Ezda inancı nedir?

- Rojbîn DENÎZ
186 views
Ezdalık inancı, toprak, su, hava, ateş, ay, yıldızlar ve güneşle kendini tamamlar ve Ezidî toplumunu ayakta tutar. Ezdalık inancında hiçbir olguya sebepsiz inanmak yoktur. Her şeyin bir açıklaması vardır. Dünyada olan hiçbir şey sebepsiz değildir. Her sebep ya da anlam gücü derin bir bilgelik ve enerjiye sahiptir. Ezdalıkta diyalektik ve metafizik iç içedir.

Êzidîler Ezda inancının bilgeliğinin, inancının ve ahlakının kitaplara sığmayacak kadar derin olduğunu düşünüyor. Bunun için Ezdalığı anlatacak ya da kutsal bir kitabın olmamasına hayıflanmazlar. Aksine Ezdalık inancının erdeminin, büyüklüğünün kitaplarla değil yaşamla kıyaslanması gerektiğine inanırlar. Aynı zamanda Ezdalık inancını var eden olguların bir filozofu, akademisyeni, bilimciyi, peygamberi, bir dervişi ve tüm insanlığı yarattığına inanılır. Bunun için Êzidîler, Ezdalığa ve Êzidî toplumuna dönük soykırımı gerçekleştirenlere çok öfkeli; “biz sizi yaratan, var eden 7 olguya inanıyoruz, bizi yok etseniz de bunların gücünü yok edemezsiniz” diyor.  Şimdi hep birlikte 74 Fermana gerekçe yapılan, soykırıma sebep olan Ezdalığın anlamına, Ezda inancını oluşturan her bir katmana hep birlikte bakalım.   

Ez-da, Ez-dayî: Beni veren, yaratan

Êzidîlerin inancına ‘Ezda’, ‘Ezdayî’ denir. Kurmanci’de ‘Ez’in Türkçe karşılığı ‘Ben’, ‘Da’nın karşılığı ise ‘Verdi’dir. Ezda ‘Beni veren’ anlamında kullanılır. Êzidîler “beni bu dünyaya verene, hayat bulmamı sağlayan ve var edene inanıyorum” diyor. Ezda inancı evrene bahşedilen özgürlüğün kaynağına duyulan inançtır. Ezda inanç, felsefe-bilgelik, varoluş kültürü ve ahlaktır. Ezda’lık inancının kökünde ahlaki ve politik toplum vardır. Bunun için Ezda’lık inancı özgürlük, birlik, toplumsallık inancıdır. Ezda’lık inancının kök hücresi kadındır. Ezda’nın bu dünyaya can veren kadın olmasından ileri gelerek aynı zamanda annenin de veren, yaratan, büyüten olduğu için Ezda, yani beni veren anlamından yola çıkarak kadınların Ezda inancının köklerinden geldiğini söyleyebiliriz. Tabi bu tanımların hiçbiri yazılı değil ya da her Êzidî’nin doğru tanım olarak üzerinde ortaklaştıkları bir görüş değil. Ama Ezda’lığın direniş kültüründe yıkanmış her bir Êzidî’nin buluştuğu tanım bu.

Ezda inancında toprak, yeryüzünün kalbidir

Ezda inancı 7 temel olgu üzerinden şekil alır. Evren, yeryüzü ve gökyüzünde olan tüm canlıların oluşum mayasında olan 7 temel olgunun varlığına inanılır. 7 meleğe inanılır ve bu 7 meleğin her birinin bir olguyu temsil ettiğine. Evrenin bütünlüğü, toprak, su, hava, ateş, ay, yıldızlar ve güneşten oluşur ve bunlar Ezda inancını oluşturan olgulardır. Ezda inancına göre toprak, yeryüzünün kalbi, can damarı. Yeryüzüne değen her canlının hayat bulduğu yerdir toprak. Yeryüzünün 7 tabakasında var olan canlıların varlık bulmaları toprak sayesinde gelişir. Êzidîler ilk toplumsallığın toprakla geliştiğine inanır. İnsan toprağa dokunmayı öğrendikten sonra hayatı buldu. Bitkilerin hayat damarı topraktır ve yine hayvanların yeryüzünde atan kalbi topraktır. Hiçbir canlı topraksız yaşayamaz. Toprağa olan inanç yaşama, varoluşa olan inançtır. Eğer toprağa bağlılığın güçlüyse onun seni bereketiyle ayakta tutacağını bilmelisin. Toprak sevgisi de kadın sevgisi gibidir. Toprağa olan inanç, Êzidîlerde devasa bir direniş kültürü yarattı. Toprağa olan inanç onu savunmak, sevmek, korumaktan geçiyor. Êzidîlerde yeryüzüne tutunan her şey canlıdır ve bir ruhunun olduğuna inanılır. Toprağa yüz sürmüş her nesne de Ezda inancına göre canlıdır. Toprağın taşıdığı her şey toprağın can damarından beslenir ve bu da onun topraktan geldiğine olan inançtır.

