Kadın devrimi etrafında kenetlenmek

- Hêja ZERYA
36 views
15 Ağustos 2021’de askerlerini çeken ABD, Afganistan’ı Taliban’a teslim etti. 27 Kasım 2024’de Halep’e giren HTŞ, 12 günde Suriye’yi ele geçirerek tek kurşun sıkmayan Esad yönetimini devirdi ve 8 Aralık’ta Şam’a yerleşti.

Her iki tarih tesadüfi olmadığı gibi Afganistan’ın Taliban’a teslim edilmesinde olduğu üzere, Suriye’nin HTŞ’ye teslim edilmesi de tesadüfi değil. Kürdistan merkezli yükselen toplumsal özgürlük devriminin aynı topraklarda ikinci kadın devrimi olarak kökleriyle buluşmasını, yeniden kök salmasını engellemeye dönük karşı-devrim hamleleri yapılmaktadır. Sadece çözülen ulus-devlet sistemini değil, kriz ve kaos üreterek varlığını sürdüren devletli-iktidarlı uygarlık sistemini çözülmekten kurtarma girişimleridir.

İki paradigmanın kıran kırana savaşı

Tarihsel çözülme ve tarihsel çözüm gücünü açığa çıkaran temel iki paradigma üzerinden kıran kırana bir savaş yaşanıyor. Toplumsal, ahlaki, ekolojik, tarihsel, kültürel, insani hiçbir değer tanımayarak yerle bir eden, kırımdan, yıkımdan geçiren küresel kar ve sömürü hırsının neler yapabileceğinin tarihi tanıklarıyız.
Halklar ve kadınlar olarak bu tarihi tanıklığın taraf olmakla iç içe örüldüğü ve özgürlük paradigmasıyla yönünü tayin ettiği bir varlık-yokluk zamanındayız. Bu zaman, Kürt ve kadın kırımına kilitlenen iktidar paradigması ile tarihi bir hesaplaşma zamanı. Devletsiz paradigmanın devletsiz çocukları demokratik toplum paradigmasına yol aldırma yarışında öncülüğü kimseye kaptırmamanın onuru ve gururu ile insanlığa yol göstermekte. Bu yüzden bu yolun kurucu adımlarının atıldığı “27 Kasım Diriliş Tarihi” ile öz savunma bilinci ve gücünün geliştirildiği “15 Ağustos Kurtuluş Tarihi”ni hedefleyen karşı-devrim hamleleri devreye sokuldu. Kürt’ü özgür Kürt yapan, kadını özgür kadın yapan yarım yüzyıllık diriliş ve kurtuluş savaşının, örgütlülüğünün, ideoloji, yaşam ve kişiliğinin, Rêber Apo’nun hedeflenmesi bununla ilgilidir. “Diriliş tamamlandı sıra kurtuluşta” diyen diriliş ve kurtuluş paradigmasına karşı kölelik ve egemenlik paradigması yeniden hakim kılınmak isteniyor.

Dünyayı etkileyen jinerji

HTŞ, IŞİD, Taliban, El Kaide geleneğinin aynı kaynaktan beslendiği kanıtlı ve genel kabul gören bir görüştür. Taliban’ın adım adım Afganistan’da geliştirdiği, yasalaştırdığı kadın, özgürlük ve toplum karşıtlığı HTŞ eliyle Alevi, Hıristiyan, kadın düşmanlığı, kırımı, katliamı ve tecavüzü olarak Suriye halkları ve kadınlarına dayatılmakta. En son Afganistan’da yayın yapan tek kadın radyosu da kapatıldı. Yavaş yavaş okuldan, sokaktan, işten el çektirilen kadının pencereden bakması yasaklandı, sesi, gülüşü engellendi. Sesi, soluğu kesilerek dört duvar zindanına hapsedildi. Kürdistan özgürlük mücadelesinin ve kadın özgürlük devriminin Rojava’dan başlayarak başta Suriye olmak üzere bir Ortadoğu devrimine dönüşme potansiyeli çok güçlü. Bu potansiyel Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi olarak pratikleşti. Ortadoğu devrimi için de harekete geçirici enerji niteliği taşımakta, tüm dünya insanlığını, kadınlığını tetiklemektedir. Özgürlük umudu, yaşam umudu canlanmakta, harekete geçmekte ve Jin Jîyan Azadî devrim sürecinde olduğu gibi tüm dünyayı tetikleyen jinerjiyi, sinerjiyi açığa çıkarmaktadır.

