Avrupa’da yaşayan Kürt kadınlarının çatı örgütü TJK-E (Tevgera Jinên Kurd a Ewropayê) Öcalan’a özgürlük hamlesi, Kürdistan’daki soykırım saldırıları protestoları gibi eylemlerle yıl boyunca alanlarda oldu. Bunun yanında Meclis, komün ve inisiyatifler aracılığıyla Kürt kadınlarını örgütleme, bilinçlenme çalışmaları hız kesmeden devam etti.
TJK-E üyesi Zeynep Dersim’le 7. Kongreden bu yana yürüttükleri çalışmalar, Avrupa gibi kadın politikalarının binbir maskeyle yürütüldüğü bir alanda örgütlenme ihtiyaçları, önümüzdeki dönem planlamalarını konuştuk.
Geçen yılki 7. kongrenizden başlayarak geçen bir yılı değerlendirdiğinizde TJK-E kadın mücadelesi trendine nasıl bir ivme kazandırdı, öncelikleri ve temel gündemi ne oldu?
30 Haziran-3 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz kongrede önemli kararlaşma ve planlamalara ulaştık. Geçen bir yıllık süreç, kongrede ortaya çıkan ortak kadın iradesini pratikleştirme temelinde geçti. 7. Kongremizi “Jin, Jiyan, Azadî ile Kadın Devrimine Yürüyoruz” şiarıyla gerçekleştirmiştik. Bu, aynı zamanda özgür kadın mücadelemiz açısından hamlesel bir süreci ifade ediyordu. Avrupa’nın her yerine yayılmış Kürt kadınlarına ulaşmak ve örgütlemek yıl içindeki temel çalışmamız oldu. Kadın hamlemizi bu temelde hayata geçirdik. Kapitalist sisteminin liberal politikalarına karşı eğitim çalışmalarına, kültürel-sanatsal faaliyetlere, örgütlenmeye ağırlık verildi. Diğer yandan Kürdistan’da gelişen soykırım, işgal ve imha saldırılarına karşı önemli bir eylemsel süreç geliştirdik. Yine kadına uygulanan şiddet ve kadın katliamlarına karşı farkındalık yaratma amaçlı birçok farklı eylem, etkinlik ve çalışmamız oldu diyebiliriz. Cinsiyetçi, geri ve geleneksel politika ve uygulamalara karşı mücadele yürütmek, alternatif plan, proje ve programlar oluşturmak kadın meclis ve komünlerimizin temel gündemlerinden biriydi. Kadınların ailede, sokakta, iş yerinde, okulda, ekonomik alanlarda uğradıkları baskı, şiddet, ayrımcılık, eşitsizlik ve sömürüyü görünür kılmaya ve farkındalık yaratmaya dönük çalışmalarımız oldu. Hem tek tek ülkeler hem de Avrupa çapında önemli konferans, çalıştay ve kadın kampları yaptık.
Bu yıla damgasını vuran temel gündem “Öcalan’a Özgürlük Hamlesi” idi. TJK-E’nin hamle kapsamında çalışmaları nasıl bir sonuç yarattı?
10 Ekim 2023’te başlatılan “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesine Avrupa Kürt Kadın Hareketi olarak öncülük etmeyi temel bir görev olarak gördük. 27 Eylül’de Düsseldorf’da yaptığımız “Özgürlük Kazanacak” Forumu ile Avrupa’nın her yerinden katılım sağlayan Kürt kadınları ve dostları, hamle sürecini başarıya taşımanın yol ve yöntemlerini tartıştı. Önemli planlamalara gitti. Yıl içinde halk toplantıları, Önder Apo’yu okuma günleri, info-standlar, İmralı’ya mektup kampanyası yapılan bazı etkinlikler oldu. Ayrıca CPT ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kurumlara görevlerini hatırlatan eylemler gerçekleştirdik. Özellikle komplonun yıldönümünde, öncülüğünü yaptığımız 17 Şubat büyük Köln yürüyüşüyle, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak için sonuç alıncaya kadar ayakta olacağımızın, bunda ısrarcı olacağımızın mesajı çok güçlü verildi. Yine TJK-E olarak, CPT’ye görevlerini yerine getirmesi için 3 ay süren bir mektup kampanyası yürüttük. Bu kampanya kapsamında 20 bin mektup CPT’ye gönderildi. Yıl içinde kadınların bu konuda önemli bir emeği ve çabası olduğunu belirtebilirim. Bundan sonra da bu yönlü çalışmalarımızı güçlendirerek devam ettireceğiz.
Kürdistan’daki soykırım saldırılarını bertaraf edecek mücadeleyi geliştirme sorumluluğu sadece özgürlük gerillasına mı ait? Bu direnişi güçlendirmede Avrupa’daki kadınlara düşen sorumluluklar neler?
