Ekonomi salt bir üretim veya tüketim ilişkisi değildir

- Site varsayılanı
766 views

Ekonomi ile kadının birbirinden ayrılamaz bütünlük oluşturması, ekonomiye gerçek anlamını vermesi gelişen emekle olmuştur. Ekonomi salt bir üretim veya tüketim ilişkisi değildir. Yaşamla, toplumsallıkla doğrudan ilişkilidir. Yaşamın ahlaki ve politik niteliği göz önüne alındığında, özgürleşme ve örgütlenme ile doğrudan bağı görülebilir. 

 

Topluluklar ekonomisi son yıllarda Kürdistan özgürlük mücadelesiyle biraz daha gündeme girdi. Kadının toplumsal ekonomisinin yeniden canlanması, kadının toplumsal aklı bin yılların toplumsal kültürü olan dayanışmacı, ekolojik ekonomi bu gün Kapitalist modernitenin kar tekelleri tarafından neredeyse nefessiz bırakılmıştır. Kadının ekonomiyle ilişkisi ve toplulukların, gurupların, birimlerin öz örgütlenmesi olan topluluklar ekonomisini biraz daha anlamak ve anlaşılır kılmak için PAJK Ekonomi Komitesi’nden Newal Arin’e sorularımızı yönelttik. Toplumsal ekonominin yaşamımızdaki boyutlarını ele aldık.

Toplumsal ekonomi hangi kültür üzerinden gelişmiştir?

Toplumun ilk ana hücresi olan klan toplumunun, uygarlıksal tüm gelişmelere kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. Neolitik öncesi süreç olan en uzun süreç, ilkel komünal toplum içeren süreçlerdir. Bu akışkanlık zamanla iki ayrı rotaya evirilerek toplumsal tüm gelişmelere kaynaklık etmiştir. Neolitik kültürden doğan iki önemli kültür olan El Ubeyt ve Tel Halaf kültüründen bahsetmek mümkündür; Biri (Tel Halaf Kültürü) neolitik tarım köy kültürünü temsil ederken diğeri ( El Ubeyt) ise daha çok savaş, talan ve sömürüye dayalı kent kültürünü temsil etmektedir.

Her şeyden önce toplumun yarı yerleşik hayata geçmesiyle birlikte elde ettiği başarıları tespit etmek önemlidir. Toplumun bir aradanlığı, tarım ve zanaata dayalı olarak gelişen ekonomi, toplumun her anlamda şekillenmesine öncülük etmiştir.

pazar

Tarım köy kültürü tüm insanlığın kendisini üzerinden var ettiği ve yaşamına nitelikli bir sıçrama yaptığı bir süreci ifade eder. Yani insanlığın kalıcı ve özsel kök kültürünü ifade eder. İnsanların bilinçli olarak geliştirdikleri üretim, yaşamdır da diyebiliriz.

Tarım, köy kültürü Mezopotamya da, özelde de Kürdistan’da binlerce yılı kapsayan gelişmelerin toplumsal, ruhsal, bilinç yapılanmasının temellerini atmıştır. Tüm bunları tarım köy toplumunda gerçekleştirmiştir.

Ekonomiyi ele aldığınızda ‘kadın ekonomisi’nden bahsediyorsunuz, bundan ne anlamalıyız?

Gelişen bunca toplumsal aşamaların temelinde kadının rolü çok belirleyicidir. Nasıl ki Sümer rahip devleti, devletli gelişen bu sistemin maketi görevini gördü ise, klan toplumu da kadın eksenli komünal ekonomide, demokratik komünal toplum temelini oluşturmuştur.  Erkek ve devlet aklı, karşı devrim rolünü neolitik devrime karşı her türlü oyun, hile ve spekülasyonlarla çok başarılı bir şekilde oynadı. Tarihsel ve toplumsal gelişmeler hep iki çizgi halinde olagelmiştir. Devrim ve karşı devrim… Bu kısa örneklerden yola çıkarak kadının klan toplumuyla başlayarak neolitik süreçlere kadar nasıl bir rol oynadığı, ekonomiyi hangi ahlaki kurallar çerçevesinde geliştirdiği ve bunu nasıl topluma mal ettiğini görebiliriz.

