Şehit Tekoşîn’in güncesinden: Bir yol hikayesi…

- Newaya Jin
370 views
Yürüdükçe zirveler yakınlaşıyor ve bütün yeryüzünün hakimiymişiz gibi bir hissin doğuşu, hemen ardından ÖZGÜRLÜK sarmalıyordu bütün hücrelerimi. Tabii yükseklere çıkmak da öyle kolay olmuyor. Soluk soluğa ve doğalında ağırlaşan tempoyla yükseltileri aştığımız gibi düzlüklerin çıkmasıyla kimse bizi tutamıyor. Kuryelerimizin bahsettiği cadde, uzun saatler alan bir tırmanıştan sonra karşımıza çıktı. Gecede parlayan beyazlıklar dikkatimizi çekiyor.

Daha kışın karı erimemişti buralarda. Artık soğuğunu düşünün. Zaten soğuktan dolayı acayip hızlı yürüyoruz, başka türlü ısınmak imkânsız gibi bir şey. Bir süre yoldan yürüdükten sonra Tendürek görünmeye başladı. Kuryemiz üç saatlik yolumuzun kaldığını belirtiyor Zom’un içindeki molamızda. (Serhat’ta bizim bildiğimiz Gomlara, Zom deniliyor) Tendürek’in eteklerine yaklaştıkça dayanılmaz bir koku yayılıyordu etrafa. Kokunun kükürtten kaynaklı olduğunu suyu geçince anladık. Havanın aydınlanmasına bir saatlik bir zaman kala yorgun ve bitkin bir vaziyette Kır’a doğru ilerlerken karşımızdan gelen sesler işitmeye başladık. Sonra dört tane karartıyı da görünce Serhat alan gücü olduklarını netleştirdik. Buna çok sevinmiştik. Arkadaşlarla merhabalaştıktan sonra noktaya gitmek üzere onları takip ettik. Kır’a girdiğimizde hava aydınlanmıştı. Burada ‘Kır’ dedikleri Tendürek’in meşhur kayalıkları oluyor. Kayalıklar, zamanında gerçekleşen volkan patlamasından oluşmuş. Daha önce arkadaşlardan duymuştum buraları. Taşların pütürlü ve keskin oluşundan dolayı arkadaşların haftalık ayakkabı değiştirdiklerini. Gerçekten de ayakkabılarımız darbe almaya başlamıştı bile. Yorgunluğumuzun etkisiyle ikide bir arkadaşlara ‘noktaya çok var mı’ diye sorular soruyoruz. Onlar da cevapsız bırakmıyorlar tabi.…

“Serhat’ta yaşam güneşle başlar”

