Doğanın çığlığına kulak verin

- Çilem AKKAYA
647 views

Ve cellat dedi ki: Yaktık kül ettik ormanlarını da… Ve gülerek ekledi: İçinde hiçbir canlı kalmadı. Ey cellat, bilmez misin ki inatçıdır onlar.Yıllardır küllerinden yeniden yarattılar kendilerini. Ağaçları, doğaları da onlara benzer. Bize inat yeniden canlanırlar.??????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????

Burası Lice Hüseynik köyü. Kürdistan’da günlerdir yakılan yıkılan yerlerden sadece biri. Başta tesadüf olarak çıktığı sanılan ormanlık alandaki yangınların çok geçmeden devlet helikopterleri tarafından başlatıldığı anlaşılıyor. Helikopter her aşağı inip yükseldiğinde  yangın çıkıyordu diyor yaşlı bir amca. Koştuk, yangını söndürmek istedik, ancak güvenlik görevlileri izin vermedi. Bir süre sonra yangın o kadar arttı ki evlerimize, bahçelerimize sıçradı. Hayvanlarımızı zor dışarı attık.Önce onları güvenli bir yere bıraktık, sonra kendi imkanlarımızla yangını söndürmeye çalıştık. Kimimizin evleri yandı, kimilerimizin bağları, bahçeleri. Hayvanlar için ayırdığımız samanlardan eser kalmadı. Badem, fıstık, incir, elma, vişne, erik ağaçlarımız yandı. Elmalar dalında kurudu gitti. İçindeki bütün canlılar yok oldu. Ve ekliyor teyze: Bunlar bizden ne istedi, biz ne yaptık onlara? Neden bu kin, bu öfke? Çok mu zor barış… Ellerini havaya kaldırdı “Allah’ım cezalandır” dedi onları. Akıllarını başlarına getir… Bizi hemen evinin yanı başında yanan bahçeye götürdü. Ölü kaplumbağa hâlâ orada duruyordu. Biraz ibret olsun diye bırakmış, biraz da kıyamamış anavatanından koparmaya.

Helikopterden atılan sarı madde

Şöyle göz ucuyla tepeden köye bakıldığında yer yer meşe ağaçları var. Meşe ağaçlarının boyları çok uzun değil ve o kadar sık da değil. İnsan düşünmekten alamıyor kendini. Güvenlik nedeniyle yakılmış olamaz çünkü saklanılacak kadar gür değil. Olsa olsa can acıtmak için yakılmıştır. Yoksa kızışan savaşla beraber Kürdistan’ın hemen hemen her bölgesinde ormanların ateşe verilip, sonra bu bölgelerin güvenlik bölgesi ilan edilip, halkın buralara girmesinin yasaklanmasının başka ne açıklaması olabilir ki. İki yılda bir ormanlık alanlar ateşe verilirmiş buralarda. Ağaçlar biraz canlanmayagörsün. Ağaçların yaprakları ve meyveleri, yukarıdan atılan bilinmeyen bir madde sonucu kurumuş. Sıçrama nedeniyle yanan yerler ile helikopterlerle bırakılan ateş arasındaki fark gözle görülür bir şekilde. Görgü tanıkları, helikopterlerden sarı madde bırakıldığını ve hemen akabinde yangınların çıktığını anlatıyor. Ağaçların kuruma şekillerine bakıldığında bu sarı maddenin kimyasal bir madde olabileceği yönündeki şüphelerin arttığı görülüyor. Sıçrama sonucu yangın bazı evleri de sarmış. Bahçeleri ile beraber evler de yanmış. Yanan tüm yerlerin kalekol ve karakol çevrelerinde olması ve iki askerin mayına basması sonucu ölmesinin hemen ardından başlaması oldukça  manidar. Askeriyedekiler yangını kendilerinin çıkardığını gizlemiyor. “İhbar aldık saldırı olacak diye, biz de güvenlik gerekçesiyle ateşe verdik” diyorlar.LICE YANGIN 3

