Bir darbenin cinsel anatomisi

- Rojda YILDIRIM
374 görüntüleme

 2Türkiye gerçekliÄŸinde güncel olarak yaÅŸananlar “çözmeyenler çözülür” ilkesinin yeniden zuhur etmesidir. Yapısal sorunlarını çözmeyen Türk devleti çözülmüş, ulus devlet can çekiÅŸir duruma gelmiÅŸtir. Kürt sorunu devletin tüm yozlaÅŸma alanlarını ortaya saçmıştır. Çökertme Planları’yla Kürdistan’ı yerle bir etmeye çalışanların kendisi çökmüştür.

15 Temmuz gecesinden sonra hakikatlerin daha çıplak yansıdığı farklı bir Türkiye vardır artık. Korku yüklü kaba bir putperestliÄŸin, önce put yapıp sonra acıkınca yaptığı putu yiyen bir tapıcılığın yıkılışıdır yaÅŸanan. Cumhuriyet tarihi boyunca “en güçlü olmanın yolu en güçlü ordudan geçiyor” diyen militarist ideolojiyle kutsanan bir tabu daha, ona sürekli biat edenler tarafından yerle yeksan edildi. Üstelik “kutsallık” adına atfedilen her ÅŸey bu kadar yıkılırken geride bıraktığı kocaman bir devlet enkazı ve “kutsallara” biat edenlerin toplumsal travmasıdır. “İnandıkları” birçok ÅŸeyin yıkılışının nesnesi olan toplum, artık yönü daha derin dehlizlere sapmış toplumdur.

Sokaklara dökülen, önüne geleni linç eden
, vahÅŸette sınır tanımayan, yıkıcılığın sürekli kutsandığı toplumsal bir cinnet halidir yaÅŸanan. Sokağın kendisi her daim devrimci-dönüştürücü bir rol oynamıyor. Türkiye gerçekliÄŸinde de görüldüğü gibi sokaklar lincin, talanın, kıyımın toplumsallaÅŸmaya çalıştığı, kendisi gibi düşünmeyeni ve yaÅŸamayanı bitirmek istediÄŸi ve “demokrasi” kisvesi altında tepkilerin meÅŸrulaÅŸtırıldığı bir alandır artık.

Bundan da ötesi 15 Temmuz darbe gerçekliği üzerine daha çok yazılıp çizilecek. Ancak devlet, iktidar, güç gibi olguların cinsiyeti ya da ataerkil karakteri her zaman olduğu gibi yine karanlıkta bırakılmaya ya da görmezden gelinmeye çalışılacak. Oysaki yaşa4nanlar kaba anlamda bir iktidar savaşının ötesinde yüzlerce yıllık devlet, erk, erkeklik gibi olguların biriktirilmiş şiddet, komplo, egemen siyaset olarak yeniden vücut bulması ve kendi deneyimini tekrarlamasıdır. Bin yıllara varan ataerkil zihniyet, saatler içinde kendini ancak bu kadar gerçekleştirebilirdi. Egemen erkekliğin duygudan yoksun buz gibi soğuk işleyen aklı, tarihsel belleğindeki her şeyi bir gecede akıllara durgunluk verecek oyun içinde oyunlarla uygulamıştır. Toplumun egemenler tarafından bir figürana dönüştürüldüğü bu siyaset oyununda, faşizmin toplumsal yüzü birkez daha başını acımasızca uzattı.

İktidar kavgalarının kendisi tartışmasız olarak erkin ataerkil karakterini ortaya koyarken sadece son iki günde yaÅŸananlar bile kadın gerçekliÄŸinin nasıl algılandığını görmemiz için yeterlidir. Hani derler ya “toplumsal dinamiklerin ne kadar devrimci ve ilerici olduÄŸunu anlamak istiyorsanız kadına yaklaşımına bakın” diye. Biz de haliyle öyle bakacağız.

