BU KAVGA SÜRECEK’

- Newaya Jin
830 views

Dünya Kadın Örgütleri 9 Ocak Paris Katliamı’na ilişkin gazetemize konuştu:

Yükselen kadın mücadelesinden korkan egemen güçler kadın öncülerini hedefleyerek bu yükselişi engellemek istemiştir. Geçmiş ve yakın tarihte yüzbinlerce kadın egemen sistem katliamlarının ve devlet suikastlerinin hedefi oldu.

Ortaçağ’ın ‘Cadı Avları’ndan “Modernçağ”ın New York’unda 120 tekstil fabrikası kadın işçinin yakılmasına, Rosa Luxemburg’dan Ulrike Meinhof’a, Mirabel Kardeşler’den Berta Câceres’e, Sakine Cansız’dan Gauri Lankesh’e varan kadın cinayetleri silsilesi bazen çoğul, bazen de tekil olarak gerçekleştirildi. Kadın mücadelesi öncülerini kendisine dönük bir tehdit olarak gören egemenler,  onları katlederek bu mücadeleyi durdurmayı arzulamıştır. Kadın mücadelesi büyüdükçe, saldırılar da artmış, saldırılar arttıkça da kadın mücadelesi yükselmiştir.

Bu siyasi cinayetlerden biri de 9 Ocak 2013’te Paris’te gerçekleştirildi. 3 Kürt devrimci kadın Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in hedef alındığı katliam Kürt tarihine Kara Gün olarak geçti. Fakat aradan geçen 5 yıla rağmen, Kürt kadınları faillerin yakasını bırakmadı. Kürtler ve dostları 6. Yılında da katillerden hesap sorma ve gerçekleri aydınlatma mücadelesini sürdürüyor. 

Peki 9 Ocak Paris Katliamı dünya kadın örgütlerini, yerel hareketleri ne düzeyde etkiledi? Paris Katliamı’nın diğer siyasi kadın suikastlerinden farkı ve benzerlikleri neler? Bu cinayetler ile dünya kadın hareketlerine nasıl bir mesaj veriliyor? Bu devlet cinayetleri küresel kadın mücadelesinin yükselişini engelleyebilir mi? Kadın hareketlerinin tüm bu saldırılara cevabı nasıl gelişiyor.

Tüm bu soruları yönelttiğimiz dünya kadın örgütleri çarpıcı belirlemelerde bulundu.

HALKLARIN KONGRESİ/KOLOMBİYA:

‘BAŞARISIZ OLDULAR’

 Halkların Kongresi, öğrenciler, işçiler, kadın hareketi, köylü hareketi,  siyah ve topluluklar, diğer yerel gruplar vb. kimlikleri kapsayan 2008 Yerli Halk Hareketi’nden doğan bir  Kolombiya sosyal ve politik harekettir.

 9 Ocak Katliamı, ulus-devletlerin ve egemen güçlerin her gün kendi yasalarını görmezden geldiklerinin bir örneğidir. Bu katliam ve suçun düşünsel mimarının Fransız yönetimi tarafından güvence altına alınması ve cezadan muaf tutulması hali, ulusal ve uluslararası yasaların nasıl da sadece bu yasaları oluşturanların çıkarlarını koruduğunu göstermektedir.

Yasal sistem dünyanın her yerinde sadece ezilenleri baskılamanın aracı olmaktadır. Paris Katliamı’nın hedefi; halkların uluslararası diplomasisini istikrarsızlaştırmak ve Kürt Hareketi’ni tecrit etmek ve korkutmak amaçlıydı. 6 sene sonra, bunda başarısız olduklarını söyleyebiliriz.

Öte yandan kadın mücadelesi tüm dünyada çoğalarak büyümekte. Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri, ataerkinin kadın mücadelesinin kendisi açısından oluşturduğu tehditten kendini korumak için verdiği cevaptır aslında. Kadın yoldaşları kaybetmenin verdiği acıya rağmen, yerel ve küresel kadın hareketinin büyümesi durdurulamaz gözükmektedir.