Halkın ekonomik kaynakları da yakıldı

Yakılan bağ ve bahçelerle beraber halkın ekonomik kaynakları da tükenmiş durumda. Özellikle fıstık, badem gibi epey fazla gelir getiren ağaçların neredeyse tamamı yok edilmiş durumda. Kış için hayvanlarına ayırdıkları yüzlerce ton samandan eser kalmamış. Eğer bırakılan sarı madde kimyasal bir madde ise daha yıllarca bu ağaçlar kendilerine gelemeyecek demektir. Yakılan yerlerin ortak bir özelliği ise daha önce de defalarca yakılmış, köylerin boşaltılmış olmasıdır. Halk, yeniden kendi imkanlarıyla köylerine dönmüş, evini yapmış ve bahçesini ekmiş. Şimdi yeniden göç ettirilmeye çalışılıyor bu halk. Ama kolay kolay gideceğe benzemiyor. Tarihte hep olduğu gibi Kürtlerin payına yine direnmek düşüyor.

Tarih bu cellatları affetmeyecek

Toprak anaçtır. Kollar, besler, çoğaltır. Sahip çıkar ona sığınanlara. Hele Kürdistan toprağı bir de inatçıdır ki şaşırtır herkesi. Ne açıklar ki başka, tarihtenKOYU YANAN KADIN bu yana defalarca yakılıp yok edilmesine rağmen yeniden dirilmesini. Tesadüf değildir belki de meşe ağaçlarının çokluğu. En dirençli ağaçtır çünkü, kendini hızlı bir şekilde yenileyebilen. Tarih asla bu cellatları affetmeyecek. Bir zamanlar insanları zorla yurtlarından göç ettiriyorlardı, şimdi de toprak ananın sahip çıktığı canlıları göç ettiriyorlar. Orman elbet kendini yenileyecek, belki yenilendikçe düşmanlarını affedecek ama içinde yanıp yok olan kaplumbağa, solucan, yılan, kertenkele, akrep, geyik… Evinde özgürce ötemeyen, yuvası bozulan kuşlar ne olacak?

Sadece bu bölgede yaşayan halkların değil, tüm Türkiye halklarının bu gidişe bir dur demesi lazım. Çünkü ağacın, doğanın, hayvanın milliyeti yoktur. Bir insanın yok edilmesine ne kadar dur demek gerekirse bir ağacın, bir kuşun, bir kaplumbağanın da yok edilmesine dur demek gerekiyor. Kuşların ötmediği bir köy, köy değildir. Gölgesinde oturamadığın, dalından meyvesini yiyemediğin bir ağacın olmadığı köy, köy değildir. Karadeniz’de Yeşil Yol neyse, Muğla’da yanan ormanın verdiği acı neyse, Kürdistan’da yakılan ormanların verdiği acı da o olmalıdır. Bu kirli savaş hemen şimdi durmalıdır, her şey için çok geç olmadan. Çünkü yangın büyür; evlere, köylere, şehirlere ve yüreklerimize ateş salana kadar büyür… Yangınları değil; ormanları büyüttüğümüz günler dileğiyle!  

LİCE ORMAN YANGINLARI GÖZLEM RAPORU

Suruç’ta; ülkenin ortak geleceği, barıştan yana, demokrasi güçlerine yönelik yapılan katliam ile ülke barışı ve demokrasisi hedef alınarak tıpkı 90’lı yıllardORMAN YANGINLARI - KADINLAR 2a olduğu gibi, savaş ve imha politikası devreye sokulmuştur. Sivil halka ve doğasına yönelik yürütülen bu kirli savaş politikasıyla planlı ve hızlı bir şekilde bir taraftan toplumsal barış hedef alınmış, öte taraftan da Kürt halkına yönelik kültürel, siyasal ve ekonomik imha politikalarına yabancısı olmadığımız kasıtlı çıkarılan orman yangınları eklenmiştir.