Yorgun argın halimizle bir yandan sohbet ederken bir yandan da yemek (kahvaltı) hazırlıklarımızı yapıyoruz. Buralarda odun ve su ender bulunuyor. Her yerde odun olmadığı gibi çok uzaklardan getiriliyor. Su ise taşların arasından çıkan sarnıç dedikleri kuyulardan temin ediliyor. Suyun tadı muhteşem ve buz gibi ama en önemli özelliği ise sabun karıştığında hemen kuruyabiliyor. Kimyasal herhangi bir etki kurutuyor. Bir de “Serhat’ta yaşam güneşle başlar” sözü çok belirleyici. Çünkü dayanılmaz bir soğuğu var. Bir de bulunduğumuz yer sıcakmış. Zirvelere doğru Cehennem Deresi dedikleri yerde yaz, kış fark etmiyormuş. Buralarda en büyük düşman korucular. Düşman hareketliliği ise bilgiye dayalı gelişiyor. Arazi öyle ki nokta tespiti yapıldı mı, sızmayla yanlarına kadar gelebiliyor ama çatışma için mükemmel. Neyse birçok konuda bilgi aldıktan sonra birkaç gün burada bekleyeceğimiz söyleniyor. Yanımıza gelecek arkadaşları beklememiz gerekiyor.
Akşam saatlerinde soğuk daha bir belirdi. Bir battaniyemiz olduğu için ilk gecemizde beşimiz iki büklüm iç içe girerek sabahladık. Sabah nöbetçileri kadın arkadaşlar ve ilk nöbetçi benim. Dürbünle etrafı seyrederken ona yakın atın ardı sıra koştuklarını yakaladım. Herhalde buralarda çok at var diye düşündüm. Nöbetimi M. arkadaş devralınca atları ona da gösterip mangaya gittim. Arkadaşlar büyük cihazı(telsiz) açıyorlardı. Dinlemek için yanlarına gittim. O esnada nöbetimde ondan fazla atın gidiş yönünü arkadaşlara söyleyince arkadaşlar korucu olduklarını söyledi.
Cemal arkadaşın cihaz konuşmasını dinleyip epey moral aldıktan sonra mangaya döndüm. B. ve D. arkadaşlar et yapıyorlardı. Akşama doğru köz yapmayı düşündük ama yerimiz müsait olmadığı için vazgeçtik. Anlaşılan yine birbirimize sokulup sabahlayacağız. Akşama doğru nöbetçi düşman fark edince arkadaşlar keşif için yayıldı. Gözetleme de olabilir operasyon da ve çeşitli tahminler yürütülüyor. Ben ve B. arkadaş üşüdüğümüz için ekmek yapan B. ve S. arkadaşın yanına gittik. Amacımız ekmek ateşinde ısınmaktı, tabii bu arada ekmek de kızartıyoruz. Sonra ben dumandan rahatsız olup mangaya geri döndüm. Akşam çayını yapacaktım ki B. arkadaş ateş yakmamamı, alt mangada yanan ateşten faydalanmamı söyledi. Ben de çaydanı doldurup aşağıya indim. M. ve D. arkadaş da zaten oradaydı. Yemek ve çaylar sırayla yapıldıktan sonra mangamıza gidip yemeğimizi yedik. Tam uyuma pozisyonu almıştık ki S. arkadaş elinde malzemelerle geldi. “Heval yarın olası bir durum karşısında bu malzemeleri çantalarınıza koyun” dedi. “Tamam” deyip aldım. Sabah hava aydınlanmadan uyandırıldık. S. arkadaş telaşlı görünüyordu. Bir süre sonra cihazda düşmanın iki kişinin görüntüsünü aldığını söylemesi üzerine fark edildiğimizi anladık. Hemen toparlanmamızı söyledikten sonra hızla çantalarımızı hazır hale getirip manevraya başladık. Kayalıkların arasında tek sıra ilerlerken noktadan epey uzaklaşmıştık ki arka sıralarda olan A. arkadaşın, “arkadaşlar hemen geri dönsünler” demesiyle önde giden arkadaşların talimatı olmadan hızla dönmeleriyle mermilerin patlaması bir oldu. Pusuya düşmüştük. Neyse ki arkadaşların karşılık vermeleri ve hızla geri çekilip kendimizi sağlama aldığımızda çatışmanın korucularla olduğunu anladık.
Saat sabahın 7’si ve büyük bir dezavantaj bizim için. Neyse ki beklediğimizin tersi oldu. Korucular askerlere habire yanlış bilgi veriyorlar. Yaralılarımızın olduğunu hatta bir kişiyi düşürdüklerini söylüyorlar cihazla. Onlar birbirlerini inandırma uğraşı içerisindeyken biz çoktan uzaklaşmıştık. Korucuların acemilikleri ve korkaklıkları sayesinde ucuz atlatmıştık. Geri çekilmiş kendimizi sağlama almıştık. Düşmanı hem dürbünle hem de cihazlarla denetlerken ilk defa karşılaştığım bir şeyle şoke oldum. Düşman subayı ısrarla askerlerine riske girmemelerini söyleyip onları geri çekiyor. Tabii bir anlamda mantıklı yaklaşıyor. Tendürek’in bir uçtan bir uca kömür karası kayalıklarına dalış yapmak yürek işidir. Neyse bu da yolun sonunun göründüğü günlerimizde bir anı olarak kalacak.