Kadınlar tarihsel olarak her zaman ataerkinin hayatlarındaki yansıması ile yüzleşmek için örgütlenmişlerdir. Yerel kadın ekonomisi süreçleri, öz savunma eğitimleri, kız kardeşlik, köylü, Afrika kökenli, yerli, kentli ve kırsal kadın ağları ataerkiye karşı hücuma geçmek için bir araya gelmektedirler. Bu cinsiyetçi şiddet dalgasıyla yüzleşebilmek için bu örgütlenme yayılmalı ve büyümeli. Her yerde güçlü kadın örgütleri oluşturabilmek için önümüzde daha çok zorluk durmakta ama bizler yolumuzda ilerliyoruz.

HALKLAR YÜRÜYÜŞTE/GÜNEY AMERİKA: (PUEBLOS EN CAMİNO SANTANDER)

‘BİNLERCE SUÇTAN BİRİ’

Sakine Cansız’ın da aralarında bulunduğu 3 Kürt kadınının hedef alındığı cinayet, devletlerin kendi baskı tarihine ciddi tehdit olarak gördüklerine karşı işlenen binlerce suçtan biridir. Bu üç kadın, ataerki, sömürgecilik ve devlete karşı bir direniş yürüttükleri için infaz edildiler. Aynı zamanda, kadın, erkek, toplum ve doğanın özgürleşmesi için farklı zihniyetler yaratmaktaydılar.

Ataerkil şiddetin, dolayısıyla kadına karşı saldırıların bütün alanlarda, sadece politik liderleri değil, kapalı alanlardaki kadınları da etkileyerek artmakta olduğu bilinen bir gerçek. Kadın direnişi güçlendikçe, ataerki karşısında durmaya, direnmeye ve nihayetinde onu ve önde gelen aygıtı şiddeti alt etmeye odaklanacaktır.

Kadınların politik direnişinden kastımız, sadece devlet ve ataerkil yapı tarafından belirlenen politik alanda değil, her alanda ataerkiye direnme ve onu alt etmektir.  Birincil stratejik ve örgütsel ilkemiz ataerki karşısındaki farkındalığın her sosyal alan ve mekanda, tüm erkek ve kadınlar arasında gelişmesidir. Bu bakış çerçevesinde ne teori pratikten ne de direniş devrimci sosyal dönüşümden ayrılabilir.

GABRİELLA/FİLİPİN:

‘HER DÜŞEN KADINLA YÜZLERCESİ AYAKLANMAKTA’

 9 Ocak Katliamı kınanması ve cezalandırılması gereken bir olaydır. Katliam bizlere, baskıcı ve despot rejimlerin, can havliyle direnişçi hakların kararlılığını ve mücadelelerini susturabileceğini umarak, insanlara korku salmak amacıyla ölümü ve yıkımı her zaman  bir araç olarak kullandığının daimi göstergesidir.  Ancak unutmamalıyız ki despot rejimler varlıklarını, kaynakları zengin topraklarımız üzerinde çıkarları olan emperyalist ülkelerin yardımıyla sürdürmektedirler. Bu duruma karşı tavır almak cesaret gerektirir ve şehitlerin ölümleri, sosyal adalet yerini bulana kadar durmamamız gerektiği gerçeğine ilham omalıdır. Öyle ki onlar boşuna hayatlarını kaybetmemişlerdir.

Politik kadın cinayetleri, baskıcı ve despot rejimlerin kullandığı bir taktik, özgürlük aşkını taşıyan ve yurtsever insanların muhalif seslerini kısmak adına ümitsiz bir girişimdir. Elbette her kayıp harekete indirilen büyük bir darbedir, ancak aynı zamanda hala hayatta olanlarımız için bir kıvılcım görevi de görmektedir. Şehitlerin boşluğunu doldurmak ve daha güçlü bir hareket için kadınları örgütlemek için çakan bir kıvılcım.

