19 Temmuz 2012’de Rojava’nın Kobanê kentinde başlayan devrim rüzgârı, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim bölgelerine hızla yayıldı. Kürt halkının tarihi direnişi olarak uluslararası alanda yankılanan Rojava Devrimi, halkların da katılımıyla geniş bir kitle hareketine dönüştü. Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Asuriler, Türkmenler ve Çerkesler gibi bölgenin kadim halkları devrime katılarak, bunun bir halklar devrimi olduğunu gösterdiler. Bu dönüşüm sürecinin en önemli momentlerinden biri ise kadınların öncülüğü oldu. Hem savunmada hem de toplumsal değişim adına kadınlar, bu devrimin en dinamik aktörleri haline geldi.
4 Nisan 2013’te kurulan Kadın Savunma Birliği (YPJ), bu öncülüğü örgütlü bir yapıya kavuşturdu ve dünya kadınları arasında etkili bir direniş simgesi oluşturdu. YPJ, DAİŞ’e karşı verdikleri mücadeleyle, sadece bölgedeki kadınlar için değil, tüm dünyada kadınların özgürlük arayışlarında, varlık mücadelesinde güçlü bir ses olarak karşılık buldu. Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından kadınlar, direniş saflarına yoğun bir katılım sağladı. Her geçen gün daha da büyüyen YPJ, askeri güçten öte öz savunma, toplumsal eşitlik ve kadın haklarının savunucusu olarak öne çıktı.
Arap ve Kürt kadınların mücadele ortaklığı
Kürt kadınlarının ordulaşma deneyiminin yarım asırlık bir geçmişi vardı. Ancak bunun bölge halklarına taşınması anlamında bir ilk olan YPJ, bölge halklarında büyük bir değişimin önünü açtı. Özellikle de Arap toplumu ve kadınlarında… Uzun yıllardır Baas rejiminin ‘kendi dilinizle konuşup okuyabiliyorsunuz, özgürsünüz’ düşüncesinden farklı hiçbir görüş ve tutum işitmemişti Arap toplumu. Eril karekterli devlet geleneği böyleydi ancak toplum gerçeği kendisine biçilen kalıba uymayacak kadar köklüydü. Bölge halkları yıllarca bedel vererek, acı çekerek, dirhem dirhem kendilerini eriterek, Baas rejimi karşısında kendi gerçekliğini arar oldular. Kendi dilini, kimliğini ve yaşamını özgürce dile getirecek bir umut gücü arıyorlardı. Arap toplumunun en önemli dinamik gücü de genç Arap kadınlardı. YPJ’nin Rojava Devrimi’ndeki öncü karakteri, tüm etnik grupların kadınlarına olduğu gibi Arap kadınları için de bir umut oldu. Kuşkusuz bu değişimin temel mimarı ise Önder Apo’ydu. Bu fitil, Rojava devrimi ile ateşlense de aslında bu, Önder Apo’nun Suriye ve Rojava’daki çalışmalarının ektiği tohumların filizlenmesi, boy vermesiydi. Önder Apo, sadece Kürt toplumunu değil, onunla yıllardır iç içe yaşamış Arap toplumunu da etkilemişti. Bu etkinin bir sonucu olarak daha PKK’nin Rojava ve Suriye’deki ilk örgütlenme yıllarında Efrînli bir Arap olan Nadir Şêx Hesen (Ezîz Ereb) PKK saflarına katılmıştı. 1983’te katılan Ezîz Ereb, 17 Nisan 1986’da Bakûrê Kürdistan’ın Colemêrg (Hekari) kentine bağlı Qewalê köyünde yaşanan çatışmada şehit düştü. PKK’nin ilk Arap şehidi olarak tarihe geçerken günlüğündeki şu sözleri bugüne ışık tutuyordu:
“Savaşçıların kahramanlık destanları mutlaka Kürdistan’ı özgürleştirecektir. Elbette zafere ulaşacağız. Arap olarak öleceğim ancak yaşasın Ortadoğu halklarının kardeşliği.”
İşte böyle bir geleneğin amansız takipçisi olarak Berîtan Amanos, kadınlarını umut gücü olan YPJ saflarında kendisini buldu.
Cinsiyet eşitsizliğinin farkına vararak büyüdü
Berîtan Amanos, 2001 yılında Dêrazor’da dünyaya geldi. Begara aşiretine mensup olan Berîtan, daha çocuk yaşlarda cinsiyet eşitsizliğinin farkına vararak büyüdü. Feodal bir aile yapısında yetişirken, kadın emeğinin nasıl sömürüldüğünü görmek, O’nun yaşamındaki ilk büyük çelişkiyi oluşturdu.
Kadının, yaşamda bir nesne haline dönüştürülmesi, en çarpıcı ve düşündürücü konulardan biri olarak dikkatini çekti. Karakterinde, direniş ve serhildan tohumları çocukluk yıllarından itibaren belirgin bir şekilde filizlendi. O’nun içindeki serhildan ruhu, hayatının akışını belirleyen bir enerji kaynağı oldu.
