Özgür Kürt basını hakikat ve umudun adıdır 

- Diren Yurtsever
20 views
 “İnsan kendine ne zaman ağır gelir ya da hafif…”
Acı, mücadele, direniş ile yoğurulan bir geleneğin ardılları olarak,
yitirdiğimiz yoldaşlarımızın amaçlarının anlam gücüne vararak, hafifleyebiliyor insan…
Yitirdiğimiz tüm basın şehitleri anısına saygıyla…

Günümüzde medyanın gerek egemenler açısından gerekse de toplum açısından ne anlama geldiğini, ya da medyanın gücünün ne olduğunu, bir cadı avına dönüşen gazetecilere dönük saldırılardan anlayabiliyoruz. Egemenler açısından, kontrol gücünü sağlayan bir “araç” iken; toplum açısından ise bir “soluk, nefes” olma halini taşıyor. Egemenler medya gücünü toplumu kontrol etmede günümüzde en temel araç olarak kullanıyor. Medya ne kadar elindeyse, algıyı o kadar yönetebiliyor. Yani belirleyen güç konumunda oluyor. Toplum açısından ise kendisini kontrol altında tutmak isteyen, bunu yaparken de baskı/zor aygıtlarını kullanan iktidara karşı; sesini duyurabildiği, eylemini görünür kılabildiği yani iktidarın pratiklerini eleştirileri, tepkileri, itirazları, protestoları ile kontrol edebildiği bir araç konumunda. Bu yönüyle bir toplumsal denetim aracı. Yani toplumun demokratik süreçlere katılımını sağlayan merkezi bir yerde duruyor gazetecilik. Bu yüzdendir ki basının özgürlüğü ve demokrasi arasında doğrudan bir bağ var.

İktidar karşıtlığı yeterli mi?

Bugün toplumsal inşada da rolü olan ve toplum açısından bu kadar önemli bir yerde dururken medyanın, iktidarlar açısından ne ölçüde önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Denetlenmek istenmeyen iktidar; medyayı ya kontrolüne alıyor ya da sindirmeye çalışıyor. Burada özgür Kürt basını ayrı bir yerde duruyor. Çünkü Türkiye’de medyanın büyük çoğunluğu iktidarın güdümüne girerken; kendisini alternatif medya olarak tanımlayan kimi mecralar da iktidarın dokunulmasını istemediği gerçeklerle arasına mesafe koyuyor. Bu  hem baskı ikliminin yarattığı sinme hali nedeniyle hem de iktidarın/devletin kırmızı çizgilerinden biri olan Kürt sorunu gibi bir sorunun aslında bu medyanın da kırmızı çizgileri haline gelmesi nedeniyle oluyor. Yani sadece iktidar karşıtlığı üzerinden bir yayıncılık ya da habercilik yapmak, tek başına “alternatif” olmaya yeterli değil.

Hakikatini ‘yanarak’ oluşturmak

Bu anlamda özgür Kürt basınının en temel karakteri, gerçeklerle arasına mesafe koymayışıdır. Her şeyden önce bir “hakikat” derdi var. Toplumcu bir yönü var. İktidarın karşısında toplumdan yana taraf olmuş; en çok da sesi kısılan, görünür olunması istenmeyen, yok edilmeye çalışılan Kürt toplumunun gerçeğine dokunmuştur. Bu gerçeğe dokunmak, çoğu zaman yakmıştır onu. Zaten kendi hakikatini böyle oluşturmuştur. Yanarak aydınlatmıştır, karanlığın aydınlık yüzü olmuştur. Yani bedeli ne olursa olsun hakikati açığa çıkarmanın mücadelesini vermiştir özgür Kürt basını. Ve bu nedenle hedef olmuştur. Çünkü egemenler her zaman hakikate savaş açar. Türkiye gibi otoriter, “tekçi” rejimlerde zaten genel anlamda gazetecilere dönük bir baskı varken; özgür Kürt basınına adeta savaş açıldığını görüyoruz. Kitlesel gözaltı ve tutuklama operasyonları, ağır cezalar, sürgün politikalarının yanı sıra; bir kameraya, bir fotoğraf makinasına karşı SİHA’ların bile devreye konduğu bir savaş bu. Özgür Kürt basını, iktidarın işlediği tüm savaş ve insanlık suçlarını, topluma karşı işlediği bütün suçları, bütün ihlalleri tüm bu saldırılara karşı açığa çıkarmaktan bir adım bile geride durmuyor. Sadece Kürt halkının değil, ezilen ve yok sayılan tüm kesimlerin, kadınların, gençlerin, doğanın sesi oluyor. Tekçi anlayışla medyayı tekleştirme politikalarına karşı çok sesliliği esas alıyor. Araştırıyor, sorguluyor, belgeliyor… Cinsiyetçi, eril anlayış ve dile karşı kadın odaklı bir dili, kadın odaklı bir yayıncılığı esas alıyor. Bu yönüyle bir dönüşüme öncülük ediyor aynı zamanda. Bu yüzden saldırıların doğrudan hedefinde. 90’larda gazete binaları bombalanırken, şimdilerde gazetecilerin üzerine bombalar yağdırılıyor. Saldırılarda araçlar değişse de, iktidarlar değişse de politikanın değişmediğini görüyoruz.

Toplumun hafızası

Elbette değişmeyen bir şey daha var; o da özgür Kürt basınının bitmeyen mücadelesi ve direnişi. “Var olmanın yasası mücadeledir” diye bir söz vardır. Özgür basın aynı zamanda var olmanın mücadelesini yürütüyor.  Ne bombalar, ne SİHA’lar, ne demir parmaklıkların gücünün yetmediği bir hakikat var. O hakikat, Nazım ve Cihan’ın gülüşünde, Hero ve Gülistan’ın gözlerinde, Nagihan ve Aziz’in kaleminde ve Egid’in son mesajında dediği gibi bir tarihin tanıklığında akıyor. Apê Musa’dan Gurbetelli Ersöz’e, binlerce tanığı var bu tarihin. Özgür Kürt Basını bu toplumun bir hafızası aynı zamanda. Hem de en diri hafızası. Bu hafızada sadece belgeli tanıklıklar yok aynı zamanda bir tarihle eş değer belgesiz tanıklıklar var.  Sahada koşturan, toplumun tüm kesimlerine dokunan, şu an en yakın örneğini Tişrîn’de gördüğümüz en kritik noktalarda toplumun haber alma hakkını  sağlayan, gerçekleri gösteren, hakikati açığa çıkaran bir geleneğin sorumluluğunu taşıyan özgür Kürt basını çalışanları, bu toplumun hafızası olmaya, karanlığa karşı aydınlık yüz olmaya, tüm bu baskılara karşı geri adım atmayan bir yerde duruşuyla umut olmaya devam ediyor.