Çeteciliğin devlet yüzüyle meşrulaştırılması

HTŞ, tıpkı Taliban gibi bu jinerji ve sinerjinin önünü alma, etkisizleştirme projesidir. Uzun ömürlü olmayabilir, ama çeteleşen devlet, devletleşen çete gerçeği ile kadınlara ve halklara kan kusturmanın, intikam almanın, gurur ve onurunu kırmanın her türlü kirine bulaşmış bir tarih çöplüğü gibidir. Bu yüzden iktidar ilanının ardından çeteciliği meşrulaştırma, açık devlet yüzüne dönüştürerek aklama, “terörizmden-teröristlikten düşürme” ile de uluslararası destek planı devreye konmuştur. İlk günden itibaren HTŞ lideri Ebu Muhammed Golani-Ahmet el Şara demokratik özerk yönetim modeline karşı “İdlib modeli”ni uygulayacağını duyurdu.
Bu model Alevi ve Hıristiyan halkların katliamı ve dökülen kanı ‘eşliği’nde gündeme getirildi. Sokaklarda kadınlara başlarını kapama, giyim-kuşam anonsları, bildiri ve duyurularının duvarlara asılması eşliğinde işlenmeye başlandı. Kadın bakan ağzından kadının siyaset yapamayacağı, evine dönmesi ve erkeğe, aileye, çocuğa hizmetle yükümlü olduğu hükmü duyuruldu. Ardından “geçici hükümet” ve “geçici cumhurbaşkanı” ilanı ile devletleşen çete kurumu binyılların kir-kan-kırım-tecavüzünü erkek ordusundan oluşan bir “Zafer Konferansı” olarak sundu. Yanıbaşında kadın ordulaşması, partileşmesi, kadın konfederalizmi ile kadın örgütlenmesi, eylem, etkinliği, konferans, yürüyüş ve sistemine aşina olmuş zihin, beyin ve yüreklerin karşısına tarihsel kir ve kinini kuşanmış bir katliam, taciz ve tecavüzcü erkek ordusu çıkarıldı.

Bu tablodan ne çıkar?

Hiçbir ‘meşruiyet’i oluşmamışken tarihi direnişçi bir kişilik olan, Ortadoğu, insanlık ve kadın tarihine mal olan Zenubya ismi okul kitaplarından çıkarıldı. Farklı inanç ve kültürler üzerine bir çizik çekilerek tarih sayfalarından silen kelime oyunları devreye sokuldu. Sokaklarda terör ve katliam sürdürülürken adına geçici denilerek halkların, kadınların, farklı inanç ve kültürlerin zihinlerinde, yaşam ve kişiliklerinde silinmeyecek izler bırakan bir şiddet iktidarı kuruldu. Sömürgeci karakterli bir düşmanlık sistemi, işgalcinin hiçbir değer tanımayan, ezen geçen gözü kara saldırganlığı estirildi. Ardından İdlib’de sokak ortasında kadınları katleden kişi adalet bakanı yapıldı. 2019’da Serekanî savaşı sırasında katledilen Hevrin Helef’in katili gibi birçok çete başı ödüllendirildi; sorumlu kişiler, bakanlar, generaller olarak iktidar masası etrafındaki yerini aldı. Şimdi bu tablodan ne çıkar? Kürtlere dokunmayacakları sözünü arada bir dil altından söyleseler de bunca Arap, Süryani, Alevi, Hıristiyan, kadın katliamı yapanlar Kürtlere ne yapmaz? SMO (TC’nin birebir eğitip örgütlediği Suriye Milli Ordusu) HTŞ’ye katılarak katliam ve işgali meşrulaştırmış durumda. Halep’ten yukarıya Minbic, Tişrin, Qereqozax, Sirin, Kobanê, Eyn İsa, Til Temir hattında savaş cephesi olarak katliam günlük olarak devam ediyor. Savaşı yürüten SMO toplama çeteleri yenilgiye uğradıkça TC ordusu devreye girmekte tekniği, askeri ile savaşı birebir sürdürmektedir. Birbirinden kopmuş, ayrılmış dense de bir çete kardeşliği, ortaklığı geçmişi güçlü ve yabana atılmayacak iktidar-maddi çıkar ağları, bağları ile birbirine bağlıdır. Bu yüzden şimdiden Şam, Halep hattından başlayarak cirit atan, örgütlenen MİT ve Türk istihbarat, özel savaş ağlarını, ilişkilerini önemsemek gerekiyor. Üst düzey Şam ziyaretleri ve en son Golani’nin Erdoğan’ı ziyareti ile karşılıklı bir aklama ve kader ortaklığı çizilmek isteniyor.

