Kürt Özgürlük Hareketi’nin kuruluşu ve oluşumu, 1968 dünya devrimci gençlik hareketinin izdüşümünün; Kürdistan ve Türkiye gerçekliğine göre, başta Kürt halkı olmak üzere, halklar, emekçiler, ezilenler, kadınlar ve gençliğin arayışına yanıt olma perspektifi temelinde şekillendi. Dünyada ulusal kurtuluş hareketlerinin zirvede bazı kazanımların altına imza attığı bu dönem; aynı zamanda sol-devrimci mücadelelerin özgürlük, eşitlik, bağımsızlık sloganları etrafında önemli sonuçlar elde ettiği bir süreci ifade ediyordu.
Bu gelişmeler Türkiye’de de yansımasını buluyor; halklar, ezilenler, kadınlar ve emekçiler eşit ve özgür yaşamı hedefleyen kurtuluş mücadeleleri etrafında bir araya geliyordu. Kürt Özgürlük Hareketi de bütün bu gelişmelerden feyz aldı, etkilendi. Özellikle Vietnam ve Afrika deneyimleri en çok incelenen örnekler olarak, devrimci ütopyanın gerçekleşmesinin mümkün olduğuna dair veriler içeriyordu.
Batı orjinli aydınlanmacı çizgi
“PKK’nin inşasına giderken Marksizm’in bilimsel sosyalizm çizgisine sadık olmaya büyük özen gösterdik” tespiti kuruluşun amacını tariflemektedir. “Batı orjinli aydınlanmacı çizgi tüm reel sosyalizm tarihi boyunca egemen olmuştur” tespiti ise diğer sol, sosyalist, özgürlük mücadelesi yürüten hareket-örgütlerden temel ayrışmayı ifade eder.
Ayrışma iktidar, devlet ve kadın özgürlük sorununa yaklaşımda öne çıkar. Öncelikli olarak sosyalizmin temelini özgürlük ve eşitlik oluşturmalıydı. Oysa ‘aydınlanmacı çizgi’, kolektif ve komün yaşamın gerçekleşmesinde, yani komünizme gidişte temel araç olarak devleti görüyordu; yani erkek egemen sistem tekçiliğinin en önemli ve etkili irade kırıcı aracını… Devletin bu karakterinin çözümlenmesi ve eleştirilmesi bir yana devlet-ulus devlet, toplumu iktidara taşımanın ve onu meşrulaştırmanın aracı olarak rol oynadı.
Devleti aşamama ve aynılaşma
Parti devleti’ olma gerçekliği tüm farklılıkları, renkleri yok etti. En başta da kadını ve ezilenleri yok saydı. İktidar üreten erkek egemen sistem, güç ve otoritesini tek ulus ve devlet üzerinden kurumlaştırdı. Altmışlı ve yetmişli yıllarda reel sosyalizm etkisinde gelişen devrimci mücadele ve hareketlerin ezen sınıfın beslendiği batı aydınlanmacılığını ciddi bir eleştiriden geçirmemesi, devlet aygıtının iktidar üreten karakterinden kurtulamamak, kapitalist sistemin bir versiyonu olmaya, en iyi niyetle kapitalizmi aşamamaya götürdü. “Aynı düşünce yapısı, aynı araç ve aynı yöntemler aynı sonuçları doğurur.” Nitekim reel sosyalizm bu durumu en iyi tarif eden gerçeklik olmuştur.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin farkı
Kürt Özgürlük Hareketi ise eleştirisel duruşu ile diğer tüm hareketlerden ayrışan tek örgüt oldu. İktidarı ve hakimiyeti içeren gücün tekçiliği ürettiği; ezilenler adına mücadele edenlerin de bu mekanizmaları aşamadığı noktada benzer sonuçlarla karşılacağını erkenden fark etti. Sosyalizmin demokrasisiz gerçekleşmeyeceğine dair bakış açısı zaman içerisinde ideolojik ve stratejik hattın temellerinden biri haline geldi.
