Vietnam’dan Kürdistan’a zehirli savaş

Dr. Penteker kimyasal silahları anlattı, uluslararası kurumların karakterini eleştirdi: Bağımsız değil iktidar ilişkilerine bağlılar

- Newaya Jin
178 views
Türk ordusu Kürdistan’daki savaşta özellikle gerillalara karşı on yıllardır belli dönemlerde kimyasal kullandı-kullanıyor. Gerilla kaynakları bu duruma ilişkin daha önce de bulgular ve tanık beyanlarıyla suç duyurularında bulunsa da söz konusu alanda çalışma yürüten Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü-OPCW ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlar sessizliğini koruyor.

Ancak son iki yıldır kimyasal-zehirli gazların kullanımı sistematikleşti. Özellikle Zap, Metîna ve Avaşîn’e dönük iki yıldan bu yana kesintisiz olarak devam eden saldırılarda uluslararası sözleşmelerce kullanımı yasaklanmış bombalar, zehirli gazlar üreten kimyasal silahlar kullanıldı. Savaşın bir tarafı olan HPG, tüm bu saldırıları bilançolarıyla belgelerken, Medya Savunma Alanları’na yönelik savaş suçlarını gözler önüne seren görüntüler de yayınladı. Görüntülerde bombardıman sırasında havaya yayılan çeşitli renklerde gazlar, Türk askerlerinin gerillanın direniş tünelleri önüne taşıdığı demir bidonlar, kalın borularla pompa edilen ya da kablolara bağlanan düzenekler gibi somut bulgular kamuoyuyla paylaşıldı.

İnsanlık sınandı

İnsanlığın sınandığı görüntü ise, Ekim 2022 tarihinde basına yansıdı. Bir kadın ve bir erkek gerillanın kimyasal gazların etkisi ile verdikleri reaksiyonları içeren videolar, Kürtler ve dostlarında infial yarattı. Her iki gerillanın da şehit düştüğü bu videolara, uluslararası kurumlar üç maymunu oynadı. Kürt halkının kitlesel eylemlerinin yanı sıra, muhatap kurumların bulunduğu Avrupa’da dikkat çeken bir eylem de yaşandı. Yeğenleri Mihriban ve Gülperin Ata’nın kimyasal silahla katledildiği haberini alan Kürdistanlı Xoşnav Ata, 5 Ağustos 2022’de OPCW binası önünde adalet talebiyle eyleme başladı. Bir yıl boyunca ‘adalet’ diyerek OPCW’yi kimyasal saldırılara karşı harekete geçmeye çağıran Xoşnav Ata’nın eylemi de dahil olmak üzere, onlarca eylem ve çağrıya rağmen OPCW harekete geçmedi.

Akar’ın itirafı bile yeterli

Aslında kimyasal kullanımı Türk devlet yetkililerinin ağzından da itiraf edilmişti. Dönemin Savunma Bakanı Hulusi Akar 2021 Şubat ayında Meclis’te, gerillalara dönük işgal saldırısının izahını yaparken “Operasyonda sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır” demişti. Türkiye 1997’den beri OPCW’ye üye. Ve OPCW, göz yaşartıcı gaz dahil-her tür kimyasal madde içerikli gazın askeri amaçlı, kapalı ortamlarda kullanılmasını kesinlikle yasaklıyor.  Uluslararası alanda konuyla ilgili çalışma yürüten bağımsız kuruluşlar da var. Bu kuruluşlardan biri de IPPNW-Uluslararası Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Birliği. Konuyla ilgili gazetemizin sorularını yanıtlayan IPPNW Almanya şubesi üyesi Dr. Gisela Penteker, son yıllarda uluslararası tüm sözleşmelerin neredeyse tüm üye devletler tarafından ihlal edildiğine dikkat çekiyor. “BM’nin kurul kararlarının iktidar ilişkilerine bağlı olduğu” tespitini yapıyor.

Araştırma adı altında kamuflaj

Uluslararası mevzuatların kimyasal silah veya biyolojik silahı tanımlamasına dair sorumuzu yanıtlayan Gisela Penteker, biyolojik silah denilenin gaz halinde kullanıldığında yaygın ölümlere neden olan hastalık mikrobu olduğu bilgisini veriyor:  “Savaşlarda virüs, bakteri, riketsiya, mantar ve parazitler kullanılıyor. En çok bilinenler şarbon, veba, MRSA, tifüs, çiçek hastalığı, hemorajik virüsler, ebola, lassa sıtması, kuş gribi, domuz gribi. 1975 yılında çıkarılan Biyolojik Silahlar Sözleşmesi kullanımı savaşta yasaklıyor ancak birçok kez kullanımı tedavi ve önlem araştırması olarak kamufle ediliyor. Herhangi bir gözetim mekanizması söz konusu değil.”

