Bahar geliyor. Çiçeğe duran badem ağacı, dağların doruklarındaki hükümranlığına yeşilin son verdiği beyazlık, gökyüzünü terk eden kara bulutlar, içimizi ısıtan güneş bize bunu anlatıyor. Bir de meydanları özene bezene giydikleri elbiselerinden dökülen çiçeklerle, renklerle donatan, şarkılar söyleyen, zılgıtlar çeken Kürt kadınlarından anlıyoruz. Acısını ve öfkesini günü geldiğinde kınından çıkaracağı bir kılıç gibi kuşanıp, gülerek meydanlara akan Kürt kadınlarından…
Baharı 8 Mart müjdeliyor. Kürdistan ve diasporada yapılan eylemlerde, herkesin yüzünde yenilmezliğin haklı gururu var. Kürtlere asırlık acılar yaşatanlara inat, asırlara damgasını vuran, asırlarca konuşulacak bu muhteşem direnişin bir parçası olmanın gururu. Biz bu çağa yenilmedik. Çünkü acıyı güce dönüştürdük. Analarımızı vuruldukları sokaktan kaldıramadığımızda, çocuklarımızın cenazesini buzdolabında beklettiğinizde, yoldaşlarımızın bedenlerini çıplak teşhir ettiğinizde, Paris’te iki kez vurulduğumuzda yaşadığımız acı bizi yok etmedi, güçlendirdi. Paris sokaklarını Kürdistan yapan on binlerce Kürdün elindeki pankart anlattı her şeyi.
İntikamımız kadın devrimi olacak!
Biz zulüm düzeninize boyun eğmedik. Adliye önlerinde günlerce nöbet tutup vicdanları ayaklandıran Emine ana, zindanlarda tutarak iradelerini kırmak istediğiniz kadın milletvekilleri, belediye başkanları dahil on binlerce siyasi tutsak; hakikatleri her şart ve koşul altında bize ulaştıran gazeteciler, varlığını inkar ettirmek istediğiniz Kürt dimdik durdu karşınızda. Teknik, para ve maddi imkanların gücüyle üzerimize saldığınız askerlerinizi vicdani inanç ve bağlılık kuşanarak yenen gerillamız var çünkü. Sizin burnunuzu dahi dışarı uzatamadığınız zemheri ayazında eylem yapan, sömürgecileri ülkesinden kovmaya ahdeden cesur savaşçılarımız var. Bir sözü gerillanın manifestosuna dönüştüren…
Ya öleceksin ya gideceksin
Biz unutmadık. Şimdi evrenin sonsuzluğunda başka bir formda var olan ışıklı, hüzünlü, umutlu bakışlı yüzlerce genç kadın ve erkeği unutmadık. Kalleşçe katlettiğiniz öncülerimizi asla… Hesabını bin yıl da geçse veremeyeceğiniz suçlarınızı, helikopterlerden attığınız köylülerimizi, panzerlerle ezdiğiniz çocuklarımızı, yaktığınız ormanlarımızı, tecavüz edip intihara sürüklediğiniz genç kızlarımızı, üzerimize saldığınız çetelerin pazarladığı genç kadınlarımızın yaşadıklarını. Hiçbirini unutmadık. Bizden aldığınız en kıymetlilerimiz çocuklara verdiğimiz isimlerde, dilden dile dolaşan stranlarda, gece yıldızları seyreden gençlerin düşlerinde, hafızamızın en canlı yerinde. Newroz’u kutlarken “Kemal’imi unutmayın” diyen ananın bir pankartta dile gelen ağıdında.
Sen baharın açmamış çiçeğisin Kemal!
Sevinçler biriktirdik her şeye rağmen. Bizi direnişe çağıran şarkılar besteledik ve gidenlerimizi ölümsüzleştiren. Bir çocuğun gözlerindeki ışıltıya tutunduk, bir ananın nasırlı ellerine. Kadınların 8 Mart alanlarında çektiği halaylarla çoğalttık yaşam sevincimizi. Her anı bir direnişe ve yaratıma dönüştüren sürekli mücadelemizle. Adını duymadığımız, dilini bilmediğimiz ülkelerden gelen; Rêber Apo’nun özgürlüğünü isteyen mesajlarla. Ve Newroz meydanlarında bir parça beze alelacele yazılan o cümleyle kanıtladık bu çağa yenilmediğimizi: “Milyonlarca insanı daracık bir odada nasıl tutabilirsiniz?”
Biz bu çağa yenilmeyeceğiz!