Ne olacak haliniz?

- KAKTÜS
144 views
Erkekler her zaman “biz basit yaratıklarız” diyerek kendileriyle övünürken kadınları karmaşık olmakla suçlarlar. Kadınlara “karmaşık yaratıklar” dediklerinde bir tanımdan çok daha fazlasını söylerler. O “karmaşık” sözünün ardında o kadar çok şey vardır ki, masaya yatırıp enine boyuna günlerce konuşulabilir. O derece derin bir eril zihniyet politikasının ürünüdür kadınların “karmaşık yaratıklar” olması.

“Erkekler basit yaratıklardır” sözünden de kasıtları “sadelik”tir. Yani siz, onların “erkekler basit yaratıklardır” diyen alaycı lafına bakmayın. Küçülterek söyledikleri bu söz onların gurur kaynağıdır. Küçülterek söylemelerinin psikolojik karşılığı da karşıdakinin aşağılandığını anlamasını olabildiğince minimize etmektir. Karşıdaki “ahmak” ya, alaycı yoldan minimize edilmiş bu sözü anlaması mümkün değil zaten.(!!!) Gerçekten erkekler “basit yaratıklar”dır ama sade değiller. Evet düzler ama kalas değiller. Çünkü kalas bile işlenmiş, yontulmuş bir ağaç parçasıdır. Yani “kalas” olmakla itham edeceksek eğer bir erkeği önce o ağaç gibi yontmalı ve kalas haline dönüştürecek tüm işlemlerden geçirmeliyiz. Neden? Çünkü kalas sıradan bir tahta değildir. Birçok farklı yapının dayanıklı olabilmesi için kalasa ihtiyaç vardır. Özellikle ahşap yapılarda kullanılan kalas, kapı kirişlerinin yapımında kullanılmaktadır.  Peki “kalas” diye tanımladığımız “kaba ve anlayışsız kimse” olarak tanımlanan bu zatı, biz ne yapacağız?  Düşünüyorum, ne yapacağız, siz söyleyin… Basit bir durum değil, öyle değil mi?

Sefilliğin dibine vurmuşsun

Her erkek için söylemiyorum ama bazı erkekler gerçekten “basitliğin” dibine vuruyor. Küçük, anlık hatta kör zamanlara o “kocaman büyük düşünen analitik zekasıyla” oynuyor. Karşıdakinin aklının yetmediğini düşünmek ne büyük zavallılık anlatamam. Bir erkeğin kadına yaptığı bu muamele insanda iğrenti duygusunu uyandırıyor. Yapmayın! Bir kadının gözünden düştüyseniz en azından seviyenizi koruyun. Çapsızlaşmanın, kaliteden düşmenin, deforme bir mal olmanın manası nedir? Yazık değil mi onca yaşam birlikteliğine. Yani şimdi kadının aklını küçümseyince ne gibi bir itibar kazandın? Sen sanıyorsun o kadının sana saygısı mı kaldı? Böyle düşünüyorsan yuh senin aklına… Bir şey yaptıysan orada dur. Ya konuşma ya da konuşacaksan önce özeleştirini ver. Arsızlıkta, edepsizlikte ısrar kokuşturur. Yol yakınken dön… İnsanları ahmak yerine koyma yolu yol değil.  Şekilsizliğin alemi yok. Germe kadınları. Açık söylüyorum, gerilen kadının ne yapacağını kestiremezsin. Yaptığın rezaletin dünya alem tarafından öğrenilmesi için elinden geleni ardına koymuyorsun. Hele de bir kadın artık çıkmaza düşmüş ve bir çıkış yolu kalmamışsa -tıpkı o Rıha’daki kadın gibi- sokak ortasında seni kurşun yağmuruna tutar. Siz sanıyorsunuz ki kadınlar sonsuza kadar size boyun eğecek. Yok öyle bir şey. O yüzden insan ol, sağı solu suçlayıp; “yok kışkırtıyorlar. Aslında falankes aklına koyuyor bunları” demekten vazgeç. Seviyesiz seviyesiz konuşma, sözde devrimci, demokrat bir “adamsın”. Bu nasıl bir profildir, sefilliğin dibine vurmuşsun!?

Katiller hep kadınları suçlar

Klasik erkek tipi işte. İlla suçlayacak bir kadın bulurlar. Sanki eşinin aklı yok da komşu gelip kadının aklını çelmiş?!? Hep bir gerekçe, hep bir üste çıkma çabaları. Koca adamsın, muhasebe, mukayese etme gücünden yoksun musun?  Hani devrimcisin, ne oldu? Seni, sistem erkeğinden ayıran nedir? Geçenlerde Çanakkale’de katledilen Ayşe Hammal Korur’un davası görüldü. Ayşe’nin katili de  her kadın katili erkek gibi Ayşe’yi yani kadını suçladı. Zaten kadını katlettiğinde de sanal medya hesabına bir gülücük kondurarak şöyle yazmış: “Gururlu hissediyor.” Hay senin gururuna tükürsünler, foseptik zihniyetli mahlukat. Mahkemede anlatılanları duysanız aklınız şaşar, tam bir sefil. Evli olduğu kadına sayısız kez tecavüz etmiş, yüzünde sigara söndürmüş. Anlayacağınız şiddetin haddi hesabı yok. Öldürmeye gerekçe olarak da; yok birilerine gülüyormuş, “cilve” yapıyormuş, yok fuhuş yapıyormuş… Gel de böyle foseptik zihniyetli, ruh hastalarıyla aynı havayı solu?!? Nasıl olacak?

İşkence yapan kendi ruhunu ezer

Yeminle insan evladı kadının ruhunu daraltıyorlar. Kanı çekiliyor insanın resmen. Düşünüyorum da; kadınlar bu ruh hastası erkeklere nasıl tahamamül ediyor? Nasıl bir sabır, bu nasıl bir dayanma gücü? Cidden bu güzel kadınlar, nasıl bu çirkin ve çirkef erkekleri yıllarca sırtlarında, ruhlarında taşıdılar? Erkekler için çirkin ve çirkef derken suratlarını kast etmiyoruz tabi. Ama insanın ruhu, düşüncesi, davranışları çirkin, çirkef olunca ister istemez bedeni de etkileniyor. Özellikle de bakışları… Böyle erkeklerin bakışlarını siz kadınlara sorun, size anlatsınlar, aklınız uçar, kilitlenirsiniz. Yeminle hayatımıza girmiş birer işkenceci gibisiniz. Sonra diyorsunuz mutlu değiliz. İşkencecinin mutluluğu mu olur? İşkence yapan kendi ruhunu ezer, insanlığını satılığa çıkarır. Satılığa çıkarılmış, her gün satın alınan ve satılan erkekliğinizle piyasaları belirleyen sizsiniz. Bakın bakalım aynaya fahişe olan kimdir? Ama tabi siz anca “gururlu” olmaya bakın. Katlettiğiniz kadınların kanıyla “gururlanın”. Fakat söylemeden geçmeyeceğim; bu erkekliğinizle kadınlar için kapının kirişine konulan kalas bile değilsiniz. Buna rağmen de sizi rahimlerinde büyüten bu kadınlar, rahmetlerini sizden esirgemiyor, belki eğitilir, insan olursunuz diye umutla çabalıyor…