Takvimler 23 Aralık 2022’yi gösterdiğinde Kürtler, Paris’in orta yerinde ikinci kez vuruldu. Bir kez daha topluma yol gösteren bir kadın öncü Evîn Goyî (Emine Kara), sanatçı Mîr Perwer ve yurtsever Abdurrahman Kızıl katledildi. Her üçü de sürgün geldikleri Paris’teki Kürt toplumu için bir rol modeli oldular. Mîr Perwer topraklarından uzakta da olsa köklerine, kültürüne bağlılığın; Abdurrahman Kızıl yurtseverliğin özünün temsiliydi.
Evîn Goyî ise, Kürt kadınlarına özgürlük bilincini, tutkusunu taşıdı. Paris’te kapı kapı dolaştı; kadınların deyimiyle gönüllere aktı, mütevaziliğiyle onlardan biri oldu. Katliamın ikinci yılında Evîn’i anlatırken gözleri değil sadece; hafızaları O’nun anıları, yürekleri katliamcılara öfkeyle dolu. Biz susalım onların yürekleri konuşsun, biz susalım onların sözleri ayna tutsun bu satırları okuyanları Evîn’le buluştursun…
Hasret Koçgiri:
“Yeni bir arkadaş geldi, yaralı ve hastaymış” dediler. Bir süre sonra derneğe geldi. Evîn’in farklı bir mütevaziliği vardı. Vücudundaki onca darbeye rağmen, gece gündüz durmadan bu mücadelenin aktarılması için çalıştı, didindi. Mücadelenin dervişi gibiydi. Yeri gelirdi, bir çocuğun yatağına sıkışıp uyurdu. Bizlere mihman olur, yaşadıklarını anlatırdı saatlerce. Evîn’in tavırları, hitabı hepimizde çok derin izler bıraktı.
Cigera min
“Cigera min” diyordu hep. O söz her aklıma düştüğünde hala benim ciğerim sızlar. Gerçekten seni kendi ciğerinin yerine koyardı. Seni öyle görürdü. O’nun hikayesini nasıl anlatsak… Kadınlar için, bu dünya için onca yıl verdiği mücadele, sonrasında ‘özgürlük, eşitlik, demokrasi’yi simgesi haline getiren bir yere Evîn’i sığdıramamak, O’nu koruyamamak… Saralar’dan sonra ikinci bir kadın katliamıydı. Kürtler Türkiye’de katlediliyor, Rojava’da katlediliyor, İran’da darağaçlarına gönderiliyor. Bu zihniyet, bu komplocu zihniyet Kürtleri hiçbir yerde yaşatmıyor. Avrupa’da demokrasinin merkezi denilen yerde de iki kez katledildik. ‘Demokrasi’ dedikleri sadece Avrupalılar, Fransızlar için var. Kürtler için yok. Bu katliamla bu mesajı verdiler. Evîn ki, kadınların özgürlüğü için, demokrasi için o kadar mücadele vermişti. Bedenine o kadar darbe yemişti. Bunu sadece Kürdistan için yapmadı. Dünya halkları için, dünyadaki bütün kadınlar katledilmesin, insanca bir yaşam yaşasın diye bu mücadeleyi yürüttü.
Bu yaşamın önemini daha iyi anladık
Evimize geldiğinde sohbet ettiğimizde “benim arkadaşlarım o kadar zorluk çekiyor benim bedenimin her yeri yaralarla da dolsa ben mücadeleden geri durmayacağım” diyordu. Belki de bu yüzden buralara sığdıramadılar. Kapitalist modernite insanlığın en büyük düşmanı diyordu, Önderlik. Evîn de bize bunu anlatmaya çalışıyordu. Bizler Evîn katledildikten sonra bu yaşam şeklinin ne kadar önemli olduğunu, bunun kapitalist sistemle çarpıştığını, bundan dolayı onları hedef aldıklarını daha fazla farkettik aslında. Onunla katledilen arkadaşları da anmadan geçemeyeceğim. Mir, çok gençti. Kendi kültürel çalışmaları için bedel ödeyerek buraya gelmişti. Abdurrahman amca da onca bedel ödemişti, emekçi, fedakardı. Fransa, katliamın üçüncü yılına girerken hala bize bir açıklama yapmıyor. Sorularımızın cevaplarını bekliyoruz. Bu katliamların hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğiz.