Düşman gerş çekilmişti

Günün karanlığa evrilmesiyle daha da rahatlamıştık. Ağrı Dağı’ndan gelen ancak operasyondan dolayı yanımıza ulaşamayan İ. arkadaşla kurulan görüşmeden sonra K. arkadaş yanına bir arkadaşı da alarak onları almaya gitti. Bizler de havanın kararmasıyla birlikte hareket edip onlarla görüştük. Daha sonra sağlam bir yere çekildik. Sabah keşfinde ortalık sakindi. Düşman geri çekilmişti. Hemen çay hazırlıklarını yaptık ve çok az miktarda kalan son ekmeklerimizle kahvaltımızı yaptıktan sonra dinlenmeye çekildik. Bu arada kuryelerimizin K. ve B. arkadaş olacağı, iki gecede sınırı geçebileceğimiz bir hattan gideceğimiz, ancak bunun oldukça zorlu ve fedakârlık gerektirdiğini öğreniyoruz. Bütün arkadaşlar da ‘ne gerekiyorsa yaparız yeter ki bir an önce sınırı geçelim’ anlayışı hakimdi. Akşama doğru suya yakın bir noktaya doğru hareket ettik. Bir grup arkadaş depoya gitti. Yarın yola çıkacağımız için erzaklarımızı halletmemiz gerekiyor. Noktaya ulaşır ulaşmaz oduna gidileceği, kadın arkadaşlardan da iki kişinin gelmesini söyleyen K. arkadaş öncülüğünde ben ve D. arkadaş da dahil olarak toplam altı kişi oduna gittik. Bir saatlik yürüyüşten sonra ağaçların bulunduğu mıntıkaya vardığımızda üçer üçer ayrıldık. Zorlukla her birimiz bir yük odun hazırlayıp sırtımıza aldıktan sonra tekrar birleşip noktaya doğru hareket ettik. Karanlık olmuştu. Bir süre ay ışığının etkisiyle kayalardan rahat yürüyoruz ama o da gidince epey zorlandık. Bir de yarın yola çıkacağımız için bir tarafımızı sakatlama korkusundan oldukça duyarlı yürüyoruz. Noktaya yakınlaştığımızda K. arkadaş kurt sesi çıkartarak noktanın tam yerini tespit etmeye çalışıyordu ama işareti cevapsız kalıyordu. Neyse yürümeye devam ettik. Bir süre sonra S. arkadaşla karşılaştık. Bizi almak için gelmişti. Arkadaşlara ulaştığımızda saat 10 olmuştu. Güzel bir görevdi. Yarın için bolca odunumuz oldu. Tabii bu arada ayakkabılarımız biraz daha eskidi. Yine de bizi sınır ötesine atacak durumdalar.

Tendürek’te anlamlı günler yaşadık

Sabah uyandığımızda ilk işimiz ateş yakmak oldu. Uzun zamandır sabah ateşi yakamıyorduk. Kahvaltımızı yaptıktan sonra bir köşeye çekilmiş yazı yazıyordum. A. arkadaş yanıma gelerek saat 3’te hareket edeceğimizi söyledi. Kadın arkadaşlara hareket saatini söyleyip dinlemelerini ilettim. Ama hiçbirimiz uyuyamadık.
Mutfakçı arkadaşlar işlerine başlamış ekmek yapıyorlardı. Ekmekle beraber yiyecek katık olmadığı için C. arkadaş yol için helva yapıyor. Evet, Tendürek’te son günümüz bugün. S. arkadaşın grubumuzla kalan iki gecelik yol üzerine yaptığı toplantıdan sonra fotoğraf çektirdik hep beraber. Tabii arkadaşlarda kamera olduğu için epey çekim yaptılar. Ç. arkadaş “Giden arkadaşlar son çaylarını içmek için gelsinler” çağrısından sonra ayakta çaylarımızı içtikten sonra ayrılık zamanı geldi çattı. Sırayla arkadaşlarla vedalaştıktan sonra K. ve B. arkadaşın öncülüğünde uzaklaşmaya başladık. Bir ara arkama dönüp baktığımda bir kayalığın üzerinde oturan S. arkadaşın kamerayla bizi çektiğini gördüm ve biz kaybolana kadar çekime devam etti. Tendürek’te anlamlı günler yaşadık ve Serhat gücündeki arkadaşlar gerçekten sıcak, sevgi dolu yaklaşımlarıyla her zaman bizlerle olacaklar. Kendinize iyi bakın yoldaşlar! SERKEFTİN!

Eylül 2001

* Tekoşîn (Ruhal AKYILDIZ) 1 Ağustos 2004’te Dersim’in Zel Yaylası’nda şehit düştü. Tekoşîn’in Güncesi geçtiğimiz aylarda Newaya Jin’in katkılarıyla Meyman Yayınları tarafından basıldı.