Kürdistan: Görülmeyen, duyulmayan yangın

Orman yangınları sırasında ellerinde bidonla orman yakan “terörist” avına çıktı insanlar. Yangından daha hızlı yayıldı Kürtler’e ihale edilen yangınlar. Yangın söndürme uçakları yerine eli silahlı adamlar Kürt bulmaya gitti ormana. Yangının önüne geçen bir ırkçılık hezeyanı gördük kameraların önünde.

- Güler YILDIZ
199 views
Denizde balık bitmez sandılar. Denizde balık da biter, su da biter.
Bakmazsan, su gibi harcarsan toprak da biter, hava da biter.
Dünyada sersebil harcarsan bitmeyecek şey yok.
Dünyada her şey biter. Akıl bitince dünyada her şey biter. *

“Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2021 Araştırması” toplumda, “İklim Krizinin insan faaliyetlerinin sonucu olduğunu” düşünenlerin oranının %75’e ulaştığını ortaya koydu. 2022’de devlet-şirketleriyle gerçekleştirilen kıyım arttığına göre bu farkındalığın yüzde yüze ulaşmış olduğunu varsayıyoruz. Öyle ya, 4 enerji hammaddesi (asfaltit, linyit, taşkömürü ve uranyum), 13 metalik maden (altın demir, gümüş, bakır vs) ve 34 endüstriyel hammadde (asbest, fosfat, kuvars, kükürt, mermer vb) aranıyor dört bir yandan. Özellikle Kürdistan’da enerji hammaddeleri arıyorlar. Hem de pervasızca… Maden Tetkik Arama denilen kıyım şebekesinin haritaları Türkiye ve Kürdistan’da el koymadık bir alan bırakılmadığını gösteriyor. Demek ki mesele sadece bir bölgenin değil tüm coğrafyanın asli meselesi. O nedenle halkın iklim krizinin insani faaliyetlerden kaynaklandığı inancı pekişmiş durumda. Ekoloji mücadelesi teorisi ile ilgilenenler yıkıcı insani faaliyetin ne olduğunu elbette biliyorlar. Ama toprağı gasp edilmiş, tarlasına izinsiz sondaj kuyuları açılmış olan köylülerin büyük ve dağınık resmi görmeleri çok daha kolay.

Karınca kolonisinin toprağa katkısını bilmek
Onlar, toprakla kurdukları bağı geleneksel kodlarla asırlardır sürdürüyor. Yakınlarında bir yerde yuvalanmış karınca kolonisinin dağıtılmasının toprağındaki ürünün kalitesini nasıl etkilediğini yüzlerce yıllık gözlem ve bilgisiyle yorumlayabilir size. Rüzgar Enerji Santralleri (RES) nedeniyle rotalarını değiştiren göçmen kuşların yokluğunda doğadaki dönüşüm halkasının koptuğunu bilir. Ormansızlaşmanın hem selleri ve erozyonu hem de kuraklığı doğurduğunu bilir. Yerin altı üstüne getirildiğinde maden ocaklarıyla, toparlanmasının onlarca yılı bulduğunu bilir… Ne de olsa kurdun ve kuşun hakkını gözetmeyi esas almıştır hayatında…

Irkçıdan ekolojist olmaz
Ama bir şey var ki ekmekten, hayatta kalmaktan çok daha elzem: Politik sempatizanlık ve ırkçılık! Ekolojistin ırkçısı mı olur? Hayatı, bir bütün olarak kavrayan, kurdun kuşun hakkını gözetenler,  nasıl oluyor da bu kadar çabuk gaza gelip frenliyor emeğini, gayretini ve nasıl oluyor da görmezden geliyor başkalarının emeğini ve gayretini? Düşünün, talancı şirket köylünün arazisini gasp etmiş, fidelerinin üzerinden iş makineleri geçmiş halk nöbete başlamış. Şirketten biri gelip “tamam protestonuzu yapın ama teröristleri yaklaştırmayın” dediğinde ikincisini vahiy bilip, kendi köylerinde, birbirlerine karşı Türk bayraklarını sallaya sallaya yürüyemeye başlıyorlar… Orman yangınları sırasında ellerinde bidonla orman yakan “terörist” avına çıktı insanlar bu nedenle. Yangından daha hızlı yayıldı Kürtler’e ihale edilen yangınlar. Yangın söndürme uçakları yerine eli silahlı adamlar Kürt bulmaya gitti ormana. Yangının önüne geçen bir ırkçılık hezeyanı gördük kameraların önünde. Vatan dediği toprağın her karışı şirketlere ve yabancı sermayeye satılmış ama mühim değil yeter ki Kürtler, Suriyeliler yanaşmasındı yanlarına….

Sömürgeciliği anlamalı, anlatmalıyız
Ekoloji mücadelesinin amasız/fakatsız bir mücadele olduğu bilincinin eksikliğindendi tüm bunlar.
İki yakanın bir araya getirilmesi çabası sözle değil eylemle kurulmalıdır bu nedenle.
Yazarın “akıl bitince dünyada her şey biter” dediği yerdi burası tam da. Diğerini herkes söylüyor zaten:
“Bu suya HES yaparlarsa balıklar ölür, topraklar kurur”.
“Bu dağlara maden ocağı kurulursa orman ölür, hava ölür”
“Ölürüz de vermeyiz derelerimizi”.
Sömürgeciliğin ne menem bir şey olduğunu dönüp dönüp anlatmaktan başka yol yok artık.
Sömürge madenciliğinin bir çarpıcı örnekten ziyade tek başına sömürgecilik politikasının bir aracı olduğu anlatılamadı ya da anlaşılamadı şimdiye dek.

Kürdistan Greenpeace’in bile alanına girmiyor!
İklim krizinin etkileri giderek güçlenirken, mücadele konusunda toplumsal birliktelik azalıyor, diyorlar. O toplumsal birliği sağlayacak aracı örgütlerin Kürdistan algısı devlet dersinde ezbere çektiklerinden ibaretti çünkü, gördük: Greenpeace’in “alanımıza girmiyor” dediği Kürdistan için Manisalı kadınlar ne desindi?
Son söz niyetine bir kitaba ve yazarına gönderme yapayım; Polen Ekoloji Kitaplığı “Halkın Yeşil Yeni Düzeni” adlı bir kitap yayınladı bu sene. Kitabın yazarı Tunuslu Max Ajl. Yazar kitabının Türkçe çevirisi için kaleme aldığı yazıda ekoloji mücadelesi ile ilgili “ne yapmalı” sorusuna cevaben şöyle diyordu: “Türkiye’deki Kürt mücadelesi ekolojinin dışında görülemez. Daha ziyade ekolojik krizin ancak ulusal baskı ve ulusal mücadele sorunlarının, kültürel kendi kaderini tayin etme biçimini alıp almadığına bağlı olarak ele alınabileceği anlamına gelir.” Ekoloji örgütlerinin bu mücadele alanında ilk yapmaları gereken Kürdistan’daki kıyımın sebebini neden olumladıklarının eleştirisini vermeleri… ‘Ama’sız ve ‘fakat’sız.

*Yaşar Kemal-Bir Bulut Kaynıyor