Toprağa inanış derin bir felsefi anlam taşır

Êzidîler toprağa olan inançla dünyada varlık bulmuş tüm inanç ve dinlerden ayrıştıklarına inanır. Toprağa olan inanç yeryüzünde Ezdaları bir tek Apocu inanca yakın tutuyor. Çünkü Apoculuk da toprak-yurtseverlik demektir. Yani kendi köklerinde hayat bulma anlamı taşır. Toprağa inanç, bilgelerin dahi erdemleriyle ulaşamayacakları derinlikte bir felsefi anlama işaret eder. Toprak insan enerjisinin toplandığı yerdir. Êzidîlerin qevillerinde, dualarında mutlaka toprak vurgusu vardır. Güneşin doğuşu ve batışında okunan dualardan sonra toprak öpülür. Êzidîler kutsal günlerinde ziyaret ettikleri kubbelerin bahçelerindeki toprağı hafif sulandırıp alınlarına vururlar ve avuç dolusu toprağı da evlerine tiberk olarak getirirler. Kutsallıklar üzerine yemin toprak üzerinden yapılır.  İnsanın özü iyiyse ‘o iyi topraktan geldi’ denir.

Su kutsaldır, kirletilmesi günahtır

Ezdalık inancında toprak kadar su da kutsaldır. Êzidîler evrenin oluşumunda toprak kadar suyun da önemine inanır. Evrende yaşayan canlılar su olmadan yaşayamaz ve evren de su olmadan hayat bulamaz. Su olmadan toprağın bereketi de olmaz. Bunun için Êzidîler suya inanır. Ezda’da canlıları yeryüzü ve gökyüzüne sunan olgulardan birinin su olduğuna inanılır. Bir canlının bedenindeki su oranı ve yeryüzünün yaşam bulması için taşıdığı su oranı aynı hayatı verir. Êzidîler dua etmeden önce ellerini yıkar ve insan ruhunun suyla temizlendiğine, güzelleştiğine inanır. Suyun kirletilmemesi gerektiğine de. Êzidîler hiçbir biçimde evinde, çevresinde ya da bulunduğu coğrafyada varolan suyun kirletilmesini kabul etmez ve Ezdalıkta  suyun kirletilmesi günah  sayılır.

Ezdalığın nuru: Ateş

Ezdalık inancının 7 olgusundan bir de ateştir. “Yeryüzü ve gökyüzünün nuru! Seni keşfettikçe kendimizi keşfettik ve seninle, kendimizi buldukça varlık bulduk. Kendimi buldukça, seni, bizi keşfettim ve zamanla büyük bir topluluk olduk” sözleriyle ateşe, varlığına dua edilir. Toplumsallığın ateşten geldiğine inanılır. İnsanların toplumsallaşması, kendini savunma ve beslenme refleksi üzerinden gelişir. İlk toplumsallığın ateşin keşfiyle gerçekleştirildiğine inanılan Ezdalık’ta, ateş önemli bir yere sahiptir. Yeryüzünün aydınlanması, güneşin ısı ve bereket vermesi ateşin bir parçası görülür. Ve ateş yakmayı öğrenen insanların kendilerini koruma ve beslenmek için ateşi kullanmasını öğrenmesi büyük bir buluş olarak görülür. Ateşin faydalarını gören insanlık ateşin ona sunduklarıyla, onu bu hayata bahşettiğini düşünür ve buna inanır. Ateşi bulmayı güneş ile birlikte Ezda inancının temellerine oturturlar. Ezdalıkta “O beni verdi ve ben kendimi onu bulmakla yarattım” denir. Êzidîler ateşin toplum olduğuna ve yeryüzüne ruh verdiğine inanır. Êzidîler “bi wî agirî” diyerek yemin eder. Yine ateşe “nura Tavuse Melek” yani ‘Melek Tavus’un yeryüzüne verdiği nur’ derler. Yapılan her duada ateş vardır. İnsan bedenindeki ısının ateş olduğuna inanılır ve insanın yeryüzünde hayat bulmasındanki bir etken olarak ateş görülür. Bunun için ateş evrenin oluşumu, yeryüzünün ruhu ve bereketi sağlayan güçtür. Ateş aynı zamanda Tavuse Melek’ten yeryüzüne yansıyan aydınlıktır, insanlığa ve tüm canlılara bahşedilen nurdur.

Ateşe su dökülmez…

Êzidîler ateşe su dökmez, ateş toprakla ya da külle söndürülür. Çünkü toprağın ateşi söndürmediğine, ihtiyacı olan birileri için sakladığına inanılır. Ama eğer su dökülürse iki kutsal birlikte öldürülmüş olur ve bu da günah sayılır. Ateşe dökülen suyun sonradan bir faydası kalmaz ve aynı zamanda ateşi de tamamen söndürür. Yani iki olgu da tamamen yok olur. Êzidîler hiçbir şeyin sonsuz yok olmaması gerektiğine inanır.

II. Bölümde: Hava, Güneş, Ay, yıldızlar ve 7 rakamının anlamı, kubbeler ve ritüeller…