Hamlemiz özgür yaşama çağrıdır

- Ronahi SERHAD
198 views
Kadın özgürlük mücadele çizgimizi oluşturan, partileşmemizin özü, kimliği ve ilkesi olan Zilan (Zeynep Kınacı) yoldaş tarihsel bir ilki ifade etmekte. İlkleri oluşturanların kendi öz iradelerinden başka bir şeye gereksinim duymayacak kadar taşıdıkları kararlılığın önemli gelişmelere ve tarihsel değişimlere yol açtığını biliyoruz. Bu bağlamda Zilan  yoldaş şahsında tüm devrim şehitlerimizi minnetle anarak başlamak istiyorum. Zilan yoldaşın tek başına gerçekleştirdiği özgürlük eylemi, Kürt kadınları olarak bizleri partileşmenin kuruluşuna götürerek Kürdistan ve Ortadoğu tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Partileşen kadının zaferin garantisi olduğunu kanıtlamıştır.

Bu ruh ve felsefe öncelikle Kürdistan’da bilinç patlaması yaratarak her açıdan muazzam gelişmelere yol açmıştır. Partileşerek öncüleşen, mücadele eden, faşizme ve soykırıma karşı savaşan kadın gerçeğinin yaratılması toplumun umudu olmuştur. Kadınların yarattığı öz değerlere dayalı demokratik konfederal sistemin inşasına yönelme kadınlar adına hem tarihsel hem de yeni bir çıkıştır. Kusursuz bir demokratik sistem belki mümkün değildir ancak kadınların öz yönetimini yapmadığı bir sistemin kısır, sakat yani demokratik olmayacağı çok nettir.

Öz irade ve öz güç temel öğretimiz

Mücadele amacını dönemin karakterine ve öne çıkan ihtiyaçlarına göre etkili politikalarla hayata geçirmek ve toplumsal mücadeleye ivme kazandırmak için Kadın Özgürlük Hareketimizin başlattığı hamleler önemli sonuçlar doğurmuştur. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketimiz bu yılın 8 Martı’nda da ‘Jin Jiyan Azadî ile kadın devrimine yürüyoruz’ şiarıyla yeni bir hamle başlatarak 2023 mücadele hedeflerini ve öncülük görevlerini belirledi. Kadınlar açısından tamamen öz irade, öz güce dayalı kurtuluşu sağlamak bizlerin temel öğretisidir. Temel öğretilerden yola çıkarsak özgürlük iradesinin toplumsal irade olarak şekillendiği dönemlerin değişime yol açtığıdır. Hiçbir güç, toplumsal irade olarak örgütlenmiş, eyleme geçmiş bir gerçeği geriletemez, ortadan kaldıramaz. Şiddet ve katliama uğrayabilir, askeri, siyasi, sosyal, kültürel baskının yarattığı engeller devasa olabilir ama tüm bentleri yıkacak kuvvet açığa çıkmışsa büyük bedeller verilebilir ama ezilemez, bitirilemez. Cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, dinciliğin ve bilimciliğin kadın düşmanlığı faşizm olarak yaşanmaktadır. Faşizme rağmen Kürdistan Kadın Hareketi her zamankinden daha iddialı bir biçimde mücadele yürütmekte. Kadın özgürlük mücadelesi, sadece kadınları siyasetin, toplumun öznesi yapmadı aynı zamanda Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigmayı toplumsallaştırarak demokratik, sol, sosyalist hareketleri kadın merkezli politikaya çekmeyi de başardı. Yine toplumun önünü açarak, güven vererek, moral değerleri oluşturmayı ve korumayı başararak toplumsallığı ayakta tuttu, toplumsal iradenin eyleme geçmesini sağladı. Özgürlük umudunu büyüttü. Başardıkça devrimci mücadeleye inancı pekiştirdi. Devrim ve mücadele saflarına yeni kesimleri katarak çoğaldı, büyüdü. Cinsiyetçi toplumdan yapı söküm rolünü oynadı. Kapitalist modernite sisteminden kopardığı her kadını, bireyi birer devrimci, mücadeleci olarak sistemin karşısına mevzilendirdi. Erkek zihniyetini, yarattığı geleneği, cinsiyetçi kültürü sorgular hale getirdi. Büyük bir kadın uyanışıyla toplumsal bilincin gelişmesini tetikledi, toplumsal özgürlük mücadelesinin çeperini güçlendirdi, genişletti.
Kadın mücadelesi, farklı siyasi sol-sosyalist-demokrat hareketlerin ittifak olarak bir araya gelmesinden tutalım faşizme karşı mücadele dirayetinin, inancının ve eyleminin her bedele rağmen sürmesini sağladı. Buna karşı erkek egemen siyasi yapılar, ataerkil sistem sahipleri de saldırılarını artırdı. Resmi yürüttüğü saldırıları, toplumsal cinsiyetçi politika ve kanunlarla kadın düşmanlığını geliştirdi. Faşizmi en iyi kadın politikaları üzerinden çözümlemek doğru bir çıkış noktası olacaktır. Şiddet ne kendiliğinden artar ne, sönümlenir, ne de geleneksel aile modeli ve toplumsal kadın-erkek rolleriyle açıklanabilir. Ezilen kadınlık, egemen erkeklik rolleri 24 saat kesintisiz pompalanan cinsiyetçi politikaların sonucudur. Türkiye’de AKP-MHP iktidarı döneminde kadın düşmanlığının bu denli gelişmesi AKP-MHP’nin bu alana özel yoğunlaşmasıyla ilgilidir. Bu, dünyanın her yerinde mekanik olarak işlemekte. Elbette beş bin yıllık ataerkil sistemle şekillenen toplumsal zihniyet yaşamın her hücresine, ilişkisine damgasını vurarak kadın kırımını gerçekleştirmiştir. Bu kırım toplumsal cinsiyetçilik olarak her ailede, kadın-erkek ilişkisinde, siyasi, sosyal yapılarda zindedir. Ancak bir de bu sistemin sürdürülmesi için salt gelenekle açıklanmayacak özel kadın düşmanlığına dayanan erkek devletin, iktidarların politikalarını görmek gerekir. Kadın özgürlük mücadelesi her gelişim döneminde teorik ve pratik olarak mutlaka tasfiye edilmek için çeşitli yol, yöntem ve saldırı müdahaleleriyle karşılaşmıştır. Egemen erkeklikle, kadın arasında mücadele hiç bitmemiştir. Bu kez kadınlar toplumsal mücadele sahnesinde daha etkilidir. Ve yüzyılın çehresini belirleyecek paradigma, azim, bilinç ve eylem sahibidir.

