Faşizm kaybedecek özgürlük kazanacak

- Zerya GÜL
760 views

Untitled-112 Eylül 1980 darbesinden bugüne 37 yıl geçti. Darbelerin şeklinin, içeriğinin değişime uğradığı ve giderek derinleşen bir sistem karakterine dönüştüğü, sistemin kendisini siyasi, ekonomik, askeri darbelerle ayakta tutabildiği ulus devlet geleneğiyle karşı karşıyayız. En son yaşanan 15 Temmuz 2016 darbe örneğinde görüldüğü gibi; kimin kime, hangi amaçla ve nasıl bir darbe yaptığı karmaşası ve gündemi ekseninde her alanda ve adımda, her türlü baskı ve hak gaspının meşrulaştırıldığı, devlet idare biçimine dönüştürüldüğü ve topluma kanıksatılmak istendiği kuşku götürmez bir gerçektir. Takunyalı, “dini bütün”, namazda-niyazda bir başbakanla sunulan iktidarcı-darbeci-devletçi İslam geleneği, bugün Türkiye ve Kürdistan’da beyaz, kara, yeşil faşizmin, askeri ve siyasi sentezi olan Erdoğan-AKP diktatörlüğünü, Ortadoğu’da IŞİD saldırganlığını ortaya çıkarmıştır. Yine Üçüncü Dünya Savaşı’nın ideolojik, siyasi arka planı, bölge gericiliği ve küresel kapitalizmin en gerici unsurlarının bir araya gelerek, başta kadınlar olmak üzere, halklar, inançlar adına bugüne taşınan bütün değerlere bir saldırı biçiminde somutlaşmış durumdadır.

İki sistem çatışması olarak, iki ayrı yaşam çizgisi, iki ayrı paradigma, iki ayrı ideolojinin çatışması olarak açığa çıkan yeni dünya savaşı, bir son savaş niteliğini taşımaktadır. Saldırganlığı ve saldırdığı değerlerin niteliği bu gerçeğin kanıtıdır. Demokratik toplum değerleri adına, toplumsal, ekolojik ve ekonomik öz değerler olarak bir biçimde bugüne taşınan kök kültürün ve bu kültürü koruyucularının yok edilmesine dayanan ideolojik bir savaş yaşanmaktadır. Bu savaşta kültürel yön ön planda, askeri yönü, bunu tamamlayan niteliktedir. Yaşanan bir kültürler savaşıdır. Demokratik toplum kültürü ve değerlerinin toplumlara yeni ufuklar açmasının, yeni yaşam ve mücadele biçimlerine yöneltmesinin önüne geçme savaşıdır. Ulus devlet sisteminin dayandığı milliyetçiliğin kışkırttığı düşmanlık, tekçilik yerine, demokratik ulusun halkların kardeşliğine dayalı kültürünü; cinsleri birbirine karşı kullanmanın, düşürmenin, toplumsal yozlaşmanın aracı cinsiyetçiliğe karşı, özgür eş yaşam bilinci ve kültürünü; mezhepçi-dinci hegemonya, dayatma ve çatışma yerine, inanç kardeşliği ve özgürlüğüne dayanan demokrasi kültürünü geliştirmenin savaşıdır.

Faşizm: Düşkünlük, yıkım ve kıyım

FASIZM 1Binlerce yıllık çelişki ve çatışmaların önünü alacak, durduracak, köleliği kaynağında kurutacak nitelikte bir savaş verilmektedir. Bu savaşın bileşenlerinin çok olması, küresel köleliğin derinleştirilerek bir dünya sistemi haline getirilmek istenmesidir. Doğa, kadın, halklar ve bütün coğrafyalar üzerinde, egemenliğin kurulu bin bir biçimi parçalanmakla yüz yüze, özgürlük arayışları gelişmektedir. Bu tehlike, faşizmin derinliğine kendini örgütlemesine, yarattıkları canavarların saldırılarını gerekçe yaparak süreklileşen olağanüstü yönetimlerle darbelerin sürekliliğine ve bir sisteme dönüştürülmesine vesile yapılmıştır. Faşist iktidarlar, birbiri ardına kendini yenileme, örgütleme ve birbirine her türlü destekle ayakta tutmaya çalışmaktadır.