Ekonomi ile kadının birbirinden ayrılamaz bütünlük oluşturması, ekonomiye gerçek anlamını vermesi gelişen emekle olmuştur. Ekonomi salt bir üretim veya tüketim ilişkisi değildir. Yaşamla, toplumsallıkla doğrudan ilişkilidir. Yaşamın ahlaki ve politik niteliği göz önüne alındığında, özgürleşme ve örgütlenme ile doğrudan bağı görülebilir. Emeğiyle yaşama katılan insan, toplumu ve kendisi için dengeli üretim içerisinde olan insan özgürlüğünü bir nevi yaşamsal kılan insandır diyebiliriz.  Kadının toplumsal olabilme özelliği, kendini varlık düzeyine getirme ile bağlantılıdır. Ahlak ve politika, kadınla anlam kazanır. Kadın toplumu, ahlaki-politik toplumdur. Aynı zamanda ekonomik toplumdur. Gelişim süreçlerinin her bir değişim ile sıçrama anlarında, ekonomiyi toplumla bütünleştirme aşamalarıdır.

Doğada toplum ihtiyacını karşılayan ürünlerin kullanılması, sadece ihtiyacını almasının ölçüsü, yeterlilik anlayışıdır. Doğayla tamamlanma yanıdır. Dayanışmacı, kolektif ve bunun yanı sıra yeterlilik ekonomisi, ahlaki ve politik örgütlenme eksenli kadın ekonomisidir. Doğadan ve diğer canlılardan yeterli ölçüde ihtiyaç karşılama ahlakı, doğayı kendisinin ya da kendisini doğanın parçası olarak görmenin ekolojik anlayışıdır.

Kelime anlamına da bakınca (ev yasası, evi geçindirme yasası) ekonominin kadın eliyle geliştiğini görmek mümkündür. Yani tarım ve köy toplumu etrafında gelişen toplumsallık neolitik kültürle birlikte gittikçe önem kazanan kadının emeği ve yaratıcılığı, burada somut bir ifadeye kavuşur. Tarım ve hayvancılık bu dönemin en önemli faaliyetlerinden biridir. Bu devrimsel çıkış kadının emeği ile ağırlıkta gelişmesi sonucu, “neolitik devrim bir kadın devrimidir” demek yerinde olur. Kadın burada ekonominin temelini komünal bir yaşamın etrafında oluşturup, ekonomiyi toplumsallaştırıyor. Böylelikle hem toplumsal kimlik önem kazanıyor, aynı zamanda ekonomik faaliyetlerde ortaya çıkıyor. Bu anlamda kadın eliyle gelişen ekonomi kolektivizme dayalı gelişmiştir. Toplumun hangi ihtiyaçlar üzerinde kurulması gerektiğine daha çok kadın karar vermiştir ancak bunu çevresindeki insanlarla yapmıştır.

Kadın ekonomisinin politikası nasıl olmalıdır? Politik örgütleme modeli nasıl gelişecektir?

Günümüzde kapitalist sistem kadını öyle bir konuma getirmiş ki, adeta tutunacak bir dalı kalmamıştır. Her anlamda savunmasız bırakılarak erkeğin insafına terk edilmiştir. Erkek aklı ile kadın için örülen yeni bir dünya düzeni, kadın için ölümden beterdir. Kadının bu ölüm ağından kurtulabilmesi için, doğasına ait yaşam alanını kendi eliyle örmesi şarttır. Erkek aklını bir kenara bırakıp, toplumsal akıl, kadın zihniyetiyle yaşamı örmek öncelikli yaklaşım olmalıdır. Bunun için de her şeyden önce ekonomi politikasını komünal yaşamın bütünselliği içerisinde geliştirmesi ve buna dayalı olarak, toplumlar ekonomisine öncülük edebilmesi şarttır.

Kadın ekonomisi ve öz savunması arasındaki ilişkiyi nasıl kurabiliriz? 

Kadına dönük açık saldırılar maddi-manevi birçok boyuta ulaşmıştır. Bu anlamda öz savunma bilinci, buna bağlı olarak yeni politikalar ve yeni mekanizmalar şarttır. Bu eksende kendini örgütleyip ve buna denk düşecek şekilde bütünlüklü bir zihniyet yapılanmasına gitmesi önemlidir.  Toplumsal bütünlüğü yeniden oluşturmak ve aynı zamanda, kapitalist modernitenin kadın üzerindeki kırım politikalarına son vermek için, kadınların öz gücüne ve iradesiyle buluşması şarttır. Kapitalist modernitenin bir kanser gibi toplumun tüm gözeneklerine sızmasını önleyebilmek için, başta onu ayakta tutan kaynaklarını kurutmak ve buna bağlı olarak güçlü örgütlenmelere gidilmesi şarttır. Demokratik kadın örgütleriyle ortak aynı anlayışla buluşup toplumsal dayanışmayı geliştirmek en önemli panzehirdir.

