Atina’da özerk bir mahalle: Prosfygika Topluluğu

- Omedya WELAT
214 views
Prosfygika* adı verilen Atina’nın bir mahallesi, Sy.Ka.Pro** isimli bir anarşist kolektif tarafından konfederal bir topluluk inşaası için yaklaşık 10 senedir ev ev işgal ediliyor. 1930’larda inşaa edilen Prosfygika Mahallesi, Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleşen nüfus mübadelesi sonucu Türkiye’den gelen Yunan mültecilerin barınma sorununa çözüm olarak Yunanistan’ın pek çok yerinde inşaa edilen mülteci lojmanlarından sadece biri. Atina’nın en merkezi muhitlerinden birinde farklı kamu binaları, Yargıtay Mahkemeleri ve Atina Emniyet Genel Müdürlüğünün arasında bulunan bu mahallede 8 blok, her blokta 5 bina ve her binada 6 ev mevcut.

Evlerden 2 tanesi Sy.Ka.Pro Kolektifi kadın örgütlülüğünün insiyatifi altında. Mahallenin duvarlarında Kürdistan ve Zapatistalar gibi birçok halk mücadelesini destekleyen Yunanca, İngilizce, Kürtçe, Türkçe, Arapça dillerinde grafiti ve sloganlar dikkat çekerken, başka bir duvarda ise 24 Şubat 2018’de Efrin savunmasında ölümsüzleşen (ve mahallede bir süre yaşamış olan) İzlandalı enternasyonal devrimci Şahin Hüseyni’nin (Haakur Hilmarsson) bir resmi bulunuyor.

Mültecilerin sığınağı

Ağırlıklı olarak çeşitli milliyetlerden mültecilerin barındığı mahallenin kapıları ezilen, sömürülen bütün katmanlardan her  insana açık. Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenlerin toplandığı ara geçiş yeri olan Yunanistan aynı zamanda mültecilere yönelik hak ihlallerinin de en yoğun yaşandığı ülkeler arasında. Binlerce göçmen devlete bağlı kimi kamplarda zor koşullarda tutulurken, kimileri ise sokaklarda hayatta kalmaya çalışıyor. Prosfygika mahallesindeki boş evler Sy.Ka.Pro kolektifi tarafından işgal edilerek genel olarak ihtiyaç sahiplerine özel olarak ise ülkesini terk etmek zorunda kalmış politik mültecilere tahsis ediliyor. Yaklaşık 100 yaşında olan ve işgal edilen evleriyle tekrardan mültecilere barınak haline gelen mahalle, yıllar boyu yapılan çeşitli imar projelerinden ve son dönemdeki kentsel dönüşüm projelerinden kaynaklı sürekli devletin baskısı ve tehditi altında. Mahallenin polisin hedefinde olmasının temel nedeni bu kadar değerli bir toprak parçasında konfederalizm esasında örgütlenen dayanışma ve ortak yaşam. Topluluk özerk örgütlenme ve topluma alternatif yaşam kültürü ile geniş kesimlerin dikkatini çekiyor. Kimi zaman polislerce denenen mahalleyi boşaltma girişimleri ise mahalle sakinlerinin direnişi sonucunda boşa çıkartılıyor.

Mahalle Meclisi örgütlenmesi

Topluluğun bir de ‘Sy.Ka.Pro’ adında haftalık 2 defa toplanan sabit bir toplantısı ve bu toplantının da pek çok alt komitesi bulunuyor. Halk meclisi çerçevesinde örgütlenen toplantıda anarşistlerden komünistlere ve Apocular’a kadar dünya devrimci hareketlerinin farklı kanatlarından akımlar yer alıyor. Meclisin bileşenleri değişkenlik arzetse de; yerliler, göçmenler ve ağırlıklı olarak siyasi görüşlerinden dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalan mülteciler, topluluğu oluşturuyor. Meclis bileşenleri iki yıllık periyodlarla bir araya gelerek geçmiş iki yıllık sürecin değerlendirmesini yapıyor. Tartışma sonucunda sonraki döneme dair perspektifler çiziliyor ve hedefler konuluyor. Topluluğun mahalle dışında da üyeleri bulunuyor. Örneğin mahallede yaşamayıp topluluk bünyesinde bulunan komitelerin çalışmalarına katılan çoğunluğu anarşist olan bir gençlik kitlesi var. Mahalle’de topluluğun gündelik örgütlenmesinin yanı sıra mahalle dışındaki çeşitli politik ve sosyal mücadelelere de topluluk aktif olarak katılıyor. Topluluk bünyesinde yaşam ve çalışmalar kolektif bir anlayış ve yaklaşım ile sürdürülüyor.