Kadınlar ve özgürlük aşkını taşıyanlar, güncel baskı, sömürü ve dış müdahaleler karşısında sağlam bir sese sahip olmalıdırlar. Kadınları örgütlemede ve ülkelerimizin gerçek koşulları hakkındaki gerçek bilgileri yaymakta daha aktif olmalıyız. Bunu sadece istişare/paylaşım ve  uluslararası dayanışma ile başarabiliriz. Emperyalistlerin desteğini alan despot yöneticiler, bizleri korku ve ölümle susturabileceklerini düşündüler. Moralimizi düşürmek ya da sayımızı azaltmak onların umutsuz çabasıdır. Kolay bir iş olmasa da özgürlük aşkını taşıyan yurtsever, insan hakları savunucuları olarak bizlerin görevi örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmektir. Sadece halklarla yaşamı paylaşarak ve onlara hizmet ederek kazanabiliriz. Güçlü düşmanı dayanışmamızla yenebiliriz. Bu düşman hala farkında değildir ki her düşen kadınla yüzlercesi ayaklanmaktadır.

DÜNYA KADIN YÜRÜYÜŞÜ & ‘KÜRTAJI KADIN İSTERSE OLUR’: 

‘KAVGAYI SÜRDÜRMEK ZORUNDAYIZ’

Bizim için önemli olan, üç Kürt kadınının liderlik parıltıları, analiz kabiliyetleri ve olağanüstü eylemleriyle devrimci kavganın temsilcileri olmalarıydı.

Kendi yetenekleri, kapasite ve bağlılıkları dışında, kadını ve halkı hükmü altına almak isteyen, düşünce ve ifade özgürlüğünü kendileri için domine etmek isteyenlere karşı birer tehdit idiler. 

Bu kadın arkadaşların kurmak istediği adalet, eşitlik ve dayanışma dünyası, iktidar ve hükmetme açlığını doyurmak için tüm silah ve imkanı kullanan, kendisini yasa üstü görenler için dayanılmaz bir durumdu. Sara, Rojbin ve Ronahi, Türk devleti için sistemlerini bozan ve onu küçük düşüren yok edilmesi gereken üç kadındı. Fransa’nın diğer yabancı gizli servislerle ilk uzlaşması değildir. Kendi topraklarında siyasi suçlara iştirak etmek için gözlerini ve kulaklarını kapatıyor.

Dünyanın her yerinde kadın kırımı yükseliyor. Katledilen kadınların içersinde feministler, ekolojistler, sendikacılar, gazeteciler de var. Nedeni ise kadın oldukları içindir. Çünkü kadınlar düşüncelerini, kadın haklarını, halkını ve doğayı tüm erkek egemenlikli zihniyete karşı savunuyorlar. Bu kadınlar daha adil, eşitlikçi, doğa dostu bir dünya için kavgadaydılar. Kapitalist ve patriyarkal sistem için korkunç birer tehdittiler.!

Kavgayı sürdürmek nerede mümkünse orada güçlendirmek, dünya çapında dayanışma kurmak ve kavga birliği oluşturmak gerekiyor. Çünkü feminizm, özgürlük, halkın öz savunması ve zenginliklerin paylaşılması mücadelesi gibi konularda kadının rolü esastır.

Kadınlar olarak hep beraber bütün dünyada kavgamızı sürdürmek zorundayız. Bunun, özgürlüğümüze giden yolda ilk adım olduğunun bilinciyle yapmalıyız. Bütün kadınlar özgür olana kadar yürümeliyiz!

50-50 MAGAZİNE FEMİNİST DERGİSİ:

‘KÜRT KADINLARININ KAVGASI ÖRNEKTİR’

Türkiye bugün diktatoryal bir devlettir. DAIŞ’e karşı mücadelede en ön cephede olan Kürt kadınlarının kavgası, örnektir. Diktatörün tahammül edemediği kadın ve erkek eşitliği, Kürt halkı için birinci derecede kaygı duyulan bir meseledir. 

Erdoğan için en büyük düşman, kadınlardır. Üç Kürt kadını bu açıdan bakıldığında Erdoğan için bir tehdittir. Üç kadın direnişin  sembolleriydi. 

