İslam’a feminist bir bakış: Amina Wadud

- Fidan YILDIRIM
42 views
Wadud, ataerkilliği İslam’a özgü bir olgu olarak ele almıyor; İslam -ataerkillik bağlantısının “İslam’ın kendisine özgü olmadığını, ancak ataerkillik bağlamında tarihsel kökeni olduğunu” savunuyor. İslam feminizminin önde gelen isimlerinden biri olan Amina Wadud, 25 Eylül 1952 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, Maryland-Bethesda’da doğdu. Bir kamu bilimsel araştırma üniversitesi olan Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde İslam Çalışmaları profesörü olarak görev yapmak. Liberal bir tutuma sahip olan Wadud, Kur’an’ın harfiyen yorumlanmasına karşı çıkıyor, kadın ve erkek eşitliğini savunuyor.

Hakim anlayışın aksine, Müslümanlar arasında eşcinsel evliliğe izin verilmesinden yana tutum takınıyor. Amina Wadud, 18 Mart 2005’te, kadın ve erkeklerden oluşan karma bir topluluğa namaz kıldırarak, imametin yalnızca erkeklere özgü kılınmasına karşı çıktı ve kadınların da imamlık yapabileceğini pratikte gösterdi. Bu eylemiyle tartışmaların odağı oldu. Wadud, “Bazıları için İslami feminizmin bir tezat olduğunun” farkında olduğunu ama kendisinin aynı anda hem “inanç yanlısı hem de feminist” olduğunu ifade etmektedir.

Siyahi feminizmden etkilendi

Amina Wadud, Arap, Berberi ve Afrika kökenleri 8. yüzyıla kadar uzanan, ataları Müslüman köle olan bir anne ile Metodist papaz bir babadan dünyaya geldi. 1970-1975 yılları arasında Pensilvanya Üniversitesi’nde eğitim gördü. 1972 yılında, anne tarafından atalarının kökeninden habersiz olarak Müslüman oldu. Bu süreçte, Siyahların gücünün farkına vardı ve İkinci Dalga Feminizm ile tanıştı. Siyahi Feminizmin analizlerine kısmen katıldı. “1972’de İslam bana bir Afrikalı-Amerikalı kadın olarak ezici çifte baskı olgusundan kaçış önerdi” derken Siyahi Müslüman kadınları yüzeysel olarak bir “kaide” üzerinde yükselten Siyahi Müslümanlar Hareketi’ne de çok eleştirel yaklaştı. Wadud 1988 yılında Michigan Üniversitesi’nden Orta Doğu Araştırmaları alanında yüksek lisans derecesini, Arap ve İslam Araştırmaları alanında da doktorasını aldı. Mısır-Kahire’de bulunan Amerikan Üniversitesi’nde Arap Dili, Kahire Üniversitesi’nde Kur’an çalışmaları ve tefsir, El- Ezher Üniversitesi’nde de felsefe okudu. 1980’lerin sonlarında Malezya’daki Müslüman feministlerden oluşan bir grup olan ‘İslam Rahibeleri’ ile tanıştı. Müslüman kadınların hakları için kampanyalar yürüten, Malezya’da ve dünya çapında cinsiyet eşitliğini ve adaleti teşvik eden bu sivil toplum kuruluşu, 1987 yılında Zainah Anwar tarafından kuruldu ve 20 yıl boyunca onun liderliğinde çalışmalarını yürüttü.

Hutbe yöneten ilk kadın

Amina Wadud, Nisan 1994’te Güney Afrika’daki Cape Town Camii’nde (Claremont Camii) giriş vaazını (hutbe) yönetti. Bu görevi yapan ilk kadındı. 18 Mart 2005’te de ABD’de 100’den fazla kadın ve erkeğe Cuma namazını kıldırarak bir ilki gerçekleştirdi. Bu eylemi geleneksel tutumlara ve bakış açısına bir meydan okumaydı ve yeni bir bakış açısının önünü açmayı hedefliyordu. Wadud, 2007 yılında, bir kamu bilimsel araştırma üniversitesi olan Virginia Commonwealth Üniversitesi’ne İslami Çalışmalar Profesörü olarak atandı.

