Dayanışma bu kez Kara Kıta’da örüldü

- Necîbe QEREDAXî
129 views
Örmek, insanlara kadınların ellerinde hayat bulan dokumacılık, öreke vb. tarihi ve kültürel değerleri hatırlatıyor. Yani hem güzellik, hem toplumun ihtiyaçlarını sağlamada bir araç hem de tüm toplumu kendi çevresinde toplayan bir kültür. Diğer anlamda örmek, hem yaşamın hem de sanatın hareketidir, yaşamın ihtiyaçlarının sömürüden ve egemenlikten uzak inşa edilmesidir. Son birkaç yılda inşa etme ya da örme, siyasi ve toplumsal anlamda, akademik ve bilimsel anlamda, alternatif güçlerin ortaklaşması, birbirinin etrafında toplanması ve sistem dışında çözüm aranması anlamında çokça tartışılıyor.  5-6 Kasım 2022’de Berlin’de 800’e yakın kadının bir araya geldiği Kadın Konferansı bu zeminlerden biriydi.

Kenya’da 13 Ağustos 2023’te başlayan ve 6 gün süren “Uluslararası Alternatifler Ağı” toplantısı da bu açıdan önemli bir tartışma platformuydu. Alternatif Öğrenme ve Değişim Derneği (SALT) ev sahipliğinde Küresel Alternatifler İttifakı (GTA) üyesi ve destekçisi olan Kürdistan, Latin Amerika, Afrika, Güney Asya’dan en az 20 farklı ülke ve kültürden temsilciler katıldı. GTA, 4 ana şemsiyeden (Hindistan’da Vikalp Sangam, Kolombiya’da Crianza Mutua, Meksika’da Crianza Mutua ve Güney Asya ülkelerinde MASA gibi) kadınların oluşturduğu bir ağ. Ataerkilliği, ırkçılığı, sömürgeciliği, devlet hegemonyasını aynı zamanda Antropocentric-insan merkezci zihniyete radikal eleştiriler yöneltiyorlar.

Kenya deyince akla gelen

Toplantının gerçekleştiği coğrafya, Batı hegemonik sisteminin yayılma, sömürgeleştirme siyaseti gereği ’yoksulluk, geri kalmışlık, kölelik ve cehalet’ kavramlarıyla zihnimize yerleştirdiği bir Kara Kıta ülkesiydi. Kenya’nın Kürtler açısından başka bir anlamı daha var. Karanlık bir tarihi, derin izler bırakan bir süreci çağrıştırıyor. Bilindiği üzere, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kenya’nın başkenti Nairobi’den korsanca kaçırılarak Türkiye’ye getirilmişti. Bu nedenle de, komplonun gerçekleştiği zeminde, alternatif bir toplantının yapılması; demokratik modernite felsefesini benimseyen Kürt Kadın kurumlarının, Jineoloji Akademisi’nin, kadın köyü Jinwar’ın da katılımcı olması ayrı bir anlam ifade ediyor.

Taraka gelenekleriyle açılış

İnsan ve yabani hayvanların iç içe yaşadığı Nanyuki bölgesinde gerçekleşen toplantının açılışı yerel Taraka halkının geleneklerine uygun biçimde yapıldı. Fiko adı verilen ve Tarakalar tarafından Mau Mau işgalcilerine karşı direnişin sembolü olarak kutsal kabul edilen ağacın altında, Taraka yaşlı kadınlarının ve ileri gelenlerinin öncülüğünde bir araya gelindi. Doğaya güneşe ve toprağa şükranlar sunuldu. Erkekler Traka kabilesi törenleri uyarınca ellerini dağa doğru kaldırıp barışçıl duygularını gösterdiler. (Bu kabilelerde Şamanlık kalıntıları hala mevcut ancak kadınların da güçlü bir etkisi var.) Grupların, hareketlerin, bireylerin, inisiyatiflerin ve akademilerin kendi bölgelerinde güçlü bir alternatif ağa sahip olması ve tohum, tarım, su, enerji, sağlık vb. birçok alanda güçlü kurumlaşmalara sahiplik yapan bileşimlerden oluşması toplantının ilgi çekici yanıydı. Katılımcılar yerelde ve otonom yönetim sistemlerinde deneyim sahibiydiler. Bölgesel modellerin gücünü yerelden alması, aşağıdan yukarıya işleyen bir modelin herkesçe benimsenmesi ortak yanlardan biriydi.