Boğulma, beyin hasarı yaratıyor

Dr. Gisela Penteker, kimyasal kullanımının 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren daha da arttığına dikkat çekerek, en bilinen maddenin ABD’de üretilen ‘napalm’ olduğunu hatırlatıyor. Çok sınırlı kullanımda bile canlı yaşamında nasıl ölümcül bir etki yarattığını şu sözlerle anlatıyor: “Dar anlamda zehirli gazlar sarin, soman ve tabun gibi sinir gazları olarak ayrıştırılıyor. 1970’li ve 80’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde üretilen Novitşok grubuna bağlı zehirli maddeler de bu kapsama giriyor. Bunlar, çok sınırlı temas durumunda bile sinirler ve beyne verilen hasar sonucu ölüme yol açıyor. Nefes tıkayıcı etmen veya boğucu gaz dediğimiz, fosgen, klor veya difosgen gibi maddelerdir. Kan zehirleyici kimyasal harp maddeleri boğulma sonucu ölüme yol açıyor. Hidrosiyanik asit, siyanojen klorür, arsin gazı ve prusik asit (siklon B) buna dahil. Yakıcı gazlar, nefes yollarına zarar veren yağlı sıvılardır. Hardal gazı örnektir.

Vietnam’da etkisi devam ediyor

Bunun dışında etkisizleştiren harp maddeleri var, örneğin göz yaşartıcı gaz. Bunlar öldürmeyip tepkisizleştirebiliyor. Bir diğer kimyasal harp etmeni, ABD’nin 1965’te ilk kez geniş ölçekte Vietnam’da kullandığı Agent Orange, yani portakal gazı isimli yaprak döktüren ilaç. TCDD isimli etki maddesi diyoksinlerin en zehirli temsilcisidir. Vietnam’da hala bunun sonucu olarak yüksek sayıda çocuklarda ağır şekil bozukluğu, yine kanser ve bağışıklık yetersizliği çıkıyor. Son olarak kimyasal silahlardan sayılmayan fosfor bombaları var.” Sözü, Hulusi Akar’ın itirafına da getirerek Dr. Gisela Penteker’e “Göz yaşartıcı gazın kullanımı konusunda Akar’ın itirafı bile OPCW’nin harekete geçmesi için yeterli bir neden değil mi?” sorusunu yöneltiyoruz: Gisela Penteker sorumuza şu yanıtı veriyor: “Türk Savunma Bakanı Kürt dağlarındaki mağaralarda göz yaşartıcı gazın kullanıldığını itiraf etti. Alman Dışişleri Bakanlığı bu saldırıyı meşru görüyor çünkü ona göre PKK’nin elindeki Türk esirlerin kurtarılması amaçlıydı. Dolayısıyla bir savaş eylemi sayılmazmış.”

Yaptırım kararı alamıyorlar çünkü…

Kimyasal iddiaları ardından sürecin uluslararası kurumlar açısından nasıl işlediği, verilerin nasıl toplandığı, tanıkların dinlenip dinlenmediği vb sorular kamuoyunca çokça yöneltilen sorulardan. Gisela Penteker, OPCW’nin tam da bunun için kurulduğunu, üye devletlerin Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne uyup uymadıklarını denetlemekle yükümlü olduğunu vurguluyor. Ve devamında kuruluş esprisiyle nasıl çelişir bir pozisyona gelindiğini anlatıyor:  “OPCW, bir üye devletinin kimyasal silah üretip kullandığını tespit ettiğinde, bu silahlar OPCW’nin denetiminde yok edilir ve yaptırım kararı alınabilir. Ama son yıllarda bütün sözleşmeler neredeyse bütün üye devletler tarafından ihlal edildi. İhlallerin takibi çoğunlukla sonuçsuz kaldı çünkü BM’nin bütün kurullarının vereceği kararlar iktidar ilişkilerine bağlıdır ve ilgili güvenlik konseyindeki kararlar nükleer güçlerin veto hakkına dayalı olarak bloke ediliyor.”

Murat Karayılan açıklamıştı

Gisela Penteker’in sözünü ettiği zehirli gazların çoğu Türk devletinin de kullandığı gazlar. HSM Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, 27 Kasım 2021’de yaptığı açıklamada gerillalara karşı 5 çeşit kimyasal silah kullanıldığını tespit ettiklerini belirterek, “birincisi sinir gazı, ikincisi insanları boğan kloropin içeren Grenn Cross, üçüncüsü yanma etkisi olan Yellow Cross, dördüncüsü insanları tepkisizleştiren geçici felce neden olan gaz, beşincisini de biber gazı” olarak sıralamıştı.