SokaÄŸa taÅŸan ÅŸiddetin erkek egemen karakteri tartışma götürmezken sosyal medyaya yansıyan kimi paylaşımlar biz kadınlar için durumunun hiç de kolay olmadığını bir kez daha göstermektedir. Darbe gecesi yaralılar için ilaç taşıyan bir kadına gece yarısı sokak gösterisi yapan erkekler tarafından “sizin de sıranız gelecek orospu” diye tacizde bulunulması, yine dövmesi var diye bir kadına saldırılması, baÅŸka bir kadına “dekolteni kapat” ÅŸeklinde tehditler savrulması cinsiyetçiliÄŸin nasıl da sokaÄŸa taÅŸtığına dair örneklerdir.

Anlaşılan “demokrasi” adına sokaÄŸa çıkanların gözleri sadece darbecileri aramamış, aynı zamanda kim nasıl giyiniyor, vücudunda ne var, ne yer ne içer gibi birçok sosyal davranış biçimine de baya baya göz atılmış. Üstelik açık olarak bir kadına “sigara ver yoksa taciz ederim” diyen sözüm ona yeni Türkiye’nin demokrasi savunucularının nasıl bir anlayışa sahip olduklarının da açık ifÅŸasıdır. FaÅŸizm sadece güç tutuÅŸtuÄŸu erki görmez, aynı anda egemenliÄŸini tazelediÄŸi ve erkeklik kimliÄŸinin kendini her an yeniden ürettiÄŸi kadın karşısındaki konumlanmasına da bakar. Çünkü kadını her aÅŸağılayan yaklaşımı ona egemen b3ir erkek kimliÄŸi kazandırır. Gücünü kadında sınayan, orada erk ve iktidarını tazelediÄŸini düşünen her erkek bir kadına saldırırken bulacaktır kendini.

Aynı zihniyet 15 Temmuz gecesi oyun içinde oyun çevirirken kadınları düşünmeden de edememiÅŸ. Bir tarikat kendi resmi web sitesinde herkesi sokaÄŸa çağırırken kadınların evde ibadetlerini yapmalarını, sokağın kadınlar için uygun olmadığını duyurmuÅŸ. “Kıymetli büyüklerin” ilk aklına nedense kadınlar gelmiÅŸ ve böyle uygun görmüş. Tabii aynı zihniyette olan polis hiç geri kalır mı? Gözaltına alınan bir binbaşıya “kızın var mı” diye sorup, askerin on yaşında bir kızının olduÄŸunu öğrenen polisin “ona tecavüz etmemi ister misin” diyen sözleri açık ki erkek egemen faÅŸizminin sınır tanımayan zihniyetinin de bariz örneÄŸidir. Hatta darbe giriÅŸiminden hemen sonra darbe yapanların eÅŸleri, kızları, anneleri “helaldir” deyip tecavüz kültürüne açık davetiye çıkaranlar, OrtaçaÄŸ karanlığının, lanetinin kendini zuhur etmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.

Daha da çoğaltacağımız birçok örnek darbeye karşı gelenlerin ne kadar özgürlükçü olduklarını göstermektedir. Herkesin her türlü darbeye karşı olması gereken bu zamanlarda en fazla da kadınların kimden gelirse gelsin her türlü cinsiyetçiliğe, baskıcılığa, tekçiliğe karşı çıkması ve yaşananlara kadınların durduğu yerden ayna tutması önemlidir. Anlaşılan bizim istediğimiz demokrasi ile sokağa çıkanların demokrasisi aynı şeyi anlatmıyor.

Kadınlar, ezilenler ve darbelerin gerçek maÄŸdurları olan halklar “darbeye karşı duracağız” derken ne Saray’ın faÅŸizan uygulamalarını, ne de askeri faÅŸizmi desteklemek zorunda deÄŸildir. Bilakis, bizler her iki gücün ikiz kardeÅŸliÄŸini Kürdistan’daki soykırımlardan, Roboski’den, Sur’dan, Cizre’den ve Karaman’da Ensar vakfında yaÅŸanan çocuk tecavüzlerinden iyi biliyoruz.

Bu yüzden ille de demokrasi diyorsanız önce kadınları sokaklara çağırmalısınız. Demokrasinin filtresi kadınların elinde olmalıdır. Çünkü kadınların olduÄŸu yerde sahtesinden deÄŸil, baya baya derin demokrasiler doÄŸuyor… Hadi buradan baÅŸlayalım. Ne dersiniz? İşte gerçek darbe karşıtlığı buradan belli olur…