Topluluğun işleyişi

Topluluğun işleyişini, mahallenin durumunu ve kadınlara dair çalışmaları toplantı üyelerinden İrini ve Suzanne’a soruyoruz. İrini, topluluğun bünyesinde bulunan komitelerin öz örgütlenme esasına göre çalışarak topluluğa bir zemin yarattığını ve topluluğun bu zemin üzerinden kendini yatay bir şekilde örgütlediğini vurguluyor. Düzenli toplantılar haricinde ihtiyaca göre bir araya gelinerek ortak tartışmaların yürütüldüğünü, kararların herkesin fikir birliğine varması sonucunda alındığına dikkat çekiyor. Üniversite okumak amacıyla Belçika’dan Yunanistan’a giden ve topluluğa dahil olan Suzanne ise mahalleyi, devlet güdümünden özgürleştirilen, ihtiyacı olanların yan yana geldiği ve alternatif toplum modeli çabasının hayat bulduğu bir yer olarak tanımlıyor.

Topluluk kendisini nasıl finanse ediyor?

Özerklik temelinde bir örgütlülüğe sahip olan topluluğun kendisini nasıl finanse ettiği sorusu merak ettiklerimiz arasında. İrini bizi aydınlatıyor: “Henüz ekonomik anlamda bağımsızlığımız yok. Mahallede bir komünümüz var. Mahalle dışından bizimle dayanışan birçok insan ve kolektif var. Erzak, giyim vb. ihtiyaçlar konusunda bunlarla geliştirilen çeşitli işbirlikleri var. Mahallenin etrafında kurulan sokak pazarlarından haftada 3 defa toplanan erzak topluluğun lojistik komitesinden mahalleliye dağıtılıyor. Topluluğumuzu destekleyen kimi yerel esnaflar var, onların ihtiyaç dahilinde destekleri oluyor. Sağlık/muayene gibi hayati durumlarda ise topluluğun sağlık komitesi ilişkideki sağlık kurumları ile iletişime geçiyor.”

Topluluk bünyesindeki aktivitelere dair detayları Suzanne anlatıyor:
“Bir öz-eğitim Komitemiz var. Bu çerçevede dil dersleri veriliyor. Yunanca, İngilizce, Kürtçe ve Türkçe dil kursları verilmekte. Gene aynı çerçevede topluluğun çocukları için bir çocuk evimiz var. Düzenli bir okuldan çok çocuklara okul dersleri için destekleyici dersler veriliyor. Çoğu mülteci olan ve bazıları yasal durumlarından kaynaklı okula yazılamayan bu çocuklar hem ülkenin dilini öğrenmek hem de açıklarını kapatmak için burada ders görüyor. Öte yandan Berkin Elvan kolektif fırınında haftada 2 kere ekmek pişiriliyor. Kolektif fırının üretimi olan ekmek hem mahalleliye dağıtılıyor hem de mahalle dışında satışıyla topluluğa gelir getiriyor. Belkin Elvan Gezi Direnişi sürecinde ekmek almaya giderken polislerce katledilmişti. Fırının ismi toplantıdan çıkan ortak kararla koyuldu.” Yaklaşık bir yıldır örgütlenen Prosfygika ile dayanışma kampanyası hem mahallenin propagandası için çok önemli olmuş hem de ekonomik olarak topluluğa olan destek artmış. Bu kampanya çerçevesinde civar mahallelerde çalışmalar yapılarak bir destek yürüyüşü örgütlendirilmiş. Aynı zamanda sanal medya platformları üzerinden başlatılan bir yardım kampanyası vesilesiyle ekonomik destek toplanmış.