Kadın köleliği ve ezilmişliğinin, hak-emek ve ezilenlerin sorunu çözüldüğünde, deyim yerindeyse ‘devrim sonrasında’ çözülecek bir sorun olmadığını tespit eden Önder Öcalan bu yönüyle diğer sol, sosyalist hareketlerin önderlerinden ayrıştı. “Kadın en eski sömürge, en eski ezilen ulustur” tespiti, batı aydınlanmacı düşünce yapısından ciddi bir fark olarak öne çıktı.
Reel sosyalist tüm örnekler ve sosyalizm mücadelesi yürüten tüm hareketler kadın sorununu genel kurtuluşun bir parçası, eklentisi olarak ele alıyordu. Kürt Özgürlük Hareketi ise kadının içinde olduğu durumu tüm sorunların kaynağı, aynı zamanda tüm çözümlerin temel odağı olarak gördü. Toplumsal özgürlüğün kadın özgürlüğünden geçtiği düşüncesi bir ideolojik hat ve temel strateji halini aldı.
Demokratik sosyalizme en büyük katkı
Kadın sorununun teorik, ideolojik ve stratejik olarak kök hücre olarak tanımlanmasının, demokratik sosyalizme sunulan katkıların en büyüğü olduğunu; felsefi, düşünsel ve paradigmasal bir açılım, derinlik kazandırdığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Ezilenlerin ezileni olarak kadın etrafında örülen özgürlük mücadelesi yol ve yöntemlerin doğru oluşmasına, nihai hedefe ulaşmada kullanılan araçların iktidar ve güç ilişkilerinden arındırılarak kullanılmasına zemin oluşturdu.
Bugün tüm dünya kadınları ve halklar mücadelesinde dikkate alınan Kürt Kadın Özgürlük Hareketi, böylesi bir ideolojik, düşünsel ve stratejik yaklaşımla şekillendi. Esas olarak da Önder Abdullah Öcalan yoldaşın kadın sorununa stratejik yaklaşımı ve katkıları belirleyici oldu; Kürt Özgürlük Hareketi paradigmasını ‘Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü’ olarak tanımladı. Kadının özgürleşme sorunu paradigmanın esasını oluşturan temel argümanlardan biri, hatta en önde gelenidir.
Kadın yaşam ölçülerini yükseltti
Kürt kadının ideolojik, politik, örgütlülük ve eylem anlamında ulaştığı düzey; Kürt toplumsallığında devrim niteliğinde sonuçlar yarattı. Adı, kimliği, dili ve kültürü yasak, sömürü ve soykırım kıskacında tutulan bir halk gerçekliğinde, kadının bu tarihi çıkışı gerçekleştirmesi kolay ve kendiliğinden gerçekleşmedi. Her anı ve adımı, kendisine çizilen tüm sınırları yıkarak, ağır bedeller ödeye ödeye gelişti. Yarattığı sonuçlar da başta Kürt kadınları olmak üzere tüm dünya kadınları adına bir o kadar büyük ve tarihi oldu. Toplumsal zihniyette dönüşüme ve gelişime dayanmayan hiçbir mücadelenin kalıcı olmayacağı açıktır. Kürt toplumunda yaşanan dönüşümün belirleyeni de kadın özgürlük mücadelesi oldu. Kadını zayıf, güç ve iradeden yoksun gören anlayışta ciddi bir kırılma yaşandı. Erkek egemen sistem ve onun tüm aparatları ciddi bir eleştiri sürecine alınarak, ret edilmesi gereken olgular olarak tanımlandı. ‘Xwebûn’ olmayı başarmış; irade kazanmış, mücadele yol ve yöntemlerini geliştiren, örgütlenen, eylemini ortaya koyan, öz savunmasını da mücadelesinin bir parçası, güvencesi olarak geliştiren bir kadın gerçeği ortaya çıkarıldı. Kadın kişiliğinde, direniş ve mücadelesinde ulaşılan düzey, genel toplumsallığın ölçüsü haline geldi. Yaşam ölçülerini yükseltti, toplumsal değişimi, gelişmeyi bu ölçüler belirledi.
