Dünya giderek sağa kayarken, egemen güçler varlıklarını savaş, ırkçılık, sömürü ve kırımla devam ettirmeye çalışıyor. Buna karşılık kadın iradesi ve gücü dünyada erkek devlet sistemlere, erilliğe ve kapitalist moderniteye, şiddete karşı var gücüyle mücadele ediyor. Bu mücadelede bütün kadınlar birbirine dokunarak, yaşamı güzelleştirme, özgür bir toplum yaratma hedefiyle kıtaları aşan Jin Jiyan Azadî felsefesinde buluşuyor.
Dört parça Kürdistan’da egemen devletler özellikle toplumda değişim ve dönüşüm sağlayan Kürt Kadın Hareketi’ni ve onun öncülerini hedef alıyor. Bu saldırılara karşı verilen mücadelede Saralar’dan Sevêler’e, Nagihanlar’dan Gülistan ve Hêrolar’a varan çok ağır bedeller ödendi. Ödenen bu bedeller, mücadeleye inanan ve bunun ruhunu taşıyan kadın iradesini çığ gibi büyütüyor. Kadın mücadelesinin kendi öz savunmasıyla öz yönetim anlayışına büyük bir güç ve donanım kazandırıyor.
Kürt Kadın Hareketi’nin bu donanım, güç ve Jin Jiyan Azadî felsefesiyle yürüttüğü mücadele dünyada kadın hareketlerine rehber oluyor; örgütlenme ve mücadeleyi yürütme biçimiyle, kadın varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.
Geçirdiğimiz 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde de kadınlar tüm dünyada dinci, muhafazakâr, anti demokratik, eril sistemlere karşı ses yükseltti. Kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı, tecrit, kayyum şiddeti, irade gaspına karşı mücadeleyi haykırdı. Jin Jiyan Azadî felsefesiyle kadınların özgürlüğünün yolunu belirleyen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için “özgürlük”, halklar için “onurlu barış” talep etti. Çünkü kadının özgürleşmesi toplumun da özgürleşmesi demektir. Kadın mücadelesi, erkek egemen sisteme, devletlere, eril zihniyetin aklına, tahakkümüne ve kadınları köleleştiren, gelenekselleştiren sömürü sistemine karşı yürüttüğü bir mücadele gerçeğidir. O sistemlerde kadınlar tüm duvarları yıkar, kendi dilini kurar, kendi yolunu bulur ve kendi örgütlenmesini sağlayarak kendi devrimini yaratır.
Kayyum, irade kırma aracı olarak devrede
Diğer yandan yükselen kadın direnişine karşı, Türkiye’de AKP-MHP iktidarı kadın mücadelesiyle bir ivme kazandırılan Eş Başkanlığı kayyumlar yoluyla hedefine koyuyor. Kayyum, iktidarın kadın düşmanlığı ve Kürt düşmanlığı üzerinden rejimin yok etme, sindirme, iradeyi kırma politikasının aracı olarak devreye giriyor. Siyaset yürüten kadın Eşbaşkanlar hedef gösterip kriminalize edilmeye çalışılıyor. Ancak iktidarın “kutsal aile” kavramı üzerinden toplumu şekillendirmeye çalıştığı sistem, kadın mücadelesi karşısında ahlaki ve politik olarak çöküyor ve tıkanıyor.
Gelişen bu süreci kayyumlara karşı direnişin sürdüğü Êlih Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük ile konuştuk.
Êlih’te yürütülen özel savaş politikalarıyla; bir yandan Hizbullah’ın desteklendiği, diğer yandan Hüda Par üzerinden dinci saiklerle kadınların muhafazakâr bir yapıya dönüştürülmeye çalışılması, fuhuş ve uyuşturucunun devreye konulması ile doğrudan kadın iradesi ve Eşbaşkanlık mı hedef alınıyor? Kayyum gaspında Êlih’in hedeflenmesinin özel bir nedeni var mı?
Êlih’in hedef alınmasının birçok sebebi var. Demokratik yerel yönetimler olarak bizim ilk kazandığımız yerdir. Edip Solmaz’ın katledilmesi, halk iradesinin yok edilmek istenmesi, aslında devlet işbirliği ile burada bir anlayışın inşa edilmesiydi. Bu hedef halen güncelliğini koruyor. Halkın iradesini kırıp kendi yaratmak istedikleri toplumu hortlatmak istiyorlar. Bu çabalar geçmişten günümüze kadar devam ediyor.
Kürtlerin iradesi geçmiş dönemden bugüne yok sayılmak istendi. Baskı, şiddet ve antidemokratik uygulamalarla seçimler sekteye uğratılmak istendi. Bugün olan şey nedir?
31 Mart’ta normal bir seçim süreci geçirmedik. Êlih, bütün özel savaş politikalarının merkezi haline getirildi. Burada bizim şahsımızda kadın iradesini yok etmek istediler, bizi parti olarak da ayrıştırmaya çalıştılar. Burada kadınların bir kenti yönetemeyeceğini, kadınların sadece dört duvar arasında, evin içinde olup erkeğe hizmet edebileceği ya da erkeğin yanındaki kişi olarak bir kadın profili yaratmak istediler. 31 Mart seçim sürecinde bunu yaparken, medyadan tutalım da kentin en işlek yerlerinin kullanılmasına kadar bütün olanakları kullandılar. Bize karşı ise ciddi tecrit söz konusuydu. Seçim çalışmalarımızı sabote ederek hiçbir alanı kullanmamıza izin vermediler. Bütün bunlarla, kadın şahsında partimizin başarısız kılınması hedefleniyordu.
