Çeşitlenmiş ve inceltilmiş yöntemlerle şiddet

- PAJK Koordinasyonu
22 views
Ataerkil baskı sistemlerine eklenen ve onu derinleştiren kapitalist sömürü düzeni daha incelmiş ve çeşitlenmiş yöntem ve araçlarla kadını ‘metaların kraliçesi’ haline getirmiştir. Sistemin kriz oluşturduğu tüm alanlar kadın kırımına yol açarken, hegemonik temelde inşa edilmiş kadın erkek ilişkisi de adeta kadınlara dönük ilan edilmiş bir savaşa dönüşmüştür.

Tüm iktidar ilişkilerinin, militarizmin, milliyetçiliğin erkek egemenliğinden kaynaklanıyor olmasından dolayı bu sorunların kadınlar üzerinden derinleşmemesi düşünülemez.

Metalaştırma şiddetle gerçekleşir

Kapitalizmin kadın üzerindeki geleneksel baskı sistemlerini ortadan kaldırarak kadınların özgürleşmesine yol açtığı söyleminin gerisindeki bu metalaştırma biçimlerinin açığa çıkarılması önemlidir. Oy hakkı mücadelesinden, eşit işe eşit ücret, boşanma, kürtaj, miras ve çocukların velayeti gibi hukuki haklara kadar birçok kazanım kadınların kıran kırana mücadelesi ve bedellerle elde edilmiştir. Ancak kapitalizm kadınların birey olma, ekonomik özgürlük, kadın bedenini denetleyen geleneklere karşı mücadelesini kadın enerjisi ve bedeninin piyasalaştırılmasında suistimal etmiştir. Doğanın, emeğin, insanın metalaştırılma süreçleri her zaman şiddet yöntemleri ile gerçekleştirildiğinden kadının metalaştırılması da şiddet yöntemleriyle gerçekleştirilir.

Moda ve kozmatik yoluyla metalaştırma

Fiziki, ekonomik şiddet yöntemlerine, kültür endüstrisi ve medyanın eşlik ettiği yeni şiddet biçimleri eklenmektedir. Kadınları kendi bedenleri ile sorunlu hale getiren reklamlar, diziler, filmler aracılığıyla kadınlar yoğun bir psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Kapitalist güzellik standartlarıyla kadınların ten renkleri, göz yapıları, kiloları, yaşları, boyları, saçları, burun şekillerine kadar her zerresini sorunlu ilan etmektedir. Asya ülkelerinde neredeyse ırksal özellikleri olan göz ve çene yapısını yok etmeye varacak düzeyde estetik ameliyatlar yapılmaktadır. Ortadoğu’da burun estetiği oranlarında patlama yaşanmaktadır. Yaşlanma etkilerini ortadan kaldırma adı altında bedene zarar veren, insanların mizaçlarını değiştiren müdahaleler giderek yaygınlaşmaktadır. Üstelik sadece gelir düzeyi yüksek olan kesimler değil, orta düzeyde ya da daha az gelir sahibi olmalarına rağmen kredi çekerek, borçlanarak ya da farklı alanlardan kısıtlamalar yaparak kadınların bedenlerine yatırım yapması teşvik edilmektedir. Pornografi, moda, kozmetik, estetik cerrahi sektörlerindeki yükseliş kadınlara yönelik şiddetin başka bir alanı olarak hem sisteme muazzam kazançlar sağlamakta hem de yeni tarzda metalaştırma araçları ve kadın kırım yöntemleri olarak işlev görmektedirler. 