Amed Ekoloji Meclisi tarafından Lice’nin Fis ovasında başlatılan Serin, Arıklı, Güçlü, Kayacık, Ziyaret, Gömeç ve Çağdaş orman ve köy yangınlarının etkilerini araştırmak ve raporlaştırmak üzere bir heyet oluşturulmuş ve bölgeye gidilmiştir. Gözlem ve inceleme heyetimiz yerel yöneticiler ve bölgede yaşayanlarla, 19 Temuz 2015 tarihinde Lice ilçesinde ve Fis ovasında operasyonlardan kaynaklı olarak askeri helikopterlerce 150 ayrı noktada çıkarıldığı belirtilen ve 4 gün süren orman yangınları bölgesinde geniş kapsamlı bir  araştırma gerçekleştirdik.  Yangınların çıkarıldığı andan itibaren askeri güçlerce bölgeye giden itfaiye ekiplerine, iş makinelerine ve yangını söndürmeye giden halka 4 saat boyunca izin verilmemiş ve yangının kontrol altına alınması engellenmiştir. Buna bağlı olarak orman yangınları Lice kırsalında 7 ayrı bölgede yayılmıştır. 

Araştırmalarımız ve gözlemlerimiz sonucunda halkın yoğunluklu olarak bağ, bahçe, bostan ve hayvancılık ile yaşama tutunduğu ve bu orman yangınları sonrasında tüm geçim kaynaklarının yok edildiği görülmüştür. Birçok evin yanıp kül olduğu ve bir çok evin de kısmen zarar gördüğü ve köylülere ait hayvanların yangında telef olduğu gözlemlenmiştir. Hayvanların beslenmesi için depolanan saman yığınları meşe sürgünleri ateşe verilerek tamamen yok edilmiş, çıkarılan orman yangınlarıyla ormanların taban bitki örtüsü tamamen yanarak yok olduğundan hem yaban hayvanların hem de köylülere ait hayvanların beslenebileceği tüm yaşamsal unsurlar ortadan kaldırılmıştır. Amed Ekoloji Meclisi’nin bölgede yaptığı incelemeler sonucunda aşağıdaki tahribatlar yaklaşık olarak tespit edilmiştir.

• 2740 Dönüm üzüm bağı

• 20500 Meyve ağacı

• 594 Ton saman

• 180 Ton kuru ot (hayvancılık için ayrılmış kışlık yem)

• 10.000 Adet kavak ağacı

• 5800 Metre sulama hortumu

• 4 Ton buğday

• 10 Dönüm ekili tütün alanı

• 15 Dönüm sebze bahçesi

• 6 Evin avlusu

• 4 Köy evi

• 9 Bağ evi

• 1000’lerce Dönüm ormanlık alan

Lice kırsalında çıkarılan orman yangınlarıyla, ürman içinde yaşayan halk ile birlikte tüm canlılara dönük büyük bir kıyım gerçekleşmiştir. Savaşın en acımasız ve kirli yüzünü gösterdiği Lice kırsalında ve ormanlarında yaşayan halk bu kasıtlı yangınlarla toprağa ve doğaya bağlı üretimden koparılarak göçe zorlandığı ve bölgenin adeta cansızlaştırılmaya çalışıldığı gözlemlenmiştir. Barışı reddeden, savaşı besleyen bu anlayış derhal bu kirli savaşa son vermeli diyor; tüm halkımıza ve insanlığa doğamıza yönelik bu saldırılar karşısında barışı yüceltmeleri ve ormanlarımızı ve içinde yaşayan tüm varlıkların can güvenliklerini koruma noktasında her an hazır olmaları çağrısında bulunuyoruz.

Sömürgeci, ve faşist zihniyete sesleniyoruz; özgürlükleri hedef alan ve doğamızı da birlikte yok eden ve bu katliama sebep olanlar yani egemenler! Tarihin en derin ve en kirli sayfalarında ve tüm insanlığın belleklerinde kirli yerinizi aldınız. Bu yanlıştan, bu savaş dilinden vazgeçin! Bir çağrı da onurlu, barışçı Türkiye halklarına yapıyoruz. Eşit yurttaşlık temelinde, evrensel ekolojik anlayış düzleminde doğanın tüm unsurlarıyla birlikte her çeşit türcü ve milliyetçi anlayışı birlikte mahkum edelim. Hep birlikte, hepimizin ve doğanın özgürleştiği, barış içinde bir yaşamı birlikte inşa etmek için ortak mücadele ağlarımızı örelim.

MEZOPOTAMYA EKOLOJİ HAREKETİ
Amed Ekoloji Meclisi