Biz karanlık döneme geri dönmeyeceğiz. Êlih, ’90’lı yılların ve 2000’lerin başında kadın intiharları ve kadına şiddet ile anılan bir kent… Onlar tekrar bizi o noktaya çekmeye çalışıyorlar ama bizler, Kürt özgürlük mücadelesi sayesinde kadın özgürlüğünün önemini; bunun aslında toplumun özgürlüğü olduğunu bilen bir yerdeyiz ve bilen bir kentiz. Aynı zamanda Jin Jiyan Azadî felsefesinin topluma nasıl öncülük edebileceğini pratikte görmüş bir halkız.
31 Mart seçimlerinde Êlih halkı Türkiye’nin en yüksek oy oranıyla belediyesini seçti ve yaratılmak istenen kadın iradesini kırmak isteyen politikalara karşı çok güçlü bir cevap verdi. Rejimi korkutan da bu irade mi?
Kürt halkı, “Ben, Jin Jiyan Azadî felsefesinin arkasındayım, bu felsefe benim öncümdür” dedi. Bu kadar muazzam bir sonuç karşısında, elbette kenti ve toplumu karanlığa sürüklemek isteyen, kadınları çözümsüz bir ortama mahkûm etmek isteyen bu güçler hedeflerine ulaşmak için saldırılarına devam edeceklerdi. Êlih’in kayyum atanan şehirlerin başında gelmesinin bir sebebi de bu seçim süreci. Hatta öncesinde Süleyman Soylu, “bizim attığımız adımlar, on yıl sonra sonucunu görecektir” diye bir açıklama yapmıştı. Tam da bu hedeflerine ulaşmak için seçimde kazanamadıklarını ve başaramadıklarını kayyumlar atayarak yapmak istiyorlar. Kayyum atamaları aynı zamanda kadınları çözümsüz bırakma mekanizmalarıdır. Kadınların sorunlarını çözen, kadınların dört duvar arasından çıkmasına vesile olan kurumların kapatılmasıdır. Batman’ın özel olarak seçilmesi biraz da bundandır. Bizim Eşbaşkanlık sistemimiz var, ona yönelik bir saldırı bu. Batman 1955’ten bu yana belediyesi olan bir kent. İlk defa resmi anlamda bir kadın, belediye eşbaşkanı olarak seçiliyor. Kadın iradesiyle kentteki hava değişti… Biz alanlardayız; çocukların, gençlerin, kadınların muazzam bir ilgisi var. Çünkü kendinden görüyor, daha rahat ilişki kuruyorlar. Etrafında bir erkek ordusu yok, etrafında silahlı insanlar yok. Bu kadınlara ve çocuklara da bir güvendir. Bu yüzden kadınlar onların hedefi oldu ve kadınlara, “biz sizin bu kentlerde rahat rahat yürümenize izin vermeyeceğiz, kendinizi güvende hissetmenize izin vermeyeceğiz” mesajı verilmek istendi. Batman’ın seçilmesi bunlardan kaynaklı diyebiliriz.
Kayyumların atanmasından sonra sokaklarda maskeli kişiler ’90’ları aratmayacak bir saldırıda bulundular, gözler önünde gazetecileri yerde sürükleyerek gözaltına almaya çalıştılar. Kimdi onlar? Nasıl bir şiddet uyguladılar?
Kaçırma yöntemlerinde kimliklerini açığa çıkarmıyorlar. Zaten kentin birçok yerinde, özelikle direnişin olduğu meydanlarda ve etrafında, sivil kıyafetlerle, başlarında bir şapka, yüzlerinde cerrahi maskeyle halkın içerisinde sinsice dolaşıyorlar. Gözüne kestirdiklerini ve özellikle de bütün bu şiddeti açığa çıkaran ve görünür kılan özgür basın çalışanlarını korsanvari yöntemlerle kaçırmaya çalışıyorlar ve şiddet uyguluyorlar. Sokak aralarında görüntü çekilmeyeceğini anladıkları yerde bu yöntemi kullanıyorlar ve hep kullandılar. Resmi bir gözaltı kararı olmamasına rağmen insanları bu şekilde tehditle ve şiddet uygulayarak götürüyorlar. Amaçlarının hem ajanlık dayatması hem de gençleri korkutma olduğunu söyleyebiliriz. Tabii sonrasında milletvekili arkadaşlarımızın ısrarla sorması üzerine İçişleri Bakanlığı bunların kendi çalışanları ve polis olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bu kadar üzerinde durulmasaydı üstü örtülecekti. Belki de daha kötü bir tablo ile karşı karşıya kalacaktık.
Kayyum gaspı ve yöneltilen saldırılara karşı bundan sonra Êlih halkı ve kadınlar olarak nasıl bir yol ve yöntem belirleyeceksiniz?
Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesi için bu mücadele ve direnişi sürdüreceğiz. Kadın iradesine karşı olanlara, kadın kazanımlarını sekteye uğratmaya çalışanlara, kadın kazanımlarına müdahale edenlere karşı direneceğiz. Bütün bu saldırılara karşı kadınlar çok daha güçlü.
Kadınlar her alanda etrafını örüyor, örgütlüyor ve örgütlemeye de devam edecek. Bütün bu saldırılar, kayyumun atanması biz kadınların mücadele gerekçesidir. Bundan yılmadan, yan yana durarak, mücadeleyi büyüterek, şiddete, erkek devlet aklına, yürütülen savaş politikalarına, tecride karşı kendi öz savunmamızı oluşturarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Mücadelemizi birbirimize daha iyi anlatacağız. Kendi yolumuzun taşlarını döşemeye devam edeceğiz.