Yıllarca güneşin doğuşunun hayalini kuran ben… Şimdi milyonlarca sayıda ve gecenin hakimi yıldızların kaybolmasıyla dağların doruklarından beliriveren ve gittikçe artan pembemsi renkte kızıllığıyla güneşin doğuşunu izlemek benim için anlatılamaz güzellikte. Kuşların melodileri, aydınlanan ve iyice belirginleşen ağaç, kaya silüetleri ise bir başka. Güneşin doğuşuna bu hayranlığın neden diye sorabilirsiniz. Doğanın yeni bir güne kavuşması gibi, benim için de yeniye başlangıcı ifade ediyor.
Hala Garê’nin anlamını öğrenemedim. Bir doğa harikası burası ve güzelliğini asla ifade edemeyeceğim. Xazir denilen noktayı gördüm. Yemyeşil suyu, onlarca şelalesi ve efsaneye göre su içmeye gelip şelalenin güzelliği karşısında hayranlıkla taş kesilen kuşun duruşu tek kelimeyle ihtişamlı. Yanından her geçişte adeta ruh aldığımı söyleyebilirim. Sonbahar mevsiminin kendine özgü güzelliği burada bir başka. Renk cümbüşü ancak fotoğraflarla, daha doğrusu gezilerek, görülerek anlaşılabilir.
Anam kokan yazma
Tüm eşyalarımı gömdüm, bu günlüğüm ve anamın hediye yazması var. Onu da kullanmaya kıyamıyorum, kokusu geçer diye…
Yaşasın gerilla iradesi
Garê bu; gizemli, fırtına, beliren kara bulutlar, şimşekler, birkaç damla yağmur, gülen yüzlerimiz, koşuşturarak çadır açmalar, su içeceğine sevinen yüzler, ellerinin temizlenmesi için açılan eller, mendiller… Ve olamaz; üç-dört dakika sonra çıkan güneş! Bir günde dört-beş defa aynı heyecanı yaşıyoruz ama nafile, sanki tanrı bizimle alay ediyor, yağmıyor yağmur. Yeniden, yaşasın gerilla iradesi.
Seni su kadar seviyorum
Tarihte bir kralın, “seni tuz kadar seviyorum” diyen kızını, hiçbir şey anlamıyor diye sürgün etmesi, ülkesi tuzsuz kalınca değerini anlayarak, “seni altın kadar seviyorum” diyen kralın sevgisinden ziyade “tuz kadar” sevenin gerçek sevgiyi beslediğini konuşuyoruz. Bundan hareketle biz kadın arkadaşlar, birbirimize “seni su kadar seviyorum” der olduk.
Süzülen şahin olsaydım…
İşte süzülüyor, süzülüyor ve aniden yükseliyor, kanatlarını açmış yeniden yükseliyor, sonra konduğu ve kaybolduğu ağaç ve kayalıktan ani bir yükseliş daha… Eğitimde otururken karşıki tepede süzülen şahin dikkatimi çekiyor. Belki de şahin değil ona benzer bir kuş ama bana onu hatırlatıyor. Kıskanıyorum. Onun gibi süzülüp Amed’e Ko Spî’nin zirvesine konmak, Murat nehirini izlemek ve oradan Munzurlara, Şerefeddin dağlarına uzanmak isterdim.
Kürdistan gazozu -Rebaz
Haziranın ortalarında dağların nimetlerinden yararlanıyoruz, mevsimi geçmesine rağmen hâlâ kar suları, nefis aromalarını barındıran rebazlar (ışkın) hepimizin elinde, soyup şekere tuza batırarak su ihtiyacımızı gideriyoruz. Bu vesileyle Kürdistan kurulunca kimimiz rebaz, ribês (Zazaca) gazozunu, kimimiz şekerini yapacağını söylüyor.
Kizwan sakızı
Gerillada yok yok gibi. Tıpçıların dahi önerdiği Kizwan sakızını yapıyor arkadaşlar. Ben de çiğniyorum, mide için iyiymiş. Ama dişlerime yapışıyor. Meğer ağzım açık, nefeslenerek çiğneyecekmişim.
Katır katibi
Welat gazetesinin yönetmeni Rojavalı Fevzi arkadaş şimdi gerillada. Elinde radyosu, diğer elinde hestirın (katırın) yuları zorla yürütmeye çalışıyor, devrilen yüküne arkadaşlar yetişiyor. Biz izleyenler gülüyoruz ve bir arkadaş Fevzi arkadaşa “katır katibi olursa görev de böyle olur” diyor.
*Özgür basın geleneğinin temsilcilerinden Gurbetelli Ersöz’ün güncesinden derlendi. Şehadet yıldönümü olan 7 Ekim, Kürdistan Kadın Gazeteciler Günü olarak karşılanıyor.