Gözümüzden gönlümüze aktı
Heval Evîn, bizim bir canımızdı. İnandığımız değerlerde yaşayan her şey bizim için bir ‘can’dır. Evîn de çok büyük bir candı. Bir Alevi olarak “ölürse ten ölür, canlar ölümsüzdür” deriz. Bir de deriz ki, “gözümüzden gönlümüze aktı.” Bizim için Evîn sadece bedenen aramızdan ayrıldı. Gönlümüzde, mücadelemizde hep olacak. Dünyanın neresinde olursa olsun kadın katliamlarının durması için ortak bir mücadele yürütüceğiz. Bize gösterilen yol; ya öleceksiniz, ya direneceksiniz! Bizler de direneceğiz, direneceğiz. Saralar, Evînler bize bunu öğretti.
Zozan Goyî:
Heval Evîn’i üç yıl önce tanıdım. Yani şehadetinden bir süre önce… Bir kadın halk toplantısı vardı. Sürgündeki Kürt kadınlarının sorunları tartışılıyordu. Orada beni daha yakından tanımak için nereli olduğumu sordu. Aynı bölgeden olduğumuzu öğrenince Goyî aksanıyla konuşmaya başladık. “Neden daha fazla katılmıyorsun, burada kendi halkın için daha fazla şey yapabilirsin. Köklerini, aileni biliyorum” dedi. Zamanla komelde daha fazla zaman geçirmeye başladık. Kadın çalışmalarına O’nun etkisiyle girdim diyebilirim. Heval Evîn’in üzerimde çok emeği, etkisi var. O’nu hastaneye götürdüğümde bedenindeki yaraları gördüm. Şarapnel parçalarını gördüm.
Etrafında bir toplumsallık oluştu
O güne kadar da saygım vardı, ama o izleri görünce daha başka sorguladım kendimi. ‘Bu arkadaşlar böyle kurşunlara karşı durmuş bizim özgürlüğümüz için, biz ne yapıyoruz ki’ dedim kendi kendime. Duruşu, sohbeti, kadınlara karşı sevgisi, toplum içinde yaratmaya çalıştığı ortam beni çok etkiledi. Gelir gelmez etrafında bir toplumsallık oluşturdu. Kadınlara hep güç verirdi. Seni hep daha fazlasını yapmaya motive ederdi. Hiçbir zaman bir kadına sesini yükselttiğini görmedim. Yanlışını görse dahi bazen saatlerce anlatır, izah eder sen bir daha öyle bir hataya düşmezdin. O’nu tanımanın ayrıcalığını, onurunu taşıyoruz. O’nun bıraktığı yerden devam etmek boynumuzun borcu.
Evîn Ceylan:
Paris’e ilk geldiğinde bir kadın toplantısında tanıştık. İlk dikkatimi çeken; sakinliği, sessizliği idi. Bir konuşma yaptı. Hemen fark ediyordun içindeki o tutkuyu sana da aktarmak istediğini. Tutku dediğim kadının özgürlüğüne olan tutkusu… Sonra ara ara karşılaştık. Daha yakından tanıdıkça sessizliğinin birikiminden gelen bir olgunluk, ermişlik olduğunu hissettim. Mütevazi kişiliğiyle toplum içinde de bir ağırlık yaratmıştı. Genelde çocuklarımla derneğe giderim. Çocuklara yaklaşımı da dikkatimi çekmişti. Çocukların ilgi alanlarını soruyordu. Nerede karşılaşsak çocukları sorardı. Sohbeti çekiciydi. Hep dinlemek isterdim. Evime de konuk oldu. Geldiğinde çocuklarla zaman geçirdi. Çocuklar da O’nu sevmişti. Ailenden biri gibi hissettirirdi sana. Seni düşünüyor, çocuklarını düşünüyor. Büyük ailenin bir parçası olduğunu hissettiriyordu. O’nu her gördüğümde o yakınlığı hissettim. Ve şehadetini duyduğumda da aileden birini kaybetmiş gibi oldum.
