Rojava: Mayası tutmuş bir devrim

- Zozan SİMA
234 views
Rojava Kürdistan’ında ortaya çıkan ve Kuzey Doğu Suriye topraklarına yayılan toplumsal dönüşümü, 21. Yüzyılın devrim modeli olarak tanımlayabiliriz. Geçen yüzyılların dersleri ışığında, Rojava devrimi direnerek var olmaya ve öğretmeye devam ediyor. Yaşanmış deneyimleri incelediğimizde; son iki yüz yıldır devrimlerin makus talihinin değişmediğini görüyoruz. Daha on yılını doldurmadan çocuklarını yemek, amaçları hilafına düşmek, liberalleşmek ve yozlaşmak birçok devrimin ortak kaderi oldu.

Bu devrimlerde özgürlük değerleri kültüre dönüşmediğinden siyasi, askeri ya da ekonomik başarısızlıklar toplumda devrim değerlerinden eser bırakmayan yıkımlara yol açtı. 21. Yüzyıl devrimlerinin bu dersleri çok iyi okuması gereği vardı. Rêber Apo Kürdistan devriminin aynı sonu ve sonuçları yaşamaması için oldukça erken bir dönemde, 1995’in başında gerçekleşen PKK 5. Kongresi’nde bunun tedbirini sosyalizm anlayışının temeline kadın özgürlüğünü koyarak attı. Sosyalist yaşam ölçülerini egemen erkekliği dönüştürülmesi temelinde tanımlayarak çıkışı kadın özgürlüğünde aradı. Devrim ilkelerinin ve sosyalist çizginin korunmasının teminatını kadın ordulaşması, kadın partisi ve kadın kurtuluş ideolojisine yükledi. Rojava devrimi bu değerler üzerinden şekillendiği için 21. Yüzyıl devrimlerinin ilham kaynağı olmayı başardı.

Maya tutmuşsa sorunlara rağmen devrim kültürleşebilir

21. Yüzyıl devrimlerinin kadın devrimi karakterinde gelişeceği tespiti de Rojava devriminde somutluk kazandı. Çağımızın devrim karakterini belki de en güzel maya metaforu izah eder. Bir kadın bilim ve sanatı, kimyasal bilgisi olan mayalama tesadüfen, mucizelerle ya da doğal akışı içinde gerçekleşen bir değişime işaret etmez. Bu somut koşulların somut tahlilini, nicel birikimin nitel dönüşümün izah edemeyeceği durumları zihnimizde daha açık hale getirebilir. Toplumun oluş tarzının farkındalığında neyin değişmesi, neyin güncellenmesi ve korunması gerektiğinin bilincini taşır. Her şeyi yıkıp yepyeni bir toplum yaratmak ya da topluma rağmen toplum için bir mühendislik çalışması değildir. Maya korunmuş, saklanmış özü yani ahlaki politik toplum değerlerini ihtiva eden ideoloji, parti ve öncü güçlerdir bu tanımda. O öz doğru zamanda, zeminde ve uygun koşullarda işleme sokulduğunda toplumun olumlu temelde gelişimini sağlayacak kimyasal tepkimeleri yani devrimi gerçekleştirir. Maya tutmuşsa siyasi, askeri başarısızlıklar, ekonomik sorunlara rağmen devrim kültürleşebilir. Demokratik uygarlık geleneğinin elden ele taşıdığı bu devrim mayası tanrıçanın hayırlı evladı Rêber Apo’nun düşüncesinde, yüreğinde yerleşerek kendi yoldaşlarından oluşturduğu toplumsallıkta, Kürdistan özgürlük hareketinde ardından Kürdistan devriminde devrimci dönüşümler yaratmıştır. 50 yıla yakındır da bu etki devam etmekte, yayılmaktadır. Milliyetçilik ve ulus-devlet zehirini içmeden, burjuva devrimi olmaktan kurtulan bir Kürdistanilik ve demokratik ulus devriminin rotası çizilmiştir. Rojava devrimi bu mayanın tuttuğu devrimlerdendir. Bataklık, kaynayan kazan, gericilikle yaftalanmış Ortadoğu’ya ve halklarına itibar kazandıran, bu toprakların kadim değerlerini yeniden anlamlı kılan bir devrim. Anarşist devrimcilerin devletsiz demokratik konfederal örgütlenme modeline, feminist hareketlerin kadın özgürlüğünü kurumlaştırma ütopyalarına cevap olan bir devrim. Ekolojist hareketlerin doğa-insan uyumuna dayalı komünal yaşam inşasını hedefleyen bir devrim.
Rojava devrimi daha ilk andan itibaren bir kadın devrimi olarak tanımlandı ve anlam buldu. YPJ savaşçılarının cesaret ve iradeleri ile renkli koçer kefiyelerinde sembolleşen yeni güzellik anlayışına dönüştü. Filmlere, şarkılara, sanat eserlerine konu oldu, dünya devrimci kadın hareketleri ile ilişki ve ittifak ilişkilerine dönüşerek devrime küresel bir karakter kazandırdı. Onlarca devrimci, feminist kadın bu etkiyle devrim saflarında mücadeleye katıldı. Arjantinli Lêgerîn, Afrika kökenli Alman devrimci Îvana, İngiltereli Helîn enternasyonalist dayanışmanın şehitleri oldular. Rojava devrimi oryantalist teori ve tanımların iflas ettiği yeni bir kadınlık tanımı ve imajı açığa çıkardı. Bu devrimin sloganı Jin Jiyan Azadî artık dünya kadınlarının mücadele sloganına dönüştü.

