İnsanlığın en eski coğrafyası, ama aynı zamanda sömürgeciliğin, şiddetin reva görüldüğü bir kıta Afrika. Afrika boynuzu olarak da bilinen Etiyopya, Kenya ve Somali’de yaşayan en büyük etnik halk Oromo halkı, yıllardır kimlik mücadelesi yürütüyor. Etiyopya diğer Afrika ülkelerinden farklı olarak Mussolini işgali dışında Avrupa devletlerinin klasik sömürgesi olmadı. Ancak yerel kültürler ve halklara dönük şiddet, bastırma, soykırım uygulamaları hız kesmedi, yine egemen güçlerin kışkırtmasıyla iç çatışmalar hiç bitmedi.
Oromo Demokratik Devrimci Partisi (ODRP-The Oromo Democratic Revolutionary Party), buna karşı mücadele eden temel siyasi güçlerden. Resmi sitesinde amacını “Afrika boynuzu demokratik ulusları arasında sosyalist bir konfederasyon, çok uluslu bir devrimi örgütlemek misyonuna sahip bir PanAfrika partisidir” olarak ifade ediyor. ODRP Üyesi Soreti Kadir, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle tanıştıktan sonra, devlet karakterinin şiddet olgusunu ürettiğinin bilincine vardığının altını çiziyor. Küresel çapta devam eden ‘Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlesi’ne de katılan isimlerden biri olan Kadir, “Öcalan, siyasi hayatımın bu noktasına kadar beni ve devrimci çalışmalarımı en çok şekillendiren ve etkileyen siyaset kuramcısı oldu” diyor ve ekliyor: “Bize baskı uygulayan araçlar, güçler birbiriyle bağlantılıysa, kurtuluş yaklaşımlarımızın ve bizlerin de bağ içinde olması gerektiğini düşünüyorum.”
Oromia’da çatışmalar nasıl başladı ve hangi politikalar bu aşamaya getirdi?
Afrika genelinde şiddet, sömürgeciliğin başlamasıyla paralel bir seyir izledi. Etiyopya ve Oromo Avrupalı devletlerin sömürgesi altına girmese de, kıta çapındaki sömürgeleştirme deneyimlerinden ayrı düşünülemez. Bunun yanında Horn bölgesinde iç çatışmalar yüzyıllar boyunca sürdü. Süleyman Hanedanlığı’nın attığı temeller, Menelik II ve son olarak Haile Sellasei ile sağlamlaştırıldı. Bu iki isim özellikle Avrupalı sömürgecilerle işbirliği yaptı ve Horn bölgesinin sömürgeleşmesini destekledi. Kısacası kıtamızdaki pek çok hikayede olduğu gibi bizim de sorunlarımız sömürgecilikle başlıyor ve bugün bizi yönettiğini iddia eden yeni sömürgeci devletler aracılığıyla devam ediyor.
Türk devleti oradaki çatışmaları körükleyici bir rol oynuyor. Diktatörleri silahlandırıyor. Kürdistan’ı bombalayan SİHA’lar (silahlı insansız hava araçları) Etiyopya’daki katliamlarda da kullanılıyor. Türkiye orada ne yapmak istiyor?
Türkiye, Etiyopya’da devlet şiddeti ve asimilasyonu destekliyor. Çünkü kendisi de aynı yolu izliyor. Bir diğer neden kapitalist motivasyon. Etiyopya’daki ve kıtanın büyük bölümündeki diğer mevcut liderler halkların emeğini tüketici pazarında bir kaynak; topraklarını da pazarlık kozu olarak kullanıyorlar. Türk devletinin sağladığı askeri destek karşılığında Etiyopya hükümetinin de yerine getirmeyi taahhüt etmiş olabileceği bazı ekonomik veya siyasi çıkarlar kesinlikle var.
