onlar,
allahın yurdundan geldiler
seni almaya
oysa ne çok nehirler akmıştı
ne çok zamanlar yaşanmıştı o yurdun bağrında
-her birimizin yurdu bir avuç toprak –
sarıp sarmaladılar seni
giydirip kuşandırdılar
güzeldin
çok hem de
bir güzellik daha kuşandın giderken
anılarını bir bir serdin gözlerimin önüne
sen giderken
dondu tüm yaşam kareleri
bir sen geldin yüreğim üstüne
gelip durdu kalbimin üstüne bir gül
ve gül ülkesine dair her şey
sen giderken, bir daha doğdun yüreğimde
ve yine
o eski osmanlı şehrinde
kuşlar sustu sen giderken
sokaklar sustu, uzayıp uzadı ıssız caddeler
sokaklarda evler sustu
evlerde
balkonlar…
pencerelerde yalnızlıklar sustu
ağaçlar, çiçekler, yapraklar…
birer birer
sustular
su sustu
gök hepten sustu
sen giderken
sustu kaldırımlar
yol kenarında ağaç sustu
dalda kuş
yaprakta böcek…
sustu
sen giderken, rüzgar selama durdu… sessiz…
sustu kainat
bir sen konuştun
sessiz dolaştın her gün geçtiğin caddeleri
hep kaygılıydın, hep koştururdun oysa bu caddelerde
gidiyorsun işte
durulmuşsun
daha az kaygılısın, daha az ürkek
sen giderken
kadınlar
göğsünü dövdü
yorulunca
başını senin göğsüne yaslayıp içini döktü
çocuklar elini uzatıp parmaklarından tuttu
gülümseme bekledi
başûr’dan bakûr’a yollar öksüz durdu
yollar bitti
bir gül eksiliverdi bu sokaklardan
bir gül bahçesi çoğaldı Kürt yurdunda
ateşten bir gül kızıllığıyla vedaya durdun kuzey ufuklarında
açtı kapılarını allahın yurdu
ve, güneş battı…
…
senin dallarında birer kuş şimdi çocuklar