Ortadoğu’da modernite dönüşümü

- Abdullah Öcalan
96 views
Birinci Dünya Savaşında kurgulanan Ortadoğu siyasi haritası, en az bir yüzyıl sürecek sorunlar oluşsun diye çizildi. Ortadoğu’nun tüm ulus-devletlerinin inşasındaki mantık, var olan toplumsal sorunları çözmeye değil, sorunları daha da çoğaltarak bu ulus-devletleri daimi iç ve dış savaş rejimleri halinde tutmaya dayanır. Bunun temel nedeni, İsrail’in hegemonik güçlerin çekirdeği olarak inşa edilmesidir. İsrail’i hegemonik çekirdek olarak kavramadıkça, Ortadoğu ulus-devlet dengesinin veya dengesizliğinin nasıl kurgulandığını ve tesis edildiğini de kavrayamayız. 

İran ve İsrail’in hegomonik çatışması

Ağırlıklı olarak söylem düzeyinde sürdürülse de, İran oligarşisi günümüzde İsrail’le Ortadoğu üzerinde hegemonik bir çatışmaya girişmiş bulunmaktadır. Sistemin azami küreselleştiği bir çağda, eğer köklü modernite tercihine yönelmezse, İran Şia oligarşisinin başarı şansı çok zayıftır. İran rejimi, hem kendisini mevcut bu yapısıyla koruyabilmenin hem de bölgede yaşanmakta olan Üçüncü Dünya savaşından yararlanarak kendisini güçlendirmenin, bölgesel hegemonik bir güç düzeyine getirmenin arayış ve mücadelesi içerisindedir. Bölgede sürmekte olan savaştan kendi amaçları, hedefleri temelinde de sonuna dek yararlanmaya, kullanmaya çalışmaktadır. Bölgeye yapılmış olan müdahaleden jeopolitik, jeostratejik amaçları, hedefleri temelinde sonuna kadar yararlanmak istemektedir. Bölgeye yapılmış olan müdahale, aynı zamanda İran’ı da kapsamaktadır. İran devleti çeşitli tarzlarla, yöntemlerle kendisini müdahalenin dışında tutmaya çalışsa da, bunu bundan böyle sürdürmesi kolay değildir.

İflas eden kapitalist modernite

Genelde Yahudi ve özelde İsrail sorunu çözülmeden ne Ortadoğu’da ne de dünyada toplumlar kendi sorunlarını çözebilir. Ulus-devlet perspektifli tüm yaklaşımların sorun çözen değil, ağırlaştıran özellikte olduklarına dair hiçbir örnek İsrail-Filistin örneği kadar öğretici değildir. İsrail-Filistin örneğinde iflas eden, kapitalist modernite ve onun ulus-devletçi paradigmasıdır. İktidar ve devlet bağlamından kurtulmadıkça, İslam ve Yahudilik asla barıştırılamaz. İktidar ve devlet gücü olmakta ısrar ettikleri müddetçe, her iki güç tarihte olduğu gibi günümüzde de varlıklarını ancak birbirlerini yok etmede bulacaklardır. 

