Ekolojik yıkım, küresel metabolizmayı ve ekosistemin sürek kabiliyetini yıkıma uğratır; buradan doğrularak kadın işçilerin sağlığı üzerinde etkili olduğu farkedilebilir. Karbon emisyonunun artışı ile aşırı ısı, iç ve dış hava kirliliği, su ve toprak kirliliği gibi çalışma koşullarını etkileyen çevresel bozulma biçimleri kadın emeği ile doğrudan ilişkilidir ki özellikle de kirletici oranlarındaki artış kadın işgücünü önemli ölçüde azaltma eğilimindedir.
Örneğin, kadınlar suyla ilgili hastalıklara ilk yakalananlardır. Su kirliliğinin birçok kaynağı vardır ve bunlardan biri yetersiz sanitasyondur. Birçok ülkede kadınlar aşçı, temizlikçi ve bakıcı olarak çalıştığı için bu durum onları suyla ilgili hastalıklara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Ayrıca, yakındaki su varlıkları kirlendikçe, kadınlar su getirmek için daha uzun mesafeler yürümek zorunda kalıyor. Fiziksel yüke ek olarak su kirliliği ve kadınları etkileme şekli ekonomik bir etki yaratıyor.
Kadınlar kimyasal risk altında
Denizlerdeki plastik kirliliği arttıkça sadece su yaşamını değil, aynı zamanda balıkçılığı ve geçim kaynakları için onlara güvenen kıyı topluluklarını da etkiliyor. Asya’da, bu topluluklarda yaşayan ve küçük ölçekli balıkçılıkta çalışan kadınlar, kabuklu deniz hayvanlarını veya daha küçük balıkları yakalamak, ağ yapmak ve sabitlemek; yakalananları işlemek ve deniz ürünlerini pazarda satmak gibi öncelikle kıyıya yakın faaliyetlerle ilgileniyorlar. Ağlara takılan plastik çöpleri işliyorlar ve bu çöpler katkı maddeleri ve endokrin bozucularla dolu. BPA, ftalatlar, vinil klorür, stiren ve akrilonitril gibi bu katkı maddelerinin sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Özellikle kısırlığa, kendiliğinden düşüklere, olumsuz doğum sonuçlarına ve meme kanseri riskinde artışa neden olabilirler. Bu nedenle, plastik kirleticilerle çalışan kadınlar kimyasallara maruz kalma riski altındadır ve dolayısıyla sağlık komplikasyonları açısından daha yüksek risktedir. Atık gazda bulunan ağır metaller (örneğin Pb), PHA’lar ve PM’ler östrojenik veya anti-östrojenik/androjenik aktivitelere sahip olabileceğinden endokrin sistemdeki bozulmadan sorumlu olabilir. Xue ve Zhang çalışmalarında PM 2.5’in sperm ve oosit kalitesini bozarak, bu ince parçacıklardaki her 10 µg/m 3 artışta doğurganlığı %2 azalttığını tespit etmişlerdir. Sanayileşmiş bölgelerde yaşayan kadınların antral folikül sayılarındaki önemli düşüş, daha düşük doğurganlık oranı (1000 kadın başına canlı doğum sayısı) ve kontrollere kıyasla daha yüksek implantasyon başarısızlık oranı nedeniyle daha az oosite sahip olduğunu göstermiştir.
Anneden çocuklara geçen kimyasal toksinler
Kadınlar, tarımdan sağlık hizmetlerine kadar tüm farklı çalışma ortamlarında kimyasal kirleticilere maruz kalabilir. Kimyasal kirleticilere maruz kalan kadınlar, kimyasal toksinleri çocuklarına hem doğum öncesi hem de anne sütü yoluyla geçirebilir. Kimyasal kirleticiler anne sağlığına zarar verebilir ve anne sütünü kirletebilir. Örneğin kimyasal gübrelerin yanlış depolanması ve kullanılması havayı, yiyecekleri, toprağı ve içme suyunu kirletebilir. Cıva ve kurşun gibi ağır metaller boyalarda, su yolu kirliliğinde, ürün atıklarında, temizlik maddelerinde ve kozmetiklerde bulunur. Ağırlıklı olarak kadınlar tarafından kullanılan birçok cilt aydınlatıcı yüz kremi, düzenlenmiş limitlerin altında olduğunda içerik etiketlerinde görünmeyen cıvalı bileşenler içerir. Cıva, sinir sistemine zarar vererek beyinde hasar oluşumuna neden olur.