelmiş bir fikri ordular durduramaz.” Bu temelde tüm dünyada mücadele edenleri, ama başta da Kürt halkı ve bu felsefeyi benimseyenleri bekleyen temel şey, iç içe geçen üç görevdeki başarı olacaktır. Rêber Apo’nun da ifade ettiği gibi bunlar; entelektüel devrim, ahlaki seçim (özgür tercih imkânı) ve etkili siyasi strateji ile bunun ortaya çıkardığı politik görevlerdir. Fakat sadece sonuçlar üzerinden değerlendirme yapmak yetersizdir. Sonuca giden yol ve izlenecek yöntemler belki de sonuçtan daha önemlidir. Özgürlük mücadelemizin “Dem Dema Azadî ye” hamlesi “Önder Apo’ya özgürlük Kürt sorununa çözüm” ivmesi ile yeni ve tarihi bir dönemece girmiş bulunmaktadır. Rêber Apo ve özgürlüğü Ortadoğu’da barış ve demokrasi için vazgeçilmezdir. Türk devletinin yürüttüğü savaşa açık ya da örtülü destek verenler, Rêber Apo’yu dışlayanlar ya da içinde tutulduğu korkunç koşulları kasıtlı olarak görmezden gelenler doğrudan barışa karşı çıkmakta ve savaşı kışkırtmaktadır. Denklem bu kadar açık! Herkesi bu hamleye katılmaya çağırıyoruz, zira Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü Kürt sorununda çözümün, Ortadoğu’da barışın ve özgür yaşamın müjdecisidir!