Rojbîn’le Evîn’in benzerliği
Dili de çok sadeydi. Bir şeyleri aktarırken çok açık bir dil kullanıyordu. Olaylara hangi pencereden bakabiliriz, ihtiyacımız olan şey ne, bunları vermeye çalışıyordu. Bir Kürt kadınının farkındalığı, duruşu, onlarca yılın mücadelesini geleceğe taşıma uğraşı çok içtendi. Aslında biraz Rojbîn’e de benzettim. Rojbîn (Fidan Doğan) de çok mütevaziydi. Sohbet ederken seni incitmemeye çaba harcardı. Hem çok heyecanlıydı ama aynı zamanda çok mütevazi idi. Kürt kadınlarına saldırı onların temsil ettiği düşüncenin, duruşun karakterini ortaya koyuyor. Rojbînler, Evînler, Ronahîler, Saralar şahsında Kürt kadınının mücadelesine yapılan bir saldırı Paris katliamları. Kürt kadınlarının değiştirmek istediği şeyler onları korkuttu. Kalbinden vurmak gibi bir şeydi. Bugün bir yerlerde Jin-Jiyan Azadî sloganı yankılanıyorsa bu, onların verdiği mücadele sayesindedir.
Cesaretlerine hayranım
2020 yılından bu yana Paris 10. Bölge Belediye Başkanı görevini yürüten Alexandra Cordebard, kadın ve insan hakları alanındaki duyarlılığı ile tanınıyor. Kürt halkıyla ve Kürt kadınlarıyla dayanışma içinde olan Cordebard, Rojava’daki savaş sürecinde insani yardım kampanyaları düzenleyenlerin başında geldi. İkinci Paris Katliamı’nda olay yerine ilk gidenler arasında yer alan Cordebard, 23 Aralık 2022’den bu yana anma etkinlikleri, büyük Paris yürüyüşlerine katıldı. Katliamın ikinci yılında Newaya Jin’e konuşan Paris 10. Bölge Belediye Başkanı Cordebard, Kürtlere, özelde Kürt kadın öncülere dönük gerçekleşen iki katliamın faillerinin yargılanmasına dönük taleplerin karşılanmadığının altını çizdi ve dava üzerindeki ‘devlet sırrı’ kararına dikkat çekti. “Adaletin sağlanması için devlet sırrının kaldırılmasını talep ettiğimi belirtmeliyim” diyen Cordebard sözlerini şöyle sürdürdü:
Türk devletine net tavır alınmalı
“Fransa (kamuoyu) her zaman Kürtlerin yanında oldu. Anne Hidalgo (Paris Büyükşehir Belediye Başkanı), Rémi Féraud (senatör) ve diğer siyasi figürlerle birlikte, Fransız siyasi aktörlerinin bu sürece daha fazla katılım göstermesi için mücadele ediyoruz. Ancak hükümetlerimiz, özellikle Türk devletinin gerçekleştirdiği zulüm ve katliamlar konusunda daha net tavır almalı.” İkinci Paris Katliamı’nın Jin-Jiyan-Azadî sloganının tüm dünyada yankılandığı bir dönemde, bu slogana hayat veren felsefenin öncülerinden biri olan ve DAİŞ’e karşı mücadelede yer alan Evîn Goyî’nin hedef alındığını hatırlattığımız Belediye Başkanı şöyle konuştu: “Kadınlar, Kürt kadınları mücadeleci ve ön saflarda yer alıyorlar. Cesaretlerine büyük hayranlık duyuyorum ve Evîn Goyî’nin katledilmiş olması beni özellikle derinden etkiliyor.”