Elbette biz Kürt kadınları birçok önemli ve hayati gündemi beraber yürütüyoruz. Bu önemli gündemlerden biri de Kürdistan’da uygulanan sömürge ve soykırım saldırıları. Tabii ki bu saldırılara karşı tek sorumluluğu sadece gerillaya bırakmak doğru olmadığı gibi, ahlaki ve vicdani de değildir. Özgürlük gerillası zaten üzerine düşeni fazlası ile yapmakta. Daha da önemlisi, dönemin mücadele tarz ve temposu nasıl olmalı onu göstermekte. Bu soykırım saldırılarına karşı birçok eylem yapıldı. Bunlar devam da ediyor. Ancak şu çok açık ki mücadeleyi daha fazla büyütmeli, kadınların ve halkın tepkisini daha iyi örgütlemeliyiz. Yine uluslararası alanda bu soykırım saldırılarını daha güçlü teşhir etmek gerekiyor. Özellikle Avrupa’da yaşayan Kürt kadınları ve halkı olarak bu konuda daha etkili ve aktif bir rol oynayabiliriz.
Militarist politikalar kadın ve toplumların hayatını birebir etkiliyor. Bütçeler silahlanmaya ayrılıyor, patriarkaya alan açılıyor, buna karşılık kadın hakları kırpılıyor, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet artıyor. Kadın mücadelesi bu noktada nasıl bir rol oynayabilir?
Kapitalist modernitenin krizli halinin günümüzde kendini en çok yansıttığı olgu kadın özgürlüğü-köleliği ikilemidir. Bu durum tesadüfi olmayıp doğrudan kadın ve etrafında oluşan ilişki ve çelişkiler düzeni ile bağlantılıdır. Böyle bir ortamda kadınların öz savunma teorisinin ve pratiğinin daha fazla konuşulması ve tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Tahakküm ilişkilerinin sonucu olarak gelişen şiddete ve her türlü zihinsel müdahaleye karşı nasıl bir mücadele hattı, nasıl bir öz savunma bunu daha fazla konuşmak gerekli.
Kadın mücadelesi, erkek egemen sistem karşısında öz savunma hattı oluştururken özgün ve özerk örgütlenme yapısıyla bu hattı güçlendiriyor aslında. Yani özgün ve özerk örgütlenme aynı zamanda bir öz savunma pratiği oluyor. Kadının sözünün, kararının, duruşunun garantisi olarak özgün ve özerk örgütlenme, kadınların görünmezliğinin perdesini kaldırıyor, kadınların varlığını ortaya koyuyor ve özgür iradesini oluşturuyor. Bu nedenle gelişen militarizme ve totaliterleşmeye karşı biz kadınların kendi demokratik sistemimizi geliştirmemiz, öz savunmamızı bu temelde örgütlememiz ve kadın dayanışma ağlarını oluşturmamız büyük önem taşımakta. Totaliter ve militarist rejimler erkek yaratımıdır. Buna karşı demokratik ve özgürlükçü bir toplum ise ancak ortaklaşmış bir kadın mücadelesi ile gerçekleşebilir.
Özel olarak dikkat çekmek istediğimiz bir konu da kadınların ‘liderlik’ maskesi altında egemen erkek politikaların sözcüsü kılınmak isteniyor. Erkek aklı bu hamleler ile nereye varmak istiyor?
Son yıllarda faşizm, kadın yüzüyle -Avrupa merkezli olarak- krizin çözümü olarak yine kendi politikalarını sunuyor. Oysa ki, kadın özgürlüğü ile faşizm uzlaşmaz iki konudur. Bugün özellikle siyasi partilerin çoğunda kadınlar lider konumuna getirilmekte, faşizm kadın yüzüyle yumuşatılıp, topluma kabul ettirilmeye çalışılmakta. Faşizmin yıkıcı politikaları bu yöntemle gizlenmeye çalışılarak sömürü sistemi sürdürülmek isteniyor. Ancak tam da bu politikaların hedefinde kadınlar var. Bu politikalarla kadınlar hem geleneksel rollerine geri döndürülmek isteniyor, hem de sistem restore edilerek devamlılığı sağlanıyor. En önemlisi ‘liderlik’ maskesi altında ataerkil- kapitalist sistemin değerlerini yaşatmaya yönelik politikalar kadınların dilinden ifade edilip, kadın özgürlük mücadelesi geriye çekilmeye çalışılıyor. Kadınların kürtaj hakkının elinden alınması, çok çocuk doğurması, ev içi emeğin sömürülmesi konularında da en çok söz söyleyen yine bu faşist parti kadın liderleri oluyor. Oysa ki, kadınlar İsviçre gibi ülkelerde bile halen eşit işe eşit ücret almadıkları için eylem düzenliyor. Dünya genelinde kadınlar bedenleri ve emekleri üzerindeki sömürünün kalkması için Kadın Grevleri düzenliyor. Yani kadın mücadelesi bu tarz politikalarla her ne kadar etkisiz kılınmak istense de yine kadınların mücadelesiyle deşifre oluyor.
