Benim adayım Hüsna abla: Oylar Hüsna’ya

- KAKTÜS
156 views
Tanıdığım bir kadın var. İsmi Hüsna. Kendisi aşçı. Duygusal mı duygusal bir kadın. Dünyanın öbür ucunda birinin canı acısa sanki onun canı acıyormuş gibi hisseder. Çok üzülür, çabuk ağlar. Sulu gözlüdür yani. Ufacık jestler onu mutlu eder. “Eline sağlık, yemek çok güzel olmuş” demek onu havalandırır.  Enerji içeceği içmiş gibi kanatlanır. Bir selama bin can feda edebilir. Sevdiklerine gönlü alabildiğine geniştir. Sevmediklerine değil gönlü, dünya dar gelir, sindiremez.

Yüreği temizdir, sözlerinde samimidir. Herkesin iyiliğini ister, herkes mutlu olsun ister ama onun da kolay olmadığını bilir. Tanıdığı, tanımadığı her kesimle alıp verir. Sosyaldir. Çabuk bağ kurar. İnce, kıvrak bir zekası vardır. Düşünme biçimi, anlatımı kadın rengini taşır. Statik değildir. “Herkesin bir düşüncesi var. Saygı göstermek gerek” der. “Öyle değil mi?” diye sorar. Hele de bir şeye inanmaya görsün, onu sonuna kadar savunur. Cesurdur. Fakat sevdikleri küser, alınır diye bazen, bazı şeyleri sineye çeker, yutar. Bazen de gençler, sevdikleri onu galeyana getirir. Bunu anlayınca yüzü kızarır, kendini hemen işe verir. Emekçidir Hüsna abla. Ama bazen çalışmayı abartır. O kadar çok çalışır ki…  Bir gün bir yerde düşecek diye korkuyorum. Çünkü hiç dinlenmiyor. Aslında dinlenmeyi bilmiyor. Bir an dursa, sanki dünya duracakmış gibi. O yüzden bir karınca misali çalışır. Muhtemelen dursa hastalanır. Belki de deli gibi çalışmak onun ruhunda var. Şimdi de biraz Hüsna ablanın hayatına bakalım.

Erkeklikten zırnık taviz vermemiş

Hüsna abla, ailesinin istemi, hatta itelemesi sonucu yakın bir akrabasıyla evlenir. Adam huysuz mu huysuz, çekilmez mi çekilmez. Hüsna ablayı iki dakikada çileden çıkarabilecek bir tip. “Boşa adamı” diyorsun, “Eee ben ne yapayım, görmeyen bir adamı ortada mı bırakayım” diyor. Adam görmediği halde bu kadar sorun çıkartıyor, bir de görse ne yapar diye düşünmeden edemiyorum. Yani sırf Hüsna ablanın işi rast gitmesin diye karşıt çalışma yürüttü adam ya… Adamın ismi çok önemli değil, önemli olan hangi eril zihniyeti, nasıl temsil ettiği. İlginçtir adam devrimci, aydın takılır. Zamanında pek çok kitap okumuş, şimdilerde ise dinliyor. Ama erkeklikten zırnık taviz vermemiş. Demek salt kitap okumak eğitici değil. Belki de “eğitilmez” demeliyiz. Kısaca; geçimsiz. Hüsna ablaya yapışıp kalan kene gibi. Ne kadınla geçinebiliyor, ne bırakıyor kadın onu terk etsin. “Yok ya, terk edebilir” diyebilirsiniz. Ben de dedim. Hem de sayısız kez. Ama adam öyle bir yapmış ki boşanma lafı bile geçse tüm sülale bir anda Hüsna ablaya hücum ediyor. Bu Avrupalılar’ın Amerika kıtasına hücum etmesi gibi… Kadın toplumsal gerilik cenderesinde, boğuldukça boğuluyor, nefes alamıyor. Belki de sırf bu yüzden deli gibi çalışıyor. Hani şarkıda diyor ya; “Deli gibi sevmek ruhumuzda var.” Onunkisi de “Deli gibi çalışmak ruhunda var.” Gerçi buna işkolik de deniliyor. Ama böyle söyleyip işin büyüsünü bozmak istemiyorum: Deli gibi çalışmak Hüsna ablanın ruhunda var.