Başarı ölçüsü kadın özgürlüğüdür

Kadın devrimi; kadınların yedek, ikinci ya da etkin bir güç olarak devrim saflarına katılmasından ibaret değildir. Siyaset, ekonomi, sanat ya da yaşamın her alanında söz ve karar süreçlerinde kadın temsilinin sağlanması da kadın devrimi tanımını yeterince karşılamayabilir. Çünkü dünya devrim deneyimlerinde bu yönlü gelişmeler bir kadın devrimi sonucunu yaratmadı. Cinsiyetçi ideolojiyi geriletemedi, ataerkil toplumsal kodları aşamadı. Bu noktada kadın devrimi esasta kadın-erkek arasındaki kördüğüm ve iktidarcı ilişkileri çözme gücünü göstermelidir. Aileyi demokratikleştirmeli, yeni bir çocuk doğurma kültürünü, cinsiyetçiliğe karşı savunma mevzileri oluşturmalıdır. Bu söylediklerimizi bir bütünen Rojava devrimi de henüz gerçekleştirebilmiş değil. Ancak kadın devrimi perspektifini bu hedeflere oturtan bir eğitim tarzını, kurumlaşmasını, örgütlenmesini geliştiriyor. Kadınları mağdur ve kurban haline getiren sisteme karşı onları özsavunmalı ve bilinçli kılıyor. Katedilmesi gereken uzun ve meşakkatli bir yol olsa da 12 yıldır süreklileşen arayış ve çabalarla devrimin taşlarını döşemeye devam ediyor.  Rojava kadın devrimi, toplumsal dönüşümün başarı kıstası olarak kadın özgürlüğünü esas almakta. Bu bireysel temeldeki liberal özgürlük ya da kadınların iktidar olması değildir. Güncellenmiş bir Amazon topluluğu yaratma hayali de değildir. Kimi zaman oryantalist bakış ve tanımlar Rojava’daki gelişmeleri böyle görmek ve anlamak istedi. Burada kadın kimliği ve tanımının anlaşılmasında da bir sorun olduğundan bahsedebiliriz. Kadını salt dişil cinsiyet ya da erkeğin ezileni bir kimlik olarak ele almak kadın devriminin anlaşılmasını önler. Aynı zamanda özgürlük perspektifini de bireysel-liberal anlayışın ötesinde toplumsal özgürlük olarak kavrama ihtiyacı vardır.
Kadınlık toplumsallığın oluşumunu başararak tarihin uzun bir dönemi boyunca özne konumundaki bir kültürün kalıntılarını taşır. Egemen erkekliğin ve devletin ortaya çıkışından bu yana da ilk iktidar nesnesidir. Bu noktada kadın kimliği bir yandan özne olduğu dönemin özgürlük potansiyellerini ama diğer yandan en eski iktidar ideolojisi olan cinsiyetçiliğin kırımının yıkıcı izlerinden muztariptir. Kadın devrimi bu potansiyelleri açığa çıkarmanın, kırımın yarattığı kimliklerin dönüşümünü bir arada gerçekleştirebilmektir. Bunları soyut tanımlar ya ütopyalar değil. Binlerce kadının sancıyla yaşadığı süreçleri ve sonuçta devrimin kadınları olarak kendini inşa süreçlerini yani Xwebûn olmalarını ifade ediyor. Kapitalizmin ayartmalarına, egemen erkekliğin engellerine ve en fazla da bölgedeki gerici, dinci, işbirlikçi saldırılara karşı direnişle yaşanan dönüşümlerdir. Hevrîn Xelef güzelliği ve naifliğinde bir Kürt kadın siyasetçi olabilmektir. Jiyan Tolhildan’ın heybetli yürüyüşünde, Sosin Bîrhat sadeliğinde ifadeye kavuşan bir komutanlaşmadır. Zehra Berkel kararlılığında toplumu dönüştürme iradesidir. Arîn Mirkan, Rêvana Kobanê, Avesta Xabûr fedailiğidir. Yadê Aqide yurtseverliği ve fedakarlığı ile yeni bir annelik tanımının ortaya çıkışıdır.