Sizi aynı zamanda Kürt halkıyla, kadınlarıyla ortak çalışmalar alanından tanıyoruz. Geçtiğimiz yıl Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için başlatılan hamlenin de katılımcılarından birisiniz…
Evet, kampanyayı destekledim çünkü haksız yere kaçırılan ve hapsedilen siyasi liderler gerçeği bir Oromialı olarak aşina olduğum bir gerçek ve bunun Kürdistan’da olduğu gibi Oromia veya Etiyopya’da, ya da başka bir yerde, aynı şiddet yöntemi olduğunun farkındayım. Dolayısıyla, bize baskı uygulayan araçlar, güçler birbiriyle bağlantılıysa, kurtuluş yaklaşımlarımızın da, bizlerin de bağ içinde olması gerektiğini düşünüyorum.
Öcalan’ın hapsedilmesine neden olan uluslararası konsept göz önüne alındığında, O’nun fiziki özgürlüğünü sağlayıncaya kadar Kürdistan ve dünya genelinde etki düzeyini daha da genişletmek gerek. Ki, Türk devleti Öcalan’ı hapsederek aslında O’nun etki düzeyini sona erdirmek istedi, sona erdirebileceğini düşündü. Ancak Öcalan’ın zindanda yazmaya, üretmeye, fikirlerini geliştirmeye devam etmesi, Kürt toplumunun da bu fikirleri hayata geçirme çabası bu hedefi etkisiz kıldı. Öcalan’ın fikirlerinden güç alan herkesin bu yörüngede çalışmalarını daha da yoğunlaştırması gerekiyor.
Çözüm yaklaşımımı değiştirdi
Öcalan’ın hangi tespitleri, tezleri ilginizi çekti? Oromo halkının ve kadınların sorunlarına çözüm açısından ortaklıklar neler?
Öcalan, benim siyasi hayatımı ve devrimci çalışmalarımı en çok şekillendiren ve etkileyen siyaset kuramcısı oldu. Öcalan’ın demokratik bir toplumun devlet olmadan da örgütlenebileceği yönündeki düşüncesi-tezi en çok ilgimi çeken yan oldu. Resmi olarak 50 yıl önce kurumsallaşan Oromo Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk hedeflerinden biri, Etiyopya’dan bağımsızlık temelinde Oromia’nın egemenliğini sağlamaktı. Benim için Oromo müzisyen ve söz yazarı Haachalu Hundessaa’nın Haziran 2020’de öldürülmesi siyasi yolculuğumda bir dönüm noktası oldu ve Oromo için tek çözümün ayrılma ve yeni bir ülke kurmak olduğunu daha fazla düşünür oldum. Ancak Öcalan’ın tezleriyle tanıştıktan sonra, ulus devlet yapısının kökenleri, kapitalist sistemle ilişkisi, devletin karakterindeki şiddet ve ataerkil yanını çözümledikçe daha farklı düşünmeye başladım ve bu bana daha fazla umut verir hale geldi. Demokratik toplum yapıları ancak kadınların ve toplumların özgürleşmesine yol açacaktır. Her iki yol da aynı hedefe yaklaşıyor gibi görünse de, sorunun özünün öncelikle kadın özgürlüğü ve ekolojik kriz olduğu konusunda artık netim. Kadın özgürlüğünün toplumun özgürlüğü için başat olduğu tespiti; kolektif olarak tüm toplumun yeni yaşamın inşasından sorumlu olduğu bir devrimci kültürü yaratmaya dönük paradigması; doğal dünya ile saygılı ve simbiyotik bir ilişki kurmamızı destekleyecek ve bunun sonucunda da toplumlarımızda uzlaşmaya dayalı sosyal sözleşmeler inşa etmemize yardımcı olacaktır. Kadın ve ekolojiyi merkeze aldığımızda demokrasi meselesinin de doğal olarak çözüleceğini düşünüyorum. Çünkü demokrasi salt bir program değil, günlük yaşam biçimi ve zihniyettir.
Kürt Kadın Hareketi’nin dünya kadın konfederalizmi gibi bir önermesi var. Daha fazla ortaklaşma için bu formülü nasıl görüyorsunuz?
