Zaman ve mekan ötesinde bir genç kadın!

- Bişeng CUDİ
927 views

Yazın en kavruk zamanlarında suya hasret bir mekan. Cümle devlet sistemlerince Kuzey Irak, Güney Kürtlerine göre özgür Kürdistan, Kuzey Kürtlerine göre ise Güney Kürdistan denilen bir yer. Adı ve sanı yaşayanlarının değil, en fazla birkaç yüzyıldır bu coğrafyalara egemen olanların dillerince belirlenmeye çalışılan kadim bir yeryüzü parçası. Alevleri sönmüş volkanik dağların, soğaumuş küllerinin toprak olduğu, canlıya hayat verdiği bereketli bir insan coğrafyası.

Yürüdüğünüz yolları baharda balçık sıvalı gibi, yazın ise çöl misali ince kum. Havası çöl havası. Gündüzleri yapışkan bir sıcak, geceleri soğuk mu soğuk. Her parçasında sizi yeknesak bir manzara karşılar. Bilmediğinizden olsa gerek hep aynı dağ ve tepeler, aynı ağaçlar, aynı yollarla haşır neşir olduğunuzu sanırsınız. Halbuki her parçası ayrı bir ismin, ayrı bir yaşamın yansısı. Her karesi ayrı bir hikayenin arka planı. Her insanı ise bir hikayenin kahramanı.

Asmin- Mizgin Onar-2

Rüzgarın dağıttığı tozlar üzerimize üşüşür, yakınımızda önceki gece atılan havanlardan yanan ormana sinen is ciğerlerimize dolarken yaşadığım ortamın kasvetinden olsa oldukça düşünceli ve dalgın ilerliyorduk. Domino taşları gibi dizilmiş dağ tepelerinin gölgeleri üzerimize doğru uzanmaya başlamışken yeni bir mekana adımlıyoruz. Tek isteğimiz etrafı ceviz ağaçlarıyla çevrili pınarın altında soluklanıp soğuk bir su içmek. Çeşmeye doğru ilerlerken adımlarımızın hızlanmasına neden olan, bizi o mekana çeken şeyin suyun soğukluğu ve ceviz gölgesinin serinliği olduğunu sanmıştım. Pınara yaklaştıkça az önceki ruh halimle tezat bir çocuksu neşe nüksetti. Nedenini az sonra öğrenecektim.

Bir insan nasıl koparabilir ki kendini cisimden, kim karşı çıkabilir ki varoluşun sıkışıp kaldığı, ölüm ve ölmenin sıradanlaştığı bir coğrafyada zamandan bağımsız yaşamaya.

O, öyleydi.

Adı Asmin. Uzun sayılamayacak sarı bukleli saçları omuzlarının üzerine dökülüyordu. Mavi ile yeşil arasında kulaç atan, derin, meraklı, mahcup ve muzip gözleri vardı. Bir buçuk metreyi biraz aşan kısa boyu ve gülümseyişi tüm gerillalara özgü elbiselerin içinde göze çarpan ilk özellikleriydi.

“Batmanlıyım. Kozluk ilçesinden ama hiç görmedim. 5 yaşında ailecek çıktık oradan. Sason’da büyüdüm.”

Biz gelmeden önce katıra yükledikleri undan elbiselerinin yer yer beyazladığını gördüm. Ellerini daha yıkamadan saçına doğru götürmüş olacak ki bir parçası undan beyazlaşmış saçının. Çok da yeni değildi elbisesi. Sol ayağındaki ayakkabının uçları aşınmış neredeyse parmakları görünecek. Ama içten ve karşısındakini çeken bir gülümsemeyle gülüyordu.

“On sekizyaşındayım. İki sene önce katıldım”

Öylesine enerji dolu ki onu gören ağaçların daha bir yeşillendiğini, suyun daha bir coşkulu aktığına inanır. Birkaç gün önce geçtiğim mekanın atmosferinden çok daha farklıydı şimdi burası. Sanki sesiyle, cismiyle ulaşabildiği, dokunabildiği her şeye ayrı bir ruh, canlılık katıyordu. Tabii bize de. El sıkışındaki kendinden emin, kararlı tavrı ve gözlerinin içinde var olan o dost canlılığı, insan sevgisi en bezgin, kendinde olmayanı bile sarsacak kadar etkiliydi.