YPJ yeni bir perspektif kazandırdı
YPJ’nin kuruluşu, kadın örgütlülüğünün ne denli önemli olduğunu anlaması için Berîtan’a yeni bir perspektif kazandırdı. Başlangıçta bu direnişe Devrimci Gençlik Hareketi çalışmalarıyla katılsa da DAİŞ’in yaptıkları kadın bilincinin daha da gelişmesini sağladı. DAİŞ, kadınları eğitim ve iş gücüne katılım yerine evde kalmaya, çocuk yetiştirmeye, çarşaf, burka giymeye zorlayarak, toplumsal rollerini dindar ve geleneksel bir çerçeveye hapsetmeye çalışıyordu. Bu durum, savaşın dehşetleriyle birleştiğinde, kadınların hedef alındığı tecavüz ve şiddet vakalarını artırıyordu. Berîtan Amanos, bu acımasız gerçeklere her geçen gün daha fazla tanıklık ettikçe, kendi sesiyle kadınların sesine katkıda bulunma arzusuyla doldu. 2016 yılında YPJ saflarına katılarak, bu adaletsizliğe karşı direnmek ve kadın haklarını savunmak için aktif bir mücadele vermeye başladı.
İnsanlık adına verilen bir mücadele
Berîtan Amanos, YPJ ve YPG direnişine ilişkin bir konuşmasında şunları söylüyordu: “Rojava’da yaşayan halklar için amansız bir mücadele yürüttüler. Sadece Kürt halkı için değil, tüm halklar, etnik gruplar ve inançlar için direndiler; büyük görev ve sorumlulukla yaklaştılar. Özellikle son yıllarda DAİŞ’e karşı yürüttükleri mücadelenin aynı zamanda insanlık adına verilen bir mücadele olduğunu ispatladılar. Bu mücadele aynı zamanda halkların demokrasi, eşitlik ve barış içerisinde yaşamasını mümkün kılıyor. YPJ ve YPG sadece öz savunma mücadelesi vermedi, toplumsal, siyasi ve diplomasi anlamında da önemli bir rol oynadı.” Berîtan Amanos da bu mücadelenin neferlerindendi. Halkların birliğini, en çok da kadın yoldaşlarıyla kurduğu bağ ve dayanışmada hissetti. Kadınların karşılıklı dayanışması, yoldaşlık ruhu O’na motivasyon kaynağı oldu, mücadele gücünü arttırdı. Bu ruhtu, O’nun her zorluğun üstesinden gelme kararlılığını pekiştiren. Bu ruhu, topluma özellikle Arap kadınlarına da taşımalıydı. İddiası buydu. Arap toplumunun içinde yer aldığı, parçası olduğu, yolcusu olduğu bu mücadeleyle ancak aydınlık bir geleceği olacağını biliyordu.
YPJ savaşçısı Berîtan Amanos (Safa Silêman) 9 Ocak 2025’te işgalci Türk devletin Qereqozax’a yaptığı saldırı sonucunda şehadete ulaşırken, ardından Arap kadın savaşçılarına büyük değerler ve eşsiz bir miras bıraktı.
Onur mücadelesinde yerini alan Berîtan Amanos ilk kez savaş alanına atılmıştı. İlk deneyimi olmasına rağmen cesareti ve gözüpekliği ile dikkat çekmişti. Yoldaşları arasında güvenin ve dayanışmanın sembolü olmuştu.
Tıpkı Berîtan gibi, Qereqozax köprüsünde şehit düşen gazeteci arkadaşımız Cihan Bilgin şöyle demişti oradaki savaşçılar için: Buradaki genç direniş savaşçılarında kazanma isteğini görüyorum. Belki bir saat içinde gidecekler. Ama kararlılıkları gözlerine yansıyor.” İşte Berîtan’ın da gözleri böyle ışıldıyordu.
Berîtan, Cihan, Ronahî
8 Aralık 2024’ten itibaren Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlayan Türk soykırım saldırılarıyla hedef haline gelen Tişrîn Barajı, Qereqozax Köprüsü bir direniş kalesi artık. Ronahî Yektaların, Berîtanların, Cihanların, Nazımların, yaktığı direniş meşalesini Bave Teyar devralarak topluma taşıdı. Şimdi sadece savaşçılar değil sanatçısından aydınına, kadınından gencine çocuklarına kadar tüm toplum bu direniş etrafında kenetleniyor.
Arap, Kürt, Asurî, Türkmen savaşçılar kol kola kadın devrimini korumak adına bir onur mücadelesi veriyor. YPJ öncülüğündeki özgürlük savaşçıları hayatlarını değiştiren bu devrimin varlık ve yokluk savaşımını
Berîtan Amanos ve O’nun gibi birçok YPJ savaşçısı bu direnişi sürdürerek, sömürge güçlere karşı koyan ve hakları için mücadele eden sembol haline geldi. Onlar toplumsal değişimin ve özgür geleceğin yol göstericileri oldular.