Dünyada yankılanan ‘Jin Jiyan Azadî’

Kadın özgürlük mücadelesi toplumsal bir harekete dönüşerek gelişme sağladığından  diğer tüm toplumsal sorunları sahiplenme ve çözme iradesini taşımakta. Bu başka bir evreye geldiğimizi gösteriyor. Kadın özgürlük sorununun kaynağı toplumsal cinsiyetçilik, erkek egemen sistem olduğundan kadının cins olarak ezilmesinin nedenleri açığa kavuştukça toplumsal sorunlar da aydınlanıp çözüm yoluna girer. Öz olarak kadın özgürlük sorunu eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi, çevre ve ekonomi sorununu özetler. Kadının içinde bulunduğu durum, statü toplumun durduğu noktayı gösterir. Kadın, toplumun onuru, kimliği, iradeleşmesini temsil eder. Hamlemiz bu bağlamda toplumsal siyasetten ekonomiye, eğitimden sağlığa ve öz savunmaya kadar toplumu ilgilendiren tüm problemlerin çözümünde belirleyen irade ve güç olarak rol üstlenmekte. Bu, bir iddianın ötesinde ataerkil sistem ve kapitalist modernite karşısında bir mücadele duruşu anlamına geliyor. Değişimi getirecek olan kadın özgürlük hareketinin öncülüğündeki mücadeledir. Bu gerçeklik son yıllarda daha fazla anlaşılır ve görünür olunca hem ulus-devlet iktidarları, hem kapitalist sistem güçleri hem de toplumsal cinsiyetçiliği zinde tutmak için özel örgütlenmiş dini, siyasi, sosyal ve kültürel yapılar kadına yönelerek kadın politikalarını etkili uygulamaya çalışmakta. Kadın üzerindeki baskı ve şiddet bu zihniyetle doğru orantılı olarak artış göstermektedir. Kadını geleneksel kalıplara sıkıştırdıkça, ataerkil ailenin esiri olarak duvarlar arasında tuttukça mevcut ataerkil sistemi garantiye almak istemektedir. Gerçekte de değişen kadın, her şeyi değiştirir. Özgürleşen kadın, cinsiyetçi toplumu özgürleştirir. Kadın köleliği üzerinden şekillenen statükonun sürmesi için erkek egemen zihniyet ve sistemi hükmünde tutan siyasi erk, karşı atağa geçerek alt-üst oluşların yaşandığı tarihsel evreyi kadın aleyhine şekillendirmek istemektedir. Dinci, milliyetçi, cinsiyetçi karşı devrim güçleri kadın özgürlüğü karşısında birleşmiştir. Kadın özgürlük mücadelemiz açısından erkek paradigmasının çözülme sürecini yaşadığı bu tarihsel süreç, kadın özgürlüğüne dayalı demokratik, ekolojik paradigmayı inşa etme sürecidir.  Söz konusu gelişmelerin akabinde 2022 yılının 16 Eylül’ünde Jina Emini’nin katledilmesiyle baş gösteren ‘Jin Jiyan Azadî’ eylemselliği ve öncülüğü kısa sürede İran’da rejim değişikliği isteyen halkın toplumsal devrimine dönüştü. İran ve Rojhilat kentlerine yayılan ve süren ayaklanma kadın devrimi olarak varlık kazandı, kısa süre içersinde tüm Kürdistan ve dünyada yankı yaptı. Açığa çıkan irade, ezilen tüm kadınların ve halkların iradesidir. Kürt Kadın Hareketi olarak ilk oluşumundan bu yana ‘Jin Jiyan Azadî’ çizgisine göre şekillenen kırk yıllık birikimimizi, deneyimlerimizi ve emeğimizi mücadeleci tüm kadınların emeğiyle birleştirerek Ortadoğu kadın devrimiyle taçlandırmak temel amacımız.  ‘Jin Jiyan Azadî’ hamlesinin startını da bu amaca hizmet etmek amacıyla verdik. Bir yıl içersinde devrim olur mu diye düşünen ve soranlar olabilir. Yıllar önce özgürlük tohumu ekilmiş Kürdistan’da önemli bir baharlaşmayı yaşamaktayız. Bunu inşa ederek özgür bir toplumsal sisteme geçişi salt ütopya olarak görmeden kazanacağımıza inanalım.  ‘Bi Jin Jiyan Azadî Ber Bi Şoreşa Jinê ve’ hamlesini yürütürken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise tüm gelişmeler ile hamle arasındaki bağı kurabilmeyi başarmaktır. Hiçbir gelişme bir diğerini ötelememeli, öncelikli gündemler iyi tespit edilmeli. Kadınların her şeyi, her gelişmeyi belirleyenin, üretenin, geliştirenin kendileri olduğunu unutmadan, kendi emeğine güçlü sahip çıkmasına ihtiyaç var. Nerede ve nasıl bir çalışma içinde olursak olalım, 2023 mücadele yılı boyunca tüm çalışmaların hamle kapsamında örgütlendirilmesi gerekliliğini unutmayalım. Hamlenin rengini ve özelliğini daha fazla belirgin kılmaya, anlam ve önemini anlaşılır kılmaya yönelik katılıma ve eyleme ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.

