Sakine Cansız, Zekiye Alkan, Edera ve Soledad’ın direniş mirasını sahiplenen 13 ülkeden kadınlarla yıkılan sınırlar. Ve Edera’nın anısına çizilen o sarmaşık gibi birbirini saran kadın yoldaşlığının yıkıp geçtiği görünmez duvarlar, bendler ve önyargılar…
Tarih bilincini yaşamsal yorumlara kavuşturamayanlar, günümüzü de anlamlı yorumlayamazlar! Rêber Apo’nun tarih analizleri içinde bireyi, toplumu ve biz kadınları en çok dönüştüren sır bu cümlede saklı. Kürt Kadın Hareketi’nin yarım asırlık mücadelesiyle bin yıllık kölelik zincirinin temel halkalarını kırması, deşifre ettiği zihniyet kodlamalarının yerine kadın kurtuluş ideolojisi, xwebûn, özgür eş yaşam, jineolojî gibi yeni kavramlar yerleştirmesi bununla -kendi tarihini öğrenmeye hatta yazmaya başlamasıyla- ilgili.
Kadının kölelik tarihini düşündüğümüzde bize bu kadar az bir zamanda büyük mesafeler kaydettirebilen bu yöntemi ulaştığımız, dokunduğumuz her kadına anlatmak; çoğalmak ve çoğaltmak, değişmek ve değiştirmek, öğrenmek ve öğretmek, dokunmak ve anlaşılmak boynumuzun borcu. Toplumsal hakikati açığa çıkaracak analizler ve teoriler geliştirmelerine rağmen hak ettiği değeri bulamayan kadın teorisyenleri, özgürlük arayışı olan her kadına ilham kaynağı olarak adres göstermek de boynumuzun borcu.
Okuyucu değil tarih yazıcısı
“Feminist araştırma, salt kadın bilgisine ulaşmakla yetinmez; bu bilginin kadınların yaşamını dönüştürme ve özgürleştirme mücadelesine katkıda bulunması gerekir.” Geçen yıl Mayıs ayında yaşamını yitiren Maria Mies’in bu sözü, Demokratik Modernite Akademisi ve Kadınlar Geleceği Örüyor ağının yaptığı ortak eğitimde somutlaştı. Ortak oluşturduğumuz bilgi, kampa katılan her kadını tarihin okuyucusu değil yapıcısı, yazıcısı haline getirdi. Kürt Kadın Hareketi içinde bir gelenek halini alan ve kampta yapılan şehit anması böyle anlardan biriydi. Her zaman canlı tuttuğumuz ve tutmayı boynumuzun borcu bildiğimiz bu geleneğe farklı coğrafyaların (13 farklı ülkeden katılım olsa da hiçbiri kendisini ulus devletin çizdiği sınırlara hapsetmek istemiyor) kadınları da dahil oldu.
Şehitlerle kadın gerçeğine yolculuk
İki saat sürdü; asırlar geçti, tarih canlandı. İki saat sürdü; zihinleri çevreleyen buzlar eridi, duygular ayaklandı, kimse ağladığından utanmadı. Birbirinin ruhunu gören bir yoldaşlar topluluğu oluştu. Şehitler gerçeğinde buluşan bu toplulukta bulunan her kadın, kendini daha güçlü kıldı. Ve belki de hayatının o moment içinde değiştiğini en derinden hissetti.
Bu anma özel olarak bir şehide ithaf edilmedi. Eğitimin başlangıcında kadın direnişçilerin ismini alan komünlerin hazırladıkları bir program olarak şekillendi. İlk olarak bu buluşmanın kadınları buluşturan yolun ilk ve son adımlarını atan Şehit Sara ve Elefteria Hambi anlatıldı. Kitaplarda yazılanlardan başka bir atmosfer oluştu. Orada bizimle konuşan iki yoldaş vardı artık. Bizim gibi gülen, seven, ağlayan, umutlanan ve değişen. Heval Sara’ya dair her anlatı kadın kurtuluş ideolojisinin ilkelerini gündelik yaşamına nasıl nüfuz ettiğini gösterir nitelikteydi. Zekiye Alkan (Bu isim önerisi bir kitapta yazdığı mektubu okuyan İtalyan bir kadından geldi) komünü yaptığı tanıtımda, Zekiye Alkan’ın “newroz ateşi en iyi insan teninde yanmalıdır” sözünü herkes kendi dilinde, özenle çiçeklerle süsledikleri kartonlara yazdı. Reber Apo bu eylemi değerlendirdiğinde ‘büyük bir eylem, büyük bir özgürlük tutkusu olmak istiyor’ demişti. Ve o tutku bugün Balkanlardan, Abya Yala’ya kadınların yüreğini tutuşturan bir kıvılcım oldu. Üniversite öğrencisi bir genç kadın şimdi başka üniversite öğrencilerinin özgürlük arayışında bir ilham kaynağı.
Soledad ve Edera da unutulmadı
Maria Soledad Rosas. İtalya’da Val di Susa’da yapılmak istenen hızlı tren hattına karşı yaptığı eylemlerden dolayı tutuklanmış ve gördüğü aşırı baskılardan dolayı 1998’de yaşamına son vermişti. Zindanda yüz yüze kaldığı baskı ve izolasyon nedeniyle bu eylemi yapan Soledad Rosas da anıldı bu eğitimde. No Tav hareketinin kapitalizme karşı toprağı savunmak için geliştirdiği bu direniş sadece İtalya toplumunun değil artık tüm kadınların ortak değeri. Soledad’ın yalnızlığı ve sisteme öfkesi, gözyaşları içinde “ben yurtseverlik ilkesini Soledad’ın direnişinde görüyorum” diyen genç kadınla birlikte dindi. (Edera) Francesca De Giovanni’nin ismi de demokratik modernite direnişinin akışına katılan bir damla oldu. Henüz 20 yaşında faşizme karşı oluşturulan ‘kızıl gömlekliler’ adlı partizan grubuna katılan ve bir hainin ihbarıyla 1 Nisan 1944’te faşistlerce kurşuna dizilen Edera artık dünya kadın direnişinin bir parçası. Edera’nın ismini alan komünün anlatma biçimi de çok güzeldi. Komünün her bir üyesi kendi elleriyle çizdikleri resimlerden küçük bir kitapçık hazırlamışlardı. Onu kırlarda bisiklet sürerken, elinde silahla direnirken ve kurşuna dizildiğindeki cesaretiyle hayal etmişlerdi. Son sayfasına eklenen bir kumaşa da sarmaşık motifi çizip özenle elleriyle işlemişlerdi. Edera İtalyanca sarmaşık demek. Anmada Sakine Cansız, Zekiye Alkan, Edera ve Soledad’ın direniş mirasını sahiplenen 13 ülkeden kadınlarla yıkılan sınırlar. Ve Edera’nın anısına çizilen o sarmaşık gibi birbirini saran kadın yoldaşlığının yıkıp geçtiği görünmez duvarlar, bendler ve önyargılar…Neredeydik, kiminleydik, kimlerleydik bunların hepsi detay. Esas olan hepimizin kalbine, ruhuna dokunan, duyguları ayaklandıran o tarihsel moment…