Kürt kadınları kesinlikle silahlarını bırakmayacaktır, asla. “Güneşin Kızları” filminde, kadınların nasıl kaçırılıp tecavüze uğradıklarını ve buna karşı nasıl silahlandıklarını gördük. Evet Rojava Devrimi’ndeki kadınların direnişi tüm dünya için çok güzel bir örnektir.  

Tüm dünya kadınları hegemonik iktidara karşı ortak mücadeleyi sürdürmek için bir araya gelmeli ve örgütlenmeli.

FEMİNİST PARTİ-KADINLAR/ALMANYA

‘KADINLARI DURDURAMAZLAR’

9 Ocak Katliamı ile devrimci ve öncü kadınları cezalandırmak ve yok etmek istediler. Bir yandan bu kadınların güç ve siyasi etkilerini kırmak, öte yandan ise tüm kadınlara göz dağı vererek onları mücadeleden uzaklaştırmayı hedeflediler.

Ancak buna rağmen kadın mücadelesini durduramadılar. Bu yüzyıldaki kadın mücadelesinin etkisini engelleyemezler. Dünyanın herhangi bir yerinde, tek bir kadın dahi ataerkil sistemin etkisinde kaldığı sürece bu saldırılar durmayacaktır. Hiddetli erkekler her türlü araç ve yöntemle kendi çıkarlarını kurumaya çalışacaklardır. Bu saldırıların durdurulması için kadınların kendilerini güçlü bir şekilde örgütlemeleri gerekir. Özgün örgütlenmelere ihtiyaç var, bunun için basın ağı da gerekli, örgütlü kadınları eğitebilmek ve kazanmak için bu önemli

FEMİNİST KAMPANYA: “ÖZ YÖNETİM VE DEMOKRATİK ÖZERKLİK İÇİN ORTAK MÜCADELE!” / ALMANYA

‘SALDIRI HER BİRİMİZE YAPILMIŞTIR’

9 Ocak 2013’te, üç değerli yoldaşı aramızdan aldılar. Bizlerden bazıları bu kadınları iyi tanıyordu, bazıları ise isimlerini yeni yeni duyuyordu. Fakat hepimiz onlara en yürekten bağlıyız. Biz Sakine, Leyla ve Fidan’ı özlüyoruz. Düşünce ve hayalleri devam ediyor. Biz onlardan güç aldık ve onları andıkça özgür, güçlü toplum inancımız da güçlenecektir. 

Üç devrimci kadının katledilmesi faşist Türkiye hükümetinin gerçekleştirdiği olaylardan sadece bir tanesi. Bu katliam aynı zamanda dünya genelinde yaygınlaşan ataerkil zihniyetin bir göstergesidir. Erkek egemen sistem güçlü kadın ve onun eyleminden korkmakta. Kürt Kadın Hareketi Kürdistan sınırlarını aşmıştır. Bizler için radikal feminist direnişin yaşam bulmuş örneğidir. Öyle bir direniş ki insanlığa karşı olan kapitalist gerçeğin temel ayağını kırmaktadır.   

Saldırılar artıyorsa, direniş ve mücadele de güçlenecektir. Güçlü bir köke sahip olan Kürt, Zapatist ya da Gulabi Gang gibi örnekler var. Egemen, sömürgeci ve yok edici sisteme karşı, bizler de ortak dayanışma yol ve yöntemlerini bulacağız. İnsanlar arası farklılıklar büyük değerdir. Her büyük, zorlu sıkıntıyı aşabilmeli, tarihten ders çıkarmalıyız ki geleceğimizi kendimiz inşa edebilelim. Kendimizi ortak bir güce ulaştıracağız, çünkü kimse gelip bizi kurtarmaz. Herhangi bir kadına yönelik her saldırı aynı zamanda her birimize yapılmış bir saldırıdır. Her bir kadının ölümü bizleri ayağa kaldırabilmeli. Yerimizi doğru almalı ve olmayanı denemeye girişmeliyiz.   