Temel hedef Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü

Başlatılan hamlemizin temel hedefi ve amacı Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlama ve hukuksuzluğu, siyasi ahlaksızlığı, vicdansızlığı toplumsal eylemlerle yargılayarak tecrit sistemini ortadan kaldırmaktır. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü kadın özgürlüğüyle kopmaz bir bağlam içerir. Rêber Apo özgür yaşam felsefesini, paradigmasını, iradesini ve özgür yaşamı temsil etmekte. Uluslararası komplo gerçeğiyle hesaplaşmak beş bin yıldır süren ataerkil zihniyetin kapitalist modernite olarak kendisini sistemleştirdiği kadın, toplum, doğa yani insanlık dışı gerçeğiyle hesaplaşmakdır. İmralı sistemi yıkılmadığı sürece kadınların özgürleşeceğini, Türkiye’nin demokratikleşeceğini ve Ortadoğu’ya baharın geleceğini düşünmek hayal kurmak olur. Türkiye’deki anti-demokratik cumhuriyet kurgusu Kürt düşmanlığı üzerinden tesis edilmiş ittihat terakki çizgisine dayanır. Şovenizm, ırkçılık, cinsiyetçilik liberal demokrasi anlayışıyla yumuşatılabilir. Ancak liberal politika ve söylemler bizi yanıltmamalı. Kadın özgürlüğü köklü bir devrim gerektirir. Hele de içinde olduğumuz katı faşizmin yükseldiği bir dönemde buna daha çok ihtiyaç duyulmakta. Demokratik ve özgür bir sürece de ancak soykırım ve faşizmin köklü yenilgisi ile girilebilir. Kürt sorununu atlayarak ya da AKP-MHP faşist rejiminin yaptığı gibi soykırımcı, imhacı, inkarcı, ‘güvenlikçi’ ve özel savaş politikalarıyla Türkiye ve Ortadoğu’da demokratik yönde iyileşmenin olmasını beklemek intihar olur. Faşizmin hüküm sürdüğü Kürdistan ve Türkiye gerçeği bütün Ortadoğu’ya yayılmak isteniyor. Ortadoğu’daki savaş ve şiddeti derinleştiren bir unsur da AKP-MHP iktidarıdır. Doğru olan her günü, her anı Rêber Apo’yu özgürleştirme merkezli mücadeleyi yükseltmektir. Hamlesel mücadelemizi olağanüstü faşizm şartlarında yürütüyoruz. Erdoğan, faşizmin mayasında olan tek adam rejimini halka benimsetmek için her türlü baskıyı ve terörü yapmakta. Hamlemiz aynı zamanda faşizm karşısında direnişi zafere götürmeye, özgür yaşama çağrıdır. Bilinçlenme, inşa, örgütlenme faaliyetini en üst seviyeye çıkararak öz savunma duruşunu ve politik eylemsel süreci kesintisiz sürdürmeyi hedeflemekte. Ve yine hamlemiz, yılın her gününü kadın özgürlük değerleriyle donatarak erkek zihniyetini ve kişiliğini değiştirmeyi öngörmekte. Özgürleşen kadınla, değişen erkekle cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilikle etkili mücadele ederek ulus-devletçi yapılara  karşı özgür yaşamı savunma ve demokratik öz yönetimi gerçekleştirmeye çağrıdır.