Halklar ve kadınlar cephesini sıkı tutmak

Bu çete-devlet ittifakına karşı halklar ve kadınlar cephesini sıkı tutmak, özellikle her alanda örgütlülüğünü güçlendirerek öz savunma gücünü devrimci halk savaşı temelinde geliştirmek tarihi bir sorumluluk oluyor. Kadın, inanç, kültür ve halk inkarına, kırımına dayanan her türlü politikaya karşı durmak varlık-yokluk gerekçesi olarak belirginleşmiş durumda. Kadın özgürlük paradigması, kadın devrimine karşı erkek-devlet paradigması ve karşı-devrimi devrededir. Bu hegemonik güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında iktidarcı İslam’ı sonuna kadar inançlar, halklar ve kadınlar karşısında kullanma ve işe yaramaz hale geldiğinde de tarihin çöp sepetine atma projesidir. Ömrünü halkların ve kadınların direnişi belirleyecektir. İktidarcı İslam’ı devletleşen çeteler eliyle cinsiyetçi, milliyetçi, dinci gerici siyasetin ana malzemesi olarak kullanmaya devam edecekler. Afganistan gerçeği ortada. Yüzyıla yakın bir politika olarak Türkiye’den Tunus’a, Afganistan’dan Filistin’e, Lübnan’a, Mısır’a, İran’a çizilen Şii Hilal’i de Yeşil Kuşak hattı da hem ilişki hem çelişki içinde aynı iktidarcı, devletçi, hegemonik zihniyet ve sistemden beslenmektedir.
Bu hat kadın devrimi hattına karşı geliştirilen bir hattır. Kırılgan ve hassas bir hattır. Tarihi ve toplumsal kökleri güçlü, tarih boyunca devletli uygarlık ve egemenlik saldırılarına karşı direngenliğini kaybetmemiş bir hattır. Birinci kadın devrimi olan neolitik devrimin, toplumsal ve kültürel değerlerinin birikme ve yayılma hattıdır. Cinsiyetçi ve dinci politikaların çete-devlet sistemiyle bu düzeyde iç içe geçmesi, kadın ve toplum kırım saldırılarının sistematik karşı-devrim karakterine dönüşmesi bu tarihsel gerçeklikten kaynaklıdır. Bu sistematik karşı-devrim saldırılarına karşı sistematik ve stratejik savunma, örgütlenme, direnme ve kadın devrimini inşa ve yayma zamanıdır. Demokratik ulusun şekillendirdiği ortak zihniyet ve kültürü özümseyerek farklılıklarını zenginliğe, ortak ruh ve örgütlülüğe, demokratik, ekolojik toplum gücüne, kolektivizmine dönüştürmeye hız verme zamanıdır; bu tarihsel zamanı ve fırsatı kaçırma lüksümüz yok.

Tehlikenin büyüklüğü henüz aşılmadı

Kuzey ve Doğu Suriye’de kadın özgürlük çizgisi ve sistemi toplumsal özgürlüklerin, halkların kazanımlarının temeli ve garantisidir. Kadın özgürlük devrimi ve sistemi olmadan demokratik bir toplumdan, demokratik bir Suriye’den, Ortadoğu’dan ve dünyadan bahsetmek mümkün değildir. Bu yüzden kadın katliamlarını ve tecavüzünü meşrulaştıran “İdlib modeli” karşısına “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim Modeli”ni çıkarmak 3. Dünya Savaşı’nda üçüncü büyük cinsel kırılmayı kadın lehine gerçekleştirmek anlamına gelir. Bu da kadın devrimi, kadın yüzyılı ve kadın özgürlük paradigmasını özgür eş yaşam gücüne dönüştürerek kadın aleyhine gelişen iki büyük cinsel kırılmadan tarihi intikamımızı almak demektir. Karanlığa gömülmek istenen, kapatılmak istenen kadın gerçeğini aşarak tarih yapan, tarih yazan özgür öznelere dönüşmek demektir. Yaşamı, günü ve geleceği hakkında, emeği ve bedeni hakkında söz ve karar sahibi olmak, mülkiyet ilişkilerini aşarak özgür kadın ve erkek ilişkilerinin öz kaynağına dönüşmektir. Bunun belli adımları atılmakla birlikte tehlikenin büyüklüğü aşılmamıştır. Yarım yüzyıllık Kürdistan özgürlük mücadelemiz, 13 yıllık Kuzey ve Doğu Suriye kadın devrimi deneyiminden güç alarak tarihsel ve toplumsal bilinci derinleştirme, öz örgütlülüğü ve öz savunmayı geliştirme, demokratik toplum inşasını kesintisiz sürdürmek gerekmektedir. Demokratik kadın ittifakını geliştirerek farklı halkların kadınları ile ortak mücadele alanlarını çoğaltarak kadın devrimi etrafında kenetlenmek kadın özgürlük cephesini genişletecektir. Dünya demokratik kadın konfederalizmi özgürlük cephesini geliştirme, yayma iddia, ısrar ve örgütlülüğü olarak anlam ve yaşam bulacaktır.