Kürt Kadın Hareketi’nin Demokratik Kadın Konfederalizmi fikri Avrupa kadın hareketleri nezdinde nasıl karşılanmakta?
Yaşadığımız çağı tarihsel kılan, içindeki değişim potansiyelidir. Yaşamın birçok alanında, toplumdan siyasete, ekonomiden ekolojiye kadar ciddi altüst oluşlar söz konusu. Hareketliliğin olduğu yerde değişim de meydana gelir. Fakat bu değişimin kimden yana olacağını, Kapitalist Modernite’nin mi Demokratik Modernite’nin mi bu süreçten güçlenerek çıkacağını belirleyecek olan kadın öncülüğündeki özgürlük, demokrasi ve ekoloji mücadelesi ve onun örgütlülük düzeyi olacak. Fırsatlar kadar karşı karşıya olduğumuz tehlikeleri de görmeliyiz. Erkek egemen sistem bazen yumuşak güç araçlarıyla, liberal söylemler, sahte vaatlerle; bazen kaba şiddet, tehdit ve şantaj, katliamla kadınları sindirip mücadeleyi etkisizleştirmek istiyor. Dolayısıyla kazanılmış hiçbir hakkın güvence altında olmadığının bilinciyle öz savunmamızı geliştirmek biz kadınlar için temel konuların başında gelmekte. Bu ise ancak daha yüksek bir örgütlülük düzeyi ile mümkün olabilir. Belki de tarihte ilk kez kadın devrimini gerçekleştirmenin koşulları bu kadar olgunlaşmıştır. Aslında ‘Demokratik Kadın Konfederalizmi’ fikri tam da bunu ifade ediyor. 21. yüzyılı kadın devrim çağına dönüştürmek önemli bir örgütlenme ve mücadele düzeyi istemekte. Avrupa Kadın hareketleri açısından bu konuda belli sıkıntılar var. Kadın özgürlük mücadele perspektifi belli sınırlarda, dar ve tek yanlı kalıyor. Bütünlüklü bir mücadele ve örgütlenme düzeyi açığa çıkmıyor. Hem tek tek ülkelerde hem de kıta çapında kadın hareketleri arasında ciddi kopukluklar ve parçalılık var. Bunun aşılması için gerekli olan; ortak kadın mücadelesini örgütlenmenin yol ve yöntemlerini bulabilmek. Demokratik Kadın Konfederalizmi perspektifi işte bu bütünselliği sağlamanın ve ortaklaşmanın formülü oluyor.
TJK-E’nin önümüzdeki dönem öncelikli gündemleri neler olacak, kadınların sosyal, kültürel vb ihtiyaçlarına ilişkin ne tür projeleriniz olacak?
Bu yıl temel gündemlerimizin başında “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt sorununa Siyasi Çözüm” hamlesini güçlendirerek devam ettirmek olacaktır. Bununla birlikte “Jin, Jiyan, Azadî ile Kadın Devrimine Yürüyoruz” hamlesi kapsamında inşa çalışmalarımızı daha da ileri bir noktaya taşımak hedefindeyiz.
Söylemlerimizi pratikleştirdiğimiz oranda değişim yaratabiliriz. Kadın varlığı, iradesi, değerleri, düşüncesi siyasetten, ekonomiye, evden sokağa, sağlıktan eğitime yaşamın her alanında örgütlenirse, her türlü ayrımcı, cinsiyetçi, kadın düşmanı politikaya karşı durulabilir. Bunun için önümüzdeki dönem özellikle özgür eş yaşamın geliştirilmesi temelinde bilinçlendirme çalışmaları, erkeğin değişim ve dönüşümüne dönük eğitimler başta olmak üzere farklı çalışmalarımız olacak. Aslında eğitim çalışmalarını bir seferberlik tarzında yürütmeye dönük planlamamız bu yıl itibari ile de devam edecek. Bunun yanı sıra anne-çocuk kampları, seminerler, atölye çalışmaları ve farklı projelere yer verilecek. Yine asimilasyon ve kültürel soykırıma karşı kültür-sanat çalışmalarının kadın bakış açısı ile ele alınması ve güçlendirilmesine dönük de kapsamlı bir planlamamız var. Meclis ve komünlerimizin bünyesinde kadın veya çocuk koroları oluşturma, kadın dengbej grupları oluşturma, müzik kursları, folklor çalışmaları, Kürtçe dil kursları ve benzeri çalışmalara ağırlık verilecek. Önemli bir mücadele yılına girdik. Avrupa Kürt Kadın hareketi olarak bu yılı özgürlük ve başarı yılı yapma iddiamız ve kararlılığımız var. Yeter ki ortak akıl, ruh ve özgürlük aşkı ile mücadeleye sıkı sıkı sarılalım.