Pornografi bir sektöre dönüştü

2018’de güzelleşmek uğruna yapılan estetik ameliyatların pazar payı 10 milyar dolar olarak hesaplanmıştır ve bu rakam her geçen gün giderek artmaktadır. Kadınların kendi imkanları ile hazırlayabildiği kozmetik ve bakım ürünleri artık dünyada büyük sektör haline gelerek yine en fazla kadınları hem metalaştıran hem de tüketici ve müşteri haline getirmektedir. Daha önce lüks tüketim olarak görülen bu alan, medya aracılığıyla artık bir ihtiyaç haline getirilmektedir. Erkekler için üretilen ürünler ve talep artmakla birlikte bu alandaki asıl tüketiciler kadınlar ve bu sektör dünya çapında her yıl yüzde 10’luk oranda büyümektedir. Fuhuş ve pornografi internetin gelişimi ile giderek daha yaygınlık kazandığı gibi dünya çapında büyük bölümünü kadın ve çocukların oluşturduğu 42 milyon kişinin bu alanda çalıştığı, çalışmak zorunda bırakıldığı ya da zorla çalıştırıldığı tahmin edilmektedir. Tüm dünyada fuhuş sektörünün pazar payı 100 milyar doların üzerindedir. Pornografi endüstrisinden yılda 12 milyar dolar elde edilmektedir. İnternet pornografi endüstrisi yıllık 2,5 milyar dolar gelir sağlamaktadır. İngiliz kadın hakları savunucusu Robin Morgan’ın ‘pornografi teori, tecavüz pratiktir’ belirlemesi bu sektörlerin toplumu yozlaştırma ve kadın kırımındaki rolünü açıkça ortaya koyar. Giderek daha küçük yaşta ve daha yaygınlaşan biçimde pornografinin yarattığı etkiyle kadınlara dönük saldırıları, kadınların aşağılanmasının düşünsel yapısı oluşturulmaktadır.

Faşist yönetimlerin kürtaj yasağı

Kadın kırımının diğer yöntemleri de kürtaj yasakları, küçük yaşta evlenmenin suç olmaktan çıkarılması, çok sayıda kadınla evliliğin meşrulaştırmasıyla sürdürülmektedir. Son yirmi yılda devletlerin bu yönlü politikalarındaki ortaklık kapitalizmin geleneksel ataerkil kurumlara duyduğu ihtiyacın göstergeleridir. Kadınların yoğun mücadelesi ile elde edilen kürtaj hakkı özellikle sağ iktidarların politik argümanlarından biri durumunda. Mevcut durumda dünyada 73 ülkede serbest olan kürtaj, 58 ülkede yasaktır. Yasağın yol açtığı temel sorun kadınların kürtaj yaptıramamasından ziyade kötü koşullarda ya da kendi kendilerine yaptıkları kürtajlarla sakatlık, ölüm ve hastalık oranlarının artmasıdır. Dünya sağlık örgütünün yaptığı açıklamalara göre 2010-2014 yılları arasında her dört hamilelikten biri kürtajla sonlandırılmıştır. 2018’de yayınlanan bir rapora göre dünya çapındaki gebeliğe son verme uygulamalarının yüzde 45’i güvenli olmayan kürtaj olarak addediliyor; her yıl 7 milyon kadın sağlıksız kürtaj uygulamaları nedeniyle hastanelere başvurmakta bunların 22 binden fazlası hayatını kaybetmektedir. Afrika, Asya, Latin Amerika ölüm oranlarının en yüksek olduğu yerlerdir. Küçük yaşta evlilik de kadın kırımının başka bir biçimi olarak devam etmektedir. Her yıl 12 milyon kadının 18 yaşına basmadan evlendirildiği, küçük yaşta evlendirilenlerin onda dokuzunun kadınlar olduğu ortaya konulmaktadır.

