Gençlik düşkün birey değil, öncü güçtür

- Dersim DAG
166 views
Gençlik, içinde bulunulan zamanın sosyal ve politik ruhu, en rafine kimliği, somut biçimidir. Her dönemin sosyal ve kültürel özelliklerinden etkilenen gençliğe dönük politikaların, topluma dönük politikalardan bağımsız olmadığı gerek tarihsel gerekse güncel pratiklerden rahatlıkla anlaşılabilir. Gençliğin dinamizmi, öncü güç olma hali evrenseldir. Totaliter rejimler, bu dinamizmi kırmak için her dönem baskı araçlarını kullanırlar.

Yoksulluk, işsizlik, umutsuzluk ve şiddetin her türlüsü egemenlerin gençleri sürüklediği bir girdaptır. Gençliğin diri olması, dönüştürücü potansiyeli ve toplumdaki konumu egemenleri daima korkutmuştur. Bu korku, egemenlerin etik dışı ve insan onuruna aykırı yöntemlere başvurmalarına neden olmuştur. Bu yöntemlerin başında kültür kırımı, asimilasyon, madde bağımlılığı, emeğin sömürülmesi, yoksulluk, taciz ve tecavüzü de içinde barındıran özel savaş politikaları geliyor. Özel savaş politikaları uygulanırken, devlet aklı kendine şu soruları sorar: Gençlik iktidarın tekeline nasıl girer? Gençlik toplumdan nasıl izole edilir? Gençlik özgür kimlik bilincinden nasıl kopartılır? İktidarların bu sorulara verdiği cevaplar, gençliğe yönelik ülke sathında uygulayacağı siyasetin niteliğini de belirler.

Her mahallede özel harp unsurları

Türkiye’ye baktığımızda da, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gençlerin özgürlük bilincinden koparılmak istendiğini görüyoruz. Kendi farkına varması durumunda örgütlü toplumu inşa etme kabiliyeti olan gençlerin, dönemin iktidarlarınca zor aygıtları kullanılarak sindirilmek istendiği malumun ilamıdır. Türkiyeli gençlik üzerinde yürütülen politikaların Kürt gençlerine uygulanış biçimi daha sert ve acımasız bir forma bürünmektedir. Kürt gençleri asimilasyon, kültürel kırım ve özel savaş politikalarının hedefindedir. Yürütülen özel savaş politikalarının temel amacı Kürt gençlerinin toplumsal kimliğine yabancılaşmasıdır. Kendine yabancılaştırılan gençlerin sömürgeci anlayışın sunduğu yoz yaşama tamah etmesi hedefleniyor. Her dönemin iktidarınca Kürt gençlerine uygulanan kimliksizleştirme ve öz bilincinden uzaklaştırma politikaları AKP ile birlikte aynı amaçlar doğrultusunda farklılaşarak arttı. Belki de özel savaş politikaları en çok AKP hükümetleri döneminde hissedildi. AKP iktidarı, Kürdistan’da güvenlik adı altında, bölgeyi asker ve kolluk kuvvetleriyle doldurmuş durumda. Her mahallede üniformalı veya özel harp unsurlarına denk gelmek mümkün.

“Aşk” kisvesi altındaki tuzaklar

Gençliğe, yaşam alanlarının kendi denetimlerinde olduğunu vurgulayan iktidar, iradesi dışında hareket eden gençlere yaşam hakkı tanımayacağının mesajını veriyor. Özel veya genel bir savaş gerçekliğiyle Kürt bölgelerine yaklaşım sergileniyor. İçişleri Bakanı uyuşturucuyla mücadele ettiğini söylemekte. Fakat kolluğun uyuşturucuya ve uyuşturucuyu dağıtanlara dönük tutumları ile bölgede bulunan kimi kolluk unsurlarının uyuşturucu tedarikçisi ve satıcısı olduğuna dair haberler bunun tam tersi olduğuna işaret etmekte. Bu durum, uyuşturucunun Kürt gençleri arasında yaygınlaştırılmasının iktidarın özel savaş politikalarından biri olduğunu göstermektedir. Sokaklar, parklar, terk edilmiş binalar uyuşturucu bağımlılarıyla doluşmuş. Sivil elemanlar, işsizliği ve bağımlılığı gençlere karşı kullanarak, kendilerine muhbir, ajan devşiriyor. Genç kadınlar üzerinde de benzer senaryolar söz konusu. Askeri lojmanlar, cafe, bar gibi işletmelerin yanında kuruluyor. Kürt coğrafyasında her türlü suça bulaşan kolluk unsurları Kürt kadınlarına sevgi, aşk adı altında yaklaşarak tuzak kuruyor. Duygusal ilişki maskesi altında kadına yaklaşan bu unsurlar, ağlarına düşürdükleri kadınları cinsel ve duygusal istismara maruz bırakmakta. Bu durum daha sonra fiziki şiddet ve katletme ile intihara sürükleme biçiminde sonuçlara yol açmakta. Musa Orhan adlı uzman çavuşun İper Er’i intihara sürüklediği olay hepimizin hafızasında canlılığını koruyor. Buna benzer, kamuoyuna yansıyan yüzlerce örnek var.

Soykırım, tecavüz olmadan ilerleyemez

AKP-MHP faşizmi, toplumu düşürmenin birinci yolunun kadını düşürmekten geçtiğini biliyor. Özel savaş bu kadar derinleştirilirken, bunu sıradan cinsel yönelim olarak açıklayamayız. Soykırım, tecavüz olmadan ilerleyemez. Kürt halkı ana tanrıça, kadın soylu bir halktır. Ve Kürt kadın mücadelesi bugün dünyanın dört bir yanında büyüyor. Bu mücadele ancak soykırımla sonlanabilir. Özel savaş politikalarıyla da Kürt kadınların soykırımı hedefleniyor. İktidarın bir bütünen yarattığı toplumsal krizlerle gençliği amaçsız ve bireysel kaygılar içinde boğulacak vaziyete sokup, kültür sanat adı altında düzenlediği etkinliklerle asimile edip, fuhuş ve uyuşturucuyla örgütlü bir güç olmasını engelleyip yalnızlığa ittiği gerçeği göz önündedir. Tek başına bu sorunların üstesinden gelemediği için sosyal ve psikolojik buhranlara kapılan gençliğe, iktidarın sunduğu çözüm ise uyuşturucu bağımlılığıyla bu gerçeklikten kopmak oluyor. Toplumun en değerli kesimi olan gençlik böylece teslim alınıyor. Gençliğin toplumdan soyutlanmış, düşkün bireylere dönüştürülmesi temelde, toplumun savunmasız bırakılıp tahakküm altına alınmasının önünü açmaya yönelik bir çabadır. Buna karşı, toplumsal ve kültürel bağları güçlü bir gençliğin gelişmesi önümüzdeki dönemin temel politikası olmalıdır. Önümüzdeki dönemde, her boyutuyla gençlik, kadın ve toplum düşmanı haline gelen; özelde Kürt gençleri olmak üzere, ülkedeki gençleri ve toplumu düşürmeyi hedefleyen AKP-MHP iktidarına karşı verilen mücadele her alan ve boyutta büyüyecektir.

*HDP Amed Milletvekili