Önce kadını özgürleştiren bir devrim

Rojava devrimi böylesi kadınların öncülüğü, emeği ve ne yazık ki kanıyla kök salan ve dallarını dört bir yana yayan bir kadın devrimi. Önce kadını özgürleştiren bir devrimde Türk devletinin ‘önce kadınları vurun’ diyerek devrimin öncü kadınlarına yönelmesi bundandır. Dünyayı DAIŞ vahşetinden kurtaran kadınlara dönük saldırılara sessiz kalınması ise bu kimliğin sadece bir imaj ve moda malzemesi olmasını isteyen uluslararası güçlerin iki yüzlülüğünün dışa vurumudur. Bu makale yazılırken devrimimizin köklü çınarlarından Reyhan Amûdê, Yusra Derviş ve Fırat Tuma Türk devletinin terör saldırılarının hedefi oldu. Kürdistan’ın dört parçasında devrime adanmış bir ömür, bir gerilla, siyaset insanı, diplomat, toplumsal inşa emekçisi Reyhan yoldaş neşesi ve coşkusunu hiçbir an yitirmeyen o öncü kadınlardandı. Başûrê Kürdistan’ın cinsiyetçi toplumsal gerçekliğinde kadınlara devrim değerlerini taşıdı, kara çarşafını yere çalan Minbiçli kadınların öz örgütlenmesine öncülük etti. Devrimin güzelleştirdiği bu güzelliği gücünün, nefesinin yettiği her alana kaygısız, hesapsız taşıyan öncü kadınlardandı. Kuzey Doğu Suriye halkları ve kadınları bu katliama öfkelerini özsavunma ve öz örgütlenmelerini güçlendirerek ortaya koyacaklardır.    

Kadın devrimi ateşten gömleği giyenler ile gerçekleşiyor

Devrimin 12. Yılına girdiğimiz şu günlerde Rojava’nın tüm köy ve kasabaları üzerinde aralıksız biçimde Türk devletinin SİHA’ları insan avı için uçmaya devam ediyor. Devrimin yürütücü gücü olan kurum temsilcileri, özsavunma güçleri, kültür sanat çalışanları, siyasetçileri, ekoloji ve yerel yönetimlerde inşa çalışmalarında yer alanlar bu koşullarda yürütüyor çalışmalarını. Düşünün ki bir yere demokratik ulusu, erkeğin dönüşümünü, ekolojiyi, kadın özgürlüğü üzerine seminer vermek için yola çıkacaksınız ancak cephede savaşmaya gider gibi hareket etmeniz gerekiyor. Bir şehrin asayiş gücüsünüz, öğretmeni, öğrencisi, sanatçısı, şehir yönetimi ya da doktorusunuz ama bu silahların ve vuruşların gölgesinde sistem inşa ediyorsunuz. Yani askeri, siyasi, sivil ya da devrimci olmanıza bakmaksızın her çalışmanın fedai bir ruhla yürütüldüğü bir dönemdeyiz. Devrimin yarattığı kazanımları ifade ederken belki de bazen onun nasıl bir mücadele ile ve hangi koşullarda ayakta kaldığını yeterince kavratamıyor, hissettiremiyoruz. Tehlikeler kadar direnişin yoğunlaşması gereken yanları yeterince aydınlatamıyoruz. Bu koşullarda devrimin yurtseveri olmak da, dost ve destekleyeni olmak da ateşten gömlek giymeyi gerekli kılıyor. Kadın devrimi bu ateşten gömleği giyenlerin irade, çaba, emeği ve çoğu zaman da kanı pahasına gerçekleşiyor, kurumsallaşıyor. 12. Yılında Rojava devrimi çoklu tehlike ve saldırılara karşı, değerlerini savunmaya, toplumsal kültüre dönüştürmeye ve 21. Yüzyıl devrimlerine ilham kaynağı olmaya devam edecektir.