Kürt aydınlanması
Tüm bu gelişmeler Kürt toplumunun aydınlanmasında ivme yarattı. Okuyan, araştıran, sorgulayan ve tartışan bir toplum gerçeği yakalandı. Özgür Kürt öğretisi etrafında aydınlanan Kürtler milliyetçiliği, cinsiyetçiliği, dinciliği ve bilimciliği eleştiriye tabi tutar duruma geldi. İnanç ile dincilik; milliyetçilik ile yurtseverlik arasındaki farkı net ortaya koydu. Üzerinde yaşadığı toprakları, halkını, ülkesini sevmeyi, bu uğurda mücadele etmeyi ve tüm renkleri, farklıkları ile ortak yaşama öğretisini temel bir anlayış haline getirdi. İşte bugün demokratik ulus perspektifinin çerçevesini bu paradigmasal yaklaşım çiziyor. Rojava bunun bir örneği olarak somutluk kazanıyor.
Kadın devrimi ete kemiğe büründü
Kadın özgürlükçü yaklaşım, cinsiyetçi ve tüm egemenlik içeren ilişki biçimlerinin aşılması için özgür eş yaşamı, özgür yaşamın temel argümanı ve anlayışı haline getirdi. Henüz istenilen noktada olmasa da “demokratik aile” kavramı Kürt toplumunun gündemindedir. Politik alanda kadının eşit temsil ile etkili katılım düzeyi ve duruşu, erkeği de mücadeleye sevk etmekte ve egemenlikçi anlayışı kısmen de olsa gözden geçirmeye itmektedir. Kadını, erkeği, çocuğu ile tüm toplum devrimci mücadelenin dinamiğidir artık. Özet olarak ifade etmek gerekirse, kadın devrimi denen olgu, Kürt toplumundaki değişim ve dönüşümle ete kemiğe büründü. Demokratik toplum, oluşum süreci içerisindedir ve çok ciddi bir mesafe kaydetmiş durumdadır.
Elli yıllık mücadelenin sonuçları
Kürdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi tarihi, Kürdistan Özgürlük Mücadele tarihi ile aynı paralelde bir gelişme seyri izlemiştir. Kürdistan’ın tümünde, dağlarda, yurt dışında elli yıllık bir mücadele geçmişi varken, etkisinin dünyada hak ettiği biçimde hissedilmesi zaman aldı. Ağır savaş ve soykırım koşullarının etkisi kadar; Kürdistan dağlarında ve Önder Apo’nun eğitim mekanlarındaki düzeyin toplumsallaşmasını, mücadelenin görünürlüğünü önlemeye dönük tecrit ve engelleme çabaları belirleyici oldu. Tüm karşı çabalara rağmen DAİŞ’e karşı Kürt kadınlarının savunma mücadelesi bu zemini açığa çıkardı. Kürt kadınları açısından belki de rutin-alışılagelmiş, yıllardır yürütülen direniş, öz savunma duruş ve tutumu; dünya halkları ve insanlığı için bir şok, mucize niteliğinde büyük bir gelişme anlamına geliyordu. Kürt kadınlarının sadece öz savunma değil; aynı zamanda düşünsel, ideolojik, politik ve felsefi düzeyi bir anda tüm dünyanın gözleri önüne serildi. Sakine Cansız şahsında binlerce ölümsüz kahramanın büyük direnişleriyle öncülük ettiği kadın devrimi, dünya kadınlarıyla buluştu. ‘Jin Jîyan Azadî’ sloganının evrenselleşmesi ve tüm dünyaya bu sloganla yayılan kadın isyanı, Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesi’nin bir sonucu aynı zamanda gelişim diyalektiğinin ifadesidir.
Bir kez daha vurgulamak gerekirse başından itibaren Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Kadın Özgürlük Mücadelesi, böyle bir felsefe etrafında örülmüş ve gelişmiştir. Önder Apo’nun ‘Jin jîyan Azadî’ye yüklediği misyon bir sloganın çok ötesinde, kadın etrafında yeni, özgür ve eşit yaşamı tarif etmektedir. Her adımında devrim niteliğindeki gelişmelerle yol alan, elli yıla varan bu amansız mücadele, bugün ‘Dünya Kadın Konfederalizmi’ tartışmaları ile yeni ufuklara açılıyor.