‘Kirmanckî ile perspektifim değişti’

- Roştîyam MÛNZÛR
352 views
Hollandalı ses sanatçısı Nadia Visser, Dersim’e uzanan müzik yolculuğu sürecinin kendisinde yarattığı etkilenmeyi gazetemize anlattı. Kirmanckî müzik ile tanışmanın yaşam perspektifini değiştirdiğini belirten Nadia, bu müzik tarzının aslında Kürt toplumunun acılarının ve isyanının bir ifadesi olduğunu hatırlatıyor. Yeni bir albüm hedefinin olduğunu belirten Hollandalı ses sanatçısı, bu yeni projede şiddete maruz kalan kadınlara  yol gösterecek ve ilham verecek bestelerin de olduğu bilgisini paylaşıyor.

 

Çocukluktan beri müziğe ilgili olduğunu biliyoruz. Şimdi ise profesyonel ses sanatçılığı yapıyorsun. Müziğin senin hayatınızdaki anlamı ve yeri nedir?

Müzik benim için her zaman önemli bir rahatlatma alanı oldu. Duygularımı ifade ediş yöntemidir. Duygu ve hislerimi sadece kelimeler ile değil, müzik vasıtasıyla da dile getirebiliyorum. Bu şekilde adeta kapsamlı bir günlük yazıyormuşum gibi oluyor. Çünkü müzikle o anki duygu ve atmosferi sabitleyebiliyorum. Kürtçe ve Kirmanckî müziğe ilgim de bu nedenden kaynaklı: Yani duygu yüklü olması.

Bazen bir resim, bir ezgi, bir tiyatro gösterisi, bir film toplumsal anlamda büyük yankı uyandırır? Müziğin toplumsal dönüştürücü gücünü nasıl tanımlarsın?

Bu tespite tamamen katılıyorum. Sanat evrenseldir, çeşitli yöntemlerle kendini geniş kitlelere ulaştırabiliyor. Görülmeyen gerçekliği bile çok zengin detaylarla tasvir etme gücüne sahiptir. Bu açıdan her sanatsal proje başka gerçekliğe açılan kapıdır. Kişinin dünya perspektifini değiştirme gücüne sahiptir. Bir toplum sosyolojisini değiştirmek için o topluma farklı bir gerçekliği de göstermek lazım. Sanat da bu anlamda bu değişim dinamiğinde önemli bir rol oynuyor.

Kesinlikle müzik iyi duyguları ve belirli bir atmosferi iletebildiği için, son derece güçlü bir araçtır. Yüzyıllardır mantraların ve (dini) ayetlerin belli bir ritimle okunup içselleştirilmesi boşuna değildir. Şarkıların bir melodisi, bir şiiri ve hikayeleri vardır. Örneğin Shakespeare veya Ovid gibi klasik yazarların bir ölçüsü vardır, böylece kafalarımızda kalır ve biz onu

defalarca tekrar dinleyebiliriz. Bu arada, dünyadaki tüm sesleri gelişmiş haliyle yeni model enstrümanlar ve üretim araçları ile tüm insanlara ulaştırmak mümkün. Bir gerçeklik artık sadece sözel veya yazılı yolla değil, aynı zamanda sesin gücüyle de ifade edilebilir. Doğadaki/dünyadaki sesleri yeni prodüksiyonel metodları ile kaydetmek ve bunu müziğe yansıtmak artık mümkün.

Size en çok yöneltilen soruya, Kürt müziği ile tanışma serüveninize gelecek olursak; sizin  yolunuz Kürt/kirmanckî müziği ile 2012’de Dersim’de kesişti. Bir proje kapsamında  Türkiye’ye gidiyorsun. Birçok kültür, dil, tını ile tanışıyorsun. Sonrasında Hollanda’ya geri dönüyorsun. Bundan sonraki süreç nasıl gelişti. Neden farklı bir dil veya kültür değil de kirmanckî müzik seni etkiledi?

Dersim gezisi bambaşka bir kültürle ilk kez çok yakından tanışmama vesile oldu. Bu büyük bir kültür şokuydu. Çünkü ben Hollanda’nın güneyindeki küçük bir kasabada doğup büyüdüm. Yani farklı bir kültürel gerçekliğin içersinde. Bir proje vesilesiyle  Türkiye’ye gittim. Bu proje öncesi farklı bir kültür ile tanışmamıştım hiç. İlk kez Avrupa’dan ayrılıp evden bu kadar uzağa gitmiştim. Özellikle Dersim halkının misafirperverliği beni çok etkiledi. Hollanda’ya döndükten sonra da oradaki insanlar ve (Music Generations projesi kapsamındaki) müzisyenlerle bağım hiç kopmadı. Hollanda’da yaşayan Kürt topluluğu ile de tanıştım. Aynı misafirperverlik kültürünü onlarda da gördüm. Kirmanckî müzik ile onları bir nebze olsa da mutlu edebileceğimi düşündüm. Ve sonrasında Kirmanckî klamlar söylemeye devam ettim.

Son yıllarda seni sahnelerde kirmanckî klamlar seslendirirken görüyoruz. Başka bir halkın dilinde yine onların hikayelerini anlatan ezgiler/klamlar seslendirmek nasıl bir duygu? Dinleyicilerden ne tür reaksiyonlar alıyorsun?