Kendi kültürlerimizin ve mücadelelerimizin bağlamını, hedefini ne kadar iyi bilince çıkarırsak kadın konfederalizmini inşa etmek için o kadar çok yol alabiliriz. Küresel bir kadın konfederasyonu fikri, toplumdaki patriyarkanın şiddetinin küresel bir mesele olduğunu ve kolektif yaşamımızın tüm alanlarını etkileyen toplum çapında bir mesele olduğunu görmelerini destekleyecektir. Oromo bağlamında, bizi kolektif kurtuluşa götürecek bir mücadele içindeyiz. Bir kadının hayatında ve bedeninde deneyimlediği her baskı karakteri toprakla eş anlamlı aslında. Kadınların toprakla bağını bu nedenle daha fazla önemsiyoruz. Topraklarımızın sömürgeleşmesi, egemenlerin topraklarımızı metalaştırması aslında kadınların kolektif yaşamı inşa etme gücüne karşı yapıldı. Dolayısıyla topraklarımızın özgürleşmesi ile kadınların özgürleşmesi aynı paradigmasal perspektiftir. Bunu çözümleyebilmek bize eşitsizliğin, kaynakların sömürgeci, sınıfçı ve ırkçı dağılımının zihniyetine götürecektir.
‘Siinqee’ geleneğini dönüştürmek istiyoruz
Siinqee: Gadaa sistemi içerisinde evlenen bir kadına düğün günü anneleri tarafından haklarını koruması amacıyla verilen bir ‘sopa’, tahta çubuk, Oromialı kadınlar Siinqee’yi ‘bir kadının silahı’ olarak tanımlıyor.
Ülkenizde 50 yıldır devam eden bir mücadele var. Kadınlar bu mücadelede nasıl yer alıyor?
Kadınlar kurtuluş mücadelesinde hem tarihsel olarak hem de bugün hem siyasi hem de silahlı kanada katıldılar. Ancak OLF-OLA (Oromo Kurtuluş Ordusu-Oromo Kurtuluş Cephesi) içinde özerk bir yapıya sahip değiller. Bizler, Oromo Devrimci Demokrat Parti aracılığıyla aslında bir toplumsal hafızayı kadın lehine güncellemek istiyoruz ki, burada da bunu paylaşmak istiyorum. Oromo toplumunun geleneksel sosyal örgütlenme sistemine Gadaa adı veriliyor. Bu sistem içinde Siinqee* adı verilen bir uygulama var. Evli kadınlara tanınan hak ve güç de diyebiliriz. İşte bu gücü tüm kadınlar lehine dönüştürmek istiyoruz. Oromo kadınlarının sorunları ve sosyal konumları özünde Afrika kıtasındaki kadınların gerçekliğinden çok farklı değil. Kamusal yaşamdan sistematik olarak silinme, sistematik cinsel şiddet, iradesiz kılma, erkeklere kıyasla eğitim ve ekonomik fırsatlara erişim eksikliği vb. temel sorunlarımız.
(Siinqee: Gadaa sistemi içerisinde evlenen bir kadına düğün günü anneleri tarafından haklarını koruması amacıyla verilen bir ‘sopa’, tahta çubuk. Oromialı kadınlar Siinqeeyi ‘bir kadının silahı’ olarak tanımlıyor. Siinqee, o kadının saygınlığı ve gücünü temsil ediyor. Aynı zamanda doğurganlığın, üretkenliğin ve refahın sembolü. Kadınlar hakları ihlal edildiğinde evlerini, çocuklarını bırakıp Qilxxu adlı büyük bir ağacın olduğu yere gider ve sorun sorun çözülene kadar orada toplanırlardı. Dolayısıyla Siinqee aynı zamanda kadın kardeşliğini ve dayanışmasını da ifade ediyor. Ancak Siinqee sadece Gadaa sistemi içerisinde yer alan, evli kadınlara tanınan bir ayrıcalık.)