YANA EL SAMİRANİ SİYASİ BÜRO/LÜBNAN

‘GÜZEL KADIN MÜCADELE EDENDİR’

Türk devleti eli ile gerçekleşen bu katliam, tüm Kürt halkı ve özelde de kadına yönelik yapılmış bir katliamdı. Lübnan kadın Komünist Partisi bürosu olarak, Kürt Kadın Hareketine karşı gelişen bu saldırıyı kabul etmiyor ve esefle kınıyoruz.Tüm kadın hareketleri el ele verip, özgür gelecek için, ataerkil ve kapitalist sisteme karşı mücadelemizi yükseltelim. Bu sistemin tek amacı kadınların çalışma ve mücadelesini engellemektir.

Görüşlerin ortaklaşması, bir birimizin tecrübelerinden yararlanmak ve kazanım elde etmek için, tüm kadın örgütlerinin çalışmalarını daha üst bir seviyeye ulaştırması gerekir. Değişim; kurum ve partilerin içindeki eşitlik anlayışı ile başlar. Oradan kapitalist sistemin siyasi değişimi -ki sömürgecidir ve tüm köleliklerin kaynağıdır- başlar.

Güzel kadın her alanda çalışan ve mücadele eden kadındır.

LÜBNAN DEMOKRATİK KADIN TOPLULUĞU:

‘KADINLARIN SESİNİ KISMAK İSTEDİLER’

Katliamın etkilerini halen en derinden hissediyoruz. Her zaman mücadeleci, toplumsal ve siyasi alanda aktif olan, kadın mücadelesinde öncü rolü oynayan kadınların sesini kısmak istemişlerdir. Çünkü onlar etkili ve ardıllarında değerli bir mirası biz kadınlara bıraktılar. Onlar tüm siyasi iktidarlara tehdit teşkil ediyorlardı.    

Bu 3 mücadeleci kadının hikayesi 9 Ocak’ta sonlanmadı, orda başladı, onlar tüm kadın ve devrimcilere ilham kaynağı oldular. 3 mücadeleci kadını hedefleyen bu katliam, bir kez daha bize göstermektedir ki; kadın mücadelesi bir güç olarak kökten bir değişimi kendisiyle beraber getirebilir ve patriyarkal sistemde ciddi yarıklar açabilir. Kadınlar bunu kendi mücadeleleriyle kanıtlamıştır.

Bu barbar patriyarklara karşı tutum belirleyebilmek için, kadınlar olarak her şeyden önce birlik olmalıyız, çalışma ve dayanışma halkasını genişletmeliyiz ki tüm kadınları kucaklayabilelim. Özellikle bu 3 mücadeleci kadının ve birçok özgür kadının uğruna can verdiği davalara duyarlılık sağlayabilmek için kampanyalar düzenleyebiliriz. Bu da, tüm kadın kurum ve örgütlerinin birbirine ulaşması, iktidarcı rejimlere karşı ortak mücadelesi ile gerçekleşebilir.

Kadınlar tüm fiziki ve ideolojik farklılıklarına rağmen, aynı cinsiyeti paylaşıyorlar. Kadınların acıları birdir, bunun için de ataerkil sisteme karşı mücade etmek ve bu mücadeleyi ileriye taşımak önemlidir. 

IRAK KADIN KURUMU:

‘FRANSA KİMİ VE NEYİ KORUYOR?’

Bu 3 aktivist ve mücadeleci kadın, önemli eserlere sahiplerdi. Siyasi ve toplumsal konularda karar alma konusunda rol sahibiydiler. İnsan Hakları ve ortak yaşam için mücadele ediyorlardı.

Bir katliamla öldürüldüler, Kürt ulusundan, kadın olduklarından dolayı Kürt düşmanlığını yapan devletin hedefi haline geldiler.Ancak unutamayacağımız ve kendimize sürekli sorduğumuz soru, bu katliamın kendini kanun devleti olarak gören ve en gelişmiş güvenlik imkanlarına sahip olduğunu söyleyen bir ülkede nasıl gerçekleşmiş olmasıdır? Bu cinayetin aydınlanması ve katillerin yargılanması için onbinlerce Kürt eylemci ayağa kalkmasına rağmen, Fransa hükümeti bugüne kadar hala sessizliğini korumakta. Kimi ve neyi koruyorlar? Olayın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen, halen gerçekler karanlıkta bırakılmak istenmekte.