Kalbinde HDP var

Şimdi size Hüsna ablanın sevdiklerinden ve sevmediklerinden bahsedeyim. Bir kere Hüsna ablanın hevalleri var. Onun hevalleri bir tarafa dünya bir tarafa. Hevalleri için dünyanın öbür ucundan kurutulmuş patlıcandan biberine, yufkasından tatlısına, kuru yemişine ne varsa alır getirir. Bir hevali bir şey mi istemiş mutlaka bulup buluşturur. Herkesin bir tane kardeş ailesi vardır. Onun iki tane var. Kardeş ailelerini anlatırken bir mutlu olur, bir mutlu, anlatamam. “Ay çok iyi aileler, çok güzeller” dediğinde sanki ilk aşkından söz eder gibi konuşur. Haa, bir de sıkı bir HDP’lidir Hüsna abla. Pek yakında sıkı bir Yeşil Sol Parti’li de olabilir. Fakat zamanı değil. Henüz kalbinde HDP var. Kalkıp oturup; “Bizim partimiz kadın haklarını savunuyor, demokratiktir. Biz herkesi kucaklıyoruz, öyle değil mi” der. Onay almadan bırakmaz. Sıkı bir HDP propagandacısıdır. Sözleri öyle teorik falan değil, yüreğinden akar. Çünkü halktır Hüsna abla. HDP konusunda kimseye pabuç bırakmaz. HDP konusunda sınırları nettir, dili keskindir. Bilmem anlaşılıyor mu? Geçenlerde gördüm Hüsna ablayı. Çok üzgündü, çok sinirliydi. “Neyin var” diye sordum. Eşini kast ederek, “Ben bu adamın elinde kalmışım, ne yapacağımı bilemiyorum.” “Niye? Yine ne yaptı?” diye sordum. Bir sürahinin içini bir bardağa dökmesi gibi hemen döküldü Hüsna abla. “Ya bizim bir tanıdığın anne-babası gelmişti. Onlara hoş geldine gittik. Onlar da bizim oralı. Zaten bu bizim oralılar  CHP’li takılıyor. Laf seçimlere geldi. ‘Bu İmamaoğlu çok iyi bir adam” dediler. Sesimi çıkarmadım. Bekledim konuşsun diye. Sonra “Aslında CHP olsa daha iyidir” dediler. Çok sinirlendim, kendimi tutamadım: “Neden CHP? Hele söyleyin, neden CHP? Biraz kendiniz olun, biraz kimliğinizi savunun. Oyunuzu kendinize verin. Türkiyeli Demokratlar bile HDP’ye oyunu veriyor. Neden? Çünkü HDP ortak yaşamayı istiyor” dedim. Öyle bir konuştum ki adamlar ikna oldu. Oylarını HDP’ye verecek kıvama getirdim.” Eşinden bahsederek ama “O” ne yaptı? “Bakmayın siz onun böyle konuştuğuna. Onun bir oyu bile yok.” dedi. (!!!) Öyle deyince adamlar bana saldırdı. O kadar dil döküp ikna ettim. O ise adamlara böyle söyledi. Beni çok küçümsediler. Kendimi kötü hissettim. Ben ne yapacam bu adamla?” diye yineledi Hüsna abla. Dehşete kapıldım. Yine “boşa gitsin” dedim. “Yapamam, babam bana yemin ettirdi boşamayacaksın diye. Boşarsan seni evlatlıktan reddederim dedi.” Bu sözleri söylerken gözyaşları hücuma geçti. Belliydi, çok üzülmüş, kalbi kırılmıştı. “Koynunda yılan besliyorsun” deyip üzüntüsüne benzin dökecektim az daha. Ama yapmadım. Sonra kendi kendisine moral verdi Hüsna abla: “Ama ben hakikati söyledim” dedi. İşte bu sevgili okuyucu. Hüsna abla bugün Cumhurbaşkanlığına adaylığını koysun, oyum Hüsna ablaya. İster oyum olsun ister olmasın… Hadi kalın sağlıcakla.

Star sizinle olsun. Unutmayın oylar Hüsna ablaya…