Kürdistan’dan Ortadoğu’ya, Asya’dan Afrika’ya Avrupa’ya, Amerika’ya kadar uzanan çatallı bir fay hattı uzun bir süredir hareketlilik halindedir. Bu hatta ciddi sarsılmalar yaşanmaktadır, kırılmalar oluşmuştur, sistemi yerle bir edecek çok şiddetli depremlere gebe bir zamanın arifesindeyiz. Tüm dünya sisteminin Rojava’da gerçekleşen devrimi boğma, başta Türkiye olmak üzere, yarım asra yaklaşan özgürlük mücadelesinin, kadın mücadelesinin kazanımlarını yerle bir etme girişimlerinin arkasında böyle bir savaş gerçekliği vardır. Erkek egemen sistemin bugüne kadar biriktirdiği kurnazlık, hile, komplo ve saldırganlığın her biçimini Kürdistan’da ve Önderliğimiz üzerinde denemesinin nedeni bundandır. Özgürlük eğilimi, kültürü ve kimliğine karşı, her türlü kölelik, düşkünlük, yıkım ve kıyım dayatılmaktadır. Bir soykırım biçimi, bütün dünyanın gözleri önünde canlı canlı, kanıksata kanıksata, yanılta yanılta, kandıra kandıra, inandıra inandıra yaşatılmak istenmektedir.

Faşizmin zihinsel operasyonu

Faşizmin geldiği aşama böyle bir aşamadır. Kültürel soykırımlar aşamasıdır. Doğal toplum ve insanlık adına, kendini koruyan, yaşatan ve yaşatmakta ısrarlı özgürlük kültürü ve geleneği adına, direnen, başkaldıran insanlık adına ne varsa, ayaklar altına alma, kendine benzeştirme, kimliksizleştirme, özünde toplumsuzlaştırma aşamasıdır. Liberalize edilmiş bir faşizm geleneği; Avrupa’dan Amerika’ya, Türkiye ve Ortadoğu’ya dayatılmaktadır. Sahte ve sanal birey yaşamları, tercihleri üzerine kurulmuş, sahte demokrasi, barış ve özgürlük harekatları düzenlenmekte, toplumlar bu zihinsel, ruhsal ve yaşamsal harekatlarla hizaya getirilmek istenmektedir. Tüketim çılgınlığı kışkırtılırken, düşünsel ve yaşamsal emekten, üretimden uzaklaştırılan bir toplum kırım sistemi küreselleştirilmektedir. Bilmeyen, öğrenmek istemeyen, tarihsel-toplumsal hafızası sıfırlanmış, sistemi inşaya kodlanmış, belleksiz, geçmişsiz ve geleceksiz bir nesil, nesiller zinciri oluşturmanın zihinsel operasyonlarına dayanan bir faşizm geleneği kadermiş gibi dayatılmaya, cilalanarak moda haline getirilmeye çalışılıyor.

IŞİD faşizminin kara bayrakları, tüm renkleri yutan olarak dalgalandırılmak istenmesi boşuna değildir. Toplumsal hafızada tam bir kara delik oluşturulmak ve bunun üzerine, yeni egemenlik biçimleri, daha sahte ve çürümüş haliyle kurumsallaştırılmak isteniyor. En sahte dincilik, milliyetçilik adına canlandırılmak isteniyor. Doğa, toplum ve insanlık değerleri namına ne varsa yutan, tanımsızlaştıran bir kara delik olmak üzere programlanmış, Ortadoğu ve Kürdistan toplumlarının üzerine sürülmüş bir faşizm yutuculuğu, yıkıcılığı ve yok ediciliğinden söz ediyoruz. Aldığı sonuçlar tüm dünyaya bir karabasan gibi dayatılacak faşizm biçimleri, kaba baskısından özgürlük yanılsamasına, tatlı-sert politikalarla örülmeye çalışılarak bir korku toplumu yaratılması amaçlanıyor.

Köleliğe inat özgür dünya

Burada unutulan, köksüzlük üzerine kurulu sistemlerin, bu topraklarda ve tüm coğrafyalarda derinliğine kök salan kadın, halklar ve özgürlük kültürünü söküp atamayacağıdır. Saldırganlığını güçsüzlüğünden, direniş geleneğinin hafızasına kazınmış korkusundan alan faşizm biçimleri, kendi sonlarını kendi korkularına yenilerek getireceklerdir. Küresel faşizm ruhsuzluğu ve karanlığına karşı, Rojava devrimi etrafında yükselen enternasyonalizm ruhu, tüm insanlığın bugününü ve geleceğini aydınlatmaktadır. Kökleri üzerinde özgür bir dünya özlemi, tüm köleleştirme ve köksüzleştirme operasyonlarına ve koalisyonlarına inat, gerçeğe dönüşmekte, devrim ve direniş ruhuyla demokratik toplumsal bir ruh ve örgütlenmeyle yeni yaşamlar kurulmakta, özgürlük kültürü kaynağıyla buluşmakta, yaşamsallaşmaktadır.