Soykırımı gizlemek istiyor

Tayyip Erdoğan ve AKP, Filistin hareketini ve mücadelesini, kendi iktidarı, çıkarları, amaçları temelinde kullanmaktadır. Bunu yapmak ve etkili olmak için de, İsrail’e yönelik sahte radikal söylemlerle çıkışlar yapmaktadır. Bununla da Filistin halkı, Arap halkları başta olmak üzere tüm Müslümanların, onu kendilerinin savunucusu, İslam’ın, Filistin’in kurtarıcısı ve önderi olarak kabul etmesini sağlamaya çalışmaktadır. Filistin hareketini ve mücadelesini, böylesine sahte bir temelde savunurken ki, bunun için büyük demagojik söylemler geliştirirkenki, temel bir diğer amacı da; kendisinin ve hükümetinin, Kürt özgürlük hareketine, Kürt halkına ve mücadelesine karşı yürütmüş olduğu topyekun soykırım savaşının anlaşılmamasını sağlamak ve daha rahat bir şekilde Kürt soykırım savaşını sürdürmek; Kürt halkına karşı ve Kürdistan’da yapmış olduklarının anlaşılmamasını sağlamak için, bir örtü, bir perde olarak kullanmasıdır. Filistin’de MOSSAD’ın FKÖ’yü zayıf düşürmek için kurdurduğu, mücadeleyle hiçbir ilgisi olmayan Hamas, bugün FKÖ’yü ve özellikle temel güç olan El Fetih’i tasfiyenin eşiğine kadar getirmiştir. Aynı model Kürdistan’da KCK’ye karşı geliştirilmeye çalışılmaktadır. Psikolojik savaşın her türlüsü, işbirlikçi bir Kürt sermaye grubunun hem Güney hem de Kuzey Kürdistan’ın önemli kentlerinde çekim merkezi olarak oluşturulmaya çalışılması ve sahte Kürtçü sivil toplum örgütlerinin kuruluşu da bu yeni stratejiyle yakından ilgilidir. Buna işbirlikçi Kürt medyasını da (psikolojik savaş araçları) eklemek gerekir. Spor ve sanatın birçok dalı da benzer stratejik amaçlarla kullanıma açılmıştır. Belki de en vahim uygulama, Hizbul-kontra yerine Kürt Hamas’ının oluşturulması deneyimleridir. Dinci yayın ve örgütlenmelerin temel hedefi, son aşamada KCK’ye karşı kendi Kürtçü Hamas’ını kurup harekete geçirme ve başat kılmadır.

Modernite dönüşümü gerekli

Sonuç olarak; Ortadoğu’nun yaşadığı yoğun gerginlik, çatışma ve savaşlar modernite dönüşümünü zorunlu kılmaktadır. Ağırlaşmış ulusal ve toplumsal sorunlar, modernite dönüşümü sağlanmadan aşılamaz. Sadece Arap-İsrail çelişkisi bile tek başına modernite dönüşümünün gereğini vurgulamak için yeterlidir. Hâkim sistem temel sorunları çözemiyorsa, olması gereken şey sistemin çözülmesidir. Demokratik Modernite bu çözülmenin alternatifini sunmaktadır. Demokratik konfederatif yapılanmalara bu nedenle de acil ihtiyaç vardır. Bölgenin herhangi bir sıcak alanında sağlanacak demokratik çözüm, etkisini sorun teşkil eden bütün alanlara zincirleme tarzda yayabilir. Bu nedenle Ortadoğu’nun geleceği demokratik konfederalizmdedir. Demokratik modernite temelli, demokratik federasyonlaşma perspektifiyle demokratik komünal toplum inşası için Ortadoğu’da güncellenmiş Ekim Devrimi’ne ihtiyaç vardır. Mevcut Kürdistan’da, Ortadoğu bölgesinde yaşanılanlara bakıldığında, devrim durumu her yönden oluşmuştur. Kürdistan ve Ortadoğu’da devrimci durum var. Böylesine devrimci durumlar, tarihte çok az ortaya çıkar. 20. Yüzyılın başında devrimci durum ortaya çıkmıştı. Buna Lenin müdahale ederek, Ekim Devrimi’ni gerçekleştirdi. Eğer Rusya’da devrimciler, devrim temelinde harekete geçmemiş olsalardı, o zaman ortaya çıkan devrimci durum, devrim temelinde değerlendirilemeyecekti. Hegemonların kavgası derinleştikçe koşullar olgunlaşıyor. Şüphesiz büyük savaşlarda hep hegemonik güçler kazanmazlar, halklar da çok şey kazanabilirler. Hatta hegemonik güçler sistemsel kaybedebilir, halklar sistemsel kazanabilirler. Kendini sürekli güncelleyerek tarihi fırsatları değerlendirme, sorumluluk sahiplerine düşüyor. Devrimci duruma müdahale edecek, devrim yapmak isteyecek bir öncünün, örgütlülüğün olması gerekmektedir. 

*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Savunmalar’ından derlenmiştir.