Kişisel olan politiktir

Amina Wadud, esas olarak cinsiyet sorunu ve İslam’da kadın-erkek ilişkileri üzerinde durmakla birlikte, Kur’an araştırmaları ile de ilgilenmektedir. Bu konudaki görüşlerini, “Kur’an ve Kadın: Kutsal Metni Bir Kadının Perspektifinden Yeniden Okumak” adlı bir kitapta ele aldı. Kitap’ta, Kur’an’ın cinsiyetçi olmadığı, aksine cinsiyet eşitliği ilkelerini bünyesinde barındırdığı tezini işlemektedir. Kur’an’daki kesin olarak tarihsel unsurlar ile daha spesifik olarak evrensel olanlar arasında ayrım yapmayı amaçlamaktadır. Wadud, Simone de Beauvoir’ın, ‘”Kadın doğulmaz, kadın olunur’ sözünden esinlenerek, “Kişi Müslüman doğmaz, Müslüman olur” görüşünü savunmaktadır. “Kişisel olanın politik olduğu” fikrine inanan Wadud, Vietnam Savaşı bağlamında 1960-1970’lerde ortaya çıkan, geçmişteki salt sınıf odaklı sol hareketlerin eleştirisi temelinde sosyal, ekonomik, felsefi ve hatta psikolojik sorunlara odaklanan ‘Yeni Sol’ ile aynı çizgide yer almaktadır.

İslam’ın postmodernist yorumu

Amina Wadud, 2006’da yayınladığı son kitabı, “Cinsiyet Cihadının İçinde: İslam’da Kadın Reformu”nda, Kur’an yorumlamalarının yanı sıra, Müslüman bir kadın, beş çocuklu bir anne ve kız kardeş, aktivist ve akademisyen olarak kendi tecrübelerini de ele almaktadır. Fransa’da yayınlanan Libération gazetesine verdiği röportajda şunları ifade etmiştir: “Araştırma yaptım: On dört yüzyıl boyunca kutsal metinlerin kadınca yorumları üzerine tek bir satır bile yazılmamıştı. Ancak Kur’an’da diğer adalet türlerine göre kadınla ilgili, sosyal adaletle ilgili ayetler daha fazladır. Feminizm kavramına gelince, pek çok çağrışımı olduğundan muğlaktır. Ateist Müslüman hareketleri de var ve bu bana çok iyi geliyor. Ama biz kendimizi dini bir perspektife yerleştiririz, insanla çatışmayı değil, tamamlayıcılığı ararız. Ben başörtüsü takıyorum ve bu bir baskı işareti değil, bir tercihtir. Kısacası biz modern Batılılar değil, modern Müslümanlar olmak istiyoruz.” Kendisini bir postmodernist olarak ilan eden Wadud, İslam’ın dünyada yeniden dirilişini, dinamik bir gelecek açmak için geçmişin yeniden tanımlanması olacak olan postmoderniteye katılan bir hareket olarak analiz ediyor. Ona göre, Müslüman dini sürekli bir evrim içindedir. Wadud, “ilerici İslami düşünceyi”, Müslüman dininin dinamik karakterini teşvik ederek bütünlüğünü desteklemenin bir yolu olarak tanımlıyor.

İslam’ın özü ataerkil değil tezi

Amina Wadud, ataerkillik ile İslam arasındaki ilişki konusunda şunları belirtmektedir: “İslam, orijinal ifadesinde oldukça ataerkildir. Kur’an’ın anlatımlarının çağdaş ataerkilliği doğrulayan yönleri vardır. Ancak bu ataerkilliğin İslam’ın evrenselliğinin bir parçası olduğunu düşünmüyorum. Tam tersine İslam’ın kendi döneminin çerçevesine girmesini sağlayan işlevsel bir değişim olduğunu düşünüyorum.” Wadud, ataerkilliği İslam’a özgü bir olgu olarak ele almıyor; İslam -ataerkillik bağlantısının “İslam’ın kendisine özgü olmadığını, ancak ataerkillik bağlamında” tarihsel kökeni olduğunu savunuyor: “Cinsiyet baskısı İslam’a aykırıdır ve insan varoluşunun karmaşıklığının farkında olanların, cinsiyet baskısına veya ırk, sınıf, etnik köken veya cinsel yönelime dayalı diğer baskı biçimlerine meydan okuyan canlı bir gerçeklik yaratma görevi vardır.”

Radikal reform çağrısı

Amina Wadud, “başörtüsünün hiyerarşik olarak tevazu kavramından üstün olmadığını” ve bir değer olarak kabul edilen bu tevazuyu somutlaştırmanın farklı yollarının olabileceğini ilan ederek, başörtüsünün zorunlu kılınmasını reddediyor. Kendisi peçe takmakla birlikte bunu bir ilke olarak ele almıyor ve peçesini kaldırabiliyor da. Wadud, mevcut ve tarihsel durumu temelde ataerkil olmakla eleştirerek, “radikal reform” ve “dinamik bir şeriat kavramı” çağrısında bulunuyor.