İlla belasını arayacak

- KAKTÜS
517 views

Derler ki;  “eceli gelen keçi, çobanın ekmeğini yermiş.” Eceli gelen keçi gerçekten bunu yapar mı bilmiyorum, ama belasını arayan adamların kadınlara sataştığı kesin. Ondan hiç şüphem kalmadı artık. Yani niye durduğun yerde olduğun gibi kalamıyorsun be adam! Seni ne dürtüklüyor? Niye gelip “oradan bana kafa atan yok mu” der gibi insan evladı kadını zorluyorsun? Allahın seversen sen ne arıyorsun? Sürekli etrafına bakınıp, yerdeki taşları niye oynatıyorsun? Hadi o taşı oynattın, bir şey demedik. Niye yerinden kaldırıyorsun? Tamam, kaldırdın ya hamleni yap ya da sana hamle yapıldığında bağırma. Bağırdın, somurtma. Somurttuysan morarma. Morardıysan iftira atma be! Ne o öyle “ hangi taşı kaldırsan altından kadın çıkıyor” sözleri. Kusura bakma 5 bin yıllık kusurlarınızı hiçbir söz kapatamaz.

Hele söyle sen o taşı niye yerinden kaldırdın? Hııı! Kırk yıldır o taş orada öylece duruyordu. Kimseye bir zararı yoktu. Ne derdin vardı da kaldırıyorsun? Hele cevap ver, ağır adam pozisyonlarının lüzumu yok. Eğer bir lüzum görürsek sana söyleriz, merak etme.

Ama yok, illa belasını arayacak…

“Kesin abartıyor” diye düşünen okuyucum varsa hemen açıklayayım. Ben anlatayım ama siz altına yorum yazmayın. Çünkü sanal aleme takılmıyorum. Yazdıklarınızı göremem. Görsem bile cevap vermem. Eğer cevap verdiysem bilin o ben değilim… Bu konularda klasik takılıyorum, mümkünse mektup gönderin. Emin olun okurum, hatta cevap bile yazarım. Tabii ne yazacağıma ben karar veririm, şikayet yok…

Gelelim Akdeniz’in cacık olma konusuna…

Günlerden Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü… Öyle havadan, hatta sudan konuşuyoruz sofrada. Tabii öyle tek başımıza değil. Biz çoklu bir toplumuz, soframızda en az yirmi kişi olur. Ama benim gibi tiplerin karşısına kaç “talihli” oturabilir ki?!?

Günün “talihlisi” belaya göz kırparcasına şöyle dedi: “Yaaa bugün Kadına Karşı Şiddet Günü. Sizin şimdi kutlamanız da vardır, değil mi?..”  Bu sözün arkasından gelen sırıtma şeklini bilmem tarif etmeme gerek var mı? Bence ben tarif etmeyeyim, çünkü siz beni anladınız…

Elimdeki kevgir olmazsa da o büyüklükte bir çatalla böyle baka kaldım günün “talihlisine” … Şaka falan yapıyor diye düşündüm. Hiçbir erkek gardını almadan böyle belaya düşmez… Kendi kendime dedim; “yok bu senin dişine göre biri değil. Bırak zavallıyı gitsin.” Hay, ben benim aklıma yanayım. Hay, ben benim “zavallı” diyen dilimi ısırayım. Hay, neyse…

Şunu anladım; yanından geçen erkek sineğe bile zavallı gözüyle bakmayacaksın, acımayacaksın. Alacaksın sinekliği yapıştıracaksın. Sineklik yoksa rulo gazeteyi yapıştır. Bu kadar!..

Sesimi çıkarmadım ilk evvelden… Baktım günün talihlisi uzatıyor. Birden “bugünün kutlamalık bir gün olduğundan emin misin” derken buldum kendimi. Laf bir kez ağızdan çıktı. Artık dağ olsa kimse önümde duramaz. Hayat boşluk kabul etmez. Bilmem dank ediyor mu çalan çanlar?!?

“Niye kutlanmıyor mu” dedi, kaşını, gözünü oynatarak. “Yok, bugün kutlamalara dahil değil. Ama senin için bir kutlama organize edeyim istersen? Çatalın sapı mı yoksa dişlileri mi?” dedim. Allah sizi inandırsın gayri ihtiyari kafasını şöyle bir geriye çekti, gardını almaya çalıştı, fakat nafile, olan olmuştu. Bir meyvenin, meyve presine sıkışması gibi köşeye sıkıştı. Kaçış yok…

O an içimdeki tüm düşünceler dile gelerek, ses tellerimden dışarı fırladı. Sanırım dayak yeseydi bu kadar canı acımazdı. Ama dedim ben size; illa belasını bulacaktı. Eceli gelen keçi gibi çobanın ekmeğine dadanmıştı. Kaçarı yoktu, kılıçtan kesin sözler onu paralayacaktı. Ve evet, hayat boşluk kabul etmiyordu.

Yani arkadaş, şiddete karşı mücadele gününde nasıl bir kutlama yapılabilir? Ya Star! İnsan evladı kadın bu kadar tahrik edilir mi? Madem bu günden kutlama yapacak kadar mutluluk duyuyorsun, söyleyelim Pablo Picasso’ya sana bir Guernica tablosu daha yapsın ha, ne dersin!..  Çünkü Frida’dan sana hayır yok, boşuna bekleme…

Ya işte böyle insanı geriyorsunuz, sonra da “hangi taşı kaldırsak” diyorsunuz. Hani şiddete karşı olmazsam var ya sen görecektin ne Guernica’lar çizilecekti?!?

Neyse, dua edin ki sadece öz savunma hakkımı kullanıyorum. O da sadece savunma yani… Yani emin olun ki Sevgili Okuyucu, ben boşu boşuna bir söz söylemem. Bir adam belasını aramıyorsa kadına sataşmaz. Şunu da özellikle belirteyim; sataşmanın iyisi ya da kötü olmaz. Sataşma sataşmadır ve sataşmanın karşısında meşru savunma haktır. Artık felsefemiz şudur: elimize şiş alıp derdimizi örgüye dökeceğimize, dilimize getirip, karşıya cevap hakkı olarak dökeriz. Bundan böyle kimse çıkıp demesin: “Bela geliyorum demez” diye… Çünkü bunlar geliyor ve meşru savunma hakkını, mutfağımızdan aldığımız tavayla kullanacağız. Şiddet ideolojiktir ve tava meşru bir savunma aracıdır. Bunu bilir bunu söylerim. Çünkü “bela geliyorum” diyor…