Umoja bizim ülkemiz

- Necîbe QEREDAXî
134 views
Ağustos 2023’te Kenya’da gerçekleşen “GTA için alternatif” başlıklı 6 gün süren toplantı, tamamen kadınlar tarafından yönetilen Umoja köyünü daha yakından tanıma fırsatını elde etmemize vesile oldu. Gazetemizin Ekim ayı sayısında toplantı izlenimlerimi okuyucularla paylaşırken Umoja’nın hikayesini, hak ettiği üzere bir başka yazıya bırakmıştım. Jineolojî Akademisi ve Umoja gibi bir kadın köyü olan Jinwar ekibi olarak yaptığımız ziyarette köyün kurucusu Rebecca Lolosoli, önce bize köyü gezdirdi. Ardından direniş dolu hikayelerini anlattı.

Umoja’nın inşasına kaç kişiyle başladınız, o günden bu güne köyün gelişimini nasıl görüyorsun?
Bu işe koyulduğumuzda 15 kadındık. Şimdi sayımız 40-50 civarı. Başlangıçtaki bazı arkadaşlarımız yoksulluktan, hastalıktan yaşamını yitirdi. Bazıları devlet tarafından tutuklandı. Şimdi ise sayımız bazen 500-1000’i buluyor. Köydeki evlerimizin odaları o kadar büyük ki diğer köylerden kadınlar zaman zaman gecelik olarak da burada kalabiliyorlar. Örneğin 8 Mart’ta çevre köylerdeki kadınlarla bir araya geliyoruz. Hem bayramımızı kutluyor hem de onları hakları konusunda bilgilendiriyoruz. Ev yapımına devam ediyoruz. Evlerin yapımında doğal malzemeler kullandığımız için yazın serin kışın ise sıcak oluyor. Başlangıçta köyümüze ‘kadın köyü’ demiyorduk. Kadın olmanın başkaları için bu kadar korkulan bir şey olduğunu ve kadınları küçümsediklerini gördüğümüzde onlara ‘evet, biz kadınız’ dedik. Şimdi bize kadın dediklerinde sevinerek cevap veriyoruz ve onlara kadın olmaktan ve bu köyü kurmaktan ne kadar onur duyduğumuzu anlatıyoruz. Biz bu köyden vazgeçmiyoruz, çünkü burası bizim ülkemiz!

Köye, kadınlara, özellikle de siz kuruculara dönük tehditler devam ediyor mu?
Köye gelen kadınlara dönük tehditler hala devam ediyor. Bu nedenle bir kapı sistemi geliştirdik. Kadınlar dışarıda ürünlerini satmak istediklerinde saldırılara maruz kalıyor. Erkekler şiddet uygulayabiliyor, paralarını çalıyor ya da kadınların arkadaşlarımızdan alışveriş yapmalarını engelliyorlar. Kadınların kendi kendilerinin yaşamlarını idame ettirmelerini hazmedemiyorlar. Biz işte bütün alanlardaki şiddeti sonlandırmak istiyoruz. Bir zihniyet ve değişim yaratmak istiyoruz. Hiç kimsenin zorla evlendirilmesini istemiyoruz. Kadınların da okuma hakkının olduğunu bilmelerini istiyoruz. Kadınlar bazı zamanlar çocuklar için açtığımız okula gidiyorlar. Burada Swahili dilinde okuma yazma öğreniyorlar. Aynı zamanda kadınların bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi için çalışıyoruz.

Yani Umoja, sadece köyde yaşayan kadınlar için değil diğer tüm kadınlar için de değiştirici rol oynuyor diyebilir miyiz?
Evet, aslında bu köy bir çatı görevini görüyor. Kadınlar etkileniyor. Fakat bizim gibi ayrı yaşamıyorlar, evlerinde kalıyorlar. Erkekler bize ‘siz belanın kaynağısınız’ diyorlar. Biz sadece mutlu aile istiyoruz. Kadınların bunu istemeye hakkı var. Erkekler ise bizim bölgenin kültürünü öldürdüğümüzü düşünüyorlar. Biz ise ‘Hayır biz kültürümüzü seviyoruz. Fakat kadınları öldüren kültür, kültür değildir. Genç kızları zorla evlendirmek kültür değildir. Kadınları sünnet eden kültür, kültür değildir’ diyoruz. Toplumun bir kesimi bu gerici geleneklerden vazgeçti ama hala da tümden sona ermiş değil.

Saldırı ve tehditlere dikkat çektiniz. Peki buna rağmen kadındaki bu değişimden etkilenen erkekler yok mu?
Evet, biz köylere gittiğimizde kadın sünnetinden, zorla evlendirmelerden bahs ediyoruz. Erkekler de katılıyor ve bizi dinliyorlar. Bu bizi mutlu ediyor. Etkileniyorlar. Onların yardımıyla biz bu olayları sonlandırabiliriz. İlk dönemler silahla geliyor ve bizi korkutuyorlardı. Ama şimdi geliyorlar ve dinliyorlar, çalışma gruplarına katılıyorlar ve değişiyorlar.

