Yanan ateşimizi çalamazsınız

Faşist AKP-MHP zihniyetinin kirli savaş politikalarının en çok genç kadınlar üzerindeki etkisinden bahsetmek lazım. Genç kadınlar, üzerinde üniforması belinde silahı olan alçaklar tarafından önce duygusal bir bağ kurularak istismar ediliyor sonrasında fuhuşa zorlanıyor.

- Zeynep Ayten
180 views

“Sevgi mahşeri bir olaydır, toplumun huzurunda olmalıdır.”

Özel savaş politikaları toplum kırımı hedefleyen, özünde toplumun ruhsal ölümünü amaç edinen bir savaş türüdür. Özel savaş diğer tüm savaş çeşitlerini aşar. İçinde her türlü savaşı barındırır. Özel savaş yöntemleri içerisinde en fazla kullanılan argüman ise insan psikolojisi ile uğraşma, insanı etkileme ve yönlendirmedir.

Toplumsal bağları parçalamayı hedefleyen özel savaş rejimi bunu en çok film-dizi, giyim-kuşam yoluyla yapar. Kürt toplumuna yönelik göçertme planıyla Kürdistan’ı insansızlaştırmayı, taciz, tecavüz, katletme ve çalmayla ahlaki dejenerasyonu gerçekleştirerek, özellikle gençlik ve kadın üzerinden yurtsever aileleri parçalamayı, özgürlük hareketinden uzaklaştırmayı hedeflemekte.

Dizilerdeki ağlak kadın imajı
Özel savaşın topluma etkisi en çok medya üzerinden olmaktadır. Hemen hemen tüm kanallarda gösterilen diziler ve filmler eril bir gözle çekilmekte eril bir zihniyetle oluşturulmaktadır. Bu dizilerdeki oyuncuların çoğunun “bebek yüzlü” olması tesadüfe yer vermemektedir. Boylu poslu, ‘yakışıklı’, zengin ve güçlü erkeklerin peşinden sürekli koşan kadınların aşk hikayeleri de her defasında tesadüf değildir. Bu hikayeler senaryolar özellikle bir nesli yetiştiren kadınlar için yazılarak algılarını değiştirmekte ve özlerinden koparmaktadır. Özünden koparılan kadın beraberinde özünden koparılan toplumu getirir.

Üniformalı alçaklık
AKP-MHP rejimi Kürt toplumuna yönelik Çökertme Planı’nı artık Kürdistan’a gönderdiği bebek yüzlü polisler, subaylar ve uzman çavuşlar ile devam ettirmektedir. Faşist AKP-MHP zihniyetinin kirli savaş politikalarının en çok genç kadınlar üzerindeki etkisinden bahsetmek lazım. Genç kadınlar, üzerinde üniforması belinde silahı olan alçaklar tarafından önce duygusal bir bağ kurularak istismar ediliyor sonrasında fuhuşa zorlanıyor. Yapılan pislikler üniforma arkasına saklanıyor. AKP-MHP faşist iktidarının cezasızlık politikalarıyla adeta ödüllendiriliyorlar. Yakın zamanda karşımıza çıkan İpek Er davası da faşist zihniyetin kadınlarımız üzerinde tahakküm kurma şeklini sinsi bir şekilde ve bunu sözde rıza adı altında normalleştirmeye çalıştığını görüyoruz. İpek Er, Musa Orhan tarafından zorla günlerce tutulmuş tecavüze uğramış ve geride bir mektup bırakarak intihar etmişti. “Bana bişey olmaz diyen” Musa Orhan ve onun gibilerinin bu cesareti nereden aldıklarını şu an elini kolunu sallayarak gezmesinden iyi biliyoruz.

AKP-MHP zihniyeti = fuhuş, tecavüz ve katliam
Bir diğer özel savaşı ise Kürdistan’a yerleştirilen özel tipli erkekler ile genç kadınlar duygusal ilişkiye iterek yapıyor ve istedikleri yapılmadığı müddet aileleri ile şantaj tehdidiyle baş başa bırakılıyor, örneklerle pekiştirmek gerekirse; Hakkari ve Şırnak’ta asker ve korucu bağlantılı fuhuş çeteleri kadınları şantaj yoluyla fuhuşa sürüklüyor. Çok yakın zamanda bir kadının katledilmesine ve bir kadının da intiharına sebep oldu. Gerçüş’te içinde uzman çavuş, polis, korucuların bulunduğu şahıslar 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etti. Ve üniformalılar tarafından nice katledilen tecavüze uğrayan kadınlar… Dersim gibi bir şehirde kaybedilen, bulunmak istenmeyen Gülistan Doku, babası polis olan Zaynal’in çok rahat şekilde şehir değiştirmesi ve en son görüştüğü kişi olmasına rağmen yargılanmaması da AKP-MHP faşizmin failleri koruyup kollamasının kanıtı niteliğindedir. Özel savaş politikalarının ne etikle ne de estetikle hiçbir bağı yoktur. İşin özüne bakıldığında insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu örneklere bakarak; özünden boşaltılmış kadınlar kendi hayatlarının öznesi olabilirler mi? Kendi elleriyle kurdukları hayatın aksine kendilerine sunulan hayatı yaşayan kadınların aşkı olabilir mi? Cellatlarına aşık olmuş ve onlardan medet umar hale gelmiş kadınlar ‘ne kadar doğru yaşayabilir’ ya da ‘yaşayabilir mi’ diye sormak gerekiyor!