Özerk kadın örgütlülüğü?

Kendi aralarında dayanışma içerisinde olan topluluğun kadın üyeleri özerk bir örgütlenmeyi hedeflemekte. Topluluk bünyesinde bir de ‘Kadın Kafe’si olduğunu öğreniyoruz. Detaylarını mahallede bize rehberlik yapan Suzanne’dan alıyoruz: “Buna komite de diyebiliriz. Mahallede yaşanılan problemleri tartışmak, çözüm bulmak için toplandığımız bir mekan. Hem çay ve kahvelerimizi içiyoruz hem de varsa bir sıkıntı tartışıp çözmeye çalışıyoruz. Sırf sorunlar üzerinden bir araya gelmiyoruz elbette. Kimi politik gündemler üzerinden tartışmalar da yürütüyoruz. Kadınlar geldikleri ülkede kendi durumlarına dair sunumlar yapıyor. Farklı ülkelerdeki durumlar ile karşılaştırmalar yapılıyor. Kadınlar olarak daha rahat bir tartışma ortamını yakalamak için kendi özgün zeminimizi oluşturduk. Özgün örgütlenmenin anlamı ve ihtiyacı konusunda Kürt Kadın Hareketi ve farklı özerk kadın gruplarından ilham aldık. Özerk örgütlenmenin farklı birçok kadın hareketinde yaşam bulduğunu gördük. Topluluk prensipte zaten cinsiyetçiliğe ve faşizme karşı net bir tutuma sahip. Bunu pratikte de örgütlemek gerekiyordu. Kadınların konuşma özgürlüğünü elde etmeleri için, özgürce hareket etmeleri için öncelikle kendi alanlarına sahip olmaları önemli.”

Bu özgün örgütlenmenin pratik hayatta nasıl bir mücadele karşılığı bulduğunu İrini şöyle anlatıyor:
“Bunu bir örnek üzerinden anlatmak istiyorum: Mahallede bir erkek bir kadın arkadaşa karşı fiziki şiddet kullandı. Bu durum kadın örgütlülüğümüzün gündemine geldi. Kadınlar olarak hepimiz ortak tavır aldık. Net ortak tavrımızdan kaynaklı şiddet faili erkek topluluktan atıldı. Bu kararı biz kadınlar aldık ama genel toplantıda da kabul ettirdik. Bizim bu tavrımızdan sonra birçok kadın meclisimize gelmeye ve çalışmalara aktif katılmaya başladı. Çünkü bizim net olan tavrımız ve mücadelemiz kadınlar arasında bir güven yarattı. Aradan geçen zaman içersinde kadınlar topluluk içersinde fikirlerini daha rahat ifade edebiliyorlar.” 

Kürtler’den çok şey öğrendik

Kürt kültürü ve toplumu ile bağlarına dair soruya her iki topluluk üyesi de şu yanıtları veriyor:

İrini: Kürt toplumundan, özellikle Kürt kadınlarından çok şey öğreniyorum. Kürt kadınları bizi özgün örgütlenme konusunda çok destekledi, deneyimlerini paylaştı. Kürt kültüründen de çok şey öğrendik. Örneğin Newroz’un anlamını hem öğrendik hem de beraber kutladık.

Suzanne: Kürtler ile birlikte yaşamak ve Kürt hareketini yakından tanımak çok öğretici. Bu öğretici yanından dolayı varolan bağlarımı daha çok güçlendirmek istiyorum. Özellikle Kürt kadınları kendi özerk zeminlerini, mekanizmalarını kurmuşlar. Daha fazla kolektif aktiviteler yapmamız gerekiyor. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.

*Mülteci evleri

**İşgal Edilmiş Mülteci Evleri Toplantısı