Buna dayalı olarak kadın doğasına ait ahlaki politik değerlerin oluşması, kadının parçalara bölünen bedeni ve kültürüyle buluşması için, ekonomi politikasını ve öz savunma gücünü oluşturması ve yeni örgütlenme formlarını geliştirmesi gerekiyor. Kadının kendi topluluklar ekonomisini geliştirmesi en büyük savunmadır aynı zamanda. Çünkü kadın ekonomiden uzaklaştırılarak savunmasız bırakılmıştır.

Tüm bu tespitlerden yola çıkarak, kadının nasıl bir politika izlemesi gerektiğini ve buna dayalı olarak ekonomi politikalarını hangi boyutlar üzerinde geliştirmesi gerektiğini tespit etmek önemlidir; kapitalist moderniteye karşı komple bir örgütlenme ve toplumsallaşmayla, bunun en önemli ayağı olan üretime katılımla güçlü bir karşı duruş sağlanabilir.

tarlada calisan kadinlar

Ekonominin ekolojiyle ve bu alanların da kadınla uyum içerisinde olmadığı bir sistemde toplumsal eşitlikten bahsetmek mümkün mü?

Hiçbir şekilde mümkün değildir. Doğada her canlı bağımsız olduğu kadar diğer türlerle de ilişkilidir. Nasıl ki doğadaki bir bitki doğanın tüm güzelliğini tek başına ifade etmiyorsa, toplumda da salt bir olgu toplumun bütünselliğini asla ifade etmez. Kadının olmadığı ekonomi, topluluklar ekonomisi olmayacağı gibi, ekolojiye dayalı olmayan bir ekonomide ekominin özünü ifade etmez. Olsa olsa doğaya tahakküm, tekelci kapitalist modernitenin liberal ekonomisi olur. Egemen eril yapılanma tüm doğayı pozitivist bakış açısıyla ele aldı. Tüm doğa ve insanlar arasına fark koymayla işe başladı. Özne ve nesne zihniyeti, kadın ve erkek, canlı ve cansız vs ayrıştırarak kendini meşrulaştırdı. Doğayı parçalayıp nesnelleştirdiği gibi, toplumda kadın ve erkeği de ayrı cinsler ve yapılanmalar olarak sınıfsallaştırdı. Toplumsal cinsiyetçiliği zihniyetle derinleştirdiği, daha sonra da maddi araçlarla kadını tam köleleştirdi. Cinsiyetçiliğin ve toplumsal adaletsizliğin olduğu yerde eşit insanlar olmak zordur.

Tüm bunların bilincinde örgütlenmek gerekiyor. Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmanın hayat bulması için eşitlikçi, özgürlükçü bir toplum inşası için tek temel gerçeklik doğal toplumun ekonomi anlayışının örgütlendirilmesidir. Kadının aktif olmadığı, üretime katılmadı bir toplum militarist, savaş talan ve sömürüyü daha fazla yaşar, yaşatır. Toplumun yarısı yaşamın karar süreçlerinden ve yaşamsal ihtiyaçlarından uzak tutuluyorsa o toplum adaletli olamaz.

Demokratik özerkliğin inşasında kadınlar ekonomide nasıl bir rol oynamalıdır, kendi örgütlemelerinin önemi nasıl açığa çıkmaktadır?

Demokratik ulus veya demokratik toplum tam olarak anlaşılmadığı sürece yaşama uyarlanamaz.  Tarihte çok önemli devrimler olmuş ve büyük mücadeleler verilmiştir. Özellikle 18 yüzyılla birlikte gelişen kadın mücadeleleri görülmeye değerdir. Fakat gelişen tüm devrimler kadını dışında bırakarak geliştirilmiş. Kadınlar “birey ve yurttaş” sayılabilmek için giyotinlere gittiler. 1793 yılında Olympe de Gouges  giyotine mahkum edildiğinde, kararı veren “Devrimci Mahkeme’nin idam gerekçesi şöyleydi: Olympe de Gouges “kendi cinsine yaraşmayacak şekilde politikayla ilgilendiği için ve ölümü diğer kadınlara ibret olsun diye” mahkum edildi!… Bırakalım kadın olmayı, kadınlar ‘yurttaş’ bile sayılamayacak durumdaydılar. Sosyalist enternasyonalist hareketlerin tümü devrimi gerçekleştirirken, kadın sorununu devrim sonrasına erteleyerek, “işçi köylü” sloganıyla yola çıktılar. Büyük başarıların yanı sıra toplum sorunlarına bütünlüklü yaklaşılmadığından kapitalist modernitenin ağından kurtulamadılar.