Çok güçlü ve pozitif tepkiler aldım ve hala da alıyorum. Kirmanckî müziği içerik olarak ağır ve protesttir. Ardında bir hikaye ve isyan barındırır. Yasaklı bir dilin ve kimliğin müziğidir. Dolayısıyla asimilasyona maruz kalmış kimlikleri hatırlatıyor. Bu

 yüzden insanlar Kürt müziği yaptığım için

minnettarlık duyuyorlar. Kişi olarak bu ilginin karşısında mahçup kalıyorum. Ama Kürtler’in yaşanmışlıkları bana ağır geliyor. Kürt müziğini yaptığımda da duygusal olarak çok zorlanıyorum. Teorik olarak bu zorluğu ardımda bırakabiliyorum ama pratik duygusal etkilenme olarak bunu yapamıyorum. Çünkü o halk ve kültürle bağım devam ediyor.

Bir röportajında Kürtler ve Kürtçe müziği ile tanıştıktan sonra yaşam perspektifinin değiştiğini belirtiyorsun? Ne tür bir değişimden bahsediyorsun?

Çünkü bu yeni müzik tarzı kısa sürede hayata bakış açımda bana yeni ve geniş bir perspektif verdi. Hayatta iyi fırsatları olan mutlu Hollandalı bir aileden gelen biri olarak, küçük sorunlar bende endişeye yol açabiliyordu. Sonrasında başkalarının büyük sorunlarını görünce kendi küçük sorunlarımı daha hızlı çözebiliyordum.   

Kürtçe müziği kendine has bir gırtlak, tını, yorum ve karaktere sahip. Tüm bunlar senin açından zorlayıcı faktörler değil mi?

Evet çok büyük zorluklar yaşadım. Başından beri Kürt müziğini kurallarına göre saygılı bir şekilde yorumlamaya çalıştım. Ses tekniğini iyi kullanıp inandırıcı bir şekilde aktarmaya çalıştım. Bu arada kendi sesimi uyarlayıp iyi ifade etmek arasındaki dengeyi buldum. Böylece artık İngilizce, Kurmancî-Kirmanckî, Hollandaca veya Almanca’da neredeyse sabit bir sese sahibim. Müzik ile çok genç yaşta tanıştığım için mutluyum. Kimliğimin ve tarzımın bir parçası haline geldi.

Yine bir röportajında albüm hazırlığı yaptığını belirtmişsin. Buna dair biraz detay paylaşmanı istesem? Albümün muhtevasında ne tür temalar bulunuyor?

Korona pandemisi nedeniyle bu proje şimdilik durmuş. Albüm hazırlığına pandeminin ilk dalgası öncesi başlamıştık. Ama pandemiyle beraber bu çalışma tamamen durdu. Bu albümü  yapmak için uzun süre bekledim. Duygu ve kimlik nüanslarımın doğru şekilde yansımasını istedim. Örneğin eskiden yazdığım kimi besteler var ama onların artık duygularımı yeterince ifade etmediğini düşünüyorum. Bundan dolayı seslendirmiyorum. Bu yüzden yaratıcı ürünler daha geniş bir zaman gerektiriyor. Bu yıl içersinde bir single çıkartmayı hedefliyorum. Kirmanckî bir beste yazarken kişisel ve toplumsal

etkilenmeyi esas alıyorum. Bu dengeyi yakalamak zor oluyor. Çünkü benim müziğimi dinleyen insanların yaşam koşulları ve zorlukları benim kişisel koşullarımdan daha zordur. Çünkü ben Batı Avrupa coğrafyasının yaşam tarzından geliyorum.

Dolayısıyla müziğimin konusunu söylemek zor oluyor. Umuyorum herkes kendisini bu ezgilerin/klamların içersinde bulur ve bu müzik içersinden umutlu bir şeyler yakalar.

Senin de yukarıda belirttiğin üzere Kürt müziği de tarihten bu yana Kürt kimliği ve coğrafyası gibi hep yasaklar ve baskılar ile yüz yüze kaldı. Ama buna karşı isyan ve direniş ruhunu da hep koruyarak, kimlik ve varoluş mücadelesinin bir parçası olarak gelişti. Dersim’de Kirmanckî klamların çoğu 1938 Katliamı’nı dillendirir. ‘Modern’ Kürt müziğinde bunun izlerini ne kadar gördün?

Evet, Kürt müziği üzerine yaptığım ilk araştırmada bu gerçeklik ile karşılaştım. Pek çok klam, deyiş ve ezginin 1938 Tertelesi ile ilgisi olduğunu fark ettim. Ancak dili daha iyi anlamaya başladığımda  farkına vardım ki, yeni “modern” Kürt müziğinin de ’38 veya farklı birçok trajedi ile bağı var.

Son olarak kadınlara dair sormak istiyorum; biliyorsun dünyada günlük olarak onlarca kadın, erkek şiddeti sonucu öldürülüyor veya ağır şiddete maruz kalıyor. Özel olarak bu konuya dikkat çeken hedeflediğin herhangi bir çalışman veya projen var mı? 

Şu anda İngilizce müzik odaklı yazıyorum. Bu aynı zamanda kadınların özgürleşme süreciyle ilgili. Maalesef şimdilik özellikle aile içi şiddete maruz kalan kadınları desteklemeye yönelik herhangi bir projem yok. Umuyorum yazdığım besteler kadınların kendilerine özgüveni konusunda yol gösterici olur ve şiddet içeren istemsiz ilişkilerden kurtulma adımında ilham verir.