Emeğin özgürlüğünden özgürleştiren emeğe

- Hêja ZERYA
181 views
“Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin” sloganında somutlaşan devrim ve sosyalizm anlayışından “Jin Jiyan Azadî” sloganında yaşam bulan devrim ve sosyalizm anlayışına evrilen bir çağ ve devrim mücadelesinin özetidir Mayıs ayı. 1 Mayıs’lar bir zamanlar dünyanın işçi ve emekçilerini büyük oranda birleştiren enternasyonalist mücadeleyi sembolize etse de devlet ve iktidar çıkarlarına yenik düşen sosyalizm anlayışının kurbanı olmaktan kurtulamadı.

Kadın, toplum ve özyönetim gücüne dayanan Jin Jiyan Azadî sosyalizmi, bütün dünya kadınlarını ve halklarını birleştirebilir, devlet ve iktidarı aşabilir. Emeği ve özgürlüğü gerçek sahipleri ile buluşturarak yeni bir enternasyonalizm anlayışına öz kazandırabilir. Mayıs, emeği ve yaşamı özgürleştirmenin bedelinin ağırlığını en çok taşıyan aylardan biri. Denizler’in İbrahimler’in intikamını almak ve mücadele deneyimlerinden ders çıkarmak Önder Apo’nun sosyalizm ve devrim yürüyüşünü belirlemiştir. 1977 1 Mayısı’nda 34 işçinin katledilmesinden Hakiler’e Karasungurlar’a, Dörtler’e uzanan faşizmin zulmünü, sömürü, inkar ve katliam politikalarını aşma yemininin tazelendiği şehitler ayıdır. Leyla Qasimlar’dan Mizgînler’e, Şirinler’e ve daha nicelerine gerilla ve halk savaşını buluşturan, ulusal birlik ve demokratik ulus çizgisini Rojava devriminin harcına dönüştüren bir ay.

Proletarya diktatörlüğü yerine demokratik konfederalizm

Jin Jiyan Azadî sosyalizmi, toplumsal özgürlük ve kurtuluşu sınıfsal kurtuluştan kadın kurtuluşuna, proletarya devriminden kadın devrimine bağlayan paradigmasal bir dönüşümün ürünüdür. Bilimsel sosyalizm, devlet ve iktidar eleştirisini kadın kurtuluş ideolojisi ve demokratik sosyalizmde somutlaştıran toplumsal çözüm anahtarıdır. İşçi emeğinden birçok feminist düşünürün de en çok kafa yorduğu “görünmeyen emek” olan ana-kadın emeğini tanımlamaya evrilen; ev içi emeği gören, anlamlandıran, paradigmasal dönüşümün ve özgürlük paradigmasının merkezine oturtan bir dönüşüm çizgisidir. Önder Apo’nun sömürüye tabi tutulan “ilk sınıf, ulus, soy, cins” olarak tanımladığı kadının cins, soy, ulus ve sınıf olarak varoluş ve özgürlük mücadelesinin yönünü belirleyen emek ve özgürlük çizgisi. Marxizmin ve bilimsel sosyalizmin sınıf eksenli enternasyonalist mücadele karakterinden kadın eksenli enternasyonalist mücadele ve devrim karakterine evrilen demokratik sosyalizm çağındayız. Devlet ve iktidarı aşarak proletarya diktatörlüğü yerine toplumun özyönetimi ve özgürlüğüne dayanan demokratik konfederalizmi ören hakikat çizgisi. Batı’nın mekanik paradigma ve zihniyetini, Doğu’nun donduran dogmatizmi ve devletçi zihniyetini aşan yaşam çizgisi. 21. yüzyılın kadın karakterli ve kadın devrimleri yüzyılı olması bundan. Jin Jiyan Azadî bir slogan olmanın ötesinde emek ve özgürlük mücadelelerinin karakterini belirleyen “sihirli formül” oluyor. Yok sayılan, üzerinde zihinsel-ruhsal, bedensel-cinsel her tür sömürü ve tasarrufu hak gören erkek egemen dünyaya, sisteme, zihniyete, yaşama savaş açan kadın özgürlük paradigmasını tanımlıyor.