Kadına yönelik savaş 

Son yıllarda daha da görünür hale gelen kadın kırımı ise kadınların ilişki içinde oldukları erkekler tarafından katledilmeleridir. Erkek egemen ideolojinin şekillendirdiği aile ve kadın-erkek ilişkisindeki kriz olarak yansıyan bu durum bir savaş bilançosunu andıran düzeylere ulaşmıştır. BM’nin yayınladığı verilere göre sadece 2017 yılında kendi yaşamları hakkında karar aldıkları için kocası, sevgilisi, kardeşi ya da aileden bir birey tarafından öldürülen kadın sayısı 50 bin civarıdır. Üstelik bunlar sadece kayıtlara geçen rakamları ifade etmektedir. Bir savaş bilançosu olacak sayıda ölümün nedeni aşk, sevgili, evlilik, aile adı altındaki kadın erkek ilişkilerinin sonucudur. Kadınları öldüren, tecavüz eden, şiddet uygulayan erkeklerin devlet hukuku ile korunmaları erkek egemenliği ile devletler arasındaki varoluşsal bağın bir diğer ifadesidir. Corona pandemisi sürecinde ve günlük olarak kadınlara yönelen şiddet, taciz ve tecavüz rakamları her geçen gün katlanarak artmakta ortalama düzeyde kadınların evlerde uğradığı şiddet oranları dünyanın birçok ülkesinde yüzde 25 ile yüzde 40 arasında değişen oranlarda artmıştır. BM kadın komisyonunun Nisan 2020’de yayınladığı rapora göre dünya genelinde 15-49 yaş arası 243 milyon kadın hem cinsel hem de fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
Kapitalist sistemin ama esasta 5000 yıllık erkek egemen uygarlığın krizlerinin yoğunlaştırdığı sorunlar geçen yüzyıllarda emek sömürüsünün yol açtığı yoksulluk, ezilen ve sömürgeleştirilen halkların sorunları ve demokratikleşme biçiminde yansımaktaydı. Kadın özgürlük sorunu, ekolojik sorunlar ise bu temel sorunlarla bağlantılı çözümlenecek konular olarak görülürdü. Ancak finans kapital dönemiyle birlikte yoksulluk, kültürel, dini etnik kimlik sorunları ve demokratikleşme sorunları daha da derinleşirken ekolojik kriz, kadın kırımı ve hepsinin zirvesi olan toplum kırımından bahseder durumdayız. Ekolojik kriz birinci doğayı geri döndürülemez yıkımlarla karşı karşıya bırakırken, kadın kırımı ve toplum kırım ikinci doğayı mümkün kılan ahlaki-politik yapıyı ortadan kaldırmaya yönelmiştir. 

Toplumsal dokunun tahribi

Rêber Apo bunu toplumsal sorunlardan daha ağır durum olan toplum kırım olarak tanımlar. Toplumun varoluşunu mümkün kılan dokuların tahribi çağın filozoflarının deyimiyle esasta “insanın ölümü”dür. Rêber Apo toplum kırımın yürütülüş tarzını ve sonuçlarını şu sözlerle ifade eder: “Toplum kırımı iki yolla yürütür. Birinci yol, ulus devlet ideolojisi ve iktidar kurumlaşmasıyla kendisini toplumun tüm gözeneklerine kadar militarizm ve savaş olarak dayatmak… İkincisi, 20. yüzyılın ikinci yarısında patlama yapan ‘medya ve bilişim’ devrimiyle birlikte yaratılan sanal toplumu hakiki toplum yerine geçirmektir. Son yarım yüzyılda toplumlar bu ikinci savaş biçimiyle başarıyla yönetilmektedir…Toplum sadece sorunlarla değil, kırımla karşı karşıyadır. Eskinin daha sınırlı uygulanan soykırımlarıyla birlikte, bu yeni toplum kırımlar daha yoğun ve sürekli halleriyle toplumsal doğanın sonunu hazırlamaktadır. Bunalım ve kriz ötesi bir durumun yaşandığı inkâr edilemez.” (Özgürlük Sosyolojisi kitabından)
Sistemsel bunalımın derinleşerek kapitalizmin sonunu getireceğini öngörmek toplum kırımın sonuçlarını doğru tahlil edememek olur. Bu açıdan kapitalist modernitenin derinleştiği toplumsal yapılar sistemin alternatifinin gelişme imkanlarını büyük oranda kaybeden alanlardır. Sistem karşıtı mücadele ve alternatif sistemin kapitalist kültürün en az zarar verdiği alanlardan gelişme ihtimali daha yüksektir.

*PAJK’ın Eylül 2023 tarihinde yayımladığı ‘Kadın Devrimi’ belgesinden derlenmiştir.