“Neden öyle şaşkın bakıyorsunuz ki? Yanlış bir şey mi söyledim?”

On sekiz yaşındaydı, 1990 doğumlu yani. Çok olmasa da yaşıtı birçok gerilla görmüştüm buralarda. O yaşını söyleyene dek belki de kanıksamış, genç yaştaki katılımların Kürtlerin bir geleneği haline geldiğini kabullenmiştim.

Henüz on altı yaşında dağlara koşup eline silah alan bir genç kadındı karşımdaki. Hareketleri, sözleri ve kendinden emin bakışları dağları ev eylediğini, buraların ondan sorulduğunu hissettiriyordu zaten. O’na baktıkça daha derine dalıyordum. On altı yaşında gelmişti dağa. O yaşlardaki halimi hatırlıyorum da utanıyorum biraz kendimden. Lise sıralarında Türkleşmek ve hakim dili öğrenmek, sistemin çarklarında kendime bir yer bulmak için çabaladığım yaşlardı bunlar. Her gününde yeni bir çelişki ve çatışma mekanı olsa da bunları çözmek yerine kaçışı seçtiğim zamanlardı. Bireysel gelişim peşine düşmüştüm. Kürt toplumsallığına ne kadar uzaktım. Onurlu ve asi yanlarımı törpüleyip, benzeşmeye çalıştığım, uyumla inkarı birbirine karıştırdığım yıllardı. On altı yıl öncesin anlatıyorum. Zaman en çok bu değişimi ve gördüklerimi yazma cesaretini oluşturmak konusunda yararlı oldu benim için. Geçen on altı yılda bir Asmin, onlarca, yüzlerce Asmin olmuştu. Halkının her günü destanlara değer direnişi içinde mayalanan, hamuru sağlam gençler.

DSC08433

Asmin gülerek, şakalaşarak biraz sertleşmiş gerilla ekmeği ve biraz beyaz peynirle yol yemeğini yiyiyor. Yeleğini indirdiğinden sırtındaki raxtı ortada. Dört tane 30 mermi alan şarjörü ve iki bombası pırıl pırıl. Bir genç kadın dünyanın en karmaşık coğrafyasında, egemenlik mücadelesi yürüten ulusal ve ulaslararası güçlere karşı elindeki kleşi ve yüreğine sığdırdığı güzelliklerle savaşıyor. Bir genç kadın, bir kleş, 150 mermi ve 2 bomba…

Asmin… Zamanı ve mekanı tanımayan bir özgürlük savaşçısı. Cümle gericiliğe, cümle anlayışsızlık ve anlamsız tanımlamalara karşı göğsünü siper etmiş bir Kürt kadını.

Fiziken ardımızda bıraktık onu, ama sureti zihnime kazınmış. Yeşille mavi arasında kararsız kalan gözleri ve sıcak gülüşü. Hiçbir zaman çıkmamacasına kazınmış yüzü. Nasıl anlayabilir ve anlatabilirim ki? Cisimlere ve zamana bu kadar takmış bir neslin dimağı nasıl anlatabilir ki zaman ve mekan tanımayan bir genç kadının duygu ve düşüncesindeki yüceliği…

Ölüme yürüyen kaç kişi tanıdınız?

Gülüşü her anınızı aydınlatan, varlığıyla yaşamınızı anlamlı kılan kaç kişiyi ölüme uğurladınız?

Bir mi, beş mi, yüz mü?

Yüreğinizden bir dağ parçası koparan kaç kişi tanıdınız?

Beyni duruyor insanın değil mi? Benimki duruyor. Sayamıyorum, anımsayamıyorum. O kadar çok tanıdım ki…Bazı insanların belki de tüm hayatında kendisi kadar değer verdiği kaç kişiyi tanıma fırsatı var ki? Anasıdır çoğunun, bazılarının babası; birkaç arkadaşı belki de. Belki de ruh eşi, sevdiği, yareni.O kadar…

Küçücük elleri ve ayakları vardı. Tombul yanakları. Sarıya çalan bukleli saçları. Burnunun hemen altında, boynunda benleri vardı. Yeşil mi mavi mi olacağına güneşin ışınlarının karar vereceği gözleri vardı. Sıcacık gülüşü vardı Asmin’in…