Kadın devrimi dünya devriminin ana damarını belirliyor

1 Mayıslar’ı erkek-devlet, ölüm ve kölelik sistemi ve zihniyetinden kadın-toplum, yaşam ve özgürlük sistemi ve zihniyetine geçişle anlamlandırarak yeni bir karakter kazandırma zamanı… Kadın emeği ve bedeni üzerindeki sömürünün, dayatılan köleliğin bütün ezilme-sömürülme ve köleleştirmelerin kaynağı olduğunu en güçlü sesimizle, sözümüzle, eylemimizle haykırmamız gereken bir gün ve her gün oluyor. Bu yüzden Kürdistan özgürlük mücadelesi ve Önder Apo’nun demokratik modernite paradigması ile yitirilen kadın, yaşam ve özgürlük arasında kurduğu güçlü bağ, bugün Rojava devriminden Rojhilat devrimine parçalayan ulus-devlet sınırlarını aşarak Kürdistan devrimine yön veriyor. Kadın devrimi Ortadoğu ve dünya devriminin özünü ve ana damarını belirliyor. Yeni bir Ekim devrimi kadın devrimi karakterinde gelişiyor. Faşizmin, küresel kapitalist sermaye sömürüsünün liberalizm, cinsiyetçilik, dincilik, milliyetcilik ideolojileri ile en çok kadınları vurması çağımızın bu karakterinden kaynaklı. Özgür kadın ve yaşam arayışının, savaşının önünü almak için kadını tecavüz sistemi ve kafesine kapatarak soykırımdan geçirmek istemesi bundandır. Jin Jiyan Azadî sihirli formülünün bütün dünya kadınları ve halklarını harekete geçirmesi de çağımızın bu karakteri ile bağlantılı. Bu çağın en radikal mücadelesi olan kadın özgürlük mücadelesi ile toplumsal çelişkinin temel kaynağını deşifre etmemizden ve çözme iradesini geliştirmiş olmamızdan ileri geliyor. İmralı soykırım sistemi ile cinsler arası çelişkiyi çözerek özgür insan ve toplumu yaratma ve yaşamaya kilitlenen beynimizi, yüreğimizi ve bedenimizi teslim almak istemelerinin nedeni bu.

Kirli savaş, felaket sistemine dönüştü

Köle-serf-işçi eksenli sınıflaşma köleliği derinleştirdi ve kadın özgürlüğünü merkezine almayan sınıf mücadelesi kurtuluş ve özgürlük getirmedi. Devleti, iktidarı ve endüstriyalizmi büyütürken kadını, toplumu, doğayı küçülttü, değersizleştirdi. Devletli sistemin çıkarına bağlanan bir kuklalar rejimi yaratarak birey-toplum iradesini hiçleştiren reel sosyalizm bugün dünya egemenliğine oynayan kapitalist, sömürgeci bir devlet canavarını başımıza bela etti. Ekim devriminin emek, özgürlük, barışa hasret insanlığa yön veren büyük umutlarını tüketerek özgürlük savaşçılarının başına büyük komplolar ören ve komplocu siyasetten medet uman bir kirli savaş, felaket sistemine dönüştü. Nerede ve kimin başını vuracağı belli olmayan demoklesin kılıcı gibi insanlık üzerinde sallanmakta. Kadın, toplum ve ekoloji düşmanı kapitalist modernite paradigmasının karşısına demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmanın çıkması, sömürü ve savaştan beslenen iktidar ve sermaye sisteminin panzehiri oluyor. Bu panzehir ana-kadın emeğinden, kültüründen, toplumundan beslenen ana sütü gibi helal; güçlü, sağlıklı beyinler, yürekler ve bedenler yetiştirerek ataerkil sistemin hormonlanmış beyin, yürek ve bedenlerine alternatifi içeriyor. Kadın devriminin emek tanımı ve emeği toplumsal emekten koparan, dıştalayan mekanik, kaba materyalist modernite zihniyeti ile mücadelemiz demokratik toplumsallığın inşasında belirleyici bir yere sahip. Emeği hem bireye indirgeyen hem mekanikleştiren endüstriyel kapitalizmin metalaştıran zihniyetini aşma zorunluluğu vardır. Emek ve iş gücü alınan ve satılan bir nesne olamaz; emek ve çalışma yaşatan, özgürleştiren, güzelleştiren ve özneleştiren bir olgudur. Emeğe yabancılaşmaya karşı ana-kadın emeğinin toplumsallık yüklü enerjisinden beslenen emek anlayışı; yaşamı üreten, zenginleştiren ve sürdüren özelliğe sahiptir.