Nasıl ki ilk toplumsallaşma kadının emeği ve çabasıyla geliştiyse, demokratik özerk sistemi de kadın eli ile gerçekleşebilir. Demokratik, adil ve eşitlikçi bir toplum kadının doğrudan katılımı ile hayat bulabilir. Doğrudan katılım üretimi en çok kapsıyor. Üretimde söz sahibi olan kadın siyaset ve politikada da karar sahibi olabilir.

Anti toplumcu olan ulus devlet; toplumu ameliyat masasına yatırırken, toplumun en işlevli organından birini alarak toplumu işlevsizleştirmiştir. Kadın doğal toplumda toplumunun bel kemiğiyken günümüz modernist sistem tarafından en gereksiz ve işlevsiz konuma düşürülmüştür. Devletli sistemlerin her türlü aşınma, istismar ve sömürüye dayalı politikalarının bertaraf edilebilmesi için, tüm kadınların öz irade ve potansiyellerini açığa çıkarıp, örgütlemeye gidebilmelidir. Kadın toplumun dayanışmacı, ekolojik, yeşil ekonomisini örgütlemek zorundadır. Kadının kendini en güçlü ifade edeceği, dinamiğini ortaya çıkaracağı boyuttur.

tarlada calisan kadin

Ekonomide kadın girişim ve örgütlenmesi somut olarak nasıl olabilir?

Bugün toplumun yarısından fazlası işsiz, ekonomisiz bırakılmıştır. Örgütsüz bırakılan insan ekonomisiz, ekonomisiz bırakılan insan da örgütsüz bir topluma dönüşmüştür. Artık demokratik toplum mücadelemizle yaşamın her alanını örgütlerken en önemli boyut olan ekonomi de örgütlendirilmek durumundadır. Yaşamı örgütlemek, emekle geliştirmek anlamına da gelir. Demokratik ulus örgütlenmesi kadınların kendilerini hiçbir sınıf, cins, egemenlik dayatmasına takılmadan örgütlendiği bir sistemdir. Bu nedenle kadınlar yeniden ekonomiyi yeniden örgütlemeli.

Örgütlenme biçimleri çoğaltılabilir. Ancak kooperatif, komün ve çok sayıda çalışma guruplarıyla metalaşmayı esas almayan, halkın demokratik gelişimine katkı sunacak, çevreye zarar vermeyen dayanışmacı ekonomi geliştirilebilir. Kürdistan’da ihtiyaca göre komünden, demokratik ulusa kadar çokça örgütlenme birim, meclis ve komünlere gitmek gerekiyor. Kooperatifler bu durumda çokça örgütlenme ihtiyacını karşılayabilir. Tarım, fabrika, ulaşım, sağlık, eğitim, satış, üretim, tüketim, yapı, ticari, mali vs daha çok sıralayabileceğimiz kooperatiflerle ortak emek, üretim ortaya çıkarılır. Önemli olan husus ihtiyaca göre, nitelikli ve ahlaki kooperatifler inşa etmektir. Kapitalist modernizmin tekelci kâr yapılarına karşı ve endistriyal gelişimine karşı duruş, kendi mevcut halk ekonomisini geliştirmekle olur. Tüm kâr ve tekeller sonuçta halkın, toplumun sırtında gelişmektedir. Bunun bilincinde olarak tüm topluluklar ekonomisiyle tekelci kâr anlayışına karşı dayanışmacı ekonomiyi geliştirmelidir.

İşsizlik sorununu ortadan kaldırmanın en önemli boyutu yaşamın her alanında toplumun coşkuyla ve bilinçle üretim alanlarını ortaya çıkarmalarıdır. Toplumumuzun genlerinde bulunan komünal toplum anlayışını günümüz teknolojisiyle de bir araya getirerek, özgürlükçü bir toplumu geliştirmek mümkündür.