Küresel ağlar yaratılması ihtiyacı

Ancak küresel destek olmadan tek tek yerellerde direnmenin yeterli olmadığı, yapısal ve küresel hegemonik sistemin öncelikle yerel topluluklara, kadınlara saldırdığına, buna karşı küresel dayanışma ve ağlar yaratılması gerektiğine de vurgu yapıldı sıkça. Bu yönde demokratik konfederalizm, Jineoloji, demokratik öz yönetim perspektifi ön açıcı oldu. Tüm katılımcılar Kürt Kadın Hareketi’nin deneyimlerinden daha fazla öğrenme ve daha güçlü köprüler kurulması konusunda hem fikir oldu. Katılımcıların bir kısmı Ortadoğu krizine mesafeli durduklarından Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi konusunda da öğrendikleri onlara yeni ufuklar açtı diyebiliriz. Özellikle Rojava Kürdistan’ında yaşam bulan alternatif model, radikal ve doğrudan demokrasinin uygulanabilirliği, ekoloji ve kadın özgürlüğü önemli tartışma başlıklarıydı. Son yıllarda uluslararası alanda açılımlarıyla tanınan Jineoloji tartışmalarına Latin Amerika ve Afrika’dan bazı katılımcılar aşinaydı. Jineoloji akademisinin yaptığı sunumla Eğitim Akademilerinin kurulması ihtiyacı öne çıktı, pozitivist bakış açısının aşılması, devlet ve erkeklik krizinin kökenlerinin belirlenmesinde ön açıcı oldu.

Hintli kadınlar heyecan duydu

Kadın devrimi ve Jineoloji konu sunumu ardından Kürtçe, İngilizce, İspanyolca ve Svahili olmak üzere dört dilde “Jin Jiyan Azadî” sloganı atıldı. Hintli feminist ve aktivist Abha Bhaiya platformda öne çıkarak, “biz Hintli kadınlar da bu sloganı atmalıyız” dedi. Sunumumuzun önemli bir bölümünü Süleymaniye’de geçtiğimiz yıl katledilen Jineolojî Akademisi üyesi ve Kürt Kadın Kütüphanesi kurucularından Nagihan Akarsel ile İran devlet güçleri tarafından işkence edilerek öldürülen Jina Aminî’nin anısına ayırdık.Toplantıda Afrikalı kadınların katılımı dikkat çekiciydi. Kendilerini mağdur olarak değil direnişçi kadınlar olarak ele alma istemleri takdire şayandı. Kadınlardan Lipohang Leopolo Phko, Winna Mandela’yı örnek gösterdi. Winna Mandela’nın, Nelson Mandela’dan çok daha önce tanındığını, güçlü bir feminist olduğunun altını çizdi ve “Af dilemedim ve istemiyorum da, yaptığımı yapacağım, gerekirse her şeyi yapacağım” sözlerini hatırlattı. Kürt kadınlarıyla bağını da kurarak, “Kadınlar canlarını veriyorlar ama teslim olmuyorlar” dedi.

Jinwar ve Umoja köylerinin kardeşliği

Kürt ve Kenyalı kadınları buluşturan ayrı bir nokta daha gündem oldu. Rojava’daki Jinwar ve Umoja köylerinin benzerliği. Swahili dilinde birlik anlamına gelen Umoja da Jinwar gibi bir köy. 45 kadın ve çocuktan oluşan köyü toplantının bazı katılımcılarıyla birlikte ziyaret ettiğimizde, köy sakinleri bizi doğa, hayvan dostluğu ve yaşamı anlatan halk oyunlarıyla karşıladılar. Umoja Köyü 32 yıldır tamamen kadınlar tarafından inşa edilip yönetiliyor. Şiddete maruz kalmış, sistem dışında alternatif bir yaşam arayan, gücüyle, iradesiyle, örgütlülüğüyle yaşamak ve kendini yönetmek isteyen kadınları kapsayan bu köyün hikayesi, bir başka yazının konusu olsun. Ziyaretimizde görüşme fırsatı elde ettiğimiz köyün fikir yaratıcısı Rebecca Lolosoli, kadınların dayanışmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. “Biz birlikte güçlüyüz. Gelecekte durumumuz ne olur bilemiyoruz. Bu nedenle dünya kadınlarının desteği önemli” dedi. Toplantının son gününde ise kadın konseyi oluşturuldu. Özetle Kenya’daki bu kadın buluşması küresel ağların yaratılmasına, dünyanın farklı bölgeleri arasında ilişkilerin güçlendirilmesine katkı sunan bir tartışma zemini oldu. Yazının girişine atıfta bulunursak, bir kez daha kadınlar her buluşmada birlikte mücadelenin ağlarını daha güçlü örüyor.