Ana-kadın emeğinin kullanım değeri

Sosyalist feministlerden Lise Vogel ev işinin yani ana-kadın emeğinin kullanım değeri ürettiği için kapitalist sistemin yabancılaştırıcı etkilerinden daha az etkilenmiş olduğundan yola çıkar. Ev emeğinin bu özelliğinin sosyalist emek anlayışı ve sosyalist toplumu geliştirmede etkili olacağını düşünür ve şöyle söyler; “Temelde yararlı emek olduğu için, kadının, tüm emeğin temelde yararlı olacağı geleceğin toplumunu öngörme gücü vardır.” Ev kadınlarının yabancılaşmamış üretici eyleme dayanan hayat tasarımına öncülük edebileceklerini dile getirir. Endüstriyalizmin ve kapitalist ekonominin emek ve üretimi parçalayan, mekanikleştiren, toplumdan ve kadından, ana-kadın duyarlılığı ve toplum yararından uzaklaştıran, kullanım değeri yerine metalaştıran yıkıcı etkileri üzerinde ciddi tartışmalar vardır ve sürmektedir. Demokratik sosyalizmin demokratik komünal ekonomi anlayışı da kullanım değerine, toplum yararına, ana-kadın emeğinin toplumsallaştıran, özgürleştiren, özneleştiren, yaşatan özüne dayanır.

Jin Jiyan Azadî yeni enternasyonalizmin harcıdır

Kadını tüm emeklerin anası olarak tanımlayan Önder Apo ana-emeğinin yaşamı üreten ve kutsayan karakteri üzerinde durur. Bu özelliğin anlaşılması, hakkının verilmesi ve özgür toplumsallığın kaynağına dönüştürülmesi gereğine dikkat çeker. “Tüm emeklerin anası, ücretsiz emeğin sahibi, en düşük ücretli işçi, en çok işsiz, erkeğinin sınırsız iştah ve baskı kaynağı, düzenin çocuk doğurma makinesi, yetiştirme ebesi, reklam aracı, seks-porno aracı vb olarak sömürgeleştirilmesi uzayıp gider” diyerek kapitalizmin kadına dayattığı emek-beden-cinsel sömürünün boyutlarını ortaya koyar. Sistemi ayakta tutan bu sömürü düzeneğine karşı mücadele, toplumu ve insanlığı var eden, yaşatan ana-kadın emeğini, yaşam ve toplum kurucu, savunucu özelliğini kavramaktan, anlamlandırmaktan geçer. Bu da toplumsal emek ve özgürlük bilincine dayanan örgütlülük ve özgürlük mücadelesi ile mümkündür. Jin Jiyan Azadî sosyalizminin ana-kadın emeği, toplumsal üretimi ve yaşam enerjisinin evrensel ve özgürlükçü karakteri yeni enternasyonalizmin, dünya demokratik kadın ve halklar konfederalizminin harcıdır. Jin Jiyan Azadî 1 Mayıslar’ı bu harcı karmanın, emek ve özgürlük bilinci ile özgür toplumsallığın inşasına katmanın kutsanma günleridir. Jin Jiyan Azadî Mayıslar’ı sihirli formülün büyüsünü tüm yılın-yüzyılın devrim ve aşk işçiliğine-emekçiliğine işleme aylarıdır. 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçim de böyle tarihi bir önem taşıyor. Emek ve Özgürlük Bloku olarak tanımlanan siyasetin en gür sloganı Jin Jiyan Azadî. Yüzyılı kazanma aşkı, iddiası ve emeğinin mutlaka sonuç alacağına, faşist diktatörlükleri yerle bir edeceğine, kadınların ve halkların, emeğin ve özgürlüklerin kazanacağına derin inançla…

Bu anlam ve yaşam gücüne ulaşan ve bizleri yaşatanlara özlemle, inançla, sevgi, saygı ve bağlılıkla…