‘Kürdistanlı kadınlarla ortak kavgamız var’

- Site varsayılanı
552 views

arjantin yeni

Arjantin Guevaracı Gençlik Hareketi (Juventud Guevarista De Argentina), özellikle 2000’den sonra yaşanan siyasal ve toplumsal sürecin sonucu olarak oluştu. Bu süreç içinde yaşanan en önemli olay belki de Aralık 2001’de büyük kitlelerin devletin burjuva demokrasisine karşı onur bayrağını yükselterek sokaklara döküldüğü isyandı. Özelde Arjantin, genel olarak da Latin Amerika halklarının tarihsel mücadele geleneğini yeni bir direnişe akıtma ihtiyacından doğan Guevaracı Gençlik hareketi, binlerce gencin alternatif arayışının sonucudur. Hareketin amacı, Che Guevara’nın öğretisi doğrultusunda her türlü iktidara karşı eleştirel kitlelere tarihsel direniş kimliğinin yeniden kazandırılmasıdır. Hedef, sosyalizme dayanan yeni bir toplumun inşa edilmesidir.

Arjantin Guevaracı Gençlik Hareketi üyesi Carolina Torres ile gençliğin bu ideallerinin yanı sıra feminist mücadeleyi, kadınların temel sorunlarını ve çözüm yollarını, Kürdistan kadın hareketi ile buluşma zeminlerini ve “dağların kadınlarını” nasıl gördüklerini konuştuk…

Arjantin’de kadın hareketleri nasıl örgütleniyor?

Arjantin’de kadın hareketi birçok yöntem içinde örgütlülüğünü sağlıyor. Bazı gruplar kendilerini özellikle feminist sloganlar aracılığıyla ifade ederken, diğerleri ise politik organizasyonlar ve partiler içinde bulunan komisyonlar veya alanlarda örgütlüyor.

Kadınların örgütlülüğü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarası Mücadele Günü gibi önemli tarihlerde koordinasyon ve tartışmaların yapıldığı alanlarda yükseliyor.

Arjantin’de her yıl gerçekleşen Ulusal Kadın Toplantısı’nda binlerce kadın, organizasyon ve sendika bir araya gelip kadınların maruz kaldığı politikaları ve sorunları tartışıyor. En son gerçekleşen toplantıda Arjantin ve Latin Amerika’dan 70 bine yakın kadın yoldaşımız biraraya geldi, fakat feminist hareket için birleşik mücadele planı oluşturamadık henüz.

4Kadınların evrensel olarak yaşadığı sorunları nasıl tarif edersiniz?

Kadınların geniş kapsamlı sorunu sistemin ve kapitalizmin dayattığı çoklu baskıya bağlıdır. Bizler inanıyoruz ki her ülkenin kültürel sorunlarının ötesinde, kadınlar uluslarası anlamda ezilmekle birlikte istismar ediliyor, bu yüzden kadınların ve cinsel azınlıkların mücadelesine öncellik etmek sol görüşlü partilerin de borcudur.

Feminist mücadelenin ana sorunu ise bugünkü otonomistlerin veya radikallerin sıkça kadın mücadelesini sosyalizm mücadelesinden uzak görmesidir.  Hangisinin daha önemli olduğunun (sosyalizm ya da kadının kurtuluşu) tartışıldığı görüşmelerde zaman kayıbıyla birlikte koordinasyon alanlarında ve cinsel azınlıkların mücadelesinde de duraksama yaşanılıyor.

Bu duruma ilişkin bir çıkış yolu henüz bulmuş değiliz, fakat feminist hareketin ve sosyalizm için mücadele eden organizasyonların içinde yürütülen tartışmaları ve koordinasyon alanlarını güçlendirmek temel bir ihtiyaçtır. Tartışmaların haricinde, sokaktaki mücadeleyi birleştirecek olan kıtamızda hakların kazanılmasına ilişkin ilerlemeler de elde etmektir.

Peki, kadınların yaşadığı bu sorunlara ilişkin çözüm yolları nasıl geliştirilmeli?

Belirttiğim gibi, maruz kaldıkları iki kat baskı ve özgürlük eksikliği kadınların ana sorunlarıdır. Ayrıca kadına yönelik şiddet Latin Amerika’da çok ciddi bir sorundur, yüksek sayıda kadın cinayeti ile birlikte çocukluktan beri dayatılan şiddet; devlet kurumlarının, ailenin ve toplumun içinden kadınlara doğru yöneliyor.

Kadınların kendi bedenlerine ilişkin hak sahibi olmaması, her yıl çok sayıda kadın hayatının son bulmasına neden olan ciddi bir sorundur. Bu sorun özellikle yoksul sınıftaki kadınların cinsel ve üreme haklarının eksikliğine ve kürtajın yasadışı olmasına bağlıdır.

Mahallelerde, çalışma alanlarında ve öğrenci merkezlerinde kadınların gerçekleştirdiği çalışmalar, mücadele etmeyi ve örgütlenmeyi kadın hayatına yerleştirerek kadınları daha iyi bir geleceğe ilerletiyor. Kadınları bilinçlendirme amaçlı eğitim atölyeleri ve tartışmalar yürütülüyor ve bu faaliyetler en fazla zarar gören kadınları dönüştürerek, hakları için mücadele yürütmelerine şans veriyor.

Böylelikle ilk sorguladığımız şeylerin başında otoriter sistemin kadına dayattığı topumsal rol bulunuyor ve kadını değersizleştiren, ev kadınlığını yükleyen, kullanım objesi ve erkeğin malı haline getiren ataerkile ve kapitalist hegemonyaya karşı mücadele etmeye gayret ediyoruz.

Ortadoğu’da ivme kazanan Kürdistanlı kadınların mücadelesini nasıl görüyor sunuz? Kürt kadınlarının dağlarda, toplumda ve çeşitli organizasyonlardaki mücadelesi 2sizlere nasıl ulaştı?

Kürt kadınlarının direnişi tüm dünya kadınlarının gözleri önünde sergilenmiştir. Kürt kadınları bir devrim sürecinin öncüleri olarak toplumun kapitalizm ile empoze edilen yapısını dönüştürüyor. Özellikle Ortadoğu’da yeni değerler ile yeni bir hayat inşa edilince, tıpkı burada dediğimiz gibi kadınlar “gidişatı kendi lehine çeviriyor.’’

Kürt kadınlarının mücadelesi bizlere uzaktan gelen bir özgürlük ve devrim haykırışı olarak ulaştı. Kürdistan dağlarında yürütülen mücadele ile tanışmamızın üzerinden çok zaman geçmedi, ama çok az bir zaman içinde onları yakından tanıdık. Mesafe ve kültürel farklılıklara rağmen aynı tarih, aynı mücadelede buluşarak ortak kavgamızın olduğunu anlıyoruz.

Kürdistan’ın sesini Latin Amerika’daki hareketin gerçekleştirdiği çalışmalara ulaştırdık. Kürt hareketinin güçlü örgütlülüğü ve devrimci inançları, politik ve ideolojik esenliği bizi etkiliyor. Kürt halkı için savaşanların büyük kahramanlıklar gerçekleştirmiş olduğunu gördük.

3Peki, Kürt kadın mücadelesinden esinlendiğiniz, model ve yöntem olarak benimsediğiniz boyutlar var mı?

Bize göre Kürt kadınlarının mücadelesi, devrim mücadelesinin gerekli olduğuna dahil dünyanın tüm kadınlarına hitap edebilecek ve örnek olabilecek bir mücadeledir. Ortadoğu’nun kapalı gibi yansıyan toplumlarında Kürt kadınlarının dikkat çeken bir mücadele ile uluslararası alana ulaşıyor olması daha fazla sıradışı ve etkileyici. Kuşkusuz, “toplumu özgürleştirmek için kadını özgürleştir” sözü kulaklarımıza derinden işlemiştir ve bu yüzden onların mücadelesi, direnişi ve örgütlülüğü Latin Amerika’da yaşayan örgütlü kadınlar için büyük bir ümit ve ilham kaynağıdır.

Model olarak ise; özerk yönetimi, halkların kendi kendini yönetmesini, konfederalizm paradigmasını çok sık tartışıyoruz. Ama bu modellerin şimdi Kürdistan’da uygulanıyor olması ve sistemleşmesi bizim projelerimiz için de zenginleştirici oluyor. Çünkü bu modellerin hepsinde kadın bir şekilde var. Kadınları her alanda ve her kuruluşta görmek mümkün. Bu da bizim için umut yaratıyor. Demek ki yapılabilir.

Katkılarından dolayı Hevidar Edessa’ya teşekkürler…