2015 yılını geride bırakıyoruz. Ataerkil sistemin güçleri bu yıl içinde de kadın merkezli şiddet-savaş-sömürü politikalarını dayattılar. Ataerkil sistemin en kanlı yüzlerinden biri olan DAİŞ, Boko Haram bu politikaların kanlı uygulayıcıları oldular. Bu uygulayıcıların destekçisi devletler de kadınlara ve halklara karşı saldırılarını sürdürdüler.
Bu saldırı, yıkım ve kırım gerçekliğiyle beraber bu yıla damgasını vuran bir diğer gerçek de; direniş, özgürlükte ısrar, alternatif sistem inşasında sergilenen pratikler oldu. Özgürlük arayışının büyüklüğü ve kararlılığı karşısında telaşa ve korkuya kapılanlar, her boyutta baskılarını arttırmak istediler.
Hatırlarsanız 2014 yılında bizler ulusal ve uluslararası boyutta büyük bir acı yaşadık. Güney Kürdistan’ın Musul kentinin DAİŞ tarafından işgali sonrasında Şengal’de büyük bir katliam yaşandı. 73. Ferman denildi buna. Êzîdî Kürt kadınları, çocukları katledildi, kaçırıldı, köle yapıldı. İnsanlığın, Kürtlüğün beynine ve yüreğine hançer sağlandı. Hiçbir zaman geçmeyecek ve asla unutulmayacak olan bir acıyı yaşadık. Ortadoğu’nun, Kürdistan’ın topraklarının en aziz halkları, kadınları, çocukları paramparça edildi. Topraklarından söküldü. Kadın olmanın ağırlığı, sorumluluğu bir kez daha bedel ödenerek yaşandı. Erkek egemenliğinin kadına dönük soykırımı bir kez daha Şengal’de, Kürdistan topraklarında yaşandı.
***
“Ölürsem mezarıma borçludur diye yazın” diyen M. Hayri Durmuş’un, “Anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyorum” diyen Zeynep Kınacı’nın yoldaşları o ağıtları, o haykırışları kulaklarına, yüreklerine, beyinlerine, ruhlarına işlediler. Ellerinde tank-top olsa da; yüreği, cesareti, özgür düşüncesi ve inancı olmayanlar DAİŞ karşısında korku duvarına yaslanıp kaçarken, bu yiğitler sırtlarını birbirlerine ve dağlarına vererek zulmün üzerine yürüdüler. Şengal’in özgürlüğünü hediye ettiler analara, kadınlara, çocuklara…
2014’de Kobanê’ye dönük DAİŞ vahşeti karşısında sadece Kürt halkı değil; dünya halklarının en güzel çocukları koştular Kobanê savunmasına. Kobanê kaybederse insanlığın kaybedeceğini bilen çocuklar… Kimi Almanya’dan, kimi Kanada’dan, kimi Türkiye’den, kimi Avustralya’dan, ABD’den, İngiltere’den… 2015 yılına giriş ayında, 26 Ocak’ta Kobane kurtarıldı. Arin Mirkan’ın açtığı direniş yolunu izleyenler yarattılar bu sonucu.
***
Kadına dönük soykırım politikalarının birçok örneği 2015’te yaşanmaya devam etti. Özgecan Aslan’ın katledilmesi, yılın ilk 10 ayında Türkiye’de 400’ü aşan kadının katledilmesi, Erdoğan ve AKP faşizminin toplumsal yansımasıydı. Erkeğin-devletin-erkek aklının ürettiği dini-hukuki kurallara ve bunların insafına terk edilen kadının karşı karşıya kalacağı vahşet, Özgecan cinayetinde bir kez daha görülmüştür.
2015 yılı, 21. yüzyılın ve millenyumun 15. yılıydı. Bu yılla birlikte uzun sürecek bir döneme girdik. Mevcut sistem köklerinde, yani Ortadoğu’da bir depremi yaşamaya başladı. Ataerkil sistem kendi kökleri üzerinde sarsılıyor. Bu yüzden 3. Dünya Savaşı denilen bir süreci yaşamayı göze alıyor. Onlar bunu göze alma sebeplerinin başında kendi öz demokrasi ve özgürlük sistemlerini kurma yoluna giren kadınların ve halkların varlığı geliyor.
Kürdistan’da yükselen öz yönetim ilanları, 2016’da daha büyük adımlarla ilerleyeceğe benziyor. Bu süreci belirleyecek güçte olanlar ise uzun süreli direnişe hazırlıklı olan, ataerkil sistemden kopuşu, ‘sonsuz boşanmayı’ yaşayan kadınlar ve halklardır.
Yeter ki özgürlük aşkıyla donanmış kadınlar olarak, Farqin’de, Kobanê’de, Şengal’de, Kürdistan’da yankılanan kadınlarımızın direnişine ses olalım. Ataerkil sistemden, kapitalist sistemden, onun ‘sahte özgürlük’ sunumlarından kendimizi kurtaralım. Yüzümüzü toprağımıza, özgürlüğümüze, örgütlü sistem inşamıza, kısaca özümüze dönelim.