– İngiltere, Galler ve İskoçya Jineolojî çalışma deneyimi –
İngiltere’de ilk jineolojî kampı 2019 başlarında ülkenin kuzey kesiminde gerçekleştirildi. Bu kamp Efrîn’in işgali ve Hêlîn Qereçox’un (Anna Campbell) şehadetinden birkaç ay sonra yapıldı.
Kürdistan Özgür Kadın Hareketine ve şehit Anna’ya bu kadar ilham veren mücadeleye olan ilgi büyüktü. Kamp, jineolojî’nin ilkeleri ve bakış açısını, Kadın Hareketi’ni ortaya çıkaran koşulları, gelişim ve deneyimini incelemek için otuzdan fazla kadını bir araya getirdi. Bu çalışmayı gerçekleştirdiğimiz mekanın aynı zamanda İngiltere’de cadı avlarının en yoğun yaşandığı yerlerden biri olduğunu kamp sürecinde öğrendik. Bu bir tesadüf müydü, bilinmez. Belki de cadı avlarının tarihine meydan okumak için yollumuz orayla kesişmişti. Kamp, kolektif geçmiş ve güncel mücadelelerimizle ilgili deneyimlerimizi paylaşıp tartışabileceğimiz, bu konudaki anlayışımızı derinleştirerek ataerkilliğe, kapitalist hegemonyaya, beyaz üstünlüğüne, faşizme ve tüm baskılara karşı direnişimizi derinleştirip güçlendirebileceğimiz ve geleceğe yönelik ağlar kurabileceğimiz bir alandı. Sonrasında ise bazılarımız, Avrupa’daki ilk jineolojî toplantısına katılıp, kendi bölgelerinde farklı şekillerde örgütlenmiş diğer komite üyeleriyle tanışma fırsatı yakaladık. Ve Adalar’da kendi komitelerimizi oluşturmaya karar verdik.
Jineolojî’nin merceğinden yararlanmak
Kuzey Atlantik’teki bu takımadaları oluşturan Adalar’a verilen adlar (örneğin “Büyük Britanya”; İngiltere, İskoçya, Galler veya “Birleşik Krallık”; Büyük Britanya artı Kuzey İrlanda) bu egemenlik tarihlerini de beraberlerinde taşımaktadırlar. Avrupa’daki toplantıya katılan bizler İngiltere ve Galler’dendik. Bu toprakların ortak bir tarihi var, ancak bu tarih aynı zamanda İngiltere’deki egemen sınıfların Gallerliler’e ve Galce dillerine, kültürüne ve kimliğine yönelik baskılarıyla dolu. 2019’daki Brexit (Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması) bağlamında, İskoçya, İngiltere, Kuzey İrlanda ve Galler halklarının kimlik kavramlarını şekillendiren kapitalizm, emperyalizm, sömürgecilik ve ataerkil egemenliğinin en son tezahürüydü. Bu Adalar’daki insanların demokratik tarihini daha iyi anlamak, yüzyıllar ve binyıllar boyunca sözde “İngiliz” kimliklerini inşa eden bu tahakküm güçlerinden kendimizi kurtarmak için jineolojî’nin merceğinden yararlanmak istedik. Jineolojî komitesi ilk olarak İngiltere ve Galler’de kuruldu. İlk 6 ayımızda böyle bir projeye nereden başlayacağımızı bilmiyorduk ancak burada hareketin farklı yapılarında örgütlenen kadınlarla yaptığımız sohbetler sayesinde bu konuları keşfetmeye başladık. Özellikle, demokratik tarihimiz hakkında bize daha fazla bilgi verebilecek olan İngiltere ve Galler mitolojisi ve hikayelerini daha derinden incelemek ilgi çekiciydi. Online bir grup düzenledik ve harekete dahil olan bazı kadınları, Galce dilini canlandırmak ve tanıtmak için Mabinogion’daki mitolojik hikayelerden birini tartışmaya davet ettik. Mabinogion, Galler’de sözlü gelenek yoluyla ilk yazıya geçirildikleri 12. yüzyıla kadar varlığını sürdüren, Hıristiyanlık öncesi/Roma döneminden kalma bir dizi halk hikâyesidir. Bu mitlerin ve hikayelerin bazılarına jineolojîk mercekle eğildik ve kendimize, kadınların toprakla ilgili rolüne yönelik tutumları hakkında bize neler gösterebileceklerini sorduk.
Güçlü bir temel oluşturma ihtiyacı
Ayrıca, parçası olduğumuz farklı grupların, özellikle de kendilerini feminist olarak tanımlayanların veya kadınların ezilmesine karşı mücadele edenlerin toplumsal cinsiyet kavramlarını nasıl anladığını birlikte keşfetmeye başladık. Bu, Avrupa’daki feminist ve queer hareketlerin önemsediği bir konudur ve hem kamusal alanda hem de toplumsal hareketlerde özellikle bölünmelere neden olmuştur. Daha özgürleştirici fikirleri nasıl kullanabileceğimizi bilmek için, insanların kolektif direnişini kırmak için toplumsal cinsiyete ilişkin baskıcı fikirlerin kullanıldığı bağlamı doğru bir şekilde anlamanın önemli olacağını biliyorduk. Jineolojî komitesi olarak burada örgütlenmiş diğer grup veya yapılardan özgün olarak, kadın deneyimine sahip ve/veya kendini kadın olarak tanımlayanlara açık olacağı bir çerçevede çalışmaya başladık. Covid-19 pandemisi başladığında hala oldukça küçük bir örgütlenme grubuyduk. İlk karantina sürecinin ardından Avrupa’daki diğer komitelerle birlikte kadınların durumu ve özellikle kapitalizmin krizinin derinleşmesinin ve ciddiyetinin, kendimizi, hareketlerimizi ve daha geniş anlamda toplumumuzu nasıl etkilediği hakkında tartışmalarımız oldu. Arkadaşlarımıza ve yoldaşlarımıza iletmek için bir anket hazırladık ve gönderdik, ancak bu yöntemin toplumun geniş bir kesimine ulaşmada, derin bir yanıt almada ve analiz etme yeteneğimiz gibi konularda sınırlamalarımızı hızla fark ettik. Kendi araştırmamızı yürütürken güven ve deneyim eksikliği çektik ve kendimiz için daha güçlü bir temel oluşturmamız gerektiğine karar verdik. Ayrıca tartışmalarımızı genişletme ve mevcut çevrelerimizin dışındaki kadınlar ve insanlarla birlikte çalışma ve jineolojî’ye daha fazla insanı dahil etme ihtiyacını da fark ettik.
Kendi bakış açılarımızı geliştirmenin önemi
2020 yazında karantina kısıtlamalarının gevşetilmesi bize, jineolojî hakkında daha fazla bilgi edinmek ve dahil olmak isteyen İngiltere ve Galler’den yirmiden fazla kadın ile yüz yüze görüşmemiz, eğitim düzenlememiz için bir pencere açtı. Zor karantina koşullarında bu şekilde yüz yüze bir araya gelmek inanılmaz derecede besleyici ve cesaret vericiydi. Buluştuk, konuştuk, paylaştık ve birlikte yedik. Bu, aynı zamanda karantina başlamadan önceki bahar aylarında, birçoğumuzun katkısının dahil olduğu Jineolojî Dergisi’nin İngilizce özel baskısının fiziksel kopyalarını insanlara ilk kez verme fırsatını da sağladı. Hafta sonu süren bu eğitim boyunca birkaçımızın, hakikat ve bilgi üretimine ilişkin feminizm ve dekolonizasyon perspektiflerini kucaklayan farklı araştırma yol/yöntemine dahil olduğunu öğrendik. Bu arkadaşların pek çoğu akademik metodolojileri ve epistemolojileri eleştirdiler ve kolektif/feminist araştırma projelerinde deneyim sahibiydiler, bu yüzden bazıları bizimle deneyimlerini paylaşmayı teklif ettiler. Avrupa’daki arkadaşlar ise bize akademi dışında kendi bakış açılarımızı geliştirmenin önemini hatırlatarak, Andrea Wolf Enstitüsü’nde kullanılan ve denenen metodoloji yaklaşımlarını araştırmamız ve kendimizi biraz daha eğitmemiz için teşvik ettiler. Bu nedenle, bu yıl Jineolojî Akademisi’nden arkadaşlarla bu konuları keşfetmek için bir online eğitim programı düzenledik. Birçoğumuz (hepimiz değil) İngiliz, Anglo-Amerikan veya Avrupa eğitim sisteminde uzun yıllara dayanan deneyime sahibiz. Bu nedenle akademik söylem ve pozitivist metodoloji ve felsefeye yöneltilen eleştirileri daha derinden ele almamız gerekliydi, ancak zorluydu da. Birlikte bilgi paylaşmanın, değiş tokuş etmenin, inşa etmenin ve birlikte üretmenin yeni yollarını deneme yolculuğunun henüz başındayız.
Mücadeleler tarihini ortaya çıkartmak
2021’in başından bu yana İskoçya’da kendilerini bir komite olarak örgütleyen kız kardeşlerimizin yanı sıra, çalışmalara katılan İrlandalı yoldaşlarımız da var. Jineolojî İskoçya komitesi eğitime öncelik verdi ve 2021 yazında tüm Adalar için bir Jineolojî Kampı düzenlediler. Demokratik tarihleri ortaya çıkarmak, anlamak ve tanıtmak, farklı kadın gruplarına ve radikal eğitim projelerine ulaşmak ve İskoçya’daki Kürt Kadın Hareketi ile ilişkiler ve diyaloglar geliştirmek için çalışmalara başladılar. İskoçya komitesi ayrıca bağlantılarımızı, dostluklarımızı ve iç yapılarımızı güçlendirmek için Ada komitelerinin toplantılarına da ev sahipliği yapıyor. Stratejimizi ve ortak değerlerimizi geliştirmek, sağlıklı ve güçlü bir devrimci kültür oluşturmak için çabalıyoruz. Devam eden pandemi koşulları, Kürt halkına ve Avrupa’daki Kürt kadın hareketi ile dayanışma içinde olan örgütlenenlere yönelik siyasi baskı ve yönelim sürerken, direnişimizde daha güçlü olabilmemiz için, dünyanın bu köşesinde kadın mücadelesinin tarihlerini ve kimliğini ortaya çıkarmanın ve birleştirmenin yollarını bulmamız çok daha önemli.
İngiltere Jineolojî Komitesi Üyesi