Geçim kaynaklarınızı da sormak istiyorum…
Geçimimizi esas olarak kadınlar için süs eşyası yaparak sağlıyoruz. Özellikle de turistlere dönük turistik eşyalar yaparak… Burada temel problem suyun toplanmasıdır. Bir de ekim konusunda bilgimiz yetersiz. Birkaç öküz ve süt ürünleri için keçi besliyoruz. Ama tarım yapmak istiyoruz. Tarım yapmayı öğrenmek istiyoruz. Ufak da olsa tarlalarımız var. Ama yetmiyor bu. Erkekler köyü çevreleyen tarlaları satın alarak köyü kuşatmak ve bu şekilde kadınları teslim almak istedi. Tarım arazilerini ekip biçme konusunda profesyonel olmama zamanla bazı arazilerin elden çıkarılmasına neden oldu. Yabancı şirketler buralara dönük bazı planlar içindeler. Mesela bir Alman şirketi bahçıvanlık öğretmeyi içeren bir proje hazırlıyormuş. Ama bunların asıl amacı buraların topraklarına ve kaynaklarına ulaşmaktır. Alman ve Hollandalı şirketler Naynuki şehrinden başlayarak Umoja köyüne kadar uzanan onlarca kilometrelik alanda sera yapıyorlar. Burada halkın emeği ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Tahıl da ucuza elde ediliyor. Sonra da dış pazara sunulmak üzere ülkeden çıkarılıyor. Yani bu şirketler büyük kar elde etmek istiyor.

Rojava’da da artık bir kadın köyü deneyimi var. Deneyimleri ortaklaştırmak amacıyla buradayız. Umoja gibi bir mücadele deneyimi ile dayanışma yeterli mi?
Biz birbirimizle güçlüyüz. Burada şimdi kadınlar için yeni bir yaşam yaratma imkanımız var. Köye karşı olanlar var. Tehdit ve saldırılar var. Gelecekte bizi ne bekliyor bilemiyoruz. Bölge ve dünya kadınları için kendini yönetme deneyimi önemli. Kadınları korumak için kendini örgütleme de öyle ve umut verici. Bu nedenle bizim için dünyadaki kadın desteği çok önemli.

Ataerkilliğe meydan okuyan köy
Umoja, Afrika’da birçok yerli topluluğun konuştuğu Swahili dilinde ‘birlik’ anlamına geliyor. Kenya’nın başkenti Nairobi’ye yaklaşık 380 km uzaklıkta olan Uaso Nairo nehri kıyılarındaki köy, kadınların sünnet edilmesine karşı konuşması ardından şiddete maruz kalan Samburu topluluğundan Rebecca Lolosali’nin de içinde bulunduğu 15 kadın tarafından inşa edildi. Diğer şiddet mağdurlarıyla bir araya gelerek dayanışma ve öz savunma amaçlı bir topluluk oluşturan kadınlar, 1990’da bugün köyün üzerine kurulu olduğu alana gelerek yerleşti. Bugün köy, evsiz, zorla evlendirilmek istenen, sünnet, taciz ve şiddete maruz kalan kadınların yaşam alanı. Köy 1990’da kurulsa da uluslararası alanda tanınması daha çok iki binli yıllara rast geliyor. 2003 yılında Amnesty İnternational, İngiliz askerlerin on yıl boyunca Kenyalı kadınlara uyguladığı sistematik tecavüz saldırısını belgeledi. Ardından 1400 Samburulu kadına tecavüz nedeniyle İngiliz ordusuna dava açıldı. Ancak bu dava da uluslararası camianın eril zihniyeti nedeniyle sonuçsuz bir şekilde kapatıldı. Dava kapatıldı kapatılmasına ama bu kez kadınlara dönük gerici toplumsal baskı devreye girdi. Eşleri ve yakınları tarafından ‘kirlenmiş’ gözüyle bakılan kadınlar evlerinden kovuldu. Bu kadınların çoğu Umoja köyünde yaşam imkanı bulabildi. 2005’te Lolosoli’nin BM’yi ziyareti köyün ve kadınların girişiminin uluslararası alanda ses getirmesi bu gerici toplumsal baskıyı ayyuka çıkardı. Köy üzerindeki baskılar arttı. 2009’da Lolosi’nin eski eşinin köye saldırarak onu ölümle tehdit etmesi nedeniyle kadınlar bir süre köyden uzaklaşmak zorunda kaldı. Bir süre sonra köye geri dönen kadınlar mücadelelerinde ısrarcıydı. Tüm bu süreç içersinde Umoja her şeye rağmen gün be gün gelişti, hizmet alanları çoğaldı. Salt şiddet mağduru değil aynı zamanda yoksulluğun pençesindeki kadınlara daha iyi bir yaşam sunmayı amaçlayan köyde kadınlar, kendi irade ve örgütlülükleriyle bir sistem kurdular. Çocuklar için ilkokul ve bir kültür merkezi açtılar. Peki köyde hiç erkek yok mu? Erkeklerin köye girişine izin var ama köyde kalmalarına müsade edilmiyor. Köyde büyüyen çocuklar 18